11 Aralık 2018 Salı

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI NE İŞ YAPAR/SORU ÖNERGESİ

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI NE İŞ YAPAR
Eğitimin sorunları diz boyu. Taşımalı eğitim diye bir uygulama getirdiler, bütün çocuklarımızı perişan ettiler. Adı “taşımalı eğitim” ama çocuklarımız karda, kışta, yağmurda, çamurda ya yürüyerek ya da eşek sırtında kilometrelerce yol kat ederek okullarına ulaşabiliyorlar.

Köylerde okul yok, okullarda öğretmen yok, öğretmensiz, okulsuz çocuklar perişan. Sayıştay raporunda 153 bin öğretmen açığı olduğuna yer verdi, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ise 117 bin öğretmen açığı olduğunu açıkladı. Bu acı gerçeklere rağmen 500 bine yakın atanmayan öğretmenimiz var!

Okullarda derslik yok, kütüphane yok, laboratuvar yok, spor salonu yok… Çocuklarımıza birleştirilmiş sınıflarda ders veriliyor. Okulda olması gereken 2 milyonu aşkın çocuk çalıştırılıyor. İlkokula başlaması gereken her 100 çocuktan 10’u okula gidemiyor.

31 Mart 2019 yerel seçimleri yaklaşıyor. AKP, dini değerleri siyasete alet ederek, oy toplama siyasetine sorumsuz bir şekilde devam ediyor. Okullarımızı cemaat ve tarikatların örgütlenme alanı yaparak, hem çocuklarımıza hem de Türkiye’nin geleceğine kastediyor.

Konuya ilişkin, TBMM Başkanlığına Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından cevaplandırılması için verdiğim yazılı soru önergesini aşağıda bilgilerinize sunuyorum.


TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yer alan sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.


Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili
10 Aralık 2018

Milli Eğitim Bakanlığının; İnsan Vakfı'nın 'Mescitsiz Okul Kalmasın' adı altında okullarda yürüttüğü kampanyaya onay vererek, sponsor olduğu haberleri basında yer almıştır. İnsan Vakfı Genel Sekreteri Metin Baksi de yaptığı açıklamalarla bu haberleri doğrulamıştır.

15 Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ’nün de “dini” değerleri kullanarak çeşitli okullar, dershaneler, Türk Silahlı Kuvvetleri, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere, devletin tüm stratejik kurumlarında örgütlendiğini biliyoruz.

Şimdi de farklı cemaat ve tarikatlar, “vakıf” adı altında, okullarımızda çeşitli faaliyetlerde bulunarak örgütlenme çabası içindedir.

1. Milli Eğitim Bakanlığı, İnsan Vakfı'nın 'Mescitsiz Okul Kalmasın' adı altında okullarda yürüttüğü projeye onay vermiş midir?

2. Milli Eğitim Bakanlığı çeşitli cemaat ve tarikatların “vakıf” adı altındaki uzantılarının okullarımızda örgütlenmesinin önünü açacak, projelere onay vererek neyi amaçlamaktadır?

3. Milli Eğitim Bakanlığının onay verdiği proje kapsamında, İnsan Vakfı tarafından, bugüne kadar kaç ilkokul, kaç ortaokul ve kaç lisede 'Mescitsiz Okul Kalmasın' projesi tamamlanmıştır? Kaçı devam etmektedir?

4. 'Mescitsiz Okul Kalmasın' projesini yürüten İnsan Vakfı tarafından; okullara mescit dışında, derslik, kütüphane, laboratuvar, spor salonu da yaptırılmış mıdır?

5. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilköğretim ve ortaöğretim okullarında; kaç kütüphane, kaç laboratuvar, kaç spor salonu, kaç mescit vardır?





22 Kasım 2018 Perşembe

TBMM'e Öğretmenler Meslek Kanunu Teklifi verdik

Bugün TBMM'nde yaptığım basın toplantısında, verdiğimiz "Öğretmenler Meslek Kanunu Teklifini" öğretmenlerimize 24 Kasım Öğretmenler Günü hediyesi olarak müjdeledim...

14 Kasım 2018 Çarşamba

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından cevaplandırılması için TBMM Başkanlığına soru önergesi verdik



TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yer alan sorularımın Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 13 Kasım 2018


Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili
                                                                                                                               
3 Ağustos 2018 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile çıkartılan Bedelli Askerlik Kanunu’ndan faydalanmak isteyenlerin müracaatları, 4 Kasım Pazar günü sona erdi.  Başvurular, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın talimatıyla, sivil memurların 24 saat çalışmasıyla alındı.
Ancak 24 saat sistemine göre çalışarak insanüstü bir çabayla hizmet veren sivil memurların; fazla mesai hakları, beslenme, barınma ve diğer zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması konusunda mağduriyet yaşanmış, yaşanmaya devam etmektedir.   
1.         3 Ağustos-4 Kasım tarihleri arasında askerlik şubelerinde görev yapan sivil memurlar, 24 saat çalışarak kaç kişinin bedelli askerlik başvurusunu almıştır?

2.         Askerlik şubesinde görev yapan sivil memurların, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre, haftalık 40 saati aşan fazla çalışmaları karşılığında hak ettikleri izinleri nasıl kullandırılacaktır?

3.         Emirle mesaiye bırakılan sivil memurların beslenme ve diğer zorunlu ihtiyaçları nasıl karşılanmıştır?

4.         İller arası yapılan görevlendirmelerde sivil memurlara harcırahları ödenmiş midir? Ödenmemişse ne zaman ödenecektir?

5.         Görevlendirilen illerde konaklama ihtiyaçları nasıl sağlanmıştır?

6.         Büyükşehirlerdeki askerlik şube başkanlıklarına diğer illerden kaç sivil memur görevlendirilmiştir?

7.         Askerlik şubelerinde yaşanan personel sorununun giderilmesi için, Millî Savunma Bakanlığınca sivil memur alımı yapacak mıdır?

7.         Askerlik şubelerinde görevli sivil memurlardan 24 saat çalışma süresi devam eden memurlar var mıdır?

8.         Sivil memurlar 24 saat çalıştırılarak, Anayasamızın 50.  Maddesinde yer alan dinlenme hakları ihlal edilmiş midir?





26 Ekim 2018 Cuma

VİZYON BELGESİ DEĞİL MİSYON BELGESİ (TBMM BASIN AÇIKLAMASI 26 2018)



VİZYON BELGESİ DEĞİL MİSYON BELGESİ  
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk,  adına “vizyon belgesi” dedikleri bir açıklama yaptı. Açıklamanın içeriğine baktığımızda bunun eğitimin geleceğine dönük bir “vizyon belgesi” değil, AKP’nin bugününü tespit eden bir “misyon belgesi” olduğunu gördük.

16 yıldır eğitimimizi dünya sıralamasında gerilere taşıyan AKP’den, geleceğe dönük ciddi bir “vizyon belgesi” açıklamasını beklemiyorduk. Aydınlık bir gelecek hedefleri olmayanların; laik, bilimsel, demokratik eğitimi hedeflemeyenlerin, bir vizyonunun olması da imkansız…

Ancak bir hakkı teslim etmek adına, Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’a; AKP’nin 16 yıllık iktidarında eğitimi ne hale getirdiğini, neleri yapmadığını, neleri bozduğunu tek tek tespit ederek bizlere aktardığı için teşekkür etmek istiyorum. Bakanın açıklaması bir “vizyon belgesi” değildi, ancak eğitimin içler acısı resmini çekerek önümüze koyması açısından çok önemliydi. 

Sayın Bakanın altını çizdiği konuların bir kısmını CHP olarak yıllardır söylüyoruz. Ancak bu eleştirilerimiz ne AKP tarafından dikkate alınıyor, ne de havuz medyası tarafından tek bir satırına yer veriyordu. Açıklama Milli Eğitim Bakanı tarafından gelince, bütün havuz medyası çarşaf, çarşaf yayınladı.  

Açıklanan belgeyle, eğitimin içler acısı durumunu, AKP’nin yetkili bir ağzından, Milli Eğitim Bakanından duymuş olduk. Halk, 2002’de iktidara gelen AKP’nin, 16 yıl önce vadettiklerini yapmadığı ve 16 yıl sonra 2018’de yeniden yapmayı vadettiğine tanıklık etti.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, sözleşmeli öğretmenlerin aile bütünlüğünü dağıtan 4+2 modelini, 3+1’e indirileceğini ve ücretli öğretmenlerin ücretlerinde iyileştirme yapılacağını duyurdu. Bu açıklama bir çözüm değil, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamalarının devam edeceğinin ilanıdır.

Sorunun tek çözüm yolu; sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamasına son verilerek, tüm öğretmenlerin kadroya alınması ve  “kadrolu”  çalıştırılmasıdır.   

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 5 yaş erken çocukluk eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına gireceğini de açıkladı. Bu uygulama ne zaman başlayacak, ne kadar bütçe ayrıldı, bir altyapı çalışmanız var mı? Bu soruların hepsi cevapsız kaldı.

Sayın Bakan, önümüzdeki süreçte tüm yöneticilerin ehliyet ve liyakata göre atanacağını söyledi. Bu açıklama,  bugüne kadar yapılan atamaların liyakata göre yapılmadığının da itirafıdır.

Sayın Bakan, liyakata göre atamaların “önümüzdeki süreçte” başlatılacağını söyleyerek, topu taca atıyor. AKP 16 yıldır sıkıştığı her konuda “önümüzdeki süreçte” diyerek halka gazel okudu.  Sayın Milli Eğitim Bakanı da kısa süre önce göreve başlasa da AKP’nin siyaset anlayışını öğrenmiş görünüyor…

Sayın Bakanın son yaptığı açıklamada, “eğitim yoğun bakımda” tespitine katılmamak mümkün değil. Tespit doğru olmakla birlikte eksik… Sadece eğitim değil Türkiye yoğun bakımda, tek sorumlusu da 16 yıllık AKP iktidarı...    

Sayın Bakan sorunları çok güzel sıraladı,  bürokratik iş yükü fazla dedi, öğrencilerin sınav yükü çok ağır dedi, elverişsiz koşullarda görev yapan öğretmenlerimizin olduğunu söyledi,  okul bütçelerinin yetersiz olduğunu söyledi, özel gereksinimli çocukların tespitinın yapılmadığını, özel yetenekli çocuklar için mevzuatın olmadığını, pansiyonlardaki yatılı öğrencilerin yemek, yatak ve sosyal imkanları yetersiz olduğunu söyledi…

Sayın Bakan, sizin göreviniz sorunları süslü laflarla, saraylarda düzenlenen basın toplantılarında açıklamak değildir. Sizin göreviniz var olan sorunlara ilişkin çözüm önerilerinizi açıklamak ve bu sorunları ivedi bir şekilde çözmektir. Türkiye’nin eğitim sorunlarını başka bir bahara erteleyecek lüksümüz yok…

Mecliste çoğunluğunu kaybetmiş, topal ördek durumuna düşmüş bir AKP’nin, 16 koca yılda yapmadıklarını, şimdi yapacağı konusunda, zerre kadar umudumuz yok.
Sayın Ziya Selçuk’un elle tutulur tek açıklaması, “ Öğretmenler Meslek Kanunu” oldu.  CHP olarak bizim “Öğretmenler Meslek Kanunu” teklifimiz hazır. Meclisteki tüm partilere yaptığım çağrıyı yenilemek istiyorum… Öğretmenlerimize olan borcumuz ödenmez ama gelin hep birlikte,  tüm öğretmenlerimize bu kanunu hediye edelim.               

Yıldırım Kaya
CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı

26 Ekim 2018


24 Ekim 2018 Çarşamba

VİZYON BELGESİ DEĞİL AKP’NİN 16 YILDA YAPMADIKLARININ İTİRAF BELGESİ (CHP GENEL MERKEZİ BASIN TOPLANTISI 24 EKİM 2018)



VİZYON BELGESİ DEĞİL AKP’NİN 16 YILDA YAPMADIKLARININ İTİRAF BELGESİ   
Dün Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk bir “vizyon” belgesi açıkladı. Açıklanan vizyon belgesi öğretmenlerimizi, öğrencilerimizi ve velilerimizi büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Oysaki yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “vizyon belgesi” açıklayacağını duyurduğunda, herkes heyecanlanmıştı. Maalesef Sayın Bakan beklentileri boşa çıkarttı.   Bir Vizyon belgesi değil bir “uygulama” belgesi açıkladı.

Türkiye’nin Milli Eğitim Bakanı, eğitimle ilgili vizyon belgesini bir siyasi parti genel başkanının huzuruna çıkarak, onun sarayında açıkladı. Daha önce Milli Eğitim Bakanı için, “davul boynunda tokmağı sarayda” demiştik.  Son gelinen noktada davulunu da saraya kaptırdı. Davulu da boynuna takan saray, hem çalıp hem oynayacak.

Adına vizyon belgesi dedikleri “belge”, AKP’nin 16 yılda yapmadıklarının itirafıdır.  Sayın Ziya Selçuk, açıkladığı belgeyle, kendisinden önceki 6 Milli Eğitim Bakanının yapmadıklarının altını çizmiştir. 

·         Milli Eğitim Bakanı, sözleşmeli-ücretli öğretmen uygulamasının devam edeceğini beyan etti.
·         Sözleşmeli öğretmenlerin aile bütünlüğünü dağıtan 4+2 modelinin, 3+1’e indirilerek devam edeceğini açıkladı.
·         Öğretmenlere uygulanan mülakat sisteminin değişmeyeceğini söyledi.
·         Bugüne kadar liyakata önem verilmediğini de itiraf etti.
·         Bakan, “5 yaş erken çocukluk eğitimi, zorunlu eğitim kapsamına alınacak” diyor. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Çocuklarımızı merdiven altına teslim etmeyin” diyor. İyi diyorsunuz da neden kapatmıyorsunuz? Her merdiven altında sizin bahsettiğiniz okul adı altında çocuklarımızın hayatını karartan her türlü pisliğin yapıldığı yerler hala faaliyette. Neden bunlara müdahale etmiyorsunuz? Kameraların önünde ayrı konuşup uygulamada ayrı şeyler yapıyorsunuz.  Yetkiniz mi yok? Yaptığınızın adı danışıklı dövüştür… Diliniz ayrı söylüyor, yaptıklarınız ayrı.

Halka yalan söylemeyin, çıkın gereğini yapın. Cemaatlere, tarikatlara gebe olduğunuzu biliyoruz… Siz daha önce de FETÖ denen kişinin ayaklarını öptüğünüz cemaate, devleti teslim etmiştiniz. Şimdi de diğer cemaatlere devleti peşkeş çekiyorsunuz.

·         Sayın Bakan, ders saatleri ve çeşitlerinin azaltılacağını açıkladı. Biz de çocuklarımızın omuzlarındaki ders yükünün hafifletilmesini istiyoruz. Diğer yandan da hangi derslerin kaldırılarak, saatlerinin düşüreceğini merak ediyoruz.

Nasıl bir uygulama olacak, felsefe dersini kaldırdığınız gibi mi olacak? Atatürk’ü ders kitaplarından çıkarttığınız gibi mi olacak? Matematiği, fiziği, kimyayı mı kaldıracaksınız? Bunu nasıl yapacaksınız? Yakın takipçisi olacağız.

·         Neden yurt sorununu çözeceğinizi, çocuklarımızı cemaat ve tarikatların yurtlarına mecbur bırakmayacağınızı açıklamadınız?

·         Sayın Bakan, “okul yöneticiliğine atanmada liyakat temelli bir değerlendirme yapılacağını açıkladı. Bizim taleplerimizden biri de siyasi tercih değil liyakatın esas alınmasıydı.
            Sayın Bakan, bu açıklamasıyla, bugüne kadar liyakata uyulmadığını da itiraf ediyor.

Bu açıklamanın da yakın takipçisi olacağız. Çünkü AKP’nin liyakat anlayışı çok farklı…  Karşımızda, TÜBİTAK’a hayvanat Bahçesi müdürünü atayan bir anlayış duruyor

·         Pedagojik formasyon şartının kaldırılacağını ve bu eğitimi Milli Eğitim Bakanlığının vereceği açıklandı. Milli Eğitim Bakanlığının görevi formasyon dersini vermek değildir. Formasyon dersi eğitim fakülteleri tarafından uzman kişiler eliyle verilmelidir.

·         Vizyon belgesinde, öğretmenlerimiz ekonomik durumlarını iyileştirecek, somut bir şeyin olmaması, öğretmene verilen değerin göstergesidir.

·         Sayın Bakan, imam hatip okullarıyla üniversiteler arasında işbirliği mekanizmaları kurulacağını açıkladı.  Bu uygulama neden imam hatip okullarıyla sınırlandırılıyor. Diğer Okullar neden bu uygulamanın dışında tutuluyor.

·         Sayın Bakanın, “Öğretmenler Meslek Kanunu”nu çıkartacaklarını açıklamasını çok olumlu karşılıyoruz. 

Biz de eğitimin paydaşlarının görüşlerini de alarak, bir “Öğretmenler Meslek Kanunu” hazırladık.  1 Kasım Perşembe günü TBMM’ne sunacağız.

Buradan AKP’ye ve tüm partilere çağrı yapıyorum; gelin, hep birlikte öğretmenlerimiz için bu kanunu çıkartalım.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı konuşmada gençlere seslenerek, “Geleceğin Alpaslanları, geleceğin Fatihleri olmaya hazır olun” dedi. “Geleceğin Atatürk’ü olun diyemedi.

Ey Recep Tayyip Erdoğan, Alpaslan da bizim, Fatih’te bizim, Atatürk’te bizim! Geleceğin Alpaslanı, geleceğin Fatihleri olmaya hazır olun diyorsun… Niye geleceğin Mustafa Kemal Atatürk’ü olmaya hazır olun diyemiyorsun?

Atatürk’e bu düşmanlık niye? Özgür bir vatan bıraktığı için mi, bu düşmanlığınız? Gençlerimize bilim yolunu gösterdiği için mi bu kininiz?

AKP Genel Başkanı, tabela üniversiteleri kurmakla övünüyor, üniversitelerin hiç olmadığı kadar özgür olduklarını söylüyor. Sonra da önemli bir itirafta bulunuyor. Neden dünyadaki 500 üniversite arasında Türkiye’den tek bir üniversite yok diyor.

Bütün okulları imam hatibe dönüştürme gafleti içinde olan birinin bu soruyu sorması ne acı.  

Siz, üniversiteleri AKP’nin il ve ilçe teşkilatlarına dönüştürmeden önce, dünya sıralamasına giren üniversitelerimiz vardı.  

2002 yılından önce 76 üniversiteden,  5-6 üniversitemiz dünya sıralamasına giriyordu. Şimdi 220 üniversite var, dünya sıralamasına giren üniversitemiz yok.

Sen, dünya sıralamasında yer alan ODTÜ’yü kapatmakla tehdit edeceksin, fikrini açıklayan, eleştiri hakkını kullanan, parasız eğitim isteyen üniversite öğrencilerini hapse tıkayacaksın, rektör seçimini tamamen kaldırıp, atamayla yandaşları rektör yapacaksın, bilim insanlarının AKP’ye biat etmelerini isteyeceksin, sonra da neden dünya üniversiteleri arasında Türkiye’nin yeri yok diye soracaksın…

Açıklanan “belge” bir vizyon belgesi değil, AKP’nin, “16 yılda yapmadıklarının ve ilerleyen süreçte de yapamayacaklarının belgesidir.

Biz de soruyoruz, tüm bu açıkladıklarınızı 16 yılda neden yapmadınız. Zamanınız mı yoktu? Yetkiniz mi yoktu? Yeriniz mi dardı? Elinizi tutan mı vardı?

Yıldırım Kaya
CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu
Genel Balkan Yardımcısı
24 Ekim 2018


20 Ekim 2018 Cumartesi

SPOR KARDEŞLİĞİMİZE KÖPRÜ OLSUN



Başkanlığını da yaptığım, CHP Spor Kurulu Doğu Anadolu Batı Bölge Toplantısı’nı Malatya'da gerçekleştirdik. Toplantıya; CHP Genel Başkan Yardımcımız ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya İl Başkanımız Enver Kiraz, Diyarbakır İl Başkanımız Mehmet Sayın, Arguvan Belediye Başkanımız Mehmet Kızıldaş, çok sayıda sporcu ve sporsever katıldı.



Spor Kardeşliğimize Köprü Olsun
Bugün, spor kurulumuzun son bölge toplantısı için Malatya’da buluştuk. Sporun dostluk ve kardeşlik olduğunu bilen bizler, 16 yılda mahvettikleri toplumsal barışı yeniden inşa ederken, doğu ile batı arasında sporu bir kardeşlik köprüsü olarak görüyoruz. Bu nedenle de son toplantımızı Bingöl, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Malatya ve Tunceli illerimizin katılımı ile yapıyoruz.

Öncelikle, amatör ligde yıllarca mücadele ettikten sonra, dişiyle tırnağıyla kazıyarak 2017 yılında Süper Lig’e yükselen ve Malatya’yı temsil eden Yeni Malatyaspor takımını kutlarım. Azim ve kararlılıkları tüm Amatör kulüplerimize örnek olmalı. Tabi kulüplerimizin azmi tek başına yeterli değil, başta siyasi iktidar olmak üzere, kamu gücünü elinde bulunduranların da amatör spor kulüplerimizi desteklemesi oldukça önemli. İktidar kendi yandaşı 3-5 büyük kulübe sağladığı olanakları amatör kulüplerimizden esirgemekte, sporu da siyasetin arka bahçesi haline getirmekte. Yerel yönetimlere sahip olduğumuz yerlerde ise amatör kulüplerimizin her şekilde arkasında bulunuyoruz. Hepimizin çabalarıyla, 31 Mart’tan sonra daha fazla sosyal demokrat belediyeyle, amatör kulüplerimizin her türlü derdine derman olacağız.

Bu iktidar liyakatsız ve beceriksizdir. Bakın Erzurum’a, Dünya Üniversiteler Kış Olimpiyatları için 7 Ocak 2011’de Erdoğan orada tesis açılışı yaptı. Orada yapılan pistlere Jeoloji Mühendisleri Odası itiraz etti “buraya bu pist olmaz, heyelan olur” diye uyardı, dinlemediler. 2014 Temmuz ayında toprak kayması sonucu pistler kullanılmaz hale geldi. Tam 100 milyon lira para çöpe atıldı. “Her şeyi ben bilirim” şımarıklığının faturası tüm halka çıktı. İşte bu yüzden, liyakat diyoruz. Bu yüzden, işi ehline yaptırın diyoruz. Bu yüzden 31 Mart’ta, belediyeciliğin ehli, sosyal demokratlar yerel yönetimleri alacak. Sivil toplumla, meslek odalarıyla birlikte demokratik ve çağdaş değerlere yakışır yerel yönetimlerimiz, bu yağmacı iş bilmezlerden de vatandaşlarımızı kurtaracak.

Ülkemizde ne eğitimde ne istihdamda yer alan 5 milyon genç var. Bu 5 milyon gencin içinden sağlam bir spor politikasıyla her alanda güçlü sporcular yetiştirme şansı var. Ancak, ülke sporunu yönetemeyenler yurtdışından getirdikleri sporcularla uluslararası yarışmalarda başarı arıyor. Getirdikleri sporcular da müsabakalardan sonra dopingli çıkıyor. Nasıl tarımı bitirip GDO’lu sebze, meyve ithal ediyorlarsa, sporu bitirip yurtdışından dopingli sporcu getiriyor.

Malatya’da, kurucu liderlerimizden İsmet İnönü’nün memleketindeyken, Kurtuluş savaşı kahramanımıza dil uzatanlara sesleniyorum. Ne algı operasyonu yaparsanız yapın, tarih ortada. Kimin emperyalizme karşı cephede savaştığını, kimin İngiliz gemileriyle kaçtığını bu toplum biliyor. Ey, dün BOP’un eş başkanıyım diye dolaşanlar, Amerikalı şirketlerden medet umanlar, yargıyı Trump’ın emrine bağlayanlar. İsmet Paşa yurtseverliğinin zekatını size verse zengin olursunuz.

O İsmet Paşa ki yetkilerinden vazgeçmiş ve ülkeyi çok partili hayata geçirmiş bir demokrasi kahramanıdır. Bugün demokratik rejimi yıkıp yerine tek adamlığı getirmeye çalışanlar bilsin ki, İsmet İnönü Türkiye’nin bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin tartışmasız öncüsüdür. Kendilerince İsmet İnönü’yü tartışma konusu haline getirenlerin kastı Cumhuriyet ve onun mirası olan laik-demokratik değerlerdir. Bu değerler bizim kırmızı çizgimizdir ve o kırmızı çizgi 1923’te çizilmiştir.

Yıldırım Kaya
CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı
Spor Kurulu Başkanı

20 Ekim 2018/Malatya





1 Ekim 2018 Pazartesi

Milli Eğitim Bakanlığına Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş Hakkında Soru Önergesi

Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş tarafından kurulan ve hissedarı olduğu,  Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları Merkezi  (EDAM)’ın, Milli Eğitim Bakanlığının kitaplarını bastırdığı iddialarına ilişkin, TBMM'e Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yazılı olarak cevaplaması için soru önergesi verdik.




TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yer alan sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 1 Eylül 2018



                                                                                                   Yıldırım KAYA
                                                                                                 Ankara Milletvekili

Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş tarafından kurulan ve hissedarı olduğu, Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları Merkezi (EDAM)’ın, Milli Eğitim Bakanlığının kitaplarını da bastırdığı iddia edilmektedir.

Alpaslan Durmuş, EDAM ile ilişkisinin olmadığını iddia etse de, EDAM’ın hissedarı olduğunun, vergi kayıtlarından da tespit edildiği iddiaları mevcuttur.

1. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş, EDAM’ın kurucusu ve hissedarı mıdır?
2. Alpaslan Durmuş EDAM’ın kurucusu ve hissedarı ise; EDAM’ın, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kitaplarını bastırdığı iddiaları doğru mudur?
3. EDAM, bugüne kadar Milli Eğitim Bakanlığına kaç kitap bastırmıştır?
4. Milli Eğitim Bakanlığı EDAM’a kaç Türk Lirası ödeme yapmıştır?
5. EDAM’ın, Milli Eğitim Bakanlığı yayını olarak bastırdığı, kaç ders kitabının okullara dağıtımı yapılmıştır?
6. EDAM yayını olan ders kitaplarından kaç tanesinin dağıtımdan kaldırılması talebiyle dava açılmıştır?
7. EDAM yayını kitaplardan kaç tanesine, Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur?




8 Ağustos 2018 Çarşamba

KPSS B GRUBU SINAVLARININ HER YIL YAPILMASI İÇİN SORU ÖNERGESİ



TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yer alan sorularımın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat OKTAY tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 08.08.2018


Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili



KPSS B grubu memurluk sınavları 2 yılda bir ve çiftli yıllarda yapılmaktadır. Tekli yıllarda mezun olan adaylar sınava girmek için bir yıl beklemektedir. Girdiği sınavda başarısız olan adaylar ise 2 yıl daha beklemek zorunda kalmaktadır.

Bilindiği gibi kamu kurumlarına personel alımlarında çoğu kurum 30 ve 35 yaş sınırı getirmektedir. KPSS B grubu memur adayları bekleme dönemlerinde yaş sınırına takılarak hak kaybına uğramaktadır.

KPSS B grubu sınavlarının, her yıl yapılması için memur adaylarından yoğun talep gelmektedir. Mağduriyetin giderilmesi için KPSS B grubu sınavlarının her yıl yapılarak mağduriyetin giderilmesi gerekmektedir.

1. KPSS B grubu sınavlarının her yıl yapılması için bir çalışma yapılmakta mıdır?
2. KPSS B grubu sınavlarının her yıl yapılması için bir çalışma yok ise, çalışma başlatılacak mıdır?
3. KPSS B grubu sınavlarının 2 yılda bir yapılmasındaki amaç nedir?
4. Memur adaylarının, KPSS B’nin her yıl yapılması talebi, bu zamana kadar neden dikkate alınmamıştır?




2 Ağustos 2018 Perşembe

ANKARA MİLLETVEKİLİ YILDIRIM KAYA: LGS SONUÇLARI HERKESİ MUTSUZ ETTİ


LGS Sonuçları Herkesi Mutsuz Etti

30 Temmuz 2018 tarihinde açıklanan LGS sonuçları kimseyi memnun etmedi. Öğrencilerin ve ailelerin gelecek kaygısı daha da arttı. Ne çocuklarımız ne de aileleri bu kadar örselenmeyi hak etmiyor…



Bir gecede apar topar kaldırılan TEOG’un yerine getirilen LGS ile öğrencilerin özgür iradeleriyle okul türü ve yerini tercih etme hakları ellerinden alınmıştır. Eğitim hakkı bir insan hakkıdır. Her öğrencinin, Türkiye’nin istediği yerinde, istediği okul türünü tercih etme hakkı olmalıdır. Bu hakka kısıtlama getirilerek, çocuklarımız siyasi iktidarın yönlendirdiği okullara mecbur bırakılmıştır.

MEB’nın açıkladığı verilere göre, 2017-2018 eğitim-öğretim yılında 8. Sınıfta okuyan öğrenci sayısı 1.180.000 bindir.

LGS puanıyla beş tercihten birine yerleşen öğrenci sayıları şöyledir:

· Birinci tercihine yerleşen öğrenci sayısı 33.694

· İkinci tercihine yerleşen öğrenci sayısı 35.148

· Üçüncü tercihine yerleşen öğrenci sayısı 27.914

· Dördüncü tercihine yerleşen öğrenci sayısı 18.812

· Beşinci tercihine yerleşen öğrenci sayısı 11.717



Toplamda 127.283 öğrenci tercih yaparak bir okula yerleşmiştir.

Peki, tercih yaparak bir okula yerleşen öğrenciler mutlu mu oldu? Kesinlikle hayır… Çünkü onlara da istemedikleri okul türlerini tercih etmeleri dayatıldı. Aynı okul türünden en fazla üç tercih yapma sınırı, öğrencileri istemedikleri okul türlerini tercihe zorladı. Özellikle de 4. ve 5. tercihine yerleşen 92.010 öğrenci istemedikleri okullarda okumaya mahkum edildi.

Yerel yerleştirme sonuçlarına göre;

· Anadolu Lisesi 434.886 kontenjanın, 413 816’sı doldu, 21.070 kontenjan boş kaldı.

· Anadolu İmam Hatip Lisesi 224.950 kontenjanın, 117.662’si doldu, 107.288 kontenjan boş kaldı

· Anadolu Meslek Lisesi 481.882 kontenjanın, 267.448’i doldu, 214.034 kontenjan boş kaldı.

Yerel yerleştirmede 1.141.318 kontenjanın 798.926’sı doldu, 342.392 kontenjanı ise boş kaldı.

Yerel yerleştirme sonuçlarına göre okulların doluluk oranları ise;

· Anadolu liselerinin doluluk oranı % 95,1;

· Mesleki ve teknik Anadolu liselerinin doluluk oranı % 55,5,

· Anadolu imam hatip liselerinin doluluk oranı % 52,3

Bu rakamlara göre imam hatip ve meslek liselerinin kontenjanlarının yarısı boş kalmıştır.

Yerel Yerleştirmede 91.687 öğrenci ise hiçbir okula yerleştirilmeyerek boşta kalmıştır.

Hiçbir okula yerleştirilmeyenler arasında çok başarılı 90-95-98 ortalamaya sahip öğrenciler de var. Şimdi bu öğrenciler de istemedikleri halde imam hatip ve meslek liselerinin boş kontenjanlarına yerleştirilecekler.

Yerleştirmeye başvurmayarak direk özel okulları tercih eden öğrenci sayısı 162.109 olmuştur. Bu durum aynı zamanda parasız eğitime vurulan bir darbedir. Eğitimde gizli özelleştirmenin göstergesidir.

Parası olan ya da tüm imkanlarını zorlayarak çocuğunu istemediği okul türüne mahkum etmek istemeyen aileler, özel okullarının kapısını çalmıştır.

Ekonomik gücü olmayan ailelerin çocukları ise imam hatip liselerine, meslek liselerine ve açık liselere mecbur bırakılmıştır.

Biz hiçbir lise türüne karşı değiliz. Her lise türünün Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak sayıda açılmasından yanayız. Öğrenciler tarafından tercih edilmeyen, tercihe zorlanan lise türlerinin boş kalan kontenjanları kaynak israfıdır.

Sayın Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a sesleniyorum;

Sayın Bakan; göreve gelmenizle birlikte, toplumun her kesime sorunları çözeceğinize dair umut verdiniz. Öğretmen, öğrenci ve velilerimiz, sizin sorumluluk almanızı elinizi taşın altına koymanızı bekliyor.

Çocuklarımızı istemedikleri okullarda okumaya mahkum etmeyin. Okul türü sınırlamasını kaldırın, talep edilen liselerin kontenjanlarını arttırın, istemediği okul türüne yerleşen öğrencilere yeniden tercih yapma hakkı verin. Bırakın çocuklarımız hayalini kurdukları, gitmek istedikleri, yetenekli oldukları lise türlerini tercih etsin.

Siyasi iktidarın hayallerine göre çocuklarımıza dayatılan eğitimin sonu hüsrandır. Bugün çocukların geleceğini, umudunu, hayallerini çalarsanız, yarın hepimiz kaybederiz, Türkiye kaybeder.



Yıldırım Kaya

CHP Parti Meclisi Üyesi

Ankara Milletvekili

1 Ağustos 2018





28 Temmuz 2018 Cumartesi

CHP Parti Okulu 3 Ulusal Parti İçi Eğitim Koordinatörler Çalıştayı (27-28-29 Temmuz 2018)

CHP Parti Okulu, 3. Ulusal Parti İçi Eğitim Koordinatörler Çalıştayı'nın ikinci günündeyiz. Yerel seçimlere giderken, sokak örgütlenmesini nasıl hayata geçireceğimizi konuşuyoruz..

Enerjimizi, zamanımızı, aklımızı örgütlenme için harcarsak kazanırız...

Türkiye'nin umudu ve ışığını söndürmeyen parti emekçilerine saygılarımı, sevgilerimi sunuyor, başarılar diliyorum...


27 Temmuz 2018 Cuma

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a Açık Mektup


Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a Açık Mektup
Öncelikle yeni görevinizde başarılar dilerim. Milli Eğitim Bakanı olmanız, eğitimle ilgilenen her kesimi umutlandırdı. Tebeşir tozu yutmuş bir öğretmenin, Milli Eğitim Bakanı olması, beklentileri attırdı. Ben de bir öğretmen olarak, umutları gerçeğe dönüştürmenizi, Türkiye’nin geleceği için elinizi taşın altına koymanızı bekliyorum. Zor da olsa, söylediklerinizi yapacak kararlılığı göstermenizi istiyorum.

Göreve gelir gelmez öğretmenlere açık mektup yazmanız, “verdiğiniz emeğin, çektiğiniz sıkıntıların farkındayız” demeniz, sorunlarını yakından takip edip, çözüme kavuşturacağınızı söylemeniz, beni bu mektubu yazmaya teşvik etti.

Sayın Bakan, bu mektubu size bir öğretmen olarak yazıyorum.
Öğretmenlerimizin sorunlarını çok iyi bildiğinizin farkındayım.
Öğretmenlerimiz ağır ekonomik koşullarda yaşıyor.
Bu yükü hafifletin!

Sayın Bakan, duygu ve düşüncelerinizde samimi olduğunuza inanmak istiyoruz…

• Sözleşmeli öğretmenlerimizin maaşları çok düşük. Yeni atanan sözleşmeli öğretmenlerimizin görev yerlerine taşınması, kirası, eşyası için destek elinizi uzatın.
• Kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen ayrımına son verin.
• Eş ve çocuklarından ayrı kalan öğretmenleri birleştirin.
• Öğretmenlerin insanca yaşayabilecekleri, ek iş yapmak zorunda kalmayacakları bir maaş almalarını sağlayın.
• 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde bir maaş eğitim öğretim ödeneği verin.
• 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tatil ilan edip, bir maaş ikramiye verin.
• KPSS’de başarılı olup mülakatta elenen öğretmenlerin atamalarını yapın.
• Ataması yapılmayan öğretmenlerin, 180 binini bir yıl içinde öğrencileriyle buluşturun.

Sayın Bakan; ben de öğretmen kökenli bir milletvekili olarak, ilk kanun teklifimi, öğretmenlerimize 3600 ek gösterge verilmesi için yaptım. Samimiyetinizi gösterin, 3600 ek göstergenin öğretmenlerimize verilmesi için destek olun.

Sorunlarımızın çözüleceğine ilişkin mektubunuzu bekler, saygılar sunarım.

Kestane kebap acele cevap…

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
Ankara Milletvekili
TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Üyesi
27 Temmuz 2018

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Bizim Önümüzde Köy Enstitüleri Örneğimiz Var



Bizim Önümüzde Köy Enstitüleri Örneğimiz Var
Türkiye’nin dört bir yanından gelen, mimarlık öğrencilerinin buluştuğu, “Paçva Taş Mektep” onarımı kampında bulunmaktan büyük onur duyuyorum. Boşaltılan ve çürümeye bırakılan “Paçva Taş Mektep”in devrimci dayanışmayla yeniden eski ruhuna kavuşturulması hepimizi heyecanlandırıyor…

Köy Enstitülerinin ruhu, Fındıklı’nın Façva köyünde yeniden canlanıyor. Buraya gelen öğrenciler, 80 yıl önce Köy Enstitüsü öğrencilerinin heyecanıyla ve dayanışma bilinciyle çalışmalarını yürütüyorlar.
 
Bu çalışmalar 2 yılı aşkın süredir devam ediyor. Mimarlık öğrencileri, mimar odaları, akademisyenler, gazeteciler, muhtarlıklar, gönüllüler el birliğiyle, taş mekteplere can veriyorlar. Dünü, bugüne taşıyarak, yarınlarımıza ışık tutuyorlar… Nesilden nesile bir kültürü, yaşam tarzını, eğitim anlayışını taşıyorlar.

Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum…


1940 yılında kurulan Köy Enstitüleri Türkiye’nin eğitim ihtiyacından doğmuştur…

Köy Enstitüleri, eğitimi yurdun en ücra köşelerine kadar götüren, fırsat eşitliği sağlayan, yeteneğine göre eğitim veren, eğitirken üretim de yapan eşi benzeri görülmemiş bir sistem kurmuştur.

1935 yılında yapılan CHP kurultayında; askerliğini çavuş ve onbaşı olarak yapmış olan köy çocuklarını, kısa dönemli eğitimden geçirerek, doğdukları köylerinde eğitmen olarak görevlendirme kararı alındı. Uygulamanın başarılı olması, projenin daha da geliştirilmesi fikrini doğurdu.

Köy Enstitüleri, İnönü’nün talimatıyla, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in döneminde kurulmuştur. Köy Enstitüleri’nin mimarı ise eğitim bilimci, dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’tur.
Tamamen yerli ve milli olan Köy Enstitüleri, 1954 yılında Demokrat Parti tarafından kapatılmıştır. O dönem Köy Enstitülerini kapatanlar, Türkiye’ye büyük kötülük etmiştir. Köy Enstitüleri aynı ruhla devam edip gelişimini sürdürseydi, şu an eğitimi tartışıyor olmayacaktık.

Günümüzde halkını çağın ilerisine taşıma hayalleri olan, bir Milli Eğitim Müdürü var mıdır, çok merak ediyorum? Milli Eğitim Müdürünü geçtik, böyle bir Milli Eğitim Bakanı ya da Cumhurbaşkanı var mıdır?

Türkiye’deki eğitimin içler acısı durumuna bakınca maalesef yok… Türkiye’nin geleceği için plan, proje ve stratejileri olmayanların böylesine büyük hayalleri de olmaz.

İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı bir dönemde, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” politikasını hayata geçirip savaşa girmeyen genç Türkiye Cumhuriyeti eğitim savaşını başlatmıştı.

Eğitim seferberliği başlatıldığında nüfusun %80’i köylerde yaşıyordu. 40 bin okulun 37 bininde okul yoktu…


KÖY ENSTİTÜLERİ TÜRKİYE’NİN AYDINLIK GELECEĞİYDİ
Köy Enstitülerinde, “eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim” modeli uygulanıyordu. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında söylediği, “Eğitim programımızı takip eden insanlar güzel çiftçi, kunduracı, fabrikacı, tüccar olacak; pratik, yararlı, verimli adam olacak” sözleri hayat buluyordu.

Köy Enstitülerinde eğitim, öğretimin yanında üretimde yapılırdı. Devletten aldıkları ödeneğin yanında, kendi ürettikleri de vardı. Köy Enstitüsü öğrencileri kendi yaptıkları binalarda kalır, ekmeklerini kendileri yapar, ektiklerini biçer, kendi elektriklerini kendileri üretirdi. Ürettiklerini köylülere de dağıtırdı.

Bu öğrenciler sıradan değillerdi. Zamanlarının çok ilerisinde, üreten, yardım eden, sorun çözen, paylaşan bir ruhtu onlar…

Köy Enstitülerinde öğrenciler sporla ve sanatla iç içeydiler. Türkü söyler, müzik aleti çalardı, sazları başköşede olurdu… Halk oyunu oynar, yüzer, dağa tırmanır, bisiklet sürerdi. Güreş, futbol, voleybol oynar, halay çekerdi.

Köy Enstitülerinde laik bilimsel eğitim verilirdi. Hepsi barışçıydı, ırkçılık, mezhepçilik yoktu, düşünceye, inanca sonsuz saygı vardı. Öğrenciler kitap okur, özgürce tartışırdı…

Köy Enstitüleri, Türkiye’nin geleceğiydi, tam da Türkiye’nin ihtiyacı olan nesilleri yetiştiriyordu. Zamansız dalından kopartıldı…

Köy Enstitülerini açanların önlerinde, örnek alabilecekleri bir eğitim modelleri yoktu, ama başardılar. Bizim ise önümüzde, Köy Enstitüleri örneğimiz var. Daha iyisini başarmamız gerek…


Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
Ankara Milletvekili
25 Temmuz 2018/Rize- Fındıklı



23 Temmuz 2018 Pazartesi

Darbe Ürünü YÖK Bile AKP’nin Darbe Yasalarının Sorumluluğunu Almak İstemiyor


Darbe Ürünü YÖK Bile AKP’nin Darbe Yasalarının Sorumluluğunu Almak İstemiyor
AKP’nin OHAL’i kalıcı hale getirmek için Adalet Komisyonu’na sunduğu yasa teklifi, diğer partilerin görüşleri dikkate alınmadan, hızla komisyondan geçirildi. Yasa teklifiyle, OHAL koşullarında olduğu gibi, kamudan ihraçların 3 yıl daha devam edeceği hükmü getiriliyor.

Teklifinin 23. Maddesiyle YÖK’e 3 yıl boyunca üniversitelerden akademisyenleri ihraç etme yetkisi veriliyor.

Ancak getirilen yasa teklifi YÖK’ü bile isyan ettirdi. Böylesine antidemokratik düzenlemelerle, akademisyenlerin üniversiteden ihracı konusunda sorumluluk almak istemeyen YÖK, düzenlemeye karşı çıktı.

YÖK, akademik kadroların üniversiteler tarafından alındığını, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmalarının da ilgili üniversiteler tarafından yapıldığını, İhraçların da üniversiteler tarafından yapılması gerektiğini söyledi. YÖK tarafından verilen ihraç kararlarının yerel ve uluslararası mahkemelerde savunulmasının zorlaşacağı açıklamasını yaptı.

Altını çizerek dikkatinizi çekmek istiyorum, YÖK yaptığı itirazla, akademisyenlerin ihraç edilmesine karşı çıkmıyor, ihraç yetkisinin kendisine verilmesine karşı çıkıyor.

Tabii ki YÖK’ten, yargısız infazlara karşı çımasını, evrensel hukuku, adaleti, insan haklarını savunmasını beklemiyoruz. Ancak kendisi de “darbe ürünü” olan YÖK’ün bile, AKP’nin “darbe ürünü” yasalarının sorumluluğunu almak istememesi, ibretlik bir durumdur.

Bugüne kadar 6 binin üzerinde akademisyen üniversitelerden ihraç edildi. YÖK sorumluluk almak istemiyor.

Akademisyenlerin, mahkemelerde kendilerini savunma hakları yok, neyle suçlandıklarını bilmiyorlar… Haklarında takipsizlik kararı verilenler ve açtıkları davaları kazananlar dahi görevlerine iade edilmiyor.

AKP, OHAL’i kaldırmamıştır!

OHAL’i 3 yıl daha uzatmak için darbe yasası çıkartmak istiyor.

Darbecilere de, darbe hukukuna da, darbenin kurumlarına da boyun eğmeyeceğiz…

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
Ankara Milletvekili
23 Temmuz 2018

21 Temmuz 2018 Cumartesi

Halk CHP’den Ne Bekliyor


Halk CHP’den Ne Bekliyor
CHP’nin birinci görevi sistem değişikliğini geriye sarmak, AKP’nin rejim değişikliğine giden yoluna engel olup, “Parlamenterler Demokratik Sistemi” işler hale getirmektir. Halkımızın kaygısı Cumhuriyet rejiminin değiştirilmesidir. CHP’den beklentisi de, büyük hayal kırıklığının nedeni de budur.

CHP’nin ihtiyacı, kesinlikle seçimli bir kurultay değildir. Kişilerin ön plana çıkartılıp, kurtarıcı olarak sunulması da doğru bir siyaset tarzı değildir. Bizim örgütlü toplumu yaratma mücadelesine ihtiyacımız var. Bu mücadeleyi öncelikle parti içinde başlatıp örgütlü bir parti olmayı hedeflemeliyiz. Çünkü halktan kopuk parti iktidar olamaz, örgütlü olmayan parti de halka ulaşamaz…

Diğer yandan, yıllardır iktidar olmamasına, örgütlenme sorunlarına rağmen, halkımızın en zor zamanlarında kapısını çaldığı umudun adıdır CHP.
Oy oranı ne olursa olsun partiler üstüdür.
81 milyonun partisidir.

Çünkü kökleri Kuvayi Milliye’ye dayanır.
Cumhuriyetimizi kuranların kurduğu tek partidir!
Çok partili sisteme geçişin ilk adımını atandır.
Demokrasi geleneğinin olması, diğer siyasi partilerden ayrıldığı en önemli özelliğidir.
Tam bağımsız Türkiye diyenlerin partisidir!
Ne büyük onur!

CHP MANDACILARIN DİZAYN EDEBİLECEĞİ BİR PARTİ DEĞİLDİR

Mandacıların dizayn edebileceği, darbe hukukuna sarılarak iktidar olanların dil uzatacağı, darbeci artıklarının söz söyleyebileceği bir parti değildir CHP.
CHP’de kurultay talep edenler de, etmeyenler de oynanan oyunun farkındadır.
Önümüzde yerel seçimler var.
Demokrasi güçleriyle birlikte, biz bu oyunu bozarız!

Bunun için örgütlerimizin önünde duran ve hemen hayata geçirilmesi gereken temel konular şunlardır:

1- İl ve İlçe Danışma Meclislerini toplayarak seçim sürecini değerlendirmek.
2- Yerel seçimlere hazırlık için, “sokak örgütlenmesi” çalışmalarına hemen başlamak.
3- Sandık görevlilerindeki aksaklıkları tespit ederek, görevlendirmeleri hemen yapmak.
4- Yerel yönetim adaylarının hangi yöntemlerle ve ne zaman belirleneceğine, örgütlerde yapılacak toplantılarla karar verip, vakit kaybetmeden çalışmalara başlamak.

Merkez AKP tarafından kuşatılmıştır. Biz bu kuşatmayı çevreden başlayarak dağıtabiliriz. Bunun yolu da bulunduğumuz yerlerde Belediyeleri, Muhtarlıkları, Belediye ve İl Genel Meclislerini kazanmaktan geçiyor...

Üretenlerin yöneteceği bir CHP mümkün!

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
Ankara Milletvekili
20 Temmuz 2018

ANKARA MİLLETVEKİLİ YILDIRIM KAYA CEM TV ANA HABER GÜNDEME İLİŞKİN DEĞER...

16 Temmuz 2018 Pazartesi

AKP'nin FETÖ’cü Kıstası Ne?


AKP'nin FETÖ’cü Kıstası Ne?
15 Temmuz darbe girişiminin 2. yılında, demokrasimiz adına sokağa çıkıp can veren, 250 şehidimizi saygıyla anıyorum. Onları katleden demokrasi düşmanlarından hesap sormak 81 milyonun boynunun borcudur. Aradan 2 yıl geçmesine rağmen darbenin siyasi ayağı hala ortaya çıkartılmamıştır.

Şehitlerin kanı daha kurumadan, AKP yöneticilerine şah damarı kadar yakın olanlar, ellerini kollarını sallayarak yurt dışına kaçtı. Kalanlar da terfi ettirilerek üst makamlara getirildi. Bunun son örneğini üniversitelere rektör atamalarında gördük.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra KHK ile kapatılan, “Sivil Düşünce ve Demokrasi Hareketi Derneği” Başkan Yardımcılığını yapmış olan, Prof. Dr. Fatma Seniha Nükhet Hotar, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğüne atandı.

Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Fatma Seniha Nükhet Hotar, AKP’nin kurucularından, 4 dönem milletvekilliği, 14 yıl Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış.

FETÖ’nün kurduğu dernekte yöneticilik yapmış bir Profesör, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğüne atanırken, aynı üniversitede görev yapan FETÖ karşıtı, barış bildirisi imzacısı 12 Akademisyen de ihraç edildi.

O zaman sormak gerekmez mi? FETÖ’nun kurduğu dernekte yöneticilik yapan bir kişiyi üniversiteye rektör atarken; bankada hesabı olan, okulunda okuyan, çocuğunu okutan, sendikaya üye olan, önünden geçen, selam veren herkesi neden yargısız infaz ettiniz?

Çaycısından, temizlik işçisine, öğretmeninden, cerrahına, öğrencisinden, bir günlük erine kadar herkese ağır bedeller ödetirken; FETÖ’nün kurduğu derneğin yöneticiliğini yapmış bir Profesörü neden Rektör atadınız?

Hiçbir yargı kararı olmadan yüz binlerce kamu çalışanını neden ihraç ettiniz, açığa alındınız, tutuklandınız?

FETÖ karşıtı, barış isteyen Akademisyenleri neden ihraç ettiniz?

Sizin FETÖ’cü kıstasınız nedir?
Dayısı olanı, size yakın olanı kollayıp…
Mazlumlara mı kininiz?


Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
Ankara Milletvekili
16 Temmuz 2018

14 Temmuz 2018 Cumartesi

15 TEMMUZ’DA BİR ÖMRE KAÇ DARBE SIĞAR DİYE DÜŞÜNDÜM



15 TEMMUZ’DA BİR ÖMRE KAÇ DARBE SIĞAR DİYE DÜŞÜNDÜM
15 Temmuz 2016 akşam… CHP Genel Merkezinin 7. Katındaki odamdayım. Alçak uçuş yapan jetlerin sesi kulaklarımızı yırtıyor. Bir ömre kaç darbe sığar diye düşünüp, eskilere dalıyorum. Hatıralar canlanıyor gözümde. 12 Mart, 12 Eylül darbelerini görmüş, darbelerin en ağır darbesini yemişim.

12 Mart darbesi olduğunda ortaokul öğrencisiydim daha. Denizler yakalandığında duyduğum hüzün, Mahirler öldürüldüğünde çocuk yüreğimin sızısı var hala yüreğimde.

12 Eylül darbesi olduğunda devrimci bir öğretmendim. Tutuklandım, işkence gördüm, yıllarca mesleğimden uzak kaldım… Hayat mücadelesi verdim, pazarcılık yaptım, çorap, çamaşır sattım…
Türkiye’de darbeler hep gece yarısı, siviller uykudayken yapılırdı. Gündüz gözüyle bir darbeye şahitlik etmemiştim… Askerlerin kendi meclisini bombaladığı, halkın üzerine ateş açtığı, helikopterlerle halkı taradığı bir darbeye ilk defa tanıklık ediyordum.

Her şey çok garipti!
Hiçbir şey darbenin, darbecinin kurallarına uymuyordu.
Zaten kısa süre sonra da gerçekler ortaya çıkmaya başladı.
15 Temmuz darbe girişimi, 20 Temmuz’da tüm yurtta ilan edilen OHAL ile sivil darbeye dönüştü…

15 Temmuz’dan sonra, özellikle de kamudan ihraç olan, açığa alınan memurlar ve aileleri partimize gelmeye başladı. 22 Temmuz 2016’da CHP Genel Merkezi bünyesinde kurulan “Darbe Girişimi Sürecini İzleme Komisyonu’nunda görev aldım. CHP Genel Merkezi 7. katında bulunan odamda mağdurlarla görüşmeye başladım.

Kimin darbeci, kimin cemaat sempatizanı, kimin FETÖ üyesi, kimin FETÖ karşıtı olduğu ayrımı yapılmadan insanların mağdur edildiğine tanıklık ettim. On binlerce insanla görüştüm… Hepsine insan hakları temelinde yardımcı olmaya çalıştım, adil yargılamanın yapılması, suçlu suçsuz ayrımı yapılması için mücadele ettim.

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da büyük bir duyarlılık göstererek, mağdurların kamuoyundaki sesi oldu. Komisyonda görev alan tüm Milletvekili ve Parti Meclisi Üyelerimiz de mağduriyetin giderilmesi için özverili bir şekilde çalıştı.

CHP’YE GELEN MAĞDURLAR ZİHNİMİZDE İZ BIRAKTI
250 vatandaşımızı katledip, meclisi bombalayanlarla, masum vatandaş arasında ayrım yapılmadığına tanıklık ettim. Adaletin olmadığını, adamı olanın paçayı kurtardığını, dağ kanunlarının uygulandığını gördüm…

Adalet isteyen insanlar zihnimizde derin izler bıraktı.
Mağdurlara ağaç kabuğu yesinler diyen AKP’lilere “siz de zıkkımın kökünü yiyin” diyen Genel Başkanımızı, cezaevindeki koğuşlarında çılgınca alkışladıklarını anlatan memurun gözlerindeki coşkuyu.

“Size karşı yüzüm yok, biz hep AKP’ye oyumuzu verdik, oğlum şimdi tutuklu, sizden başka tutunacak dalımız yok, bize yardım edin” diyen köyden gelen anayı.

“Onun inandığına ben artık inanmıyorum” diye ihraç olmuş memuru.

“Çocuğumun gözleri kanserden kör oldu, gözleri ameliyatla alınacaktı, İhraç olduğum için ameliyatı yapmıyorlar” diyen polis memuru annenin gözlerindeki kederi.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden ihraç edilen FETÖ karşıtı solcu Profesörün hüngür hüngür ağlamasını.

Devlet desteği verilen FETÖ okuluna kızlarını gönderdiği için ihraç edilen Urfalı öğretmeni…

Eşi Ufuk Sen’e üye olduğu için ihraç edilen, “Her seçimde AKP’ye militan gibi çalıştım, ev toplantıları yaptım. AKP Genel Merkezine ve TBMM’e gittiğimde Milletvekilleri beni Cumhurbaşkanı gibi karşılardı… Simdi AKP Genel Merkezinin kapısından giremedim, Milletvekilleri görmezden geldi” diyerek hıçkırıklara boğulan ev kadınını.

Annesi karakolda tutulan 5 günlük bebeğin, halasının kucağında Genel Merkezimize gelişini, Genel Başkanımızın bu dramı grup toplantısında basına açıklamasından sonra anne sütüne kavuşmasını.
“Bize içmemiz için verdikleri suların içinde dışkı parçaları yüzüyordu” diyen hakimi.

Rizeli Hacı Veysel Kılıç’ın telefonda, askeri öğrenci olan oğlunun ömür boyu hapse mahkum olduğunu hıçkırarak söylemesini.
Bacakları tutmayan 15 Temmuz gazisi Kenan Konuk’un sahipsiz kalmasını.

FETÖ ile hiçbir bağı olmadığı halde; ihraç edilen, tutuklanan, işkence gören… Solcuları, devrimcileri, Atatürkçüleri, sendikacıları, öğretmenleri, doktorları, kamu çalışanlarını, işçileri, Atatürkçü subayları, muhalifleri…

Hiç unutmadım!

250 vatandaşımızı, masum er ve öğrencileri katledenlerin en ağır cezaları alması, sorumluların hesap vermesi, tüm mağdurların haklarının iade edilmesi için, TBMM’de de mücadelem devam edecek…


Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
Ankara Milletvekili
15 Temmuz 2018