28 Şubat 2018 Çarşamba

ŞEKER FABRİKALARININ SATIŞI VE ÖZELLEŞTİRME GERÇEĞİ


ŞEKER FABRİKALARININ SATIŞI VE ÖZELLEŞTİRME GERÇEĞİ
AKP, yerli ve milli olduğunu iddia ettiği bir dönemde, şeker fabrikalarını “satışa” çıkartarak yalanın nirvanasına ulaştı. 14 şeker fabrikası; Afyon, Alpullu, Bor, Burdur, Çorum, Elbistan, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu, Muş, Turhal, Yozgat ve Kırşehir özelleştiriliyor…

Biz de şeker fabrikalarının satılmasına karşı; sendikalar, işçiler, pancar üreticileri, kamyoncular ve halkımızla dayanışma eylemlerini başlattık. 1 Mart Perşembe günü, saat 11:00’da, Kırşehir Şeker Fabrikası’nın özelleştirilmesine hayır demek için, CHP Genel Başkan Yardımcımız ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP Parti Meclisi Üyesi Yıldırım Kaya, CHP Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal, CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, CHP Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer, CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık, CHP Samsun Milletvekili Kemal Zeybek, CHP Sivas Milletvekili Ali Akyıldız, CHP Kırşehir İl Başkanı Yılmaz Zengin, parti yöneticilerimiz ve partililerimizle Kırşehir Şeker Fabrikası önünde olacağız…

En son verilere göre Kırşehir’de; 5 bölgede, 111 köyde, 3 bin 456 üreticiyle, 128 bin dekara ekim yapılarak, yılda 670 bin ton pancar üretilmekte.

Kırşehir Şeker Fabrikası; yılda ortalama 500 bin ton pancarı işleyerek, 72 bin ton kristal toz şeker, 21 bin ton melas ve 130 bin ton yaş pancar posası elde ediyor. Çalışan 800 işçinin ve yaklaşık 3.500 pancar üreticisinin ekmek kapısı. Ayrıca, kamyonculara, taşıyıcılara iş, çiftçiye hayvan yemi sağlıyor. Hayvancılığın gelişmesine, köylünün ve esnafın kalkınmasına büyük katkı sunuyor.

İşte AKP iktidarı, Kırşehir halkı için bu kadar değerli olan bir fabrikayı özelleştirerek, bölge ekonomisinin can damarlarından birini kesmek istiyor.

SANAYİNİN TEMELLERİNİ CHP ATTI
Yerli ve milli olmak hamasi laflarla, boş söylemlerle olmaz!
Emek vermek, üretmek, kurmak gerek!
Tıpkı CHP’nin yaptığı gibi!

Halkın malını özel sektöre peşkeş çekenler belki bilmezler, biz bir kez daha hatırlatalım…

1933 yılında programında köklü değişikler yapan CHP, “devletçilik ilkesi”ni benimseyerek Türkiye’de sanayinin temellerini attı. 1933-1937 yıllarını kapsayan “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı”nı hazırlayarak, ilk sanayi kollarının kuruluşunu gerçekleştirdi.

Karabük Demir Çelik Sanayi, Kağıt Sanayi, Seramik Sanayi (Kütahya Seramik, Şişe-Cam, Çimento Fabrikaları), Dokuma Sanayi, Kimya Sanayi, Kükürt Sanayi… CHP’nin öncülüğünde kurulan sanayi kuruluşlarından bazılarıdır.

Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası (1925), Sümerbank (1933), Türkiye Halk Bankası (1933), Etibank (1934) Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulmuştur.

Yine Cumhuriyetin ilk yıllarında; demiryolları, madencilik, telefon, limanlar, milli güvenlik/stratejik önemi ve toplum yararı gözetilerek bedelleri ödenip millileştirilmiştir.

İşte şeker fabrikalarının temelleri de bu dönemde atılmıştır. Atatürk’ün mirası ilk şeker fabrikası Alpullu Şeker Fabrikası 26 Kasım 1926 tarihinde üretime başlamıştır. Uşak Şeker Fabrikası 17 Aralık 1926, Eskişehir Şeker Fabrikası 1933, Turhal Şeker Fabrikası 1934 yılında üretime başlamıştır…

Bugün, elleri titremeden, özel sektöre peşkeş çektikleri, “babalar gibi” sata sata bitiremedikleri kuruluşların, temellerinin CHP tarafından atıldığı gerçeğinin altını bir kez daha çizmek gerekir.


ÖZELLEŞTİRMELER SERMAYE AKTARIMININ ARACIDIR
Özelleştirmeler, özel sektöre sermaye aktarımının siyasi hamleleridir. Nihai hedef, devletin ekonomiden tamamen çekilmesini sağlamaktır.

Bizde de 12 Eylül 1980 faşist darbesinin hazırladığı elverişli ortam, 24 Ocak kararlarının uygulanmasına zemin hazırladı. Bu dönemde iktidar olan ANAP özelleştirmelerin ilk fitilini ateşledi.

Her şeyin ilacı özelleştirme dendi. Bütün kötülüklerin anası Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ilan edildi. Zarar ettikleri, teknolojilerinin eski olduğu, rekabet edemedikleri, kaliteli ve çeşitli mal üretemedikleri iddia edilerek özelleştirmelere zemin hazırlandı.

KİT’ler satılırsa sermaye tabana yayılacak, verimlilik artacak, zarar eden KIT’lerin yükü sırtımızdan kalkacak, hem devletimiz hem de halkımız kazanacak dendi…

Ancak söyledikleri gibi sermaye hiçbir zaman tabana yayılmadı. Aksine, sermaye bazı ellerde toplandı! Kamu tekelleri özel sektör tekellerine dönüştü. Alım gücü olmayan tabanın, sermayeden pay alması mümkün olmadı!

Söylemlerin aksine, zarar eden kuruluşlar değil, kar edenler teker teker satıldı. Türk Telekom; kar eden, en yeni teknolojiyle dolatılmış, stratejik öneme sahip bir kuruluş olmasına rağmen özelleştirildi.

Anayasa’nın 2. Maddesinde Türkiye Cumhuriyet devleti “sosyal bir hukuk” devleti olarak tanımlanmıştır. Devletin “sosyal devlet” olma görevini kamu kuruluşlarıyla yerine getirmesi mümkündür. Eğitimde, sağlıkta, sosyal güvenlikte, yeni iş alanlarının açılmasında, özel sektörün karlı bulmadığı için yatırım yapmadığı alanlarda sosyal devlete ihtiyaç vardır. Ancak özelleştirmelerle, devletin ekonomik ve sosyal yanları küçülürken, baskıcı yanları büyümeye devam etti.

İstisnalar hariç, sendikalar özelleştirmeye karşı iyi bir sınav veremediler. Birbirleriyle dayanışma içine giremediler. Adeta sıranın kendilerine gelmesini beklediler. Çok sayıda işçi işini kaybetti, sendikalar etkisizleştirildi, üyesi kalmayanlar kapandı…

Dün “Kırşehir Petlas Lastik Fabrikası”nın satışına sessiz kalan Kırşehir halkı, bugün de “Kırşehir Şeker Fabrikası”nın satışına sessiz kalmamalıdır.

Dünden çıkaracağımız çok dersler var.
Haydı! Kırşehir esnafı, pancar üreticileri, kamyoncular, haktan, hukuktan, adaletten yana olanlar… Sendikalar el verin!
Halkın olan halkta kalsın…
Şeker fabrikaları halkın malıdır, sattırmayalım!

Kırşehir halkını 1 Mart Perşembe günü, saat 11:00’da “Kırşehir Şeker Fabrikası” önünde yapacağımız basın açıklamasına bekliyoruz.

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
28 Şubat 2018

24 Şubat 2018 Cumartesi

CHP Parti Meclisi Üyesi Yıldırım Kaya PKK'ya Silah Bırakma Çağrısı Yaptı

EŞİT KOŞULLARDA BİR ARDA YAŞAMAK İÇİN…
Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasi olmadı. Ama, darbe dönemleri de dahil, hiç kimse de bizi demokrasi yolumuzdan döndüremedi. İğneyle kuyu kazar gibi mücadele ettik, büyük bedeller ödedik. AKP dönemine kadar, hiçbir iktidar ya da parti demokrasiyi doğrudan hedef almadı/alamadı.

Partiler iktidar olabilmek için hep daha fazla demokrasi vadettiler halka. İnsan hakları yok dediler, evrensel hukuk tam anlamıyla işlemiyor dediler, eşitlik dediler, özgürlük dediler, bazı “küçük” partiler hariç Kürt sorunu bütün partilerin gündeminde oldu…

AKP, böyle bir ortamda, “Kürt sorunu vardır ve kanayan bu yarayı ben saracağım” dedi. Kürtlerin ve toplumun farklı kesimlerinin desteğini alarak tek başına iktidar oldu…

KÜRT SORUNUNU AKP ÇÖZEMEZ
AKP, Kürt sorununu çözeceğini, barışı getireceğini söyleyerek tek başına iktidar oldu. Kapalı kapılar ardında görüşmeler yürüttü, “akil” insanlardan heyetler kurdu. Ama sorunu nasıl çözeceğini hiç açıklamadı. Tüm Türkiye barışın geleceği günleri beklerken, seçilmiş milletvekillerini, belediye başkanlarını zindanlara attı. AKP’nin barış için niyetinin de planının da olmadığı anlaşıldı.

AKP 16 yıllık iktidarında siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla sorunun çözümü konusunda iletişime geçmedi. Üniversitelerin, bilim insanlarının, sendikaların fikrini sormadı. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun barış için her türlü desteği ve krediyi vermeye hazırız açıklamasına, dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Sen nereye kredi vereceksin, sen krediye muhtaçsın” diyerek işbirliğini reddetti.

Demokrasiyi özümsememiş, “Demokrasi bir amaç değildir, demokrasi bir araçtır” diyen anlayışın Kürt sorununu çözmesi mümkün değildir.

Halkı, katır sırtında mazot kaçakçılığı yapmaya mahkum edip, üzerine bomba yağdıran, ölen köylüleri terörist ilan edip, hesap vermeyenler bu ülkeye barışı getiremezler.

AKP’nin yeni açacağı cezaevlerinin müjdesinden başka, halka verebileceği hiçbir şeyi kalmamıştır. Daha önce de Diyarbakırlılara cezaevi müjdesi vermişti. Bizim yeni cezaevlerine, kalekollara değil fabrikalara, okullara, üniversitelere, yeni iş alanlarına ihtiyacımız var…

Yaylaları, meraları yasaklayan AKP hayvancılığı bitirdi. Hayvanlarını otlatacak mera bulamayanlar köylü hayvanlarını satmak zorunda kaldı.

Size barış getireceğim dedi, Kürtlerden aldığı oylarla iktidar oldu. Yılardır akan kan durmadı. Her seçimde yarın barış gelecek vaadiyle oyları topladı. Ama yalancının mumu sonunda söndü… MHP ile kolkola girip savaşın altını harlamaya başladı. İktidar ömrünü uzatmak istiyor. MHP ile aynı çizgiye gelen AKP Türkiye’ye barışı getiremez. Artık Kürtlerin de bunu görmesi gerek.

Ankara’da, İstanbul’da, Bursa’da AKP’li Belediye Başkanları görevden alınıp yerine AKP’li Belediye Başkanları atanıyor. HDP’li belediye başkanları tutuklanıp, yerine Kayyum atanıyor… CHP’li belediye başkanları keyfi olarak görevden alınıyor… Bunun nedenini soranlar terörist ilan ediliyor. Halkın seçtiği Belediye Başkanları, milletvekilleri, Genel Başkanlar tutuklanıyor. Siyasi bir linç yaşanıyor.

Bu ülke bölünmesin diye dertleri olanların da elini taşın altına koyup, hukuk Ankara’da ayrı, İstanbul’da ayrı, Diyarbakır’da ayrı, Konya’da ayrı, Hakkari’de ayrı uygulanır mı? Diye sormaları gerek.

KÜRT SORUNUNUN KONUŞULMASINI İSTEMEYENLER BİZİ TEHDİT EDİYOR
Dün yaptığımız basın açıklamasında, savaş güzellemelerinin yapıldığı bir ortamda, kendimizi “barış güvercini” ilan ettik. Türkiye’de barış güvercini olmanın her zaman zor ve tehlikeli olduğunu biliyoruz. Ama şu günlerde daha da tehlikeli... Savaş çığırtkanlığı yapanlar alkışlanırken, barış isteyenler tutuklanıyor, baskı ve şiddete maruz kalıyor…

Kendimizi “barış güvercini” ilan etmemizden, devrimci duruşumuzdan, eşit koşullarda birlikte yaşam çağrımızdan, Diyarbakır’a gelişimizden sadece AKP’liler değil, başka rahatsız olanlar da oldu. Sosyal medya üzerinden tehdit mesajları gönderdiler. Bu tuzu kurular, yurt dışında yaşayıp, uzaktan gazel okuyorlar, kin kusuyorlar, bizi sosyal medya üzerinden ölümle tehdit ediyorlar… Niye? Barış dediğimiz için!

Bu memleket bizim! Tabii ki barış diyeceğiz, tabii ki akan kan dursun diyeceğiz, tabii ki çocuklarımız ölmesin diyeceğiz… Barışın değerini anlamak için, illaki Suriye halkının yaşadığı dramı mı yaşamamız gerek…

Sizlere Gaziantep çöplüklerinde çöp toplayan bir Suriyelinin anlatımı aktarmak istiyorum.

“Biz Suriye’de peşin hükümlü ve ön yargılı yaşıyorduk, birbirimizi dışlamaya başladık, bu ayrımcılık yavaş yavaş arttı.

Şiisi iktidar olduğu için kimseyi beğenmiyordu. Sünnisi çoğunluk olduğu için kimseyi beğenmiyordu, Hıristiyan’ı zengin olduğu için kimseyi beğenmiyordu.

Kürdü başka beğenmiyordu, Arabı başka beğenmiyordu, Türkmeni başka beğenmiyordu.

Yani hiç kimse kimseyi beğenmiyordu.

Herkes dedikodu yapıp sosyal medyada küfürleşiyordu, herkes herkesten uzaklaşıyordu, herkes çokbilmişti, herkes en ahlaklı en dindar en namuslu benim diyordu.

Şimdi durum değişti. Hepimiz Gaziantep çöplüklerinde birleştik. Çöp toplarken artık kimse kimseyle tartışmıyor, çöplüğe düşünce birleşmeyi öğrendik”

Çöplüğe düşmeden barışı öğrenmeliyiz. Yol yakınken, Suriyelilerin yaşadığı dramı yaşamadan birbirimize sarılmalı, barışta birleşmeliyiz.

Altını çizerek söylüyorum; ölülerimizin sayısını yarıştırarak varacağımız son nokta, Suriyelilerden çok daha dramatik olabilir. Başında buluşacağımız bir çöplüğümüz dahi olmayabilir. Milyonlarca Kürdü ya da Türkü çöplüğüne kabul edecek bir ülke var mı?

KÜRT SORUNU SİLAHLA DEĞİL TOPLUMSAL MUTABAKATLA ÇÖZÜLÜR
Ben daha önce de defalarca Diyarbakır’a geldim. Sur’da gördüğüm manzara beni derinden etkiledi. Orada yaşanan cıvıl cıvıl hayatlar vardı. Kimileri hendek siyaseti yaptı, kimileri de cıvıl cıvıl hayatları bir kepçe darbesiyle süpürdü.
Kürt sorununun, askeri yöntemlerle çözülemediğini ve çözülemeyeceğini zaman bize çok acı bir şekilde gösterdi. Zaman sınırlaması koymadan hemen barışı konuşmaya başlamalıyız.
Ancak, silahların gölgesinde barış konuşulamaz! Konuşulsa bile sonunda barış olmaz! Öncelikle PKK’nin silah bırakması gerek… Kürt sorunu silahla değil, toplumsal mutabakatla, tüm siyasi partilerin katılımı sağlanarak TBMM’de çözülmelidir. Halktan gizlenen, halkın benimsemediği hiçbir çözüm kalıcı barışı sağlayamaz

Anadolu halkının söylediği bir söz var, “Kanı kanla yumazlar kanı su ile yurlar” Biz de öyle yapacağız. Kanı suyla yıkayacağız… Artık herkesin şunu görmesi gerek. Türk ve Kürt halkları eşit koşullarda birlikte yaşamdan yana, savaş istemiyor.

Bu topraklar kana ve gözyaşına doydu… Biz barışın mücadelesini vereceğiz! “Etle tırnağız” dediğimizde, bir tarafı kesip atabileceğimiz “tırnak” olarak görmeyeceğiz.

CHP İKTİDARINDA
1- Hiç kimse kimliğinden dolayı suçlanamayacak, ayrımcılığa maruz kalmayacak.
2- Her insan ana dilini özgürce konuşacak, ana dili öğrenme konusunda tüm engeller kaldırılacak.
3- İşsizlik nedeniyle doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalanlara iş olanağı yaratılacak.
4- Cezaevleri değil fabrikalar kurulacak.
5- Boşaltılan köyler ve şehirlerde yaşayanlara geri dönüş olanağı sağlanacak. Evleri devlet tarafından yeniden yapılacak. Karşılıksız krediler verilerek yeniden iş kurmaları sağlanacak.
6- Koruculuk sistemi kaldırılacak. Korucuların silahları toplanarak, kamuda başka alanlarda istihdam olanağı sağlanacak.
7- Keyfi görevden alınan milletvekili, belediye başkanları ve muhtarlar görevlerine iade edilecek. Keyfi görevden almalara son verilecek
8-Öğretmensiz okul, okulsuz yer kalmayacak, bölgede görev yapan öğretmen ve kamu çalışanlarına ek ödeme yapılacak
9-Zorda olan esnafa, çiftçiye ve sanayiciye on yıl geri ödemesiz krediler verilecek
10- AKP OHAL’i kaldırma vaadiyle iktidara geldi, tüm Türkiye’de OHAL uygulamaya başladı. Biz OHAL’i tümüyle kaldıracağız.
11. Askeri ve sivil darbelerin bütün yıkıcı izlerini sileceğiz.
12. Yeni Anayasayı toplumsal mutabakatla hazırlayacağız
13. Demokrasilerin vazgeçilmez bir koşulu olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin özgürce yapılabilmesi için gerekli değişiklikler yapılacak.
14. Tutuklamaların cezaya dönüşmemesi için uzun tutukluluk süreleri kısaltılacak.
15. Polisin biber gazı kullanması ve orantısız şiddet uygulamasının önüne geçilecek.
16. İşkence ve kötü muameleye asla izin verilmeyecek.
17. Adil yargılamayı ve savunma hakkını engelleyen “gizli tanık” uygulamasına son verilecek.
18. Mahkemeler bağımsız olacak, adil yargılama yapacak, adalet dağıtacak…

Bütün bunları ve daha fazlasını gerçekleştirebilmek için barışı kendimize rehber edineceğiz…

Hayatının büyük bir bölümü savaş meydanlarında geçen Mustafa Kemal Atatürk, “Vatanın müdafaası mecburiyeti olmadıkça savaş bir cinayettir” demiştir. “Yurtta barış, dünyada barış” sözüyle bize geleceğin anahtarını teslim etmiştir. Bu anahtarın adı ”barış”tır.

Artık din siyaseti yapanlar, etnik köken siyaseti yapanlar kaybedecek, barış kazanacak.

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
24 Şubat 2018/Diyarbakır

23 Şubat 2018 Cuma

Eşit Koşullarda Bir Arada Yaşamak İçin…



Değerli Basın Emekçileri;
Savaş güzellemelerinin yapıldığı şu günlerde, barışı konuşmak, eşit koşullarda birlikte yaşamı savunmak için Diyarbakır’a geldik. Normal demokrasilerde savaş kışkırtıcılığı suç sayılırken, bizde tam tersi, “barış” savunucuları suçlu ilan ediliyor, tutuklanıyor, baskı ve şiddete maruz kalıyor.

AKP’nin seçim kazanma hesaplarına endeksli barış söylemleri iflas etti. Çözüm adına uygulanan şiddet politikaları da çözümsüzlüğün kilidi oldu. Türkiye’yi kurtaracak tek gerçeğin “barış” olduğu, eşit koşullarda birlikte yaşam mücadelesi olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Bizler de yaşamı savunmak için barış güvercini olup, Türkiye’nin dört bir yanından Diyarbakır’a geldik. Yarın, 24 Şubat 2018 Cumartesi günü Saat:13.00’da, CHP Diyarbakır İl Örgütümüzün düzenlediği ve Diyarbakır İl Başkanımız Mehmet Sayın’ın yöneteceği “Eşit Koşullarda Bir Arada Yaşamak İçin…” konulu panelde buluşacağız. CHP Samsun İl Başkanımız Tufan Akcagöz, CHP Edirne İl Başkanımız Fevzi Pekcanlı ve CHP Konya İl Başkanımız Barış Bektaş’ın katılımıyla eşit koşullarda birlikte yaşamı konuşacağız.

Eşit koşullarda birlikte yaşamı sadece Diyarbakır’da değil, bütün Türkiye’de konuşacağız. Ankara’da, İstanbul’da, Van’da, Bursa’da, Edirne’de, Hakkari’de, Mersin’de, Yozgat’ta, Mardin’de, Kırşehir’de, Giresun’da, Hatay’da, Aydın’da…

Oy hesabı yapmadan, halka yalan söylemeden, barışa bir kapı açacağız!

Biz Türkiye’de barış içinde, bir arada yaşamak istiyoruz! Huzur istiyoruz, silahlar susun istiyoruz, çocuklarımız ölmesin, analarımız ağlamasın istiyoruz. Güne gözyaşıyla değil, umutla uyanmak istiyoruz…

Barış bize uzak değil, ellerimizdedir…

Birlikte yaşamı savunmak, barışı konuşmak için tüm halkımızı panelimize davet ediyoruz…

Biz İstersek Türkiye değişir!


Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi




YER VE TARİH
24 Şubat 2018 Cumartesi
Saat:13.00
Yenişehir Mah. Prof. Dr. Selahattin Yazıcıoğlu Cad. No: 3/1 Plaza Hotel
Yenişehir/DİYARBAKIR