tag:blogger.com,1999:blog-36395292763363566902024-03-12T07:52:16.729+03:00Yıldırım KAYA27. Dönem Ankara MilletvekiliAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/17481795300748141949noreply@blogger.comBlogger393125tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-82057963159270428242023-07-15T12:45:00.000+03:002023-07-15T12:45:06.973+03:00 15 TEMMUZ’UN SİYASİ AYAĞI NEREDE<p> 15 TEMMUZ’UN SİYASİ AYAĞI NEREDE</p><p>15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra hızla tutuklamalar, meslekten ihraçlar ve açığa almalar başladı. Hiç zaman kaydedilmeden bir hafta içinde, 21 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye genelinde OHAL ilan edildi.</p><p>Gün ışığında başlayan darbe girişimi bastırılmıştı bastırılmasına, ancak zaman ilerledikçe her şey daha da tuhaflaşıyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişimini eniştesinden öğrendiğini, daha sonra da istihbarat teşkilatı ve çeşitli kaynaklardan doğrulattığını açıklıyordu.</p><p>O kadar vahim bir açıklama ki Milli İstihbarat Teşkilatını, TSK’yı İçişleri Bakanlığını, Milli Savunma Bakanlığını… vd. kamu kurum ve kuruluşlarını toplasan bir enişte etmiyordu! Bir gece yarısı işgal edilsek, enişte derin uykuya dalsa vatan elden gidecek!</p><p>Uçan kuştan haberi olan, siyasileri adım adım takip ettiren, gençlerin twitlerini kovalayan AKP iktidarı darbeden bihaber…</p><p>Erdoğan’ın o gün yaptığı açıklamanın doğru olduğunu düşündüğümüzde durum daha da tuhaflaşıyor. Çünkü 2016’da MİT Başkanı olan Hakan Fidan, bugün Dışişleri Bakanı; Genel Kurmay Başkanı olan Hulusi Akar daha düne kadar Milli Savunma Bakanıydı, bugün AKP Milletvekili; o dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ise bugün AKP Milletvekili olarak Meclis’te.</p><p>Bu kişiler görevlerini yapmadılarsa neden hala bu makamlarda? Görevlerini yaptılarsa neden darbe girişimi engellenmedi?</p><p>Diğer bir tuhaflık da darbe girişiminin askeri ayağının bir bölümü ortaya çıkarılırken, siyasi ayağının hiç olmaması. Darbe girişimi başarılı olsaydı hangi siyasiler, hangi görevlere getirilecekti? . Siyasi ayağı olmayan darbe mi olur? Ülkeyi uzaylılar mı yönetecekti!</p><p>Normal olan AKP iktidarının darbenin siyasi ayağını ortaya çıkarmasıydı. Ancak TBMM bünyesinde kurulan “Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu”na destek değil köstek oldu.</p><p>Siyasi ayağın ortaya çıkartılması için Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunda öncelikle dinlenmesi gereken kişiler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan olması gerekirken, AKP buna izin vermedi!</p><p>Bu da yetmedi, TBMM Başkanlığı yaptığı açıklamayla, Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Raporu'nun İçtüzük hükümlerine uygun olarak tüm süreçleri tamamlanmış şekilde TBMM Başkanlığına sunulmadığını, 2018'de yeni yasama döneminin başlaması nedeniyle de hükümsüz hale geldiğini bildirdi.</p><p>15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 7 yıl geçti, hala siyasi ayağı ortaya çıkarılmadı. AKP ve FETÖ’nün etle tırnak gibi iç içe geçtiğini düşünürsek nedenini daha iyi anlarız. </p><p>“Darbe girişimi Allah’ın bir lütfudur” diyen Recep Tayyip Erdoğan darbe girişiminin hemen ardından ülke genelinde OHAL ilan ederek, Anayasa değişikliğini referandumdan geçirdi. Türkiye’yi demokrasi yolundan çıkararak tek adam diktatörlüğüne hayat verdi. Her darbede olduğu gibi, 15 Temmuz darbe girişiminde de en büyük bedeli demokrasi, barış, özgürlük güçleri ve emekçiler ödedi.</p><p>AKP’nin yol verdiği darbe girişiminden sonra neler oldu?</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>251 vatandaşımız darbeciler tarafından öldürüldü.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>2 milyon 200 bin kişi hakkında silahlı terör örgütüne üye olmaktan soruşturma açıldı.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>300 bin kişi gözaltına alındı. </p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>100 binden fazla kişi tutuklandı.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>234 bin 419 kişinin pasaportuna el konuldu.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>152 binden fazla kamu çalışanı meslekten ihraç edildi.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>43 bin öğretmen meslekten ihraç edildi.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>23 bin 364 askeri personel meslekten ihraç edildi. </p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>11bin 500 sağlık çalışanı ihraç edildi. </p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>Askeri okullar kapatıldı, 20 bin askeri okul öğrencisi tutuklandı</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>124 yüksek yargıç tutuklandı.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>4 bin savcı ve hakim tutuklandı. </p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>Güvenlik soruşturması gerekçe gösterilerek 500 bin işçi işten çıkartıldı </p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>5728 kurum kapatıldı, 50 bin çalışanı tazminatsız işten çıkarıldı. </p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>406 barış imzacısı ihraç edildi.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>23 bin 427 akademisyen ihraç edildi. </p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>1598 dernek, 560 vakıf, 29 sendika, 33 televizyon, 34 Radyo, 90 gazete ve dergi, kapatıldı.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>1604 lise, ilkokul ve anaokulu kapatıldı.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>360 Özel dershane ve etüt merkezi kapatıldı.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>847 öğrenci yurdu kapatıldı.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>15 özel üniversite kapatıldı.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>985 ticari şirkete el konuldu.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>30,000,000 TL şahıs ve kurumsal hesaba el konuldu.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>KHK ile ihraç edilen 21 kişi ölümlerinden sonra OHAL Komisyonu tarafından işe iade edildi. </p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>100 kişi intihar ederek yaşamına son verdi. </p><p>Bu liste daha çok uzayıp gidiyor…</p><p>AKP için dün FETÖ, bugün Menzil.</p><p><br /></p><p><b>Yıldırım KAYA</b></p><p><b>15 Temmuz 2023/Ankara </b></p><div><br /></div>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-74960251421505489442023-07-13T16:45:00.010+03:002023-07-13T17:23:21.861+03:00HAFIZA 2016-2023 Yıldırım KAYA<p>HAFIZA 2016-2023 Yıldırım KAYA</p><p><b>Dijital Kitap Linki: </b><a href="https://flip.turkiyeakademi.net/yildirim-kaya-2/#1" target="_blank"><b>HAFIZA 2016-2023 Yıldırım KAYA</b></a></p><p>14-28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçim sonuçlarına ilişkin yaptığım değerlendirmelerden sonra, parti içinden ve dışından “Bu öneri ve değerlendirmeleri seçimden önce neden yapmadınız? eleştirileri geldi. Ancak altını çizerek söylemeliyim ki bu düşüncelerimi her zaman ısrarla dile getirdim. Partimin bana verdiği Parti Meclisi, Genel Başkan Yardımcılığı ve Milletvekilliği görevlerinde ideolojik ve örgütsel yolumuzun açılması için fikirlerimi söylemekten hiçbir zaman geri durmadım. Sözümü her platformda söyledim; değerlendirme, öneri ve eleştirilerimi kamuoyuyla da paylaştım.</p><p> 16 Nisan 2017’de yapılan Anayasa değişikliği referandumundan önce, Parti Meclisimizde “direnme gücümüzü” kullanmamız gerektiğini savundum. </p><p>Adalet Yürüyüşü başlamadan 6 ay önce Parti Meclisimizde yaptığım sunumda, 81 ilimizden Ankara’ya "Demokrasi Yürüyüşü” başlatılması için ayrıntılı bir eylem planı açıkladım.</p><p>Üzülerek söylemeliyim ki bugün “değişim” tartışması yapan çoğu kişi, o dönem dönüşüm ve değişim içerikli politik önermelerimizi destekleyecek tek bir söz söylemediler. Bugün ise “değişim” tartışmaları, kimin “Genel Başkan” olacağı üzerinden yürütülüyor. Ancak dönüşüm ve değişim talebini sadece kişiler üzerinden yürütmek; CHP’ye de, Türkiye sosyal demokratlarına da, demokrasi güçlerine de fayda sağlamaz.</p><p>Dönüşüm ve değişimin elzem olduğu bu konjonktürde; 2016-2023 yılları arasında Parti Meclisimizle, CHP Örgütümüzle ve kamuoyuyla paylaştığım yazıların bir bölümünü yeniden bilgilerinize sunma ihtiyacı duydum.</p><p>Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti Türkiye Cumhuriyeti’ni ikinci yüzyılında demokrasiyle taçlandıracağımıza inancımız tamdır. </p><p>Çünkü nehirler tersine akmaz!</p><p>Yolumuz açık olsun…</p><p><br /></p><p><b>Dijital Kitap Linki: <a href="https://flip.turkiyeakademi.net/yildirim-kaya-2/#1">HAFIZA 2016-2023 Yıldırım KAYA</a><br /></b></p><p>Yıldırım KAYA</p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-80379191844131369322023-06-26T15:12:00.003+03:002023-06-26T15:12:31.613+03:00 2016-2023 BAZI SİYASİ DEĞERLENDİRMELER<p><b> 2016-2023 BAZI SİYASİ DEĞERLENDİRMELER</b></p><p>14-28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçim sonuçlarına ilişkin yaptığım değerlendirmelerden sonra, parti içinden ve dışından “Bu öneri ve değerlendirmeleri seçimden önce neden yapmadınız? eleştirileri aldım. Haklı bir eleştiri… </p><p>Ancak Partimin bana verdiği Parti Meclisi, Genel Başkan Yardımcılığı ve Milletvekilliği görevlerinde ideolojik ve örgütsel yolumuzun açılması için fikirlerimi söylemekten hiç geri durmadım. Sözümü her platformda söyledim; değerlendirme, öneri ve eleştirilerimi kamuoyuyla da paylaştım.</p><p> 16 Nisan 2017’de yapılan Anayasa değişikliği referandumundan önce, Parti Meclisimizde “direnme gücümüzü” kullanmamız gerektiğini savundum. Adalet Yürüyüşü başlamadan 6 ay önce Parti Meclisimizde yaptığım sunumda, 81 ilimizden Ankara’ya "Demokrasi Yürüyüşü” başlatılması için ayrıntılı bir eylem planı açıkladım.</p><p>Üzülerek söylemeliyim ki bugün “değişim” tartışması yapan çoğu kişi, bizim dönüşüm ve değişim içerikli politik önermelerimizi destekleyecek tek bir söz söylemediler. Bugün ise “değişim” tartışmaları, kimin “Genel Başkan” olacağı üzerinden yürütülüyor. Ancak dönüşüm ve değişim talebini sadece kişiler üzerinden yürütmek; CHP’ye de, Türkiye sosyal demokratlarına da, demokrasi güçlerine de fayda sağlamaz.</p><p>Dönüşüm ve değişimin elzem olduğu bu konjonktürde; Parti Meclisimizle, CHP Örgütümüzle ve kamuoyuyla paylaştığım yazıların bir bölümünü yeniden bilgilerinize sunma ihtiyacı duydum.</p><p>Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti Türkiye Cumhuriyeti’ni ikinci yüzyılında demokrasiyle taçlandıracağımıza inancımız tamdır. Nehirler tersine akmaz! Yolumuz açık olsun.</p><p><br /></p><p><b>Yıldırım KAYA</b></p><p><b>27. Dönem CHP Ankara Milletvekili</b></p><p><b>26 Haziran 2023</b></p><p><br /></p><p><br /></p><p><b>ŞİMDİ DİRENME GÜCÜMÜZÜ KULLANMALIYIZ!</b></p><p><b>8 Ocak 2017 | Yıldırım Kaya, CHP PM Üyesi</b></p><p><b>(Parti Meclisi toplantısında yaptığım konuşma)</b></p><p>AKP en zayıf haliyle Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya yelteniyor. Bütün antidemokratik yöntemleri kullanarak Anayasa değişikliğini TBMM’den geçirmeyi hedefliyor. </p><p>Anayasa değişikliğinin TBMM’de reddedilmesi hayati önem taşımaktadır. Referandum aşamasına gelinmeden sorun TBMM’de çözülmelidir. Aksi halde referandumla kabul edilen “Başkanlık Sistemi” iç savaşın tetikleyicisi olabilir. </p><p>Milletvekillerini ayrı ayrı markaja alıp ikna etmeliyiz. İkna aşamasında etkili olabilecek tüm kurum, kuruluş ve kişileri de devreye sokmalıyız. </p><p>Milletvekilleri üzerindeki baskının azaltılması için demokrasinin gereği, gizli oy açık sayım yapılmasını sağlamalıyız. Sandıklara sahip çıkıp AKP’nin baskı ve hırsızlıklarının önüne geçmeliyiz.</p><p>TBMM’den canlı yayın yapılmasını sağlayarak halkın soruna sahip çıkmasını sağlamalıyız.</p><p>Demokrasiden yana herkes yüzünü CHP’ye dönmüş, ne yapacağını merak ediyor. Umutla, daha çokta tedirginlikle bekliyor. CHP umut olmalı, güven vermeli, yol göstermelidir. </p><p>Geldikleri gibi gitmeleri için direnme gücümüzü kullanmalıyız… </p><p>Peki, nasıl kullanacağız direnme gücümüzü?</p><p>Öncelikle CHP Örgütlerinin, üyelerimizin ve halkın neler yapması gerektiği konusunda bir plan hazırlamalıyız.</p><p>Halkın tepkisini göstermesi için,</p><p>• TBMM’de grubu bulunan partilerin milletvekillerinin telefon, fax, e-mail ve WhatsApp vb.. hesapları yayınlanmalıdır. Ayrıca TBMM’de bütün milletvekilleriyle yüz yüze görüşme kampanyası başlatılmalıdır.</p><p>CHP İl Başkanları Türkiye’nin 81 ilinden Ankara’ya "Demokrasi Yürüyüşü” başlatmalıdır.</p><p>Yürüyüşe başlamadan bir hafta önce; kamuoyu oluşturmak amacıyla toplumun her kesimiyle iletişime geçilmeli, sendikalar, dernekler, muhtarlar, sivil toplum örgütler ve basın bilgilendirilmeli.</p><p>“Diktatörlüğe Karşı Demokrasi Yürüyüşü”</p><p>Vatan İçin Ankara'ya yürüyoruz, Cumhuriyet için Ankara'ya yürüyoruz…</p><p>19 Ocak 2017 Perşembe saat 12.30'da 81 ilde ortak basın açıklaması yapılarak, il başkanları şehrin meydanından Ankara'ya yürüyüşü başlatacak.</p><p>Yürüyüşe başlayan il başkanları;</p><p>Yürüyüş güzergâhlarındaki yerleşim birimlerinde halk tarafından karşılanacak, yerleşim yerlerinden yürüyerek halkı selamlayacak, kısa açıklama yaparak, yerleşim biriminden çıktıktan sonra araca binerek yoluna devam edecekler.</p><p>İl merkezlerinde o ilin il başkanının da katılımıyla yürüyüş çoğalarak devam edecek.</p><p>Yürüyüş Kolları</p><p>Artvin yürüyüş kolu; ARTVİN, Rize, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop (Samsun'a gelecek), Tokat, Amasya (Samsun kolu ile Çorum'da buluşacak), Çorum, KIRIKKALE</p><p>Ağrı/Hakkari yürüyüş kolu; AĞRI, Iğdır, Kars, Ardahan, Hakkari, Van, Erzurum, Erzincan, Sivas, Yozgat, KIRIKKALE</p><p>Tunceli yürüyüş kolu; TUNCELİ, Elazığ, Bingöl, Bitlis, Muş, Malatya, Kahramanmaraş, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Çankırı, KIRIKKALE</p><p>KIRIKKALE de buluşan bu yürüyüş kolları 23 Ocak saat 15.00'de Ankara'ya hareket edecekler, 23 Ocak Pazartesi günü saat 17.30'da Ankara Kızılay meydanında olacaklar.</p><p>Diyarbakır yürüyüş kolu; ŞIRNAK, Siirt, Batman, Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Adana, Mersin, Niğde, Aksaray, Karaman, Konya Ankara/GÖLBAŞI</p><p>Gölbaşı'nda buluşacak bu yürüyüş kolu, 23 Ocak Pazartesi günü saat 16.30'da, Ankara'ya hareket edecekler, 23 Ocak Pazartesi günü saat 17.30'da Ankara Kızılay meydanında olacaklar.</p><p>İzmir yürüyüş kolu; İZMİR, Manisa, Uşak, Muğla, Aydın, Denizli, Antalya, Burdur, Isparta, Afyonkarahisar-SİVRİHİSAR </p><p>Çanakkale yürüyüş kolu; ÇANAKKALE, Balıkesir, Yalova, Bursa, Bilecik, Kütahya, Eskişehir, SİVRİHİSAR </p><p>SİVRİHİSAR ‘da buluşacak bu yürüyüş kolu 23 Ocak Pazartesi günü saat 14.30'da, Ankara'ya hareket edecekler, 23 Ocak Pazartesi günü saat 17.30'da Ankara Kızılay meydanında olacaklar.</p><p>Edirne yürüyüş kolu; EDİRNE, Tekirdağ, Kırklareli, İstanbul, Kocaeli, Adapazarı, Düzce, Bolu, Gerede</p><p>Zonguldak yürüyüş kolu; ZONGULDAK, Karabük, Bartın, Kastamonu, GEREDE</p><p>Gerede'de buluşacak bu yürüyüş kolu 23 Ocak Pazartesi günü saat 14.30'da, Ankara'ya hareket edecekler, 23 Ocak Pazartesi günü saat 17.30'da Ankara Kızılay meydanında olacaklar.</p><p>Yürüyüş kollarından gelen il başkanlarını Ankara girişlerinde, parti meclis üyeleri ve milletvekilleri karşılayarak Güvenpark ta bekleyen Ankara kitlesi tarafından karşılanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine uğurlanacak.</p><p>TBMM'de CHP'nin grup toplantı salonunda CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile buluşacaklar.</p><p>23 Ocak 2017 Pazartesi akşamı illerinden yola çıkacak olan genel kitle, 24 Ocak 2017 saat 10.00'da Ankara Kızılay meydanında ellerinde Türk bayrakları ile buluşacaklar. Burada yapılacak olan konuşmalardan sonra sessiz ve oturarak parlamentoda yapılacak oylama sonucun bekleyecekler.</p><p>Oylamada 330 oy bulunamayacak, yüz binlerle büyük bir şölen gerçekleştirilecek. Yürüyüşü gerçekleştiren il başkanları yeni bir başlangıç için büyük bir coşkuyla illerine dönecekler. </p><p><b>PARTİ MECLİSİ TOPLANTISI KONUŞMA </b></p><p><b>25 Nisan 2017 |Yıldırım Kaya, CHP PM Üyesi</b></p><p>Yoğun bir referandum sürecini geride bıraktık. Bu süreçte, birleştirici ve barışçı bir dil kullandık. Toplumun en sağından, en soluna, Türkünden, Kürtüne tüm kesimlerini kucakladık. Her düşünceden vatandaşımızla #Hayır da buluştuk. </p><p>Başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, Parti Meclisi Üyelerimizin, Milletvekillerimizin, tüm il ilçe örgütümüzün, yolumuza yoldaş olan #Hayır larımızı çoğaltan, geleceğe umut olan herkesin emeğine sağlık…</p><p>Tüm dünya biliyor, Türkiye biliyor, #Hayır ın kazandığını. AKP ve yandaşları da biliyor, en iyi de Recep Tayyip Erdoğan biliyor #Hayır ın kazandığını. Bizim de şunu bilmemiz gerek; biz kazandık. Bu sonuçlarla hem seçimi kazandık, hem de geleceğe aydınlık bir kapı açtık.</p><p>Demokratik bir seçim olsaydı,</p><p>Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere, köy ve mezralardaki oylar blok olarak AKP hanesine yazılmasaydı, </p><p>Seçim sonuçları YSK marifetiyle değiştirilmeseydi… </p><p>Şimdi başarımızı kutluyor olacaktık. </p><p>Şunun çok iyi bilinmesi ve altının çizilmesi gerekir; “Biz kazandık” “Hayır” diyeneler kazandı. Oylarımız çalındı, seçim sonuçları değiştirildi. Tarihte bunu böyle yazacak.</p><p>Bizim eksikliklerimiz, hatalarımız yok mu? Tabii ki var!</p><p>Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere köy ve kırsak kesimlerde oyların çalınarak blok halinde AKP hanesine yazılmasına engel olamadığımız için kendimizi eleştirebiliriz.</p><p>YSK’nın kanunu hiçe sayarak mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayacağını öngöremediğimiz için kendimizi eleştirebiliriz…</p><p>Ancak! AKP’nin yaptığı oy hırsızlığını kendi hanemize başarısızlık olarak yazamayız. </p><p>Çünkü ortada bir başarı var! Bu başarının mimarının Genel Başkanımız olduğunu teslim etmeliyiz. Parti Meclisi Üyelerimizin, Milletvekillerimizin, tüm il ve ilçe örgütlerimizin özverili çalışmalarını yok sayamayız. #Hayır ları çoğaltan halkımızın emeğini görmezden gelemeyiz.</p><p>AKP, devletin tüm baskı ve gücünü kullanmasına rağmen #Evet oyunu sandıktan çıkartamadı. Hukuku yok sayarak YSK marifetiyle kılpayı sahte zaferini ilan etti. Halkımız oyuna sahip çıktı, direnme gücünü kullanarak protesto eylemleri başlattı. Halkın duyarlılığı partimiz tarafından iyi okunur ve değerlendirilirse AKP diktatörlüğünün sonu ve iktidarımızın da altın anahtarı olabilir. </p><p>Bu referandumda halkımızla güven ilişkisinin tohumlarını attık, buna uygun bir söylem ve ilişki biçimi geliştirdik. Şimdi ise güven ilişkisini besleyip, yeşertip verimli bir mahsul elde etmek için çalışma zamanıdır. Yanlış adımların güven ilişkisinin kırılmasına neden olabileceğini asla akıldan çıkarmamalıyız. </p><p>Mücadelemizi meşru bir zemin üzerinde, her türlü demokratik hakkı kullanarak yapmalıyız. Hukuki mücadelemizi de buna paralel olarak yürütmeliyiz. </p><p>Kısa vadede gündem oluşturacak, ancak uzun vadede, aleyhimize işleyecek kararlar almamalıyız. Sine-i millete dönmekte bunlardan biridir. Sine-i millete dönelim diyorsak sonuçlarını da öngörüyor olmamız gerekir. </p><p>Sıcağı sıcağına meclisi terk etmek büyük ses getirebilir, ancak meclisin AKP’ye terkedilmesinin bedeli çok ağır olabilir. Parlamenter demokrasiyi savunuyorsak sonuna kadar TBMM’de mücadelemizi vermeliyiz. Gazi meclisimizi ne pahasına olursa olsun terk etmemeliyiz.</p><p>Dünya baş döndürücü bir şekilde teknoloji çağını yaşarken, ekonomik rekabet ve enerji savaşları da acımasız bir şekilde devam ediyor. Özellikle de yakın coğrafyamızda büyük katliamlar ve acılar yaşanıyor.</p><p>Ortadoğu’da enerji savaşları din ve mezhep üzerinden örgütlenen ve silahlandırılan terör örgütleri marifetiyle yürütülüyor. Ortadoğu’yu işgal eden emperyalist güçler Türkiye’yi de bu savaşın içine çekmek istiyor. </p><p>Türkiye, ne yazık ki çıkarlarını koruyabilecek politikaları uygulayamıyor. ABD ve Avrupa bloğunda yer almasına rağmen hep kaybeden taraf oluyor. Emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda oradan orya savruluyor. </p><p>Türkiye’nin hem uluslararası alanda hem de ulusal alanda içine düştüğü çıkmazdan kurtulması için, bizim dünyayı ve içinde bulunduğumuz durumu iyi okumamız gerekir. Kendi iktidarlarının devamı, hatta kişisel çıkarları için, ülkeyi ateş çemberinin içine sürükleyenlere dur demenin zamanıdır. </p><p>35. Olağan Kurultayımızda Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da söylediği gibi; “Dördüncü Devrim”i yani “Özgürlükçü Demokrasi”yi gerçekleştirmekten başka çıkış yolumuz yoktur. Ancak o zaman bu topraklarda eşitlik, özgürlük, adalet ve barış hayat bulabilir. </p><p>CHP’nin ivedilikle tüm Türkiye’yi kucaklayacak ve dünya soluna da ışık tutacak politik bir “Parti Programı” hazırlaması gerekir. Çünkü Türkiye’nin ve partimizin hiç olmadığı kadar buna ihtiyacı vardır. Program kurultayı tamamlandıktan sonra, buna uygun olarak tüzük değişikliğinin gerçekleştirilerek, yeni örgütlenme modelinin, çalışma tarzının ve mücadele anlayışının net bir şekilde ortaya koyulması gerekir. </p><p>Bunu ivedilikle yapamazsak asıl o zaman “Rejim” değişecektir. </p><p>Yeni “Parti Programı”nı hayata geçirmezsek; Genel Başkanın kim olduğunun, Parti Meclisi üyelerinin kimlerden oluştuğunun ya da MYK üyelerinin kimlerden oluşacağının hiçbir önemi yoktur. Siyasette başarının yolu doğru politik program ve bunu hayata geçirecek kadroları yaratmaktan geçer. </p><p>Bunları yapmadan gerçekleştirilecek seçimli bir kurultay sorunun çözümüne hizmet etmeyecektir. </p><p>Değişen koşullar CHP’nin %50+1’in politik önderliğini yapmasını zorluyor. İktidar olmanın tek koşulu budur. En kısa zamanda bu gerçeği görüp ona göre politika belirlememiz hayati önem taşımaktadır. Bizim artık, %25, ya da %30’un politik önderliğini yapma ve buna göre söylem geliştirme lüksümüz yok.</p><p>Toplumsal muhalefeti geliştirip, referandum sürecinde kurduğumuz ilişkileri daha örgütlü hale getirmeliyiz. Herkesi kucaklayacak politikalar ve söylemler üretmeye devam etmeliyiz. </p><p>Demokratik bir anayasa hazırlamak için toplumun her kesimiyle diyalog halinde bir çalışma başlatmalıyız. </p><p>Ancak bu şekilde iktidar olabilir, Türkiye’yi yönetebilir ve geleceği birlikte kurabiliriz. İktidar olursak; Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti koruyabilir ve geliştirebiliriz.</p><p>Bütün bunları ivedilikle yapamazsak baskın bir erken seçimde ya da 2019 yılında yapılacak yerel, genel ve “Başkanlık” seçimlerinde başarılı olama şansımız yoktu.</p><p>Sonuç olarak; geleceğimizi tüm Türkiye halkıyla birlikte kurmamız gerektiğinin bilinciyle hareket etmeliyiz. </p><p>Çünkü biz Türkiye’yiz</p><p><br /></p><p><b>CHP’DE BİRLİK ZAMANI</b></p><p><b>8 Mayıs 2017 | Yıldırım Kaya, CHP PM Üyesi</b></p><p>AKP devletin tüm baskı ve gücünü kullanmasına rağmen #Evet oyunu sandıktan çıkartamadı. Hukuku yok sayarak YSK marifetiyle kıl payı sahte zaferini ilan etti.</p><p>Herkes biliyor…</p><p>Tüm dünya biliyor, Türkiye biliyor, #Hayır ın kazandığını.</p><p>AKP ve yandaşları da biliyor…</p><p>En iyi de Recep Tayyip Erdoğan biliyor #Hayır ın kazandığını.</p><p>Bizim de şunu bilmemiz gerek…</p><p>Biz kazandık!</p><p>Bu sonuçlarla hem seçimi kazandık, hem de halkımızın güvenini kazanarak, geleceğe aydınlık bir kapı açtık.</p><p>Ancak herkesin gördüğü başarıyı görmek istemeyenler de var! AKP’nin YSK marifetiyle yaptığı oy hırsızlığını kendi hanemize başarısızlık olarak yazdırmak istiyorlar…</p><p>Sonuçları başarısızlık olarak ilan edip parti içi tartışmalar başlatmak, AKP’nin YSK marifetiyle oylarımızı gasp etmesini görmezden gelmek değil midir? Yakaladığımız başarının üzerine binayı dikmemiz gerekirken, atılan temelleri dinamitlemenin mantığı nedir?</p><p>Genel Başkanımız; referandum sonrası Parlamento Grubumuzla, Parti Meclisimizle, İl Başkanlarımızla, Belediye Başkanlarımızla #Hayır kampanyasında çalışma yapan STK’lar, sendika ve siyasi partilerle değerlendirme toplantıları yaptı.</p><p>Örgüt toplantılarının hiç birinde olağanüstü kongre talebi yapılmadı. Yeni döneme ilişkin önümüze %50+1’i arttırma hedefini koyduk. Ayrıca İl ve İlçe Örgütlerimizin 2 ay süreyle #Hayır larımızı çoğaltan halkımıza teşekkür ziyaretleri yapmalarını kararlaştırdık.</p><p>İl ve İlçe Örgütlerimizin çalışmaları devam ederken, #Hayır bloğunu dağıtmaya yönelik sanal gündem yaratılarak, CHP tartışmaların merkezine koyuldu.</p><p><br /></p><p>AKP’nin kongreler partisine dönüştüğü bir dönemde, CHP’yi kongreler partisi olarak göstermeye çalışanların operasyonları hız kazandı. Enerjimizin parti içi mücadelede tükenmesi için yoğun bir antipropaganda başlatıldı.</p><p>Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’ye üye olduğu bir günde, Partimiz “havuz medaysı”nın saldırısına uğradı. Recep Tayyip Erdoğan’ın partili Cumhurbaşkanlığını ve tek adamlığını tartıştırmak istemeyenler CHP’yi hedef aldı.</p><p>Ama biz bu oyunu gördük! Ve bozduk…</p><p>Tuzağa düşmeyeceğiz.</p><p>AKP’nin hukuk tanımazlığını kendi hanemize hezimet olarak yazdırmayacağız!</p><p>AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılında 3 yaşında olan çocuklar, bugün oy kullanıp %58 oranında #Hayır dedi. Orta sınıf #Hayır dedi, büyükşehirler, Ankara, İstanbul #Hayır dedi. Bütün bu sonuçlar geleceğin #Hayır lı olacağının göstergeleridir.</p><p>Biz AKP; YSK ortak operasyonu ile değiştirilen sonuçları kabul etmiyoruz!</p><p>Çünkü ortada bir başarı var!</p><p>Bu başarının mimarının Genel Başkanımız olduğunu herkes bilmeli ve hakkını teslim etmelidir. Parti Meclisi Üyelerimizin, Milletvekillerimizin, tüm il ve ilçe örgütlerimizin özverili çalışmalarını yok sayamayız. #Hayır larımızı çoğaltan diğer siyasi partilerin, STK, sendika ve halkımızın emeğini görmezden gelemeyiz.</p><p>Kamuoyu önünde yapılan kısır tartışmalar partimizi büyütmez, aksine kan kaybetmemize sebep olur. Oylarımızı çalanların köşeye sıkıştığı bir anda onlara can simidi olmaktan başka bir sonuç doğurmaz.</p><p>35. Olağan Kurultayımızın önümüze koyduğu, “Özgürlükçü Demokrasi”yi gerçekleştirmekten başka çıkış yolumuz yok.</p><p>CHP’nin ivedilikle tüm Türkiye’yi kucaklayacak ve dünya soluna da ışık tutacak politik bir “Parti Programı” hazırlaması gerekir. Çünkü Türkiye’nin ve partimizin hiç olmadığı kadar buna ihtiyacı var. </p><p>Program kurultayı tamamlandıktan sonra, buna uygun olarak tüzük değişikliği yapılarak, yeni örgütlenme modelinin, çalışma tarzının ve mücadele anlayışının net bir şekilde ortaya koyulması gerekir. Önümüzdeki süreçte öncelikli görevimiz bu olmalıdır.</p><p>Herkes bilsin!</p><p>Hiç kimse kendi geleceğini Türkiye'nin geleceğinin önüne koyamaz. CHP içinden gedikler açarak güç devşiremez.</p><p>Herkes duysun!</p><p>Oylarımız AKP ve YSK ortak operasyonu ile gasp edildi.</p><p>Bu durum Türkiye halkı için onur meselesidir.</p><p>Demokrasi sorunudur!</p><p>Hukuk sorunudur!</p><p>İnsan hakları sorunudur!</p><p>#Hayır larımızın ortak emeğin ürünü olduğunun bilincindeyiz!</p><p>Halkımıza sözümüz var!</p><p>#Hayır larımızı çoğaltarak “Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem”i işler hale getireceğiz.</p><p><br /></p><p><b>CHP PARTİ MECLİSİ TOPLANTISI KONUŞMASI</b></p><p><b>9 Eylül 2017 |Yıldırım Kaya, CHP PM Üyesi</b></p><p>Sayın Genel Başkanım</p><p>Değerli Arkadaşlarım</p><p>Bugün 9 Eylül 2017, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluşunun 94. yıldönümü. Partimizin kuruluşuna öncülük eden, Cumhuriyetimizin kurucusu, İlk Cumhurbaşkanımız, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ü ve emeği geçen herkesi saygıyla ve minnetle anıyorum. Partimizin kuruluş yıldönümü kutlu olsun.</p><p>Ayrıca İzmir’in kurtuluşunun 95. Yıldönümünü. İzmir’in dağlarında çiçeklerin açtığı bugünü de kutluyorum. Tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyorum. </p><p>Bugün Türkiye’nin, hiç olmadığı kadar CHP’ye ve CHP’nin ilkelerine ihtiyacı var. “Darbe Oyunları” ile Cumhuriyet tarihi boyunca elde edilen kazanımlar hızla yok ediliyor. Türkiye artık “çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma” yolundan çıkartıldı, karanlıklara doğru sürükleniyor.</p><p>Bu sürüklenme OHAL ortamında zorla, zorbalıkla ve hileyle yapılıyor. AKP iktidarı rejimi yıkmak için amansız bir mücadele içinde... </p><p>Bu süreçte, AKP zorbalığına karşı çıkabilecek tek örgütlü gücün CHP olduğu da ortaya çıktı. “Adalet Yürüyüşü” ve “Adalet Kurultayı” bunun somut göstergesi oldu. Yandaş medyanın saldırısı, sözde gazetecilerin, köşe yazarlarının mesaisini bize ayırmasının sebebi de bundan kaynaklanıyor. </p><p>Mücadelemizi toplumun tüm kesimlerini kucaklayarak, hem TBMM’de hem de sokakta fiili ve meşru mücadele yöntemlerini kullanarak yapıyoruz. “Adalet Yürüyüşü”müzün başarısının altında yatan temel gerçek de budur. </p><p>“Adalet Kurultayı”nın bu kadar ilgi görmesinin nedeni ise halkın adalet arayışı ve farklı düşüncelerde de olsak, adil bir geleceği birlikte kurma isteğidir. </p><p>“Adalet Yürüyüşü” ve “Adalet Kurultayı” eksikliklerimizi görme fırsatı da verdi bize. İl ve ilçe öğütlerimizin gençlik ve kadın örgütlenmesinin zayıf ve yetersiz olduğunu gördük. </p><p>“Adalet Yürüyüşü ve “Adalet Kurultayı” yeni kadroların ortaya çıkmasına hizmet etmeliydi. Örgüt yöneticilerimiz ve kadrolarımıza aktif görevler verilmeliydi. Üzülerek söylemeliyim ki bu fırsatı yeterince iyi değerlendiremedik. </p><p>Referandumda %60 oranında #Hayır diyen gençlik, aynı oranda eylemlerimize katılmadı. Gençliğin heyecansız, etkisiz ve örgütsüz olduğunu gördük. Gençliği harekete geçirecek, örgütleyecek, partimize kazandıracak niteliklere sahip gençlere görev ve sorumluluk vermeliyiz. Gençlerin sadece yaşı değil, kafası da genç olmalıdır. </p><p>İl ve İlçe örgütlerimiz, bilinçli, çalışkan, örgütçü ve disiplinli kadın ve gençleri yönetimlere almalı, onlara sorumluluk vermelidir. Gençliğin önü açılmalı, kadınlar mücadelenin ön saflarında yer almalıdır. Kadınların ve gençlerin olmadığı örgütlü bir yapının geleceği yoktur. İktidar hedefine ulaşamaz!</p><p>Başarıya ulaşmanın örgütlü, disiplinli, devamlı ve uzun soluklu bir çalışmayla mümkün olacağının bilincinde olmalıyız. Eksiklerimizi görmeli, eleştiriye açık ve özeleştiri yapabilmeliyiz. </p><p>Muhtarlık bölgesi delegeleri ve parti içi ön seçmen seçimleri, il ve ilçe kongreleri demokrasi şölenine dönüştürülerek, mutlaka sandık kurulmalıdır. Seçimler demokrasi ve adalet yaklaşımımızı ortaya koyacak anlayışta gerçekleştirilmelidir. </p><p>İl ve ilçe kongrelerimiz, yerel ve genel seçimlerde iktidara giden yolun ilk adımları olmalıdır. Kongrelerde, Türkiye ve dünya gündemiyle birlikte “Adalet Kurultayı”nda tartışılan sorunlar gündeme getirilmelidir. </p><p>“Adalet Yürüyüşü”müz Türkiye genelinde devam etmeli. İl ve ilçe örgütlerimiz “Adalet Kurultayı”nda ele alınan 8 başlık altıda paneller ve çalıştaylar düzenleyerek, halkla ilişkilerini sıcak tutmalı, geliştirmeli ve yeni kadrolar kazanmalıdır.</p><p>Bizim yeniden, “Parlamenter Demokratik Sistem”i işler hale getirmemiz için 2019 yılında adına “Başkanlık Sistemi” dedikleri seçimde %50+1 oy almamız gerekiyor. Hazırlıklarımızı buna göre yapmalıyız. </p><p>CHP artık küçük olsun benim olsun anlayışından çok uzaktadır. İktidara yürümek için toplumun tüm kesimlerine ulaşmak ve kucaklaşmak zorundadır. Örgütlenme anlayışını, dilini, çalışma tarzını buna uygun hale getirmek zorundadır.</p><p>Tek hedefimiz iktidar olmalıdır! Parti içi iktidar değil, ülke için iktidar mücadelesi yürütmeliyiz. Büyük kurultay hazırlıklarını “İKTİDAR KURULTAYI” başlığı ile yapmalıyız. Yeni bir politik program ve yeni bir tüzük kurultayı ile iktidara giden yolumuzu aydınlatmalıyız.</p><p>Halkımızla kucaklaştık, el ele verdik…</p><p>İktidara yürüyoruz!</p><p>Gelecek bizim!</p><p><br /></p><p><b>“BİZ İSTERSEK TÜRKİYE DEĞİŞİR”</b></p><p><b>3-4 Şubat 2018 | Yıldırım Kaya, CHP PM Üyesi</b></p><p><b>(35. Dönem PM Faaliyet Raporu “Sunum”)</b></p><p>Sevgili Yol Arkadaşlarım, Yoldaşlarım, Dostlarım;</p><p>18 Ocak 2016 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi 35. Olağan Kurultayı’nda sizlerden aldığım destekle, Parti Meclisi üyeliğine seçilerek onurlu bir görevi üstlendim. </p><p>Kapitalizmin en vahşi yüzünü gösterdiği, emperyalistlerin paylaşım savaşını harladığı, Ortadoğu halklarını ölüme boğduğu bir dönemden geçiyoruz. AKP hükümetinin tutarsız politikaları yüzünden Türkiye’nin de bu karanlığa hızla sürüklendiğini görüyoruz. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk had safhada. Can güvenliğimiz yok! </p><p>Mustafa Kemal Atatürk, “'Yurtta barış, dünyada barış” diyerek; hem bize, hem de dünya halklarına karanlıktan aydınlığa gidiş yolunu göstermiştir. Bize düşen görev de barışa giden yolu aydınlatmaktır. </p><p><br /></p><p>Bu gidişata dur demek için solun yeni bir programa, örgütlenme modeline, mücadele anlayışına ve çalışma tarzına ihtiyacı var. Bunu ancak ve ancak Türkiye’deki demokrasi güçleri yapabilir. Biz yapabiliriz!</p><p>O dönem, “1 Mayıs ruhu ile 19 Mayıs ruhunu birleştirerek” sol bir yükseliş için aday olduğumu açıklamıştım. Aldığım sorumluluğu da bu bilinçle yürüttüm. </p><p>Çalışmalarımı; halkın çıkarları için emeğin yanında, savaş kışkırtıcılarına karşı barıştan yana, halkların kardeşliğini savunarak yürüttüm. Mücadelenin her anında, Türkiye’nin geleceği için partimizi iktidara taşımanın heyecanını/telaşını ve sorumluluğunu yaşadım. </p><p>Emeklinin, işsizin, öğrencinin, taşeron işçinin, asgari ücretlinin; öldürülen, şiddet gören kadınların; ihraç edilen, açığa alınan KHK mağdurlarının; cezaevindeki gazetecilerin; milletvekillerinin, belediye başkanlarının; şehitlerin, ailelerinin, terör mağdurlarının…</p><p>Dertleri benim de derdim oldu, onlarla üzüldüm, onlarla ağladım… Ama hep mücadele etim, çözüm üretme gayreti içinde oldum! </p><p>İki yıllık çalışma süresi içinde öncelikle örgütlenme alanında Türkiye’nin dört bir yanını; il il, ilçe ilçe, köy köy dolaştım… İl ve ilçe örgütlerimizde seçim çalışmaları, propaganda, panel, gösteri, basın açıklaması radyo ve TV programlarına katıldım.</p><p>Sendikal alandan gelen birikimimi, emek bürosuna ve sendikal faaliyetlere destek vererek, çalışmalara katılarak ve tecrübelerimi paylaşarak değerlendirdim.</p><p>Eğitimci kimliğimi ve birikimimi; siyasal eğitim, sandık çevresi eğitimi, yöneticilerinin eğitimi konusunda çalışma yürüten Parti Okulu’nda, “Parti İçi Eğitim Birimi”nde görev alarak paylaştım. </p><p>15 Temmuz darbe girişimi sonrası, 20 Temmuz sivil darbesinin yaşandığı süreçte, partimiz tarafından oluşturulan OHAL Komisyonu’nda görev aldım. </p><p>Parti Genel Merkezine gelen yaklaşık 20.000 kişiyle yüz yüze görüştüm. 70.000 kişinin sorununu bizzat dosyalarından inceledim. 12 Eylül 1980 faşist darbesinde bizim yaşadıklarımızı aratmayacak derecede, belki de fazlasını AKP iktidarının darbeyle ilişkisi olmayan mağdurlara yaşattığına tanıklık ettim.</p><p>Bugüne kadar dokunamadıklarımıza dokunmanın, sorunlarına sahip çıkmanın, sihirli gücüne inandım hep… Bunun en çarpıcı örneğini 16 Nisan referandumunda yaşadım. Köy köy dolaştığımızda “oradan bize oy çıkmaz” denilen Hatay Yayladağı Sebenova köyüne giderek halkla kucaklaştık. Kahvehanede çay içip, sohbet ettik. Referandum sonuçları açıklandığında hiç oy çıkmaz dediğimiz köyümüzden 27 “koca” oy aldığımızı gördük. Daha önce 4 oy aldığımız, Ankara Çubuk Yukarı Çavundur köyümüzden de 37 oy alarak, halka dokunmanın ne denli etkili olduğunu bir kez daha “halktan” öğrendik. </p><p>Gitmediklerimiz, görmediklerimiz bize gelmez… Yüreğine dokunmadıklarımız, yarasını sarmadıklarımız yüreğini bize açmaz! </p><p>Halk ozanımız Neşet Ertaş’ın dediği gibi;</p><p>“Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez</p><p>Gönülden gönüle gider </p><p> Yol gizli gizli”</p><p>Halkın gönül yolları sonuna kadar bize açık, yeter ki o yollardan halka ulaşma çabası içine girelim.</p><p>Hafızalarımızdan “oradan bize oy çıkmaz”ı silip, halka dokunacağız. Projelerimizi, planlarımızı anlatacağız; tutmadığımız el, dokunmadığımız gönül kalmayacak. Projelerimizin ayakları yere basacak, boşa hamaset yapmayacağız. Yazıp, çizip, anlatacağız; ama en çok da sahada olacağız. 2019’a hazırlanırken bizim manifestomuz bu olacak! </p><p>AKP’nin Kürt sorununu siyasi manevraları için kullandığının anlaşılmasından sonra, halkın CHP’den beklentisi artmıştır. CHP Kürt sorunu çözebilecek tek “birleştirici güç” olarak ortada durmaktadır.</p><p>Kürt sorunu Türkiye’nin sorunudur. Toplumsal mutabakatla, tüm siyasi partilerin katılımı sağlanarak TBMM’de çözülmelidir. Halkın benimsemediği hiçbir çözüm kalıcı barışı sağlayamaz.</p><p>AKP iktidarı, Kürdü, Türkü, Alevi’yi, Sünni’yi birbirinden ayıran bir politika izlenmektedir. Biz özgür ve demokratik bir Türkiye’de yaşamak için eşit koşullarda, bir arada yaşamayı savunmak zorundayız. </p><p>Türkiye’yi OHAL ile yöneten, KHK’larla toplumu bölen, iç çatışmayı körükleyen anlayışa karşı, artık fiili ve meşru mücadeleyi önümüze koymak zorundayız. Bu da hem mecliste hem de sokakta yürüteceğimiz örgütlü mücadele ile mümkün olacaktır.</p><p>Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı 25 gün süren Ankara’dan İstanbul’a “Adalet Yürüyüşü”müzde, hak, hukuk, adalet diyerek toplumun çok farklı kesimlerinin bir araya geldiğini gördük. </p><p>Çanakkale’de düzenlediğimiz Adalet Kurultayı’nda da farklı düşüncelerin “Adalet” çatısı altında nasıl bir araya geldiğine tanıklık ettik. </p><p>Önümüzdeki süreç üç seçimi birlikte yaşayacağımız bir dönem olacaktır. Mevcut örgütlü yapımız ve parlamentoda yürüteceğimiz mücadele, güçlendirilmiş “demokratik parlamenter sistem”i kurmamız için yeterli olmayacaktır.</p><p>Bu nedenle toplumun tüm kesimleri ile buluşarak bu mücadeleyi birlikte yürütmek zorundayız. Demokrasi güçlerini yan yana getirmeden bu karanlık süreçten çıkmamız mümkün değildir.</p><p>Elinizdeki kitapta, iki yıllık çalışmalarımdan bir kısmını bulacaksınız. Türkiye’deki temel sorunlara ilişkin yaptığım basın açıklamalarını, il ve ilçelerde yaptığım toplantıları, parti meclisi konuşmalarımı ve önerilerimi sizlere hesap verme anlayışı ile eleştiri ve katkılarınıza sunmaktan büyük bir onur duyuyorum.</p><p>Birlikte çalışmaktan onur duyduğum Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na, MYK, PM, YDK üyelerine, kurultay delegelerimize; tüm il, ilçe, belde başkanlarımıza, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza, yolumuza yoldaş olan üyelerimize ve halkımıza teşekkür ederim.</p><p>Bizim yürüyüşümüz bitmedi! O gün, adalet için Genel Başkanımızın yanında yürüdük, yoluna yoldaş olduk. Bugün de birlikte yürüyeceğiz…</p><p>Önümüzdeki dönemde de yolunuza yoldaş olacağım.</p><p>Türkiye bu karanlık gidişe mahkum değildir!</p><p>Biz istersek Türkiye değişir!</p><p><br /></p><p><b>TÜRKİYE'DE SOL SİYASET VE </b></p><p><b>MÜCADELE OLANAKLARI</b></p><p><b>14 Temmuz 2018-Samandağ | Yıldırım Kaya, </b></p><p><b>CHP PM Üyesi, Ankara Milletvekili</b></p><p>Türkiye’de demokrasi mücadelesi her dönem çok zor ve acılı oldu. İktidarlar demokratik parlamenter sistemin tam anlamıyla uygulanması ve yerleşmesi için ellerini taşın altına koymadı. Darbeler dönemi de demokrasinin kök salmasına izin vermedi.</p><p>AKP 2002’de iktidara geldiğinde, tam anlamıyla yerleşmeyen parlamenter sistemi rayından çıkartarak, yeni bir yola soktu. Yürütme organı, yasamanın denetiminden çıkartıldı. Bağımsız olması gereken yargı da yürütme organının denetimine sokuldu. Yargı bağımsızlığını kaybederken, TBMM’de devre dışı kaldı.</p><p>“Bizim ülkemizde neden tam demokrasi yok”, “neden huzur yok”, “neden adalet yok”, “neden barış yok” diye sorgularken, keskin bir dönüşle antidemokratik bir yönetim anlayışıyla yüz yüze kaldık…</p><p><br /></p><p>Tüm bu yaşananlardan, AKP hükümetiyle birlikte, darbeler hukukunu değiştirmeyen, ondan yararlanmaya kalkan, gelmiş geçmiş tüm hükümetler ve anlayışlar da sorumludur.</p><p>Yüzde 10 Seçim Barajı AKP’ye Hak Etmediği Temsil Gücü Verdi</p><p>12 Eylül darbe hukukunun %10’luk seçim barajı mecliste adaletsiz temsiliyeti de beraberinde getirdi. 2002 seçimlerinde %34,3 oy alan AKP, mecliste %66 temsil oranına ulaştı. Darbe hukuku, AKP’ye mecliste halkın desteğinden çok daha fazla temsil gücü verdi.</p><p>Hak etmediği temsil gücünü kullanan AKP’ye karşı, demokrasi güçleri darbe hukukunun değiştirilmesi için birlikte mücadele edemedi. Haksız temsil için ciddi bir mücadele anlayışı ortaya koymadı/koyamadı. Yaşananlara seyirci kaldı.</p><p>24 Haziran seçimlerinde, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun politik çıkışıyla, “millet ittifakı”nın önü açılarak, %10 barajı yıkıldı. %10 seçim barajının yıkılmasıyla, 8 siyasi partinin TBMM’de temsili sağladı.</p><p>İttifaklar yoluyla %10 seçim barajı aşılmamış olsaydı, AKP tek başına iktidar olacak, MHP ile baş başa verip, Anayasayı istediği gibi değiştirebilecekti…</p><p>Geldiğimiz son noktada, demokratik parlamenter sistemden tek adamın yönettiği “baskıcı” sisteme geçildi, demokrasi rafa kaldırıldı. Şimdi hedefleri, rejimi tam anlamıyla değiştirecek adımların atılmasında…</p><p>Tek adam diktatörlüğü için sistem değişikliği yapanlar, planlı ve programlı bir çalışma yürüttü. Parlamenter sistemi işlemez hale getirdiler. Şimdi de kafalarındaki rejim değişikliğini gerçekleştirmek için atağa kalktılar.</p><p>Gelinen bıçak sırtı durumda, ibre onlardan yana kaydırılsa da, yapılan sistem değişikliğini toplumun yarısı onaylamıyor. Toplumun en eğitimli, mücadeleci ve örgütlü kesimi sistem değişikliğine karşı… Bu bizim avantajımız olsa da gücümüz örgütlü değil… Çok dağınık!</p><p>Türkiye Solu Örgütlü Hareket Edemiyor</p><p>Türkiye solunun en büyük problemi örgütlü hareket edememesi, “kendi içinde kendi kendine propaganda yapması” ve içe dönük olmasıdır…</p><p>Bizim artık yeni bir mücadele anlayışını önümüze koymamız gerek. Eski mücadele tarzının yetersiz olduğu ortaya çıktı. Fiili ve meşru mücadelemizi sadece mecliste değil, hayatın her alanında hayata geçirmemiz gerekir. Tarlada, sokakta, fabrikada, işyerlerinde, mahallelerde halkla iletişime geçip, yaralarına merhem olmalıyız. Bilinçli bir örgütlenme seferberliği başlatmalıyız.</p><p>Türkiye solunu ayağa kaldırmayı hedefleyenler, dünya solunu da ayağa kaldıracak bir örgütlenme modelini önüne koymalıdır. Türkiye’deki emek ve demokrasi güçleri, Ortadoğu’ya, Avrupa’ya, Balkanlara ve Kafkaslara örnek olacak bir mücadele tarzını hayata geçirmesi gerekir. Çünkü Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Avrupa solunun önünü açmak, Türkiye devrimcilerinin görevidir. Çünkü huzurun, adaletin, barışın, demokrasinin yolu örgütlü toplumdan geçer.</p><p>Çalışmalarımızı parti kimliklerimizi ön plana çıkartarak değil, ortak paydalarda buluştuğumuz konularda, toplumun her kesimini kucaklayan mücadele alanlarında yoğunlaştırmalıyız. Bizleri ayrıştıran değil birleştiren politikalar geliştirmeliyiz.</p><p>• Demokrasinin vazgeçilmez koşullarından biri de örgütlenmedir. Demokrasiler örgütlü toplumlarda gelişir. Örgütler, toplumsal taleplerin dile getirilmesinde önemli rol üstlenir. Siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda örgütlülüğü hayata geçirmeliyiz.</p><p>• Yaşama ortak olarak, yan yana durarak, omuz omuza olduğumuzu hissettirerek, “önderlik etmeden” yatay örgütlenmeyi hayata geçirmeliyiz.</p><p>• Halkın temel ihtiyaç ve sorunlarının çözümü için, ayrım yapmadan tüm yurttaşlarla ilişki kurmalıyız.</p><p>• Hedefimiz, mevcut örgütlü yapıları ele geçirmek olmamalı. Hedef, ilişki kurup geliştirmek olmalıdır. Mensubu olduğumuz partinin, bu örgütlü yapılar üzerinde bir organ olmadığı bilinciyle hareket etmeliyiz.</p><p>• Derneklerin kurulmasına destek verilmeliyiz. Kadın çalışması, gençlik çalışması, meslek edindirme kursları kurulmasına destek olmalıyız, teşvik etmeliyiz.</p><p>• Belediyelerin olduğu yerlerde “Kent Konseyleri” kurulmasına destek olmalıyız. Kent Konseyleri aracılığı ile yöre dernekleri, sendika, meslek örgütleri vd… ile genel örgütlenmeyi hayata geçirmeliyiz.</p><p>• Sendikalar, odalar, meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve yöre dernekleri ile sistematik ilişkiler kurmalıyız. Çalışmalarına katılarak, birlikte faaliyet yürütmeliyiz.</p><p>• Her il, ilçe ve köyde; kadın emeğini değerlendirme birimleri kurulmalı, şiddette uğrayan kadınlara hukuki destek sağlanmalı, yoksul ve kimsesiz çocuklara/kız çocuklarına destek birimleri oluşturulmalıdır.</p><p>• Gençler, gençlerle iletişime geçmeli; işyeri gençlik meclisleri, köy gençlik meclisleri, liseli gençlik meclisleri, üniversiteli gençlik meclisleri kurulmalıdır.</p><p>• Üretici ve tüketici örgütlenmesi için destek olmalıyız. Gıda bankaları, halk butikler, kooperatifler, birlikler kurulmalı. Hizmet ve afetlere karşı semt, mahalle, sokak örgütlenmesi… Engelli, yaşlı, kadın ve genç meclisleri ve kent konseyleri kurulmalıdır.</p><p>Yerel Seçimlerde Demokrasi İsteyenler Birlikte Hareket Etmeli</p><p>Tabanlarının asla bir araya gelemeyeceği düşünülen kesimler, demokrasi mücadelesinde bir araya geldiler. Siyasilerin başaramadığını halk tabanda birleşerek başardı.</p><p>Önümüzde yerel seçimler var. Demokrasi güçlerinin birlikte yürümesi için, büyük bir olanak önümüzde duruyor… Bu fırsatı heba etmeden çok iyi değerlendirmemiz gerek.</p><p>Gezi gibi barışçıl bir eylemde halkın birleşmesi, adalet yürüyüşünde toplumun her kesiminin adalet için yürümesi, 16 Nisan referandumunda demokrasiden ve parlamenter demokratik sistemden yana olanların sandıkta birleşmesi bizim en büyük umudumuz.</p><p>Umutsuz değiliz!</p><p>Kazanacağımızı biliyoruz.</p><p>Aydınlık bir gelecekten, eşitlikten, özgürlükten, adaletten, demokrasiden yana olanların, savaşa karşı olanların tükenmez gücü ve umudu var!</p><p>Gelecek bizden yana…</p><p><br /></p><p><b>HALK CHP’DEN NE BEKLİYOR</b></p><p><b>20 Temmuz 2018| Yıldırım Kaya, </b></p><p><b>CHP PM Üyesi, Ankara Milletvekili</b></p><p>CHP’nin birinci görevi sistem değişikliğini geriye sarmak, AKP’nin rejim değişikliğine giden yoluna engel olup, “Parlamenterler Demokratik Sistemi” işler hale getirmektir. Halkımızın kaygısı Cumhuriyet rejiminin değiştirilmesidir. CHP’den beklentisi de, büyük hayal kırıklığının nedeni de budur.</p><p>CHP’nin ihtiyacı, kesinlikle seçimli bir kurultay değildir. Kişilerin ön plana çıkartılıp, kurtarıcı olarak sunulması da doğru bir siyaset tarzı değildir. Bizim örgütlü toplumu yaratma mücadelesine ihtiyacımız var. Bu mücadeleyi öncelikle parti içinde başlatıp örgütlü bir parti olmayı hedeflemeliyiz. Çünkü halktan kopuk parti iktidar olamaz, örgütlü olmayan parti de halka ulaşamaz… </p><p>Diğer yandan, yıllardır iktidar olmamasına, örgütlenme sorunlarına rağmen, halkımızın en zor zamanlarında kapısını çaldığı umudun adıdır CHP. </p><p>Oy oranı ne olursa olsun partiler üstüdür.</p><p> 81 milyonun partisidir. </p><p>Çünkü kökleri Kuvayı Milliye’ye dayanır.</p><p>Cumhuriyetimizi kuranların kurduğu tek partidir! </p><p>Çok partili sisteme geçişin ilk adımını atandır. </p><p>Demokrasi geleneğinin olması, diğer siyasi partilerden ayrıldığı en önemli özelliğidir.</p><p>Tam bağımsız Türkiye diyenlerin partisidir!</p><p>Ne büyük onur! </p><p>CHP Mandacıların Dizayn Edebileceği Bir Parti Değildir</p><p>Mandacıların dizayn edebileceği, darbe hukukuna sarılarak iktidar olanların dil uzatacağı, darbeci artıklarının söz söyleyebileceği bir parti değildir CHP. </p><p>CHP’de kurultay talep edenler de, etmeyenler de oynanan oyunun farkındadır. </p><p>Önümüzde yerel seçimler var. </p><p>Demokrasi güçleriyle birlikte, biz bu oyunu bozarız! </p><p>Bunun için örgütlerimizin önünde duran ve hemen hayata geçirilmesi gereken temel konular şunlardır: </p><p>1- İl ve İlçe Danışma Meclislerini toplayarak seçim sürecini değerlendirmek.</p><p>2- Yerel seçimlere hazırlık için, “sokak örgütlenmesi” çalışmalarına hemen başlamak.</p><p>3- Sandık görevlilerindeki aksaklıkları tespit ederek, görevlendirmeleri hemen yapmak. </p><p>4- Yerel yönetim adaylarının hangi yöntemlerle ve ne zaman belirleneceğine, örgütlerde yapılacak toplantılarla karar verip, vakit kaybetmeden çalışmalara başlamak.</p><p>Merkez AKP tarafından kuşatılmıştır. Biz bu kuşatmayı çevreden başlayarak dağıtabiliriz. Bunun yolu da bulunduğumuz yerlerde Belediyeleri, Muhtarlıkları, Belediye ve İl Genel Meclislerini kazanmaktan geçiyor...</p><p>Üretenlerin yöneteceği bir CHP mümkün! </p><p><br /></p><p><b>KILIÇDAROĞLU DOKTRİNİ</b></p><p><b>20 Nisan 2019 |Yıldırım Kaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı, Ankara Milletvekili</b></p><p>CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mazbata törenini televizyondan izlerken, "Çok mutluyum, huzurluyum, duyguluyum.” dedi. Duygularını ifade ederken sesi titriyordu…</p><p>CHP, Millet ittifakı ile girdiği 31 Mart yerel seçimlerinde büyük bir başarıya imza attı. Bu başarının baş mimarı tartışmasız CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Yıllardır uyguladığı strateji ve taktiklerle, ilmik, ilmik dokuduğu ilişkilerle, izlediği politikalarla sonuca ulaştı. </p><p>31 Mart 2019 yerel seçimleri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, politik kararlarının sonucunun alındığı bir seçim oldu. Bu düşünce Kılıçdaroğlu Doktrini olarak tarihe geçti.</p><p>Kemal Kılıçdaroğlu, bu süreçte çok eleştirildi, aldığı kararlar hep tartışma konusu oldu. Girdiği bütün seçimleri kaybeden kişi ilan edilip, hem parti içinde hem de muhalefet tarafından adeta linç edildi. </p><p>Kılıçdaroğlu Doktrini Nasıl Başarıya Ulaştı?</p><p>Kılıçdaroğlu Dotrininin Türkiye’de başarıya ulaşacağına inananlardan biriydim. Anadolu’yu karış karış gezerken, onun bizlere verdiği inanç, kararlılık ve yol göstericiliği, bugün Türkiye’nin önünü açtı. </p><p>Kemal Kılıçdaroğlu; 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP ile ortak aday göstererek büyük bir risk aldı, ihanetle suçlandı. O gün Cumhurbaşlanlığı seçimini kaybettik. Ancak bugün, 31 Mart seçimlerinde, MHP’lilerin büyük bir bölümü, başta Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları olmak üzere; “Cumhur İttifakı” adaylarını değil, Millet İttifakı adaylarını desteklediler. </p><p>Kemal Kılıçdaroğlu; 15 Haziran 2017’de Ankara Güvenpark’tan, İstanbul’a başlatılan adalet yürüyüşünde, toplumun bütün kesimleriyle, 25 gün boyunca, kol kola, omuz omuza hak, hukuk, adalet diyerek yürüdü. </p><p>Kemal Kılıçdaroğlu; 24 Haziran 2018 seçimlerinde, İYİ Partiye 15 Milletvekili gönderme cesaretini gösterdi. İYİ Parti’nin seçime girmesini sağlayarak, demokrasinin önünü açtı. İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile “söz konusu vatansa gerisi teferruat” diyerek, Millet İttifakını kurdu. Bu kararıyla, İYİ Parti’nin, Saadet Partisinin ve Demokrat Partinin parlamentoda temsil edilmelerini, AKP’nin TBMM’deki çoğunluğunu kaybetmesini, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın deyişiyle; “topal ördek” olmasını sağladı. </p><p>Kemal Kılıçdaroğlu’nun; barış dilini kullanması, her siyasi partinin TBMM’de temsil edilmesi gerektiği görüşünü savunması, CHP seçmeninin ve toplumun farklı kesimlerinin, 24 Haziran seçimlerinde HDP’nin baraj altında kalmaması için destek vermesinin yolunu açtı. HDP’nin barajı aşarak Meclise girmesini sağladı. 31 Mart yerel seçimlerinde ise, Türkiye’nin dört bir yanında halk sandıkta birleşti, HDP seçmeninin ezici çoğunluğu CHP adaylarını destekledi. </p><p>Kemal Kılıçdaroğlu; 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, çok az siyasetçinin yapabileceği bir şeyi yaparak ezberleri bozdu. Genel Başkanlıkta rakibi olan yol arkadaşı, Muharrem İnce’yi Cumhurbaşkanı adayı göstererek, siyasete yeni bir anlayış kazandırdı. </p><p>Kemal Kılıçdaroğlu’nun; 31 Mart yerel seçimlerinde başarı hikayesi olan ilçe belediye başkanlarını aday göstermesi, hem sağdan, hem de soldan farklı siyasal gelenekten gelenlerle birlikte politika belirlemesi, parti içinden çok ciddi eleştirilerin gelmesine neden oldu. </p><p>Nasıl ki Mustafa Kemal Atatürk, hakkında alınan idam kararına rağmen yolundan dönmedi; onun açtığı aydınlık yoldan yürüyen Anadolu’nun Kemali de yolundan dönmedi. Kararlarının arkasında durdu, iğneyle kuyu kazar gibi çalıştı. Tüm Türkiye’yi kucakladı. Barışı, kardeşliği, huzuru, birlikte yaşamı savundu. Evrensel değerlere sahip çıktı. Bağımsız yargıyı, insan haklarını, özgürlükleri rehber edindi. Örgütünü ve Millet İttifakı sürecini, adeta bir orkestra şefi gibi, uyumlu bir şekilde yönetti </p><p>Merkez Yönetim Kurulumuz, Parti Meclisimiz, Milletvekillerimiz, parti çalışanlarımız, üyelerimiz, gönüllülerimiz Genel Başkanımızın yanında tek yürek oldu. </p><p>Kılıçdaroğlu Doktrini; 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde, İYİ Parti ile kurulan Millet İttifakıyla birlikte aldığı sonuçlarla ete kemiğe büründü. </p><p>Bundan sonra yapılması gereken, topluma verdiğimiz sözleri adım adınım yerine getirmektir. Ankara’da, İstanbul’da, Tekirdağ’da Hatay’da, Antalya’da İzmir’de, Muğla’da Aydın’da Mersin’de Eskişehir’de Adana’da ve Türkiye’nin dört bir yanında, Millet İttifakıyla kazandığımız belediyelerde hizmet etme aşkıyla yanıp tutuşmamız gerek. </p><p>Şimdi halkın iktidarını kurma zamanıdır. Bunu için örgütlenmeliyiz. Artık sadece yukardan aşağıya dikey örgütlenmeyle değil, yatay örgütlenmeyle geniş kitlelere ulaşmalıyız. Bir “Halk Sarmaşığı” gibi, Türkiye’nin dört bir yanına yayılmalıyız. Her birimiz “Halk Sarmaşığı”nın bir dalı, bir çiçeği olmalıyız...</p><p>Toplumcu belediyecilik anlayışının hayata geçirilmesinde, sadece CHP örgütlerinin yeterli olmadığını görüyoruz. Bunun için de “Halk Sarmaşığı” örgütlenme modelini uygulamaya sokmalıyız. </p><p>Belediyelerimizde sendikasız işçi kalmamalıdır. Sendikaların yanında yer alarak, sendikal örgütlenmelerin önünü açmalıyız. Demokratik Kitle Örgütlerinin çalışmalarını desteklemeliyiz, bu örgütlerde görev alarak politik önderlik yapmalıyız. </p><p>31 Mart seçim sonuçları, hem Türkiye hem de dünya emekçilerine moral verdi. Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Avrupa’da, Latin Amerika’da… Emekçilerin umutlarını yeşertti. </p><p>31 Mart seçimleri, tek adam yönetimlerinin, diktatörlük heveslilerinin, halkın kurduğu sandıklara gömülebileceğini; demokrasi ve barış yolunun seçimlerdeki tercihlerimizle açılabildiğini gösterdi bizlere. </p><p>Kılıçdaroğlu Doktrini; Türkiye’nin kapatılmak istenen aydınlık yolunu yeniden açtı. </p><p>Kılıçdaroğlu Doktrini; CHP’nin toplumun farklı kesimleriyle bağ kurmasını, kucaklaşmasını, önyargıların büyük ölçüde yıkılmasını sağladı. CHP’nin kendini halka anlatmasına fırsat yarattı. AKP’nin yürüttüğü ötekileştirici, ayrımcı propaganda anlayışı bu sayede kırıldı. </p><p>Kılıçdaroğlu Doktrini; 31 Mart’tan sonra çok okunacak, çok tartışılacaktır. Yerel seçimlerde olduğu gibi, genel seçimlerde de bizi iktidara taşıyarak, gelecek nesillere rehber olacaktır. </p><p> </p><p><b>ÇUBUK PROVOKASYONU BİR KIRILMA ANIDIR</b></p><p><b>3 Mayıs 2019| Yıldırım Kaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı, Ankara Milletvekili</b></p><p>Çubuk provokasyonu iddia ettikleri gibi bir tepki eylemi değil; iki farklı anlayışın karşı karşıya geldiği tarihi bir kırılma anıdır.</p><p>Bu iki farklı anlayıştan birisi Millete zillet diyen ayrıştırıcı, kibirli ve kutuplaştırıcı anlayıştır. Karşısında ise Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olduğu günden itibaren adım adım sabırla uyguladığı 82 milyonun bir arada barış içinde yaşayacağı, özgürlük ve demokrasinin hakim olacağı Türkiye anlayışıdır.</p><p>AKP, iktidarı boyunca, elindeki tüm propaganda aygıtlarını kullanarak saldırdı. Pervasızca kullandığı devlet olanakları ile kendi dışındakileri dar bir cendereye hapsederek iktidarının sürekliliğini sağlamaya dönük bir strateji izledi. Bu strateji, 7 Haziran genel seçimlerinin ardından dozunu arttırarak, kendinden olmayanı hain ilan edecek seviyeye geldi.</p><p>Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, uzun yıllardır uyguladığı yapıcı, kapsayıcı, kararlı, birleştirici ve sabırlı siyaset yöntemi ile bu anlayışa karşı demokrasi mücadelesini ilmek ilmek ördü.</p><p>Kılıçdaroğlu Doktrini; milliyetçileri, muhafazakarları, sosyal demokratları, sosyalistleri, Kürtleri; toplumsal barış ikliminde yaşanacak bir ülke ideali etrafında kendi özgünlüklerini kaybetmeden ve iktidarın tüm ayrıştırma hamlelerine karşı dağılmadan bir arada tutmayı başardı.</p><p>Kılıçdaroğlu Doktrini, 16 Nisan referandumunda demokrasi cephesini yaratmış, ‘Adalet Yürüyüşü’nde kendi dışındaki özneleri de yanına alarak toplumsallaşmış, 24 Haziran’da Millet İttifakı ile AKP’nin meclis çoğunluğunu elinden almış ve nihayetinde 31 Mart seçimleriyle üç büyükşehir başta olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanında yerel yönetimleri kazanmıştır.</p><p>Bu stratejinin sonucu olarak, 31 Mart seçimlerinde CHP ve İYİ Parti’nin seçim öncesinde gerçekleştirdiği Millet İttifakı’nı seçmenler sandıkta geniş bir demokrasi ittifakına dönüştürmüştür.</p><p>Bugün CHP, belediye sınırları içinde yaşayan nüfusun yüzde 54’ünün yönetiminin başındadır.</p><p>Zorbalar Sandığın Rövanşını Sokakta Almak İstediler</p><p>Diktatörlük heveslileri 31 Mart’ta sandıkta yedikleri yumruğun rövanşını almak için kirli bir tezgaha başvurarak tehlikeli bir oyuna giriştiler. Çubuk’ta yaşanan olayın arka planı budur.</p><p>O yumruk “benim farklı mezheplerle bir problemim yok, bir arada yaşayacağım” diyen muhafazakara atılmıştır.</p><p>O yumruk, “Benim Kürt kardeşimle derdim yok.” diyen milliyetçilere atılmıştır.</p><p>O yumruk, “Ben bu ülkenin her rengiyle bir arada mutluyum.” diyen sosyal demokratlara atılmıştır.</p><p>O yumruk, “Biz bölünmek değil, bir arada yaşamak istiyoruz.” diyen Kürtlere atılmıştır.</p><p>O yumruk, “Ekonomik krizden bir arada çıkmalıyız.” diyen işveren ve işçilere atılmıştır.</p><p>O yumruk Türkiye’nin birliğine ve huzuruna atılmıştır.</p><p>İktidarları uğruna bu ülkeyi parçalanmanın eşiğine getirenlere karşı kurulan, 21. Yüzyılın Kuvayı Milliye barikatını sarsmak için atılan yumruğa karşı, sağduyu galip gelmiştir. Bundan sonraki süreçte bu barikat daha da sağlamlaşmak zorundadır.</p><p>Şimdi Ne Yapmalı?</p><p>Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu, önümüze yol haritasını ve izlenecek yöntemi tüm berraklığı ile siyaset pratiği içerisinde göstermiştir. Bizlere düşen bu siyaset pratiğini ve Kılıçdaroğlu Doktrini’ni kurumsallaştırmaktır.</p><p>Bu kurumsallaşmanın üç temel sacayağı bulunuyor:</p><p>-Ülkemizi bir arada tutacak ve AKP’nin iki kutuplu paradigmasını çöpe atacak yeni bir mücadele anlayışı: Artık Türkiye’de Kürt-Türk, Laik-Muhafazakar, Alevi-Sunni gibi ayrımlar üzerinden değil, farklılıkları zenginlik kabul eden zengin bir mücadele anlayışı ve zamanın ruhuna uygun bir program geliştirmeliyiz.</p><p>- Bu mücadele anlayışına uygun dinamik ve ezber bozan bir çalışma tarzı: Bu aşamadan sonra yapmamamız gereken Kılıçdaroğlu Dokrinini ete kemiğe büründürmek olmalıdır. Politik hattımızı daha da derinleştirmeliyiz. Toplumun tüm kesimleriyle temasa geçmeliyiz. Siyasi partiler, sendikalar, dernekler, STK’lar ve birliklerle güç birliği yaparak yolumuza devam etmeliyiz. </p><p>- Bu çalışma tarzına uygun yeni ve yatay bir örgütlenme modeli: Artık klasik dikey ve hiyerarşik örgütler ihtiyaçlarımızı karşılamıyor. Bizim ihtiyacımız olan yatay biçimde bir araya gelen, “Halk Sarmaşığı” gibi birbirini saran yeni bir örgütlenme modelidir. Tüm halkı kapsayacak bir “Halk Sarmaşığı”nı örecek doğru örgütlenme modellerini hayata geçirmeliyiz.</p><p>CHP iktidarı, Genel Başkanımızın gösterdiği hedefe yürürken yerel yönetimlerin birer araç olduğunu unutmadan geliştirilecek bir siyasi iktidar programı ile mümkündür. İktidar yürüyüşümüz, en zorlu düzlüğüne girmiştir.</p><p>Kışı bahara çevirenler, güneşli günleri getirmek için mücadele ederken, yeniden kara kışa dönmek isteyenlerin kirli tezgahları ve ülkeyi uçuruma sürükleyecek karanlık planları bozmak zorundadır. </p><p>Çubuk sınavından başarıyla çıktık, ancak bundan sonra da benzer girişimlere maruz kalmayacağımızı düşünmek, en hafif tabirle saflık olacaktır. 31 Mart 2019, bu uzun yürüyüşün sonu değil, yeni başlangıç noktasıdır.</p><p>Emeklemeyi öğrendik, yürümeyi öğrendik, şimdi koşma zamanı. Durduğumuz an geri dönüşü olmayan şekilde tökezleriz. Milyonlarca insan yerel seçimlerde verdiği oylarla bize “iktidara yürüme” görevi vermiştir.</p><p>Asıl iş şimdi başlıyor, yerel yönetimlerle de güçlenmiş halde, bir adım bile geri atmadan, dikta heveslilerinin üstüne üstüne yürüyerek karanlığı parçalayacağız. </p><p>Çubuk’ta genel başkanımızı linç etmek isteyen o figüranları da şovenizmin, ırkçılığın ve mezhepçiliğin pençesinden kurtaracağız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz! </p><p><br /></p><p><b>HALKIN İKTİDARI İÇİN</b></p><p><b>30 Mayıs 2020 | Yıldırım Kaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı, Ankara Milletvekili</b></p><p>Yüksek bütçeli bilimkurgu film senaryolarında yer bulabilecek bir olay gerçekleşti. 2020 yılına girer girmez, insanların hayatını yok eden ölümcül bir virüs hızla dünyayı sardı. Aynı hızla da öldürmeye başladı.</p><p>Çin’in Wuhan kentinde tüm dünyaya yayılan, Covid-19 (Koronavirüs) olarak adlandırılan virüse karşı insanlığı koruyacak ne bir aşı, ne de bir ilaç vardı. Evreni keşfe çıkan insan, ölümcül bir virüs karşısında korumasız ve çaresiz kaldı. Dünyanın tek hakimi olduğu bencilliğiyle, doğaya hükmettiğini düşünen insan, kendi neslinin bir virüsle yok olabileceği gerçeğiyle yüzleşti.</p><p>Virüsten korunmanın ve yayılma hızını kesmenin tek bir yolu vardı; o da herkesin kendini izole etmesiydi. Okullar, işyerleri, ibadethaneler, eğlence yerleri kapatıldı. Fiziksel mesafe kuralları koyuldu, dışarı çıkma yasağı getirildi; uçuşlar durduruldu, şehirlerarası ulaşım yasaklandı. Ve sonunda herkes en korunaklı yer olarak evlerine kapandı.</p><p>Ocak-Mayıs 2020 tarihleri arasında koronavirüs vaka sayısı dünya genelinde 6 milyonu aştı. Vakaların yaklaşık 366 bini ölümle sonuçlandı. Gelişmiş dediğimiz ülkelerde bile ölümlerin önüne geçilemedi. Sağlık sistemlerinin neoliberal politikalarla çökertildiği, halk sağlığının piyasalaştırıldığı gözler önüne serildi. Ticarileştirilen sağlık sistemlerinin beklenmedik salgınlara karşı aciz kaldığı görüldü.</p><p>Koronavirüs aşısı bulunana kadar belirlenen kurallar çerçevesinde yaşayacağız. Klasik olmakla birlikte bugün için söylenebilecek en doğru söz, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır. Çünkü Koronavirüs aşı bulunsa bile, hayata eskisi gibi bakamayacağız.</p><p>İnsana, doğaya, hayvana farklı bir gözle bakacağız. Eğitimden sağlığa, beslenmeden barınmaya, politikadan, ekonomiye, üretimden tüketime; hayattaki sıralamalarımızı az ya da çok ama illaki değiştireceğiz.</p><p>Sosyal Devletin Olmadığı Ülkelerde Hüsran</p><p>Pandemi sürecinde üretmenin, paylaşmanın, dayanışmanın erdemini ve zorunluluğunu öğrendik. Devlet bütçelerinin aslan payıyla üretilen silahların hiçbir işe yaramadığını gördük. Dünyayı yok edebilecek silah gücüne sahip ülkelerin kedilerini koronavirüsün ölüm çemberinden koruyamadıklarına tanıklık ettik.</p><p>Koronavirüs ölüm dağıtırken eşit davransa da, sonuçları adaletli olmadı. Yine en büyük bedeli emekçiler ödedi. İşsiz kalan da, gelir kaybına uğrayanlar da, açlığa mahkum olan da emekçiler oldu.</p><p>Sosyal devletin geliştiği ülkeler vatandaşlarına ekonomik paketlerle destek sunup, ihtiyaçlarını karşılarken; sosyal devletin olmadığı, gelir dağılımının bozuk olduğu, sömürü düzeninin en acımasız şekliyle devam ettiği toplumlarda sonuç can yakıcı boyutlara ulaştı.</p><p>Aile Sigortası Hayata Geçirilmeli</p><p>Koronavirüsün ekonomik boyutları, dünyanın büyük bir bölümünde olduğu gibi Türkiye’de de yıkıcı oldu. İşsiz sayısı 8 milyondan, 16 milyona yaklaştı. Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre</p><p>01 Mart- 30 Nisan 2020 tarihleri arasında, 15 bin 948 işyeri kapısına kilit vurdu. Ekonomimizin can damarı İstanbul’da, her 4 çalışandan biri işsiz kaldı; çalışanların yüzde 66’sı gelir kaybına uğradı.</p><p>Temel görevlerinden biri yoksulluğu ortadan kaldırmak ve sosyal güvenlik sistemini kurmak olan sosyal devlet işlevsiz hale getirildiği için ihtiyaç sahiplerine gerekli destek sağlanamadı. AKP’nin pansuman tedbirleri bu süreçte yeterli olamadı. İşverenin başvuru ve beyanı ile İş Kur üzerinden ödenen kısa çalışma ödeneği de kapsamının darlığı ve ücretin düşüklüğü nedeniyle amacına ulaşamadı. İşverene nefes aldıran kısa çalışma ödeneği emekçiyi mağdur etti. Sosyal devletten destek göremeyen milyonlar, belediyelerden yardım talebinde bulundu.</p><p>Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2012 yılından bu yana her fırsatta gündeme getirdiği, “Aile Destek Sigortası” ve “Gıda Bankası” aracılığı ile “Halk Kart” uygulaması hayata geçirilmiş olsaydı, milyonlarca aile açlıkla karşı karşıya kalmayacaktı. , “yardım kolileriyle” incitilmeyecekti.</p><p>İhtiyaç sahibi ailelere yapılacak yardımlar incitmeden, kapı kapı dolaştırmadan her ay evin kadını adına açılan hesaplara yatırılarak ya da “Halk Kart” uygulaması ile karşılanacaktı. Bunu gerçekleştirmek için 2 Haziran’da açılacak olan TBMM’nin ilk görevi, “Aile Destek Sigortası’nı uygulamaya sokmak olmalıdır.</p><p>Düzeni Değiştirecek Politikalar Hayata Geçirilecek</p><p>Pir Sultan Abdalın da dediği gibi “Bozuk düzende sağlam çark olmaz.” AKP var olan düzeni bir adım ileri taşımayı değil, yıkma yolunu seçti. CHP olarak bozuk düzeni değiştirme görevi bizdedir.</p><p>Pandemi sürecinde insanlık çok acı çekti; sevdiklerimizi kaybettik, işyerlerimizi kapattık, işimizi, gelirimizi kaybettik. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bir çıkış yolu her zaman vardır. Bu çıkış yolunu CHP olarak biz bulacağız. En başta sosyal devleti biz yeniden kuracağız. Sosyal devlet, herkesi şemsiyesi altına alarak sorunlarını çözecek.</p><p>Tarım politikamızı sil baştan değiştireceğiz. Dört mevsim her türlü ürünün; meyvenin, sebzenin yetiştiği ülkemizde çiftçiye destek vereceğiz. Üretebildiklerimizi ithal değil, ihraç edecek politikaları hayata geçireceğiz. Halka sağlıklı ve ucuz ürün sunan üretici ve tüketici kooperatiflerinin kurulmasına öncülük ederek, tüm ülkeye yayılmasını sağlayacağız. Kooperatifler eliyle hem üreticiler, hem de tüketiciler yeni bir yaşamın olanaklarına kavuşacak.</p><p>Sosyal devlette sağlık en temel haktır. Sağlık sistemini herkesin parasız yararlanabileceği şekilde yeniden düzenleyeceğiz. Pandemi sürecinde sağlıkçılarımızın ölümle yüz yüze insanüstü çalışmalarına tanıklık ettik. Sağlık emekçilerinin çalışma şartlarını, ücretlerini, sosyal haklarını, örgütlenme haklarını iyileştirecek ve güvence altına alacak politikaları hayata geçireceğiz. Toplum sağlığını korumak için Sağlık sistemini olağanüstü durumlara hazır hale getirecek çalışmalara ivedilikle başlayacağız.</p><p> Eğitim politikamızı laik, demokratik ve bilimsel temellere oturtacağız. Eğitim hizmeti herkes için parasız ve adaletli olacak. Herkesin eğitime kolaylıkla erişmesi için gerekli koşullar oluşturacağız. Bütçeden eğitime daha fazla pay ayıracağız. Eğitim emekçilerine hak ettikleri ücret, sosyal haklar, iş güvencesi ve örgütlenme hakkını sağlayacağız.</p><p>Saray Hükümeti pandemi sürecinde uzaktan eğitimi herkese ulaştırma konusunda sınıfta kalmıştır. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk EBA üzerinden uzaktan eğitime aktif katılan öğrenci sayısının 6 milyon 90 bin 383 kişi olduğunu açıkladı. Bu verilere göre, öğrencilerin sadece üçte biri, yani yaklaşık yüzde 33’ü uzaktan eğitime erişebilmiş, yüzde 66’sı ise EBA üzerinden uzaktan eğitime erişememiştir.</p><p>Bu sonuçlar eğitimde fırsat eşitliğini sağlayamadığımızı ve teknolojiden yeterli düzeyde faydalanamadığımızı ortaya koymaktadır.</p><p>Pandemi süreci bilimsel eğitimin önemini bir kez daha göstermiştir. Çünkü koronavirüse çareyi bilim insanları bulacaktır. Herkes bilim insanlarından insanlığı kurtaracak o güzel haberi beklemektedir. CHP olarak eğitimin plan ve programını bu çerçeve doğrultusunda yeniden düzenleyeceğiz.</p><p>Halkçı Belediyeler Tarih Yazdı</p><p>Halkçı belediyelerimiz pandemi sürecinde hizmette kendilerini de aşan bir başarıya imza attılar. Devlet kurumlarının ve saray hükümetinin yapamadığını hakkıyla yerine getirdiler. AKP’nin tüm engellemelerine rağmen yardım talebinde bulunan herkese, hiçbir ayrım yapmadan, her türlü desteği ve hizmeti sundular. Bir yandan da sokakları, işyerlerini, ulaşım araçlarını, park ve bahçelerimizi dezenfekte ettiler.</p><p>CHP’li belediyeler sosyal devletin ne kadar önemli olduğunu tekrar hatırlattı. İhtiyaç sahiplerine desteklerini sunarken gösterişten uzak, insan onuruna yakışır örnek davranış sergilediler. AKP’nin halkı inciterek yardım dağıtan gerçek yüzünü ortaya çıkardılar.</p><p>AKP Halka Hizmeti Engelleyerek İktidarda Kalamaz</p><p>CHP’li halkçı belediyeler; hem koronavirüsle mücadele etti, hem de halka hizmet sundu, hem de AKP’nin yasa dışı engellemelerini aşmak için olağanüstü çaba harcadılar.</p><p>Saray iktidarı, CHP’li belediyelerin halka destek olmasına, halkla bütünleşmesine engel olmak için bağış toplamalarını yasakladı, topladıkları bağışlara el koydu. Daha sonra ücretsiz ekmek dağıtmalarını yasakladı. Çoğunlukta oldukları belediye meclislerinde borçlanmalarına izin vermediler; son olarak da İstanbul Büyükşehir Belediyesinde halkın beyanı karşılığında yapılan destekleri engellediler.</p><p>Engellemelerin nedenini biliyoruz. Kendi yapmadıkları destekleri CHP’li belediyelerin yapmasını kabullenemiyorlar. Halkın CHP ile bütünleşmesini, kucaklaşmasını istemiyorlar. Oy karşılığı yardım paketi dağıttıkları insanların desteğini kaybetme riskini ortadan kaldırmak için çırpınıyorlar. Ancak artık halk gözünü açtı, uyguladıkları çirkin politika ellerinde patladı.</p><p>AKP İktidarı Bitiyor</p><p>AKP iktidar ömrünü tamamlamıştır. Türkiye’yi uçurumun kenarına getiren politikaları sonucunda oy oranları son kamuoyu araştırmasına göre yüzde 35’lere kadar düşmüştür.</p><p>AKP'nin Meclis çoğunluğu yoktur. Kendi ifadeleriyle topal ördek konumundadırlar. MHP desteği olmazsa Meclis’ten halkın yararına olmayan tek bir kanun maddesi bile geçiremezler. İktidar gücünü MHP’nin desteğiyle sürdürebilmektedirler.</p><p>Başta CHP olmak üzere, tüm muhalefetin iktidar yolunu kapatmak ve parlamenter sistemi rafa kaldırmak için getirdikleri yüzde 50+1 “tek adam sistemi” ellerinde patlamıştır. Çünkü AKP ve MHP oylarının toplamı yüzde 40’ın altına düşmüştür.</p><p>Yapılacak bir seçimde Recep Tayyip Erdoğan’ın ya da Cumhur İttifakının desteklediği adayın Cumhurbaşkanı seçilme ihtimali artık kalmamıştır. Çok açık görülmektedir ki yapılacak ilk seçimde Millet İttifakının adayı Cumhurbaşkanı seçilecektir.</p><p>Son günlerde AKP ve MHP, Cumhur İttifakının iktidarda kalmasını garantileyecek yeni arayışlar içine girmiştir. Bu arayışlara, parlamenter sistemin yeniden getirilmesi de dahildir. AKP’nin yapacağı düzenlemelerde, kendi iktidarını garantileyecek hamleler yapacağı görülmektedir. 20 Temmuz sivil darbesine ve bütün yetkileri tek elde toplamalarına rağmen yönetemediler. Tüm başarısızlıklara rağmen, iktidarı bırakmamak için her türlü girişimi yapmaya hazır olduklarını da görüyoruz.</p><p>Yeni Bir Örgütlenme Modeli İle Halkın İktidarı Yakın</p><p>Bu koşullarda iktidara en yakın parti CHP’dir. Millet İttifakının motor gücünü oluşturan CHP’nin süreci rehavete kapılmadan iyi değerlendirmesi ve yönetmesi gerekir.</p><p>Bunu gerçekleştirmenin yolu; yeni bir çalışma tarzını, örgütlenme modelini ve mücadele anlayışını hayata geçirmekten geçmektedir.</p><p>31 Mart Yerel Seçimlerinde yürüttüğümüz siyaset tarzını daha da yukarılara taşımalıyız. Toplumun her kesimine ulaşmalı; ittifak partileriyle ve halkla, halkın yaşadığı sorunlar doğrultusunda ilişkilerimizi geliştirmeliyiz. </p><p>Artık klasik dikey ve hiyerarşik örgütlenmeler bugünün ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bugün ihtiyacımız olan, yatay örgütlenmeyle bir araya gelen, sarmaşık gibi birbirini saran örgütlenme modelidir. Sendikaların, odaların, derneklerin, kooperatiflerin, meslek kuruluşlarının, sivil inisiyatiflerle partimizin kuracağı ilişkilerle tüm halkımızı kucaklayacak, “Halk Sarmaşığı” örgütlenme modelini hayata geçirmeliyiz.</p><p>CHP iktidara yürürken, pandemi sürecinde çok iyi sınav veren belediyelerimizin de dolaylı yollardan iktidar mücadelesinin içinde yer alması sağlanmalıdır. Yerel yönetimler eğitimde, üretimde, sosyal devlet politikalarının uygulanmasında daha fazla sorumluluk almalıdır.</p><p>CHP’nin zaman kaybetmeden yarın seçim olacakmış anlayışıyla yola koyulması gerek. Millet İttifakı, Demokrasi güçleri ve yerel yönetimlerimizle koordineli çalışmayı şimdiden örgütlemeliyiz.</p><p>İktidar odaklı düşünce geliştirmeli ve kararlarımızı iktidarı hedefleyerek almalıyız. Kadınlarımızı, gençlerimizi ve emekçilerimizi üretim ve yönetim alanlarında söz ve karar sahibi yapmalıyız. Pandemi sürecinde de gördük ki kadınların yönettiği ülkelerde koronavirüsle mücadelede diğer ülkelere göre daha başarılı sonuçlar alındı. Biz de kadınlarımızın ve gençlerimizin daha fazla sorumluluk almaları için yollarını açmalıyız.</p><p>Eşit Koşullarda Bir Arada Yaşamak İçin</p><p>Demokrasi, insan hakları, barış, özgürlük ve eşitlik gibi evrensel değerler insanlığın ortak paydalarıdır. AKP’nin Kürtleri ötekileştiren, terörist ilan eden, seçtiği milletvekillerini hapse atan, belediye başkanlarını ve muhtarları görevden alıp yerine kayyum atayarak, tutuklayan politikaları, Türkiye’nin barışına saplanan bir hançerdir.</p><p>AKP, MHP’nin desteğini kaybetmemek için Kürtlerin özgür iradesiyle seçtiklerini yok saymaktadır. Seçimde halkın desteğiyle alamadığı belediyelere, kayyum atayarak darbe yapmaktadır. AKP halkın seçtiği belediyelere kayyum atayarak, halkçı politikalar uygulayan belediyelerimizi de tehdit etmektedir.</p><p>AKP’nin tek adam diktatörlüğüne karşı, demokrasi güçlerinin birlikte mücadeleyi önlerine koymaları bir zorunluluktur. Çünkü demokrasi yoksa özgürlük de, barış da, huzur da yoktur. Demokrasi yoksa Cumhuriyet tehlikededir.</p><p>Demokrasiden yana olanların birlikteliği sağlandığında, başarının kaçınılmaz olduğunun en güzel örneği, 31 Mart Yerel Seçimleridir. Millet ittifakı ile demokrasi güçleri yan yana geldiğinde, iktidar da gelmektedir.</p><p>Genel başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun sadece ülkemiz için değil, aynı zamanda dünya demokratlarına yapmış olduğu birlikte mücadele çağırısının ne kadar gerekli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.</p><p>Dünyayı etkisi altına alan kapitalist sömürü sistemine karşı kazanmanın yolu; emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin mücadelesini örgütlemek ve demokratların mücadele ve birlikte yönetme birliğini sağlamakla mümkündür.</p><p>Kılıçdaroğlu Doktrini Bizi İktidara Taşıyacak</p><p>Türkiye’nin kangrenleşen sorunlarının çözüm yolu Kılıçdaroğlu Doktrininde gizlidir.</p><p>Nasıl ki 31 Mart Yerel Seçimlerinde Kılıçdaroğlu Doktrinini uygulayarak sonuç aldık; toplumun her kesimiyle bağ kurduk, önyargıları büyük ölçüde yıktık.</p><p>Bugün de Kılıçdaroğu Doktrini ile halk için, halkla birlikte mücadele ederek, halkın İktidarını kuracağız.</p><p><br /></p><p><b>PARTİ YÖNETİCİ VE ÜYELERİNE</b></p><p><b>ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİNE VE KENTLİ MUHAFAZAKARLARA ULAŞMA YOLUNDA</b></p><p><b>CHP PARTİ OKULU</b></p><p><b>25 Ekim 2020 |CHP Ankara Milletvekili</b></p><p>Hedef:</p><p>Başta “Örgüt ve Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı” ve Eğitim Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olmak üzere, ihtiyaç duyulduğunda da diğer Genel Başkan Yardımcılarıyla birlikte ortak kararlar alarak çalışmak.</p><p>Yapılacak çalışmalarda Parti Meclisi üyeleri ve milletvekillerini uzmanlık alanlarına ihtiyaç duyulduğunda sürece katmak.</p><p>Cumhuriyet Halk Partisini iktidara taşımayı amaç edinmiş üyelerimizle birlikte çalışmak.</p><p>Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun tespit ettiği “Türkiye'nin 5 Temel Sorunu” konusunda parti içinde uzman kişilerin ve akademisyenlerin sürece dahil edildiği, günümüz teknolojilerinden faydalanarak eğitimlerin verildiği yeni bir Parti Okulu yapısı inşa etmek.</p><p>CHP Parti Okulu’na Yapılan Eleştiriler</p><p>CHP Parti Okulu çalışmalarına ilişkin genel olarak; partiyi iktidara taşıyacak bakış açısından yoksun, içerik ve teknik olarak hantal, parti içindeki uzmanlardan ve örgütten uzak, kendi içinde kapalı bir yapı olduğu eleştirileri yapılmaktadır.</p><p>Hedefe Götürecek Seçenekler</p><p>Özellikle kentlerde üniversite gençliği başta olmak üzere, yoksullar, dar gelirliler, işsizler ve muhafazakarlarla güçlü iletişim kurulması sağlanacak. Bu hedefe yönelik sosyal projeler üretilmesini destekleyecek eğitimler verilecek. Cumhuriyet Halk Partisi'nin politikaları sahaya çıkılarak anlatılacak. Bu süreçte hedef kitlelerle güçlü ilişkiler kurabilecek üyelerimize eğitimler verilerek destek olunacak.</p><p>“Demokrasi”, “eğitim”, dış politika”, “toplumsal barış” ve “ekonomi” başlıklarında alanında uzman kişi ve akademisyenlerle çalışmalar yapılacak, üyelere ve topluma dönük ürünler ortaya koyulacak.</p><p><br /></p><p>Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamış olduğu “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nin Merkez Yönetim Kurulu, Parti Meclisi, Kadın Kolları, Gençlik Kolları, il ve ilçe yönetimleri tarafından öğrenilmesi ve öğretilmesi için eğitimler planlanacak.</p><p>Her eğitim başlığı için 10 kişi, her ilimizde de propaganda dilini ve kültürünü iyi bilen 50 “ajitatör” yetiştirilecek. </p><p>İl Örgütlerimiz ile Örgüt ve Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı aracılığı ile bağlantı kurulup, Cumhuriyet Halk Partisini iktidara taşımak için neye ihtiyacı olduğu tespit edilerek, o ilin özgün koşullarına göre özel eğitim kiti hazırlanacak.</p><p>Öbek örgütlenmesinin inşası için Örgüt ve Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı tarafından hazırlanacak kadroların eğitimi Parti Okulu tarafından verilecek.</p><p>Kadınların ve gençlerin Parti Okulu içinde aktif olmaları ve daha fazla projede yer almaları için uygun projeler gerçekleştirilip onlara çalışma alanları yaratılacak.</p><p>Güncel etkili iletişim ve diksiyon dersleri yeni yapı içerisinde başlı başına bir birim olarak çalışacak.</p><p>Sürekliliği olan dersler; Sandık Görevlileri Eğitimi, ÜTSE (Üyelerin Temel Siyasi Eğitimi), Parti Tarihi eğitimleri verilmeye devam edilecek.</p><p>Tüm eğitim programlarında üniversitelerden de destek alınacak.</p><p>Covit-19 pandemisinin yarattığı engelleri aşmak için teknolojik olanaklar kullanılarak uzaktan ve yüz yüze eğitimlerin verilmesi sağlanacak.</p><p>Kendisini Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarına adamış; parti içi siyaset ve tartışmalardan uzak; teknolojinin olanaklarını ve akademik birikimi sınırsız kullanan, iktidar yolunda her zaman yanı başınızda hissedeceğiniz bir Parti Okulu yaratma hedefiyle, görüş ve önerilerimi takdirlerinize sunarım.</p><p><br /></p><p><b>DEĞİŞİM ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN</b></p><p><b>3 Haziran 2023 | Yıldırım Kaya, </b></p><p><b>27. Dönem Ankara Milletvekili</b></p><p>1- Parti programımızı sağlam bir ideolojik temele ve politik bir hatta kavuşturmak.</p><p>2- Kişilerin değişimi yetmez, yeni bir örgütlenme modeline, çalışma tarzına ve mücadele anlayışına geçmeliyiz.</p><p>3- Herkes vagonlarından çıkmalı ve açık olmalı.</p><p>4- Halk sarmaşığının tohumları zaman kaybetmeden ekilmeli.</p><p>5- Kadın ve gençlik örgütlenmesi yeniden düzenlenmeli.</p><p>6- Sosyal demokrat bir partinin olmazsa olmazı olan; sendikalar, demokratik kitle örgütleri ile sürekli ve düzenli ilişkiler kurulmalı.</p><p>7- Üyelerin söz ve karar sahibi olacağı kongreler takvimi kısa sürede hayata geçirilmeli.</p><p>8- Yerel seçimlerde adayların belirlenmesi, merkezde oluşan komisyonlar eliyle değil, yerel ve merkez uyumu içinde belirlenerek çalışmalar başlatılmalı.</p><p>9- Parti Okulu ideoloji eğitimi ile kadro yetiştiren yeni bir yapıya büründürülmeli.</p><p>10- Parti Meclisi politika üreten bir organa, merkez yönetim kurulu ise oluşturulan politikaları uygulayan bir yapıya dönüştürülmeli.</p><p>2023 Seçimleri ve Bize Öğrettikleri</p><p>14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri ile 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı 2. tur seçiminin galibi “böl, parçala, yönet” politikası olmuştur. Bizim de bunu bertaraf edecek politikalar geliştirmememizdir.</p><p>Rakibin tüm kural ihlallerine, nakavt olana kadar karşılık vermememizdir. AKP ve MHP’nin tüm ilkesizliğine, yalanına, sahtekarlığa, riyakarlığına ve ahlaksızlığına karşılık sessiz kalmamızdır.</p><p>Sürekli savunmada olmamız; zaman zaman da başımızı kuma gömmemizdir.</p><p>Oy istediğimiz ve oy aldığımız Kürt halkını yok saymamızdır. AKP ve MHP’nin “terörist” yaftasını “onlarla birlikte değiliz” savunmalarıyla onaylamamızdır.</p><p>Diğer bir faktör de yüzde 70-80 oy aldığımız Kürt halkının sorunlarını anlamamak ve çözüm üretmekte yeterli inisiyatif alamamaktır.</p><p>Diğer bir neden sandıklara sahip çıkamamış olmamızdır.</p><p>Bir de hep kendimizden vererek seçimi kazanacağımız yanılgısına düşmemizdir.</p><p>Avrupa’da Milliyetçilik Yükseliyor</p><p>Dünyada, özellikle de Avrupa’da milliyetçilik yükselişe geçti. Avrupa’da ırkçı partilerin oy oranlarında büyük yükselişler oldu.</p><p>İtalya'da aşırı sağcı Kardeşleri Partisi (FdI) yüzde 26,2'ik oyla seçimi kazandı, Giorgia Meloni Başbakan oldu. İsveç'te, Neo-Nazi hareketinden gelen İsveç Demokratları Partisi (SD) yüzde 20,5 oranında oy alarak ikinci parti oldu. Almanya'da, Almanya İçin Alternatif Partisi AFD, Fransa'da Le Pen'in Ulusal Cephesi, İspanya'da Vox Partisi oylarını yükseltti.</p><p>Bu partiler milliyetçilikten öte, yabancı düşmanlığı ve ırkçı söylemleriyle de ön plana çıkmaktadır.</p><p>Türkiye’de Milliyetçilik!</p><p>Dünyada milliyetçiliğin yükselişi bizi de etkiledi. Ancak Türkiye’de “milliyetçilik” dediğimizde “Neye göre, kime göre” diye de sormak gerek. Çünkü Türkiye’de herkesin “milliyetçiliği” kendine!</p><p>Atatürk milliyetçiliği din, ırk ayrımı gözetmeyen vatanını seven, halkını seven; ülkesinin ve vatandaşlarının çıkarlarını koruyan bir milliyetçilik olarak kabul ediliyor.</p><p>AKP&amp;MHP koalisyonunun uyguladığı faşist ve ırkçı politikalar da milliyetçilik olarak gösteriliyor.</p><p>Bu siyasi partilerin kendi vatandaşını ötekileştiren, özellikle de Kürt halkına kin kusan, terörist ilan eden politikaları da halkın geniş bir kesimince “milliyetçilik” olarak görülüyor.</p><p>Türkiye’de kavramlar AKP&amp;MHP iktidarlarının çıkarlarına göre eğilip bükülebiliyor. “Milliyetçilik” kavramına da siyasi partilerin politikalarına ve ideolojilerine göre yeni anlamlar yükleniyor.</p><p>Örneğin, Türkiye “göçmenistan” olurken sağlıklı politikalar üretip, zamanında halka ulaştıramadığımız için bugün söylediklerimiz doğru olsa bile yeterince etkili olamıyoruz.</p><p>Taa en başından “sığınmacı” sorununa karşı etkili politikalar geliştirip halka ulaşmadığımız için bugün yeterli desteği göremiyoruz. “ırkçı” ve “faşist”lerden, ırkçı ve faşist damgası yiyoruz.</p><p>Kürt Sorunu</p><p>Türkiye’nin büyük bir demokrasi sorunu var! Halkın huzur içinde, can ve mal güvenliğinin sağlandığı bir ülkede yaşama hakkı var. Bu hakkı herkes için sağlayacak olan da Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve siyasi iradedir. Herkes için hak, hukuk ve adalet sağlanmalıdır.</p><p>Türkiye’nin en can yakıcı sorunlarından biri de toplumsal barıştır. Toplumsal barışımızı yanlış politikalarla yıllardır dinamitleyenler var. İnsanları etnik kökenine göre ayırıp siyaset yapanlar, bu ülkeye en büyük kötülüğü yapanlardır. </p><p>“Barış getireceğiz” diyenler, “Kürt sorununu biz çözeriz” diyenler, “akil” insanlardan heyetler kuranlar, iktidar ömürlerini uzatmak için Kürt sorununu kendi siyasi gelecekleri için kullandılar.</p><p>Halkın iradesiyle seçilmiş milletvekillerini hapse attılar; belediye başkanlarını görevden alıp, hapse atarak yerine kayyum atadılar.</p><p><br /></p><p>“Demokrasi bir amaç değildir, demokrasi bir araçtır” diyenlerin Kürt sorununu çözmesi mümkün değildir. Barışı hedeflemeyen, düşünce özgürlüğüne inanmayan, eşit vatandaşlığı benimsemeyen, eşit koşullarda bir arada yaşamı hayata geçirmeyen hiç kimse Kürt sorununu çözemez.</p><p>Kürt sorununun, askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini yaşadığımız acılardan öğrendik. Kürt sorununu savaş politikalarıyla, silahla çözmeye çalışmak, yaralarımızı derinleştirmekten öteye gitmeyecektir. Birbirimizi öldürmekle, tehditle, sivilleri, askeri, polisi öldürmekle Kürt sorunu çözülemez.</p><p>Kürt sorununun ilacı; demokrasidir, insan haklarıdır, evrensel hukuktur, bağımsız yargıdır, adalettir! Adaletin Diyarbakır’da ayrı, Ankara’da ayrı tecelli ettiği bir ülkede barış olmaz!</p><p>Evlatları ölmesin, öldürmesin diye gözyaşı döken analar arasında ayrım yapmak; acıları yarıştırmak, bir anayı kucaklarken, diğerini tekmelemek bize barışın kapısı açar mı?</p><p>Bizim tek hedefimiz ölmeden, öldürmeden barışa giden yolu açmak olmalıdır. </p><p>Kürt sorununu tüm siyasi partilerin ortak mutabakatı sağlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözmeliyiz. Halktan gizlemeden, kapalı kapılar arkasına saklanmadan çözmeliyiz. Çünkü halkın benimsemediği hiçbir çözüm kalıcı barışı getiremez.</p><p>Çare Halk Sarmaşığı Örgütlenmesi </p><p>CHP’nin iktidar olması için yeni bir çalışma tarzını, örgütlenme modelini, mücadele anlayışını ve bu anlayışı hayata geçirecek liyakatli siyasal kadroları oluşturması gerekmektedir.</p><p>Artık klasik dikey ve hiyerarşik örgütlenmeler bugünün ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bugün ihtiyacımız olan, yatay örgütlenmeyle bir araya gelen, sarmaşık gibi birbirini saran halk sarmaşığı örgütlenme modelidir. Sosyal demokrat partilerin kılcal damarları olması gereken; sendikaların, odaların, derneklerin, kooperatiflerin, meslek kuruluşlarının… vd. sivil inisiyatiflerin partimizle kuracağı ilişkilerle herkesi kucaklayacak, “Halk Sarmaşığı” örgütlenme modelini hayata geçirmeliyiz.</p><p>CHP’nin bugünkü örgütlenme modeliyle iktidar olması ve hedeflerini gerçekleştirmesinin ne kadar zor olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.</p><p>Çünkü mevcut örgütlenme yukardan aşağıya dikey bir yapıyla şekillendirilmiştir. Mahalleden köye, köyden sokağa, sokaktan apartmana dönük bir örgütlenmeyi hayata geçirememiştir.</p><p>Şimdi yapılması gereken il örgütlerinin hızla kendisini yenilemesi, yönetim kurulu üyelerinin sadece bir yönetici pozisyonundan çıkıp; bulunduğu yaşam alanlarında ve çalışma alanlarında örgütlenmesini hayata geçirmelidir. Yaşama ve çalışma alanını birlikte örgütleyemediğimiz sürece dikey örgütlenmeden yatay örgütlenmeye geçmemiz mümkün değil.</p><p>Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Karadeniz Örgütlenmesi</p><p>Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinde örgütümüzün zayıf olduğu illerimizde yeniden yönetici eğitimi verip, örgütlü olmadığımız ilçeleri, beldeleri, köyleri ve sokakları örgütlemek bizim önümüzdeki en temel görev olmalıdır. </p><p>Çünkü bu bölgelerden yeterli sayıda milletvekili çıkartamayan, TBMM’ye halkın iradesini gönderemeyen bir siyasi parti iktidar olmaz.</p><p>Çalışma tarzımız, sadece yönetim kurulu toplantılarına katılarak, raporlar hazırlamak olmamalıdır. Örgütümüz her il, her ilçe ve her beldede her ay en az bir defa, Türkiye’nin temel sorunuyla ilgili konferans ve seminerler düzenleyerek parti politikalarını bilince çıkarmalıdır.</p><p>Kadın Kollarımız ev ev, mahalle mahalle, sokak sokak örgütlenmeyi önüne koymalıdır. Gençlik Kollarımız hayatın her alanında olmalıdır. Üniversitelerde, liselerde, işyerlerinde örgütlenmelidir. Her alanda örgütlenerek propaganda yapabilmeliyiz. Giremediğimiz hiçbir yer, örgütlenmediğimiz hiçbir alan kalmamalıdır.</p><p>Bu çalışmayı önümüze koymadığımız müddetçe, yönetim kurulu toplantılarından ibaret bir çalışma düzeni bizi iktidara taşımaz.</p><p>Mücadelemizi fiili ve meşru zeminde yürümek zorundayız. Bulunduğumuz her bölgedeki sendikalarla, demokratik kitle örgütleriyle ve toplumun farklı kesimleriyle iç içe olmalıyız. Her alanda örgütlenmeli, halkın sorunlarıyla yakından ilgilenmeliyiz.</p><p>Mücadelemizi hukuk ve demokrasi zemininde yürütmeliyiz. Fiili müdahalelerin olduğu yerlerde ise fiili ve meşru mücadele hattını da mutlaka önümüze koymalıyız.</p><p>2024 Yerel Seçimlerine bu örgütlenme anlayışıyla hazırlanmalıyız.</p><p>Parti Okulu Ne Yapmalı?</p><p>2018, 2019 seçimlerinde olduğu gibi, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde de sandıklardan sağlıklı veri alamadık. Unumuz, şekerimiz, yağımız var, ama helva yapamıyoruz. Yapsak da bir türlü kıvamını, tadını tutturamıyoruz. Yanlış yaptığımız bir şeyler var… Birileri görevini tam anlamıyla yapmıyor!</p><p>Acaba, Parti Okulu eğitim programları yoldaşlık bilinciyle harekete geçen, militan kadrolar yetiştirmekte yetersiz mi kalıyor?</p><p>Parti Okulunda yıllardır siyasi eğitim almış kadroların, bu kadar disiplinsiz davranması başka türlü nasıl açıklanabilir?</p><p>Yeterli sandık görevlisi ve müşahit bulamamamızın nedeni siyasi bilinçsizlik ve inanmamışlık olabilir mi?</p><p>Görevi yapabilene vermek ayrı bir irade gerektirir. Bu iradeyi gösterecek inisiyatif kullanacak, liyakatlı kadroların hazırlanmasına acil ihtiyaç var.</p><p>Parti okulunun “Öbek Örgütlenmesi Modeli” sözde mi kaldı?</p><p>Bu örgütlenmeyi hayata geçirecek parti militanları yetiştirildi mi?</p><p>İl ve ilçelerde parti ajitatörleri yetiştirildi mi?</p><p>Yoksa Parti Okulu sadece sandık kurulu üyesi eğitimiyle mi yetinildi?</p><p>Tüm bunların değerlendirip, parti okulunun eksik yönlerin ivedilikle tamamlanması gerek.</p><p>Türkiye’de Sığınmacı Sorunu</p><p>AKP iktidarı döneminde mülteci, sığınmacı, göçmen ve kaçak göçmem sayısı demografik yapıyı değiştirecek boyutlara ulaşmıştır. Bu sorun artık bir güvenlik sorununa dönüşmüştür. </p><p>Sığınma gerekçeleri ortadan kalkmasına rağmen, Türkiye’deki sığınmacılar ülkelerine dönmek istemiyor. AKP ise “oy deposu” olarak gördüğü sığınmacıları göndermek yerine, vatandaşlığa almayı tercih ediyor.</p><p>“Sığınmacıları gönderelim” diyenler ırkçılıkla, faşistlikle yaftalanıyor. AKP ve MHP; yurtseverleri, devrimcileri ve sosyal demokratları bu sinsi söylemlerle etkisizleştirmeye çalışıyor. Bunda da başarılı olduklarını söyleyebiliriz.</p><p>Savaşın devam ettiği bir ülkeye sığınmacıları geri göndermeyi hiçbir vicdan kabul edemez. </p><p>Ancak şunu bilince çıkarmamız gerek… Sığınmacıları savaşın bittiği, artık güvenlik sorunu yaşamayacakları vatanlarına göndermek ırkçılık değildir, faşistlik değildir. Türkiye’nin geleceğini, refahını, huzurunu sağlamak için bir sorumluluktur.</p><p>Her türlü savaş suçlusu, terör örgütü mensubu kişiler de sığınmacı adı altında Türkiye’de yaşıyor. Mülteci adı altında korunuyor ve vatandaşlık veriliyor.</p><p>Sadece sığınmacı sorunu bile iktidarları düşürecekken, sorunu anlaşılır ve etkili bir dille yurttaşlarımıza anlatamadık. Anlatmakta çok geç kaldık, çok çekingen davrandık.</p><p>AKP’nın ucuz işgücü olarak görüp, sınırlarımızı sonuna kadar açtığı göçmen ve kaçak göçmenler işverenler için bulunmaz nimet olarak görülüyor. İnsan sömürüsüne dayanan, güvencesiz ve insanlık dışı çalışma koşulları görmezden geliniyor.</p><p>Gelecekte sosyal güvenliği olmayan bu insanların ne olacağı da çok derin bir sorun olarak önümüzde duruyor.</p><p>Kendi halkını açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe sürükleyenler iktidarlar ayakta kalamaz. Ancak bizde kalıyor ve yine kaldı. Neden?</p><p>Çünkü biz her gün sınırlarımızdan akın akın gelen kaçak göçmen sorununu yurttaşlarımıza anlatamadık. Göçmen ve kaçak göçmen sorunu halkın gündemine getirecek politikalar geliştiremedik. Sosyal medyadan göçmenlerin girişini izleyip, eleştirmekten öteye geçemedik.</p><p>Sadece göçmen ve kaçak göçmen sorunu bile iktidarı düşürecek boyutlara ulaşmışken, AKP 21 yıllık iktidarını sürdürebildi.</p><p>Bu nedenle, bizim de iktidar olacak gerçekçi politikaları hayata geçirmemiz elzemdir.</p><p>Politik olarak en güçlü olduğumuz dönemde zafere bu kadar yaklaşmışken kazanamadık.</p><p>Değişim şimdi değilse ne zaman.</p><p><br /></p><p><b>DEĞİŞİM İÇİN KURULLAR KURALLAR</b></p><p><b>POLİTİKALAR DEĞİŞMELİ</b></p><p><b>9 Haziran 2023 ¬| Yıldırım Kaya, </b></p><p><b>27. Dönem CHP Ankara Milletvekili</b></p><p>Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 14-28 Mayıs seçim sonuçlarını kendi yetkili kurulları ve örgütüyle değerlendirmeden, basının önünde kısır bir tartışmanın içine girdi. Oysaki Patimiz, öncelikli olarak kendi içinde yaşanan süreci, uygulanan stratejileri ve elde edilen sonuçları derinlikli bir şekilde değerlendirmeliydi. Zaman kaybedilmeden de kamuoyuna bir açıklama yapılmalıydı. Ancak bütün bunlar yapılmadan, tüm sorunlar halının altına süpürülerek gündem “Genel Başkanlık” tartışmasına kilitlendi.</p><p>Medya üzerinden devam eden yüzeysel tartışmalar, ne CHP’nin vizyonuna uygun düştü, ne de Türkiye’nin birikmiş sorunlarını çözmeye yönelik umudu, iklimi ve politikaları üretebildi.</p><p>Gün, basının önünde yönetici değişimini tartışmak günü değildir. Gün paradigma, strateji ve politik dönüşümü konuşma ve tartışma günüdür. Bu bağlamda, parti örgütlerinin çalışma şeklinin, örgütlenme modelinin, parti programının ve tüzüğünün masaya yatırılma günüdür. Ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitsel politikaları konuşma günüdür. Gün, önerileri çoğulcu ve katılımcı bir anlayışla yeniden ele alma günüdür. </p><p>CHP sadece kendi seçmenlerinin değil; toplumsal muhalefetin ve Türkiye’nin aydınlık geleceğine inanan tüm vatandaşların politik sorumluluğunun farkında olmalıdır. Gelecek perspektifini bu anlayışla inşa etmelidir. Kuruluşun ve kurtuluşun partisi CHP için bu bir tercih değil, zorunluluktur.</p><p>Dolayısıyla, seçim sonuçlarının analitik biçimde değerlendirilmesi doğrultusunda örgütlenme modeli, karar mekanizmalarının oluşumu, çalışma tarzı ve mücadele anlayışı çoğulcu ve kapsayıcı anlayıştan taviz vermeksizin mutlaka yeniden yapılandırılmalıdır. Bu yeniden yapılanma iktidar inancını yeniden oluşturacak bir derinlikte, parti tüzüğünün, yönetsel organlarının teşekkül ve görev alanlarının yeniden tartışılması ile mümkündür. Bu noktada, öncelikle sorulması gereken sorular şunlardır:</p><p>1) Parti organlarının doğrudan demokrasiyi güçlendirecek bir modelle belirlenmesi için ne yapmalıyız?</p><p>2) Politik olarak karşı çıktığımız 'mülakat sistemiyle'; milletvekili adaylarını, belediye başkan adaylarını, il ve belediye meclis üyeleri adaylarını belirlemeye devam edecek miyiz?</p><p>3) Siyasi partilerde katılımın asli unsuru olan parti meclisi içerisinden “seçimle” MYK üyesi belirlenmesine izin vermeyen bir yapıyı onaylayacak mıyız?</p><p>4) Belediye başkanlarının ve delege ağlarının, kurultay süreçlerindeki üsttenci yaklaşımları, dayatmacı belirleyiciliği devam edecek mi?</p><p>Değişim, kurulların ve kişilerin yer değiştirmesiyle olmaz! Değişim, sosyal demokrasiyi hedefine koyan bir ideolojiyi benimsemiyorsa; çağın ihtiyaçlarına göre, bilimin ışığında politik ve örgütsel yenilenme oluşturmuyorsa, değişim olmayacak demektir.</p><p>Değişimin temelleri kongreler sürecinde, politik tartışmalarla mahallelerden başlatılmalıdır. Parti dışındaki muhalefetin nabzını da yansıtacak, önyargısız ve ayrımsız bir toplumsal muhalefet aklı oluşturulmalıdır. Değişim talep edenler ve değişimde aktif görev almak isteyenler bu sorulara yanıt vermelidir. Değişim kurullar, kurallar ve politikalarla bir bütündür. Ve yüksek adanmışlıkla mümkündür.</p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p>KAYBEDEN SADECE CHP Mİ?</p><p>20 Haziran 2023 | Yıldırım Kaya, </p><p>27. Dönem CHP Ankara Milletvekili</p><p>Kazanmaya kilitlenmiştik. Kaybetme ihtimalini aklımızın ucundan bile geçirmemiştik. Bu yüzdendir ki üzüntümüz ve hayal kırıklığımız derin oldu. Boğazımız düğümlendi, isyan ettik, hıçkırarak ağladık… Ancak umudumuzu hiç kaybetmedik, mücadele inancımızdan asla vazgeçmedik. Çünkü biliyoruz, sonunda biz kazanacağız; kazanan demokrasi olacak. Ajitasyon yapmıyorum, ortak duyguların tezahürünü söylüyorum.</p><p>Ancak 21 yıllık yıpranmış AKP iktidarını ve Recep Tayyip Erdoğan’ı bu konjonktürde yenememenin ciddi hatalardan kaynaklandığını kabul etmememiz gerek. Örgütlenme modelimizi, çalışma tarzımızı ve mücadele anlayışımızı değiştirmemiz gerek.</p><p>Seçim kazanılsaydı şüphesiz ki en büyük pay Kemal Kılıçdaroğlu’nun olacaktı. Uyguladığı politikalar yere göğe sığdırılamayacak, belki de üniversitelerde demokrasi dersi olarak okutulacaktı. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş süper üçlü olarak tarihteki yerini alacaktı. Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in kurduğu ittifakın ne kadar doğru bir hamle olduğu, ittifakın genişletilmesinin siyasi dahilikle eşdeğer olduğu anlatılacaktı. Herkes kendine bir pay çıkaracak, başarı paylaşılamayacaktı.</p><p>Ancak hem Cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimlerini kaybettik. Hemen ardından bir suçlu aranmaya başlandı. Vurun abalıya misali, Cumhurbaşkanı Adayımız, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kaybeden tek sorumlu olarak ilan edildi. Oysaki ilk taşı günahsız olanımız atsaydı, seçimin kaybedilmesinde hepimizin az ya da çok payı olduğu görülürdü.</p><p>Kimse eleştirilemez değildir, Kıliçdaroğlu da değildir. Ancak bir hakkı teslim etmek, eleştiri hakkımıza helal getirmez. Başarıyı hanemize yazarken, başarısızlığı tek kişinin hanesine yazmaktaki mahirlik kabul edilemez.</p><p>Seçimin kaybedilmesinde tek bir neden aramak doğru değildir. Sonuçlara az ya da çok etki eden nedenler vardır.</p><p><br /></p><p>Bu seçim sürecini dört aşamada ele alabiliriz.</p><p>1- İttifakların kurulması, politika ve aday belirleme süreci</p><p>2- Seçim çalışmaları sürecinde partilerin ve adayların propaganda, vaat ve mitingleri</p><p>3- Seçim günü sandık güvenliğinin sağlanması, oyların doğru sayımı ve ilan süreci</p><p>4- Sonuçlar ilan edildikten sonra yapılması gerekenler</p><p>Aday belirleme sürecinde Millet İttifakı içinde yer alan siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve demokrasi güçleri Millet İttifakı’nın tek adayla çıkması gerektiğini savunmuştur. Kararlar da o doğrultuda alınmıştır.</p><p>Cumhur İttifakı Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen, Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığını ilan etmiştir. Millet İttifakı tarafından cılız itirazları saymazsak, tam bir kabullenme ile karşılanmıştır.</p><p>Millet İttifakı ve demokrasi güçlerinin desteklediği Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ise tartışmalar nedeniyle çok geç ilan edilmiştir.</p><p>Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarımızın aday yapılması tartışmalarının uzaması; Kemal Kılıçdaroğlu ile adeta yarıştırılmaları seçmeni bölmüş sandıktan uzaklaştırmıştır.</p><p>“Kazanacak aday” tartışmalarının uzun bir süre devam ettirilmesi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmeden yıpratılmasına neden olmuştur.</p><p>Son virajda Meral Akşener’in masadan kalkma hamlesi, seçimden sonra pek konuşulmasa da hem partisine, hem de ittifaka kaybettirmiştir. Bu hamle Millet İttifakı’na yönelen seçmende büyük bir kırılma yaratmıştır. Bundan dolayıdır ki Meral Akşener mitinglerde CHP seçmeninden partisine oy istemiştir.</p><p>Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin Millet İttifakı’nı terörle ilişkilendirmesine sessiz kalınmıştır. Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nu terörle ilişkilendiren montaj videolarına zamanında hak ettiği tonda tepki verilmemiştir. Benzer videolarla propaganda yapılmasına adeta göz yumulmuştur. Cumhur İttifakı’nın IŞİD ve Hizbullah’la kurduğu seçim ittifakı adeta yok sayılmıştır.</p><p>Camdan evi olan Cumhur İttifakı “terör” konusunda bize taş atarken, ciddi bir hamlemiz olmamıştır. Vurdumduymazlık kaybetmemizde etkili olmuştur.</p><p>Seçimleri kaybetmemizde kırsaldan gelen oyların etkili olduğunu sağır sultan bile biliyor. Kırsal kesimdeki örgütsüzlüğümüze rağmen, gerekli çalışmalar zamanında yapılmamıştır. Üstelik kırsalda sandıklara da yeterli düzeyde sahip çıkılamamıştır.</p><p>AKP ve MHP’nin, HDP’yi (Yeşil Sol Parti) hedefine koyan ötekileştirici politikalarına İYİ Partinin de ortak olması, Cumhur İttifakı’ndan Millet İttifakı’na oy geçişinin önüne set vurmuştur. Millet İttifakı’nın diğer partileri de bu algıyı yıkacak politikalar geliştirememiştir. CHP bu konuda yalnız kalmış, söylemleri de yeterli etkiyi yaratamamıştır.</p><p>Millet İttifakı’nı oluşturan partiler Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için kendi seçmen kitlelerini yeterince harekete geçirememiştir. Oy oranlarına baktığımız zaman milletvekili seçimlerinde de beklenen destek alınamamıştır.</p><p><br /></p><p>Örgütlenme hayatın her alanındadır. Sokakta başlar mahallelerde, kahvelerde, evlerde, tarlalarda, fabrikalarda, sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde ilmek ilmek örülür… Örgütlenmeyi masa başından talimatlarla, toplantılarla yürütme anlayışı bize kaybettirmiştir.</p><p>Milletvekili adaylarının belirlenmesinde uygulanan mülakat sistemi de kaybettirmiştir. Milletvekili adaylarının 8 kişilik komisyonca belirlenmesi örgütlerimizin devre dışı bırakılmasına ve örgütlerin istediği adayların listelerde yer bulamamasına sebep olmuştur.</p><p>Aday olmak için istifa eden il başkanlarının çok büyük bölümü seçilecek yerden aday gösterilmemiş, bu da örgütlerde huzursuzluğa neden olmuştur.</p><p>Üç dönemden fazla milletvekili adayı olanların, tekrar aday yapılması da örgütte ciddi tepkilere neden olmuştur.</p><p><br /></p><p><br /></p><p>CHP listelerinden aday gösterilen Saadet, Gelecek ve DEVA adaylarının yüksek oy getirecekleri bölgeler doğru tespit edilememiştir. Bazı adayların ise CHP tabanının tepki gösterdiği yerlerden gösterilerek seçmenin hassasiyeti göz ardı edilmiştir.</p><p>CHP Meclis Grubunda milletvekilleri bazı mesleklerde yoğunlaşırken, bazı mesleklerde ya da uzmanlık alanlarında hiç milletvekili olmaması kamuoyunda şaşkınlıkla karşılanmıştır.</p><p>Örneğin emek cephesinin temsilcileri Meclis’te temsil edilmemiştir. Bu dönem CHP Meclis Grubunda sendikacı bir tek milletvekili yok. Kulağa inanılmaz geliyor ancak bu doğru! Sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin sözcüleri Meclis’te yoksa bir yanımız hep eksik kalacak.</p><p>Milli Eğitim Komisyonunda görev alacak öğretmenin, tek bir eğitim uzmanının bulunmaması da tepki yaratmıştır.</p><p><br /></p><p><br /></p><p>Parti Okulu yine beklenen performansı gösterememiştir. Yoldaşlık bilinciyle harekete geçen, militan kadroları yetiştirmekte yetersiz kalmıştır. “Öbek Örgütlenmesi Modeli”nın de sözde kaldığı görülmüştür. Yeterli sandık görevlisi ve müşahit bulamamamızın nedenini nasıl açıklayacağız?</p><p>İletişim teknolojilerimizin de sandık sonuçlarını almamız için yeterli altyapıya sahip olmadığı ortaya çıkmıştır.</p><p>Sonuç olarak; bu seçimde de Parti Okulu, Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkan Yardımcılığının beklediğimiz düzeyde koordineli çalışamadıkları görülmüştür.</p><p>Bizim çuvaldızı iktidara batırırken, kendimize de en azından bir iğne batırmamız gerekmez mi? </p><p>Şimdi herkes değişim istiyor. Bir kesim değişimden sadece Genel Başkan değişimini kastediyor. Sadece Genel başkanın değişmesi sorunları çözecek mi? Değişim isteyen herkesin, değişimin altını doldurması gerek. “değişim” derken altını boş bırakmak değişim istememektir.</p><p>Aynı örgütlenme modelleriyle, aynı sonuçları alacağımız ortada. Toplumsal muhalefeti örgütleyemeyen bir CHP iktidar olamaz! Sokağa çıkmayan, mahallelere girmeyen, vatandaşın evine gitmeyen, duygusal bağ kuramayan bir parti nasıl iktidar olacak?</p><p>Madem kırsal kesim oyları metropol oylarının çok gerisinde, madem bu sonuçlar seçim sonuçlarını etkiliyor, madem yıllardır bu biliniyor, neden örgütlenme modelimizi değiştirmiyoruz.</p><p>Bu seçim sonuçları gösteriyor ki ikna edemediğimiz çok kesim var.</p><p>Cumhuriyet Halk Partisinin şu aşamadan sonra, bir değişim ve dönüşümü önüne koyarak ilerlemesi gerek. Değişim çağırısı yapanların da somut önerilerini sunmaları en doğru yöntem olacaktır. Değişim isteyen herkesin şu sorulara yanıt vermesi gerek:</p><p>1- Parti programı değişecek mi?</p><p>2- Tüzük değişikliği yapılacak mı? Yapılacaksa ne öneriyorsunuz?</p><p>3- Örgütlenme modeli öneriniz var mı? Varsa nelerdir?</p><p>4- Çalışma tarzı ve mücadele anlayışınız nedir?</p><p>5- İl, ilçe, mahalle seçimlerinde üyelerin söz ve karar sahibi olması için önerileriniz nelerdir?</p><p>6- Milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri ve belediye meclis üyelerinin belirlenmesinde kararı kim verecek? Üyeler mi? Parti Meclisi mi? Merkez Yönetim Kurulu mu?</p><p>Tüm bu sorulara açık ve net yanıtlar verilmeden, dönüşüm ve değişim olmaz.</p><p>Cumhuriyet Halk Partisi dönüşüm ve değişimi sağlayacak iradeye ve kadrolara sahiptir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokrasiyle taçlandıracağız. Yolumuz açık olsun… </p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-82190279900261478132023-06-21T16:43:00.001+03:002023-06-21T16:44:53.441+03:00 Kaybeden Sadece CHP mi?<p><b> Kaybeden Sadece CHP mi?</b></p><p>Kazanmaya kilitlenmiştik. Kaybetme ihtimalini aklımızın ucundan bile geçirmemiştik. Bu yüzdendir ki üzüntümüz ve hayal kırıklığımız derin oldu. Boğazımız düğümlendi, isyan ettik, hıçkırarak ağladık… Ancak umudumuzu hiç kaybetmedik, mücadele inancımızdan asla vazgeçmedik. Çünkü biliyoruz, sonunda biz kazanacağız; kazanan demokrasi olacak. Ajitasyon yapmıyorum, ortak duyguların tezahürünü söylüyorum.</p><p>Ancak 21 yıllık yıpranmış AKP iktidarını ve Recep Tayyip Erdoğan’ı bu konjonktürde yenememenin ciddi hatalardan kaynaklandığını kabul etmemiz gerek. Örgütlenme modelimizi, çalışma tarzımızı ve mücadele anlayışımızı değiştirmemiz gerek.</p><p>Seçim kazanılsaydı şüphesiz ki en büyük pay Kemal Kılıçdaroğlu’nun olacaktı. Uyguladığı politikalar yere göğe sığdırılamayacak, belki de üniversitelerde demokrasi dersi olarak okutulacaktı. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş süper üçlü olarak tarihteki yerini alacaktı. Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in kurduğu ittifakın ne kadar doğru bir hamle olduğu, ittifakın genişletilmesinin siyasi dahilikle eşdeğer olduğu anlatılacaktı. Herkes kendine bir pay çıkaracak, başarı paylaşılamayacaktı.</p><p>Ancak hem Cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimlerini kaybettik. Hemen ardından bir suçlu aranmaya başlandı. Vurun abalıya misali, Cumhurbaşkanı Adayımız, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kaybeden tek sorumlu olarak ilan edildi. Oysaki ilk taşı günahsız olanımız atsaydı, seçimin kaybedilmesinde hepimizin az ya da çok payı olduğu görülürdü.</p><p>Kimse eleştirilemez değildir, Kıliçdaroğlu da değildir. Ancak bir hakkı teslim etmek, eleştiri hakkımıza helal getirmez. Başarıyı hanemize yazarken, başarısızlığı tek kişinin hanesine yazmaktaki mahirlik kabul edilemez.</p><p>Seçimin kaybedilmesinde tek bir neden aramak doğru değildir. Sonuçlara az ya da çok etki eden nedenler vardır.</p><p>Bu seçim sürecini dört aşamada ele alabiliriz.</p><p>1- İttifakların kurulması, politika ve aday belirleme süreci</p><p>2- Seçim çalışmaları sürecinde partilerin ve adayların propaganda, vaat ve mitingleri</p><p>3- Seçim günü sandık güvenliğinin sağlanması, oyların doğru sayımı ve ilan süreci</p><p>4- Sonuçlar ilan edildikten sonra yapılması gerekenler</p><p>Aday belirleme sürecinde Millet İttifakı içinde yer alan siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve demokrasi güçleri Millet İttifakı’nın tek adayla çıkması gerektiğini savunmuştur. Kararlar da o doğrultuda alınmıştır.</p><p>Cumhur İttifakı Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen, Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığını ilan etmiştir. Millet İttifakı tarafından cılız itirazları saymazsak, tam bir kabullenme ile karşılanmıştır.</p><p>Millet İttifakı ve demokrasi güçlerinin desteklediği Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ise tartışmalar nedeniyle çok geç ilan edilmiştir.</p><p>Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarımızın aday yapılması tartışmalarının uzaması; Kemal Kılıçdaroğlu ile adeta yarıştırılmaları seçmeni bölmüş sandıktan uzaklaştırmıştır.</p><p>“Kazanacak aday” tartışmalarının uzun bir süre devam ettirilmesi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmeden yıpratılmasına neden olmuştur.</p><p>Son virajda Meral Akşener’in masadan kalkma hamlesi, seçimden sonra pek konuşulmasa da hem partisine, hem de ittifaka kaybettirmiştir. Bu hamle Millet İttifakı’na yönelen seçmende büyük bir kırılma yaratmıştır. Bundan dolayıdır ki Meral Akşener mitinglerde CHP seçmeninden partisine oy istemiştir.</p><p>Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin Millet İttifakı’nı terörle ilişkilendirmesine sessiz kalınmıştır. Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nu terörle ilişkilendiren montaj videolarına zamanında hak ettiği tonda tepki verilmemiştir. Benzer videolarla propaganda yapılmasına adeta göz yumulmuştur. Cumhur İttifakı’nın IŞİD ve Hizbullah’la kurduğu seçim ittifakı adeta yok sayılmıştır. Camdan evi olan Cumhur İttifakı “terör” konusunda bize taş atarken, ciddi bir hamlemiz olmamıştır. Vurdumduymazlık kaybetmemizde etkili olmuştur.</p><p>Seçimleri kaybetmemizde kırsaldan gelen oyların etkili olduğunu sağır sultan bile biliyor. Kırsal kesimdeki örgütsüzlüğümüze rağmen, gerekli çalışmalar zamanında yapılmamıştır. Üstelik kırsalda sandıklara da yeterli düzeyde sahip çıkılamamıştır.</p><p>AKP ve MHP’nin, HDP’yi (Yeşil Sol Parti) hedefine koyan ötekileştirici politikalarına İYİ Partinin de ortak olması, Cumhur İttifakı’ndan Millet İttifakı’na oy geçişinin önüne set vurmuştur. Millet İttifakı’nın diğer partileri de bu algıyı yıkacak politikalar geliştirememiştir. CHP bu konuda yalnız kalmış, söylemleri de yeterli etkiyi yaratamamıştır.</p><p>Millet İttifakı’nı oluşturan partiler Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için kendi seçmen kitlelerini yeterince harekete geçirememiştir. Oy oranlarına baktığımız zaman milletvekili seçimlerinde de beklenen destek alınamamıştır.</p><p>Örgütlenme hayatın her alanındadır. Sokakta başlar mahallelerde, kahvelerde, evlerde, tarlalarda, fabrikalarda, sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde ilmek ilmek örülür… Örgütlenmeyi masa başından talimatlarla, toplantılarla yürütme anlayışı bize kaybettirmiştir.</p><p>Milletvekili adaylarının belirlenmesinde uygulanan mülakat sistemi de kaybettirmiştir. Milletvekili adaylarının 8 kişilik komisyonca belirlenmesi örgütlerimizin devre dışı bırakılmasına ve örgütlerin istediği adayların listelerde yer bulamamasına sebep olmuştur.</p><p>Aday olmak için istifa eden il başkanlarının çok büyük bölümü seçilecek yerden aday gösterilmemiş, bu da örgütlerde huzursuzluğa neden olmuştur.</p><p>Üç dönemden fazla milletvekili adayı olanların, tekrar aday yapılması da örgütte ciddi tepkilere neden olmuştur.</p><p>CHP listelerinden aday gösterilen Saadet, Gelecek ve DEVA adaylarının yüksek oy getirecekleri bölgeler doğru tespit edilememiştir. Bazı adayların ise CHP tabanının tepki gösterdiği yerlerden gösterilerek seçmenin hassasiyeti göz ardı edilmiştir.</p><p>CHP Meclis Grubunda milletvekilleri bazı mesleklerde yoğunlaşırken, bazı mesleklerde ya da uzmanlık alanlarında hiç milletvekili olmaması kamuoyunda şaşkınlıkla karşılanmıştır.</p><p>Örneğin emek cephesinin temsilcileri Meclis’te temsil edilmemiştir. Bu dönem CHP Meclis Grubunda sendikacı bir tek milletvekili yok. Kulağa inanılmaz geliyor ancak bu doğru! Sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin sözcüleri Meclis’te yoksa bir yanımız hep eksik kalacak.</p><p>Milli Eğitim Komisyonunda görev alacak öğretmenin, tek bir eğitim uzmanının bulunmaması da tepki yaratmıştır.</p><p>Parti Okulu yine beklenen performansı gösterememiştir. Yoldaşlık bilinciyle harekete geçen, militan kadroları yetiştirmekte yetersiz kalmıştır. “Öbek Örgütlenmesi Modeli”nın de sözde kaldığı görülmüştür. Yeterli sandık görevlisi ve müşahit bulamamamızın nedenini nasıl açıklayacağız? İletişim teknolojilerimizin de sandık sonuçlarını almamız için yeterli altyapıya sahip olmadığı ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak; bu seçimde de Parti Okulu, Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkan Yardımcılığının beklediğimiz düzeyde koordineli çalışamadıkları görülmüştür.</p><p>Bizim çuvaldızı iktidara batırırken, kendimize de en azından bir iğne batırmamız gerekmez mi? </p><p>Şimdi herkes değişim istiyor. Bir kesim değişimden sadece Genel Başkan değişimini kastediyor. Sadece Genel başkanın değişmesi sorunları çözecek mi? Değişim isteyen herkesin, değişimin altını doldurması gerek. “değişim” derken altını boş bırakmak değişim istememektir.</p><p>Aynı örgütlenme modelleriyle, aynı sonuçları alacağımız ortada. Toplumsal muhalefeti örgütleyemeyen bir CHP iktidar olamaz! Sokağa çıkmayan, mahallelere girmeyen, vatandaşın evine gitmeyen, duygusal bağ kuramayan bir parti nasıl iktidar olacak?</p><p>Madem kırsal kesim oyları metropol oylarının çok gerisinde, madem bu sonuçlar seçim sonuçlarını etkiliyor, madem yıllardır bu biliniyor, neden örgütlenme modelimizi değiştirmiyoruz.</p><p>Bu seçim sonuçları gösteriyor ki ikna edemediğimiz çok kesim var.</p><p>Cumhuriyet Halk Partisinin şu aşamadan sonra, bir değişim ve dönüşümü önüne koyarak ilerlemesi gerek. Değişim çağırısı yapanların da somut önerilerini sunmaları en doğru yöntem olacaktır. Değişim isteyen herkesin şu sorulara yanıt vermesi gerek:</p><p>1- Parti programı değişecek mi?</p><p>2- Tüzük değişikliği yapılacak mı? Yapılacaksa ne öneriyorsunuz?</p><p>3- Örgütlenme modeli öneriniz var mı? Varsa nelerdir?</p><p>4- Çalışma tarzı ve mücadele anlayışınız nedir?</p><p>5- İl, ilçe, mahalle seçimlerinde üyelerin söz ve karar sahibi olması için önerileriniz nelerdir?</p><p>6- Milletvekilleri, belediye başkanları, il genel meclisi üyeleri ve belediye meclis üyelerinin belirlenmesinde kararı kim verecek? Üyeler mi? Parti Meclisi mi? Merkez Yönetim Kurulu mu?</p><p>Tüm bu sorulara açık ve net yanıtlar verilmeden, dönüşüm ve değişim olmaz.</p><p>Cumhuriyet Halk Partisi dönüşüm ve değişimi sağlayacak iradeye ve kadrolara sahiptir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokrasiyle taçlandıracağız. Yolumuz açık olsun… </p><p>Yıldırım KAYA</p><p>27. Dönem CHP Ankara Milletvekili</p><p>20 Haziran 2023 </p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-75943608313735063992023-06-09T20:00:00.001+03:002023-06-10T14:22:50.968+03:00 Değişim İçin Kurullar Kurallar Politikalar Değişmeli<p> Değişim İçin Kurullar Kurallar Politikalar Değişmeli</p><p>Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 14-28 Mayıs seçim sonuçlarını kendi yetkili kurulları ve örgütüyle değerlendirmeden, basının önünde kısır bir tartışmanın içine girdi. Oysaki Patimiz, öncelikli olarak kendi içinde yaşanan süreci, uygulanan stratejileri ve elde edilen sonuçları derinlikli bir şekilde değerlendirmeliydi. Zaman kaybedilmeden de kamuoyuna bir açıklama yapılmalıydı. Ancak bütün bunlar yapılmadan, tüm sorunlar halının altına süpürülerek gündem “Genel Başkanlık” tartışmasına kilitlendi.</p><p>Medya üzerinden devam eden yüzeysel tartışmalar, ne CHP’nin vizyonuna uygun düştü, ne de Türkiye’nin birikmiş sorunlarını çözmeye yönelik umudu, iklimi ve politikaları üretebildi.</p><p>Gün, basının önünde yönetici değişimini tartışmak günü değildir. Gün paradigma, strateji ve politik dönüşümü konuşma ve tartışma günüdür. Bu bağlamda, parti örgütlerinin çalışma şeklinin, örgütlenme modelinin, parti programının ve tüzüğünün masaya yatırılma günüdür. Ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitsel politikaları konuşma günüdür. Gün, önerileri çoğulcu ve katılımcı bir anlayışla yeniden ele alma günüdür. </p><p>CHP sadece kendi seçmenlerinin değil; toplumsal muhalefetin ve Türkiye’nin aydınlık geleceğine inanan tüm vatandaşların politik sorumluluğunun farkında olmalıdır. Gelecek perspektifini bu anlayışla inşa etmelidir. Kuruluşun ve kurtuluşun partisi CHP için bu bir tercih değil, zorunluluktur.</p><p>Dolayısıyla, seçim sonuçlarının analitik biçimde değerlendirilmesi doğrultusunda örgütlenme modeli, karar mekanizmalarının oluşumu, çalışma tarzı ve mücadele anlayışı çoğulcu ve kapsayıcı anlayıştan taviz vermeksizin mutlaka yeniden yapılandırılmalıdır. Bu yeniden yapılanma iktidar inancını yeniden oluşturacak bir derinlikte, parti tüzüğünün, yönetsel organlarının teşekkül ve görev alanlarının yeniden tartışılması ile mümkündür. Bu noktada, öncelikle sorulması gereken sorular şunlardır:</p><p>1) Parti organlarının doğrudan demokrasiyi güçlendirecek bir modelle belirlenmesi için ne yapmalıyız?</p><p>2) Politik olarak karşı çıktığımız 'mülakat sistemiyle'; milletvekili adaylarını, belediye başkan adaylarını, il ve belediye meclis üyeleri adaylarını belirlemeye devam edecek miyiz?</p><p>3) Siyasi partilerde katılımın asli unsuru olan parti meclisi içerisinden “seçimle” MYK üyesi belirlenmesine izin vermeyen bir yapıyı onaylayacak mıyız?</p><p>4) Belediye başkanlarının ve delege ağlarının, kurultay süreçlerindeki üsttenci yaklaşımları, dayatmacı belirleyiciliği devam edecek mi?</p><p>Değişim, kurulların ve kişilerin yer değiştirmesiyle olmaz! Değişim, sosyal demokrasiyi hedefine koyan bir ideolojiyi benimsemiyorsa; çağın ihtiyaçlarına göre, bilimin ışığında politik ve örgütsel yenilenme oluşturmuyorsa, değişim olmayacak demektir.</p><p>Değişimin temelleri kongreler sürecinde, politik tartışmalarla mahallelerden başlatılmalıdır. Parti dışındaki muhalefetin nabzını da yansıtacak, önyargısız ve ayrımsız bir toplumsal muhalefet aklı oluşturulmalıdır. Değişim talep edenler ve değişimde aktif görev almak isteyenler bu sorulara yanıt vermelidir. Değişim kurullar, kurallar ve politikalarla bir bütündür. Ve yüksek adanmışlıkla mümkündür.</p><p>Yıldırım KAYA</p><p>27. Dönem CHP Ankara Milletvekili</p><p>9 Haziran 2023|Ankara</p><div><br /></div>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-38082779287419503572023-06-04T20:16:00.002+03:002023-06-04T20:18:03.400+03:00MİLLİ EĞİTİM BAKANI YUSUF TEKİN’E AÇIK MEKTUP<p><b style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">MİLLİ EĞİTİM
BAKANI YUSUF TEKİN’E AÇIK MEKTUP</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Milli Eğitim
Bakanı Sayın Yusuf Tekin<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">T.C. Milli Eğitim Bakanlığına, AKP iktidarının
dokuzuncu Milli Eğitim Bakanı olarak atandınız. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Yeni görevinizde başarılar dilerim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Bir eğitimci olarak, Türkiye’nin can yakıcı
eğitim sorunları olduğunu üzülerek söylemek isterim. Büyük bir sorumluluk
aldınız, sizi çok zorlu bir süreç bekliyor. Zorlukları aşmak hem sizin yükünüzü
hafifletecek, hem de Türkiye’nin önünü açacaktır. Bundan emin olun…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında laik,
demokratik, bilimsel, karma ve kamusal eğitimi hayata geçirerek Türkiye’yi
geleceğine hazırlamanız en büyük beklentimizdir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Eğitimin acil çözüm bekleyen sorunlarından
bazılarını aşağıda sizinle de paylaşmak istiyorum. “Sizinle de” diyorum çünkü
sizden önceki Milli Eğitim Bakanlarımızla da paylaşmıştım. Ancak sorunlar
çözülmediği gibi, derinleşerek daha da büyüdü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">1- Milli Eğitim Bakanlığı iktidarın ideolojik
alanı olmaktan çıkartılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">2- Liyakatli ve uzman kadrolarla çalışılmalı,
keyfi atamalar sonlandırılmalıdır. Bakanlığa bağlı genel müdürlüklerden
başlanarak,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tüm il-ilçe müdürlükleri
kadroları işin ehline bırakılmalıdır. Liyakate dayalı kariyerler arası atama
sistemi oluşturulmalıdır. (müdür, müdür yardımcısı, şube müdürü, ilçe milli eğitim
müdürü, müfettiş, daire başkanı)<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">3- Mahkeme kararları uygulanmalıdır. Özellikle
şube müdürlüğü ve bakanlık müfettişliği ile ilgili kararlar yeniden
değerlendirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">3- Öğretmenlerin ekonomik, demokratik, sosyal,
mesleki vd. sorunlarının çözüm için “gerçek” Öğretmenlik Meslek Kanunu,
eğitimin tüm bileşenlerinin de görüşü alınarak çıkartılmalıdır. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">4- Öğretmenleri kademelere ayıran
uygulamalardan vazgeçilmeli, eğitim öğretim tazminatı bir maaş tutarına
çıkartılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">5- Deprem bölgesinde tayin talebi olan
öğretmenlerin talepleri, zaman geçirilmeden yerine getirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">6- Öğretmenlerin eş durum ve mazeret tayinleri
yapılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">7- Cumhuriyetin 100. yılında en az yüz bin
öğretmen ataması yapılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">8- Ücretli ve sözleşmeli öğretmen uygulamalarına
son verilerek, ücretli öğretmenlerin ataması gerçekleştirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">9- Özel okul öğretmenlerinin ekonomik ve
sosyal hakları, kamuda çalışan öğretmenlerin ekonomik ve sosyal haklarından az
olmayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">10- Özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezlerinde çalışan öğretmenlerin ekonomik ve sosyal hakları, kamuda çalışan
öğretmenlerin ekonomik ve sosyal haklarından az olmayacak şekilde yeniden
düzenlenmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">11- Halk Eğitim Merkezlerinde çalışan yaklaşık
90 bin kurs öğretmenleri haklarına kavuşturulmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">12- PİKTES Öğretmenlerinin sorunları zaman
geçirilmeden çözülmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">13- Her okula; güvenlik görevlisi, rehber
öğretmen, hizmetli, teknoloji öğretmeni, sağlık görevlisi ve memur ataması
yapılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">14- Milli Eğitim Şurası, öğretmenlerin,
öğrencilerin, velilerin, sendikaların ve eğitimcilerin katılımı ile
gerçekleştirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">15- Köy okulları derhal açılmalı, taşımalı
eğitime son verilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">16- Tüm eğitim kademelerinde öğrencilere
ücretsiz beslenme hakkı sağlanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">17- Öğretmenlerin toplumdaki saygınlığı
yeniden sağlanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">18- Eğitim fakültelerinden başlamak üzere
öğretmen eğitimi güçlendirilmeli, gerekli koşullar sağlanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">19- Eğitim ve istihdam ilişkisi
güçlendirilmeli; lise veya üniversiteden mezun olan öğrencilere alanlarında
çalışabilecekleri iş imkanları sunulmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">20- Okullar arasındaki nitelik ayrımına bir an
önce son verilmeli, tüm okulların nitelikli hale getirilmesi için çalışmalar
yürütülmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">21- Sınav merkezli eğitim sistemine son
verilmeli, dünya örneklerinde olduğu gibi hayata hazırlayıcı eğitim programları
ve müfredatları geliştirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">22- Eğitim teknolojisi geliştirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">23- Yabancı dil eğitimi yeniden
düzenlenmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">24- Eğitim metod ve stratejisi yeniden
yapılandırılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">25- Pedagojik olarak zihinsel olgunluğunu
tamamlamamış ve eğitim bilimcilerin üzerinde hemfikir olduğu; 5.sınıf
öğrencilerinin ilkokula devam etmelerinin sağlanmasına yönelik 4+4+4 sistemi, 1+5+4+3
şeklinde yeniden düzenlenmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">26- İlkokullarda müzik, görsel sanatlar, beden
eğitimi derslerine branş öğretmenlerinin girmeleri sağlanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">27- Tarikatların denetimindeki vakıf ve derneklerle
yapılan protokoller iptal edilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica; line-height: 107%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Eğitim sorunlarına ivedilikle çözüm üretme
çabası içine girerseniz, sizi yürekten destekleyeceğimi ve çalışmalarınıza her
türlü katkıyı sunacağıma kamuoyu önünde söz veriyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: helvetica; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Yıldırım KAYA</span></b></p><p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><b><span style="font-family: helvetica; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Eğitimci</span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-family: helvetica; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">27. Dönem CHP Ankara Milletvekili<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: helvetica;">4 Haziran 2023</span><o:p style="font-size: 12pt;"></o:p></span></b></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com25tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-26044019799688029012023-06-03T16:32:00.000+03:002023-06-03T16:32:09.368+03:00Şimdi Değilse Ne Zaman<div><b>Şimdi Değilse Ne Zaman</b></div><div>1- Parti programımızı sağlam bir ideolojik temele ve politik bir hatta kavuşturmak.</div><div>2- Kişilerin değişimi yetmez, yeni bir örgütlenme modeline, çalışma tarzına ve mücadele anlayışına geçmeliyiz.</div><div>3- Herkes vagonlarından çıkmalı ve açık olmalı.</div><div>4- Halk sarmaşığının tohumları zaman kaybetmeden ekilmeli.</div><div>5- Kadın ve gençlik örgütlenmesi yeniden düzenlenmeli.</div><div>6- Sosyal demokrat bir partinin olmazsa olmazı olan; sendikalar, demokratik kitle örgütleri ile sürekli ve düzenli ilişkiler kurulmalı.</div><div>7- Üyelerin söz ve karar sahibi olacağı kongreler takvimi kısa sürede hayata geçirilmeli.</div><div>8- Yerel seçimlerde adayların belirlenmesi, merkezde oluşan komisyonlar eliyle değil, yerel ve merkez uyumu içinde belirlenerek çalışmalar başlatılmalı.</div><div>9- Parti Okulu ideoloji eğitimi ile kadro yetiştiren yeni bir yapıya büründürülmeli.</div><div>10- Parti Meclisi politika üreten bir organa, merkez yönetim kurulu ise oluşturulan politikaları uygulayan bir yapıya dönüştürülmeli.</div><div><br /></div><div><b>2023 SEÇİMLERİ VE BİZE ÖĞRETTİKLERİ</b></div><div>14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri ile 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı 2. tur seçiminin galibi “böl, parçala, yönet” politikası olmuştur. Bizim de bunu bertaraf edecek politikalar geliştirmememizdir. Rakibin tüm kural ihlallerine, nakavt olana kadar karşılık vermememizdir. AKP ve MHP’nin tüm ilkesizliğine, yalanına, sahtekarlığa, riyakarlığına ve ahlaksızlığına karşılık sessiz kalmamızdır. Sürekli savunmada olmamız; zaman zaman da başımızı kuma gömmemizdir.</div><div>Oy istediğimiz ve oy aldığımız Kürt halkını yok saymamızdır. AKP ve MHP’nin “terörist” yaftasını “onlarla birlikte değiliz” savunmalarıyla onaylamamızdır.</div><div>Diğer bir faktör de yüzde 70-80 oy aldığımız Kürt halkının sorunlarını anlamamak ve çözüm üretmekte yeterli inisiyatif alamamaktır.</div><div>Diğer bir neden sandıklara sahip çıkamamış olmamızdır.</div><div>Bir de hep kendimizden vererek seçimi kazanacağımız yanılgısına düşmemizdir.</div><div><br /></div><div><b>AVRUPA’DA MİLLİYETÇİLİK YÜKSELİYOR</b></div><div>Dünyada, özellikle de Avrupa’da milliyetçilik yükselişe geçti. Avrupa’da ırkçı partilerin oy oranlarında büyük yükselişler oldu.</div><div>İtalya'da aşırı sağcı Kardeşleri Partisi (FdI) yüzde 26,2'ik oyla seçimi kazandı, Giorgia Meloni Başbakan oldu. İsveç'te, Neo-Nazi hareketinden gelen İsveç Demokratları Partisi (SD) yüzde 20,5 oranında oy alarak ikinci parti oldu. Almanya'da, Almanya İçin Alternatif Partisi AFD, Fransa'da Le Pen'in Ulusal Cephesi, İspanya'da Vox Partisi oylarını yükseltti.</div><div>Bu partiler milliyetçilikten öte, yabancı düşmanlığı ve ırkçı söylemleriyle de ön plana çıkmaktadır.</div><div><br /></div><div><b>TÜRKİYE’DE MİLLİYETÇİLİK!</b></div><div>Dünyada milliyetçiliğin yükselişi bizi de etkiledi. Ancak Türkiye’de “milliyetçilik” dediğimizde “Neye göre, kime göre” diye de sormak gerek. Çünkü Türkiye’de herkesin “milliyetçiliği” kendine!</div><div>Atatürk milliyetçiliği din, ırk ayrımı gözetmeyen vatanını seven, halkını seven; ülkesinin ve vatandaşlarının çıkarlarını koruyan bir milliyetçilik olarak kabul ediliyor.</div><div>AKP&MHP koalisyonunun uyguladığı faşist ve ırkçı politikalar da milliyetçilik olarak gösteriliyor. Bu siyasi partilerin kendi vatandaşını ötekileştiren, özellikle de Kürt halkına kin kusan, terörist ilan eden politikaları da halkın geniş bir kesimince “milliyetçilik” olarak görülüyor.</div><div>Türkiye’de kavramlar AKP&MHP iktidarlarının çıkarlarına göre eğilip bükülebiliyor. “Milliyetçilik” kavramına da siyasi partilerin politikalarına ve ideolojilerine göre yeni anlamlar yükleniyor.</div><div>Örneğin, Türkiye “göçmenistan” olurken sağlıklı politikalar üretip, zamanında halka ulaştıramadığımız için bugün söylediklerimiz doğru olsa bile yeterince etkili olamıyoruz.</div><div>Taa en başından “sığınmacı” sorununa karşı etkili politikalar geliştirip halka ulaşmadığımız için bugün yeterli desteği göremiyoruz. “ırkçı” ve “faşist”lerden, ırkçı ve faşist damgası yiyoruz.</div><div> </div><div><b>KÜRT SORUNU</b></div><div>Türkiye’nin büyük bir demokrasi sorunu var! Halkın huzur içinde, can ve mal güvenliğinin sağlandığı bir ülkede yaşama hakkı var. Bu hakkı herkes için sağlayacak olan da Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve siyasi iradedir. Herkes için hak, hukuk ve adalet sağlanmalıdır.</div><div>Türkiye’nin en can yakıcı sorunlarından biri de toplumsal barıştır. Toplumsal barışımızı yanlış politikalarla yıllardır dinamitleyenler var. İnsanları etnik kökenine göre ayırıp siyaset yapanlar, bu ülkeye en büyük kötülüğü yapanlardır. </div><div>“Barış getireceğiz” diyenler, “Kürt sorununu biz çözeriz” diyenler, “akil” insanlardan heyetler kuranlar, iktidar ömürlerini uzatmak için Kürt sorununu kendi siyasi gelecekleri için kullandılar.</div><div>Halkın iradesiyle seçilmiş milletvekillerini hapse attılar; belediye başkanlarını görevden alıp, hapse atarak yerine kayyum atadılar.</div><div>“Demokrasi bir amaç değildir, demokrasi bir araçtır” diyenlerin Kürt sorununu çözmesi mümkün değildir. Barışı hedeflemeyen, düşünce özgürlüğüne inanmayan, eşit vatandaşlığı benimsemeyen, eşit koşullarda bir arada yaşamı hayata geçirmeyen hiç kimse Kürt sorununu çözemez.</div><div>Kürt sorununun, askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini yaşadığımız acılardan öğrendik. Kürt sorununu savaş politikalarıyla, silahla çözmeye çalışmak, yaralarımızı derinleştirmekten öteye gitmeyecektir. Birbirimizi öldürmekle, tehditle, sivilleri, askeri, polisi öldürmekle Kürt sorunu çözülemez.</div><div>Kürt sorununun ilacı; demokrasidir, insan haklarıdır, evrensel hukuktur, bağımsız yargıdır, adalettir! Adaletin Diyarbakır’da ayrı, Ankara’da ayrı tecelli ettiği bir ülkede barış olmaz!</div><div>Evlatları ölmesin, öldürmesin diye gözyaşı döken analar arasında ayrım yapmak; acıları yarıştırmak, bir anayı kucaklarken, diğerini tekmelemek bize barışın kapısı açar mı?</div><div>Bizim tek hedefimiz ölmeden, öldürmeden barışa giden yolu açmak olmalıdır. </div><div>Kürt sorununu tüm siyasi partilerin ortak mutabakatı sağlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözmeliyiz. Halktan gizlemeden, kapalı kapılar arkasına saklanmadan çözmeliyiz. Çünkü halkın benimsemediği hiçbir çözüm kalıcı barışı getiremez.</div><div><br /></div><div><b>ÇARE HALK SARMAŞIĞI ÖRGÜTLENMESİ </b></div><div>CHP’nin iktidar olması için yeni bir çalışma tarzını, örgütlenme modelini, mücadele anlayışını ve bu anlayışı hayata geçirecek liyakatli siyasal kadroları oluşturması gerekmektedir.</div><div>Artık klasik dikey ve hiyerarşik örgütlenmeler bugünün ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bugün ihtiyacımız olan, yatay örgütlenmeyle bir araya gelen, sarmaşık gibi birbirini saran halk sarmaşığı örgütlenme modelidir. Sosyal demokrat partilerin kılcal damarları olması gereken; sendikaların, odaların, derneklerin, kooperatiflerin, meslek kuruluşlarının… vd sivil inisiyatiflerin partimizle kuracağı ilişkilerle herkesi kucaklayacak, “Halk Sarmaşığı” örgütlenme modelini hayata geçirmeliyiz.</div><div>CHP’nin bugünkü örgütlenme modeliyle iktidar olması ve hedeflerini gerçekleştirmesinin ne kadar zor olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.</div><div>Çünkü mevcut örgütlenme yukardan aşağıya dikey bir yapıyla şekillendirilmiştir. Mahalleden köye, köyden sokağa, sokaktan apartmana dönük bir örgütlenmeyi hayata geçirememiştir.</div><div>Şimdi yapılması gereken il örgütlerinin hızla kendisini yenilemesi, yönetim kurulu üyelerinin sadece bir yönetici pozisyonundan çıkıp; bulunduğu yaşam alanlarında ve çalışma alanlarında örgütlenmesini hayata geçirmelidir. Yaşama ve çalışma alanını birlikte örgütleyemediğimiz sürece dikey örgütlenmeden yatay örgütlenmeye geçmemiz mümkün değil.</div><div><br /></div><div><b>DOĞU, GÜNEYDOĞU, İÇ ANADOLU VE KARADENİZ ÖRGÜTLENMESİ</b></div><div>Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinde örgütümüzün zayıf olduğu illerimizde yeniden yönetici eğitimi verip, örgütlü olmadığımız ilçeleri, beldeleri, köyleri ve sokakları örgütlemek bizim önümüzdeki en temel görev olmalıdır. Çünkü bu bölgelerden yeterli sayıda milletvekili çıkartamayan, TBMM’ye halkın iradesini gönderemeyen bir siyasi parti iktidar olmaz.</div><div>Çalışma tarzımız, sadece yönetim kurulu toplantılarına katılarak, raporlar hazırlamak olmamalıdır. Örgütümüz her il, her ilçe ve her beldede her ay en az bir defa, Türkiye’nin temel sorunuyla ilgili konferans ve seminerler düzenleyerek parti politikalarını bilince çıkarmalıdır.</div><div>Kadın Kollarımız ev ev, mahalle mahalle, sokak sokak örgütlenmeyi önüne koymalıdır. Gençlik Kollarımız hayatın her alanında olmalıdır. Üniversitelerde, liselerde, işyerlerinde örgütlenmelidir. Her alanda örgütlenerek propaganda yapabilmeliyiz. Giremediğimiz hiçbir yer, örgütlenmediğimiz hiçbir alan kalmamalıdır.</div><div>Bu çalışmayı önümüze koymadığımız müddetçe, yönetim kurulu toplantılarından ibaret bir çalışma düzeni bizi iktidara taşımaz.</div><div>Mücadelemizi fiili ve meşru zeminde yürümek zorundayız. Bulunduğumuz her bölgedeki sendikalarla, demokratik kitle örgütleriyle ve toplumun farklı kesimleriyle iç içe olmalıyız. Her alanda örgütlenmeli, halkın sorunlarıyla yakından ilgilenmeliyiz.</div><div>Mücadelemizi hukuk ve demokrasi zemininde yürütmeliyiz. Fiili müdahalelerin olduğu yerlerde ise fiili ve meşru mücadele hattını da mutlaka önümüze koymalıyız.</div><div>2024 Yerel Seçimlerine bu örgütlenme anlayışıyla hazırlanmalıyız.</div><div><br /></div><div><b>PARTİ OKULU NE YAPMALI?</b></div><div>2018, 2019 seçimlerinde olduğu gibi, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde de sandıklardan sağlıklı veri alamadık. Unumuz, şekerimiz, yağımız var, ama helva yapamıyoruz. Yapsak da bir türlü kıvamını, tadını tutturamıyoruz. Yanlış yaptığımız bir şeyler var… Birileri görevini tam anlamıyla yapmıyor!</div><div>Acaba, Parti Okulu eğitim programları yoldaşlık bilinciyle harekete geçen, militan kadrolar yetiştirmekte yetersiz mi kalıyor?</div><div>Parti Okulunda yıllardır siyasi eğitim almış kadroların, bu kadar disiplinsiz davranması başka türlü nasıl açıklanabilir?</div><div>Yeterli sandık görevlisi ve müşahit bulamamamızın nedeni siyasi bilinçsizlik ve inanmamışlık olabilir mi?</div><div>Görevi yapabilene vermek ayrı bir irade gerektirir. Bu iradeyi gösterecek inisiyatif kullanacak, liyakatlı kadroların hazırlanmasına acil ihtiyaç var.</div><div>Parti okulunun “Öbek Örgütlenmesi Modeli” sözde mi kaldı?</div><div>Bu örgütlenmeyi hayata geçirecek parti militanları yetiştirildi mi?</div><div>İl ve ilçelerde parti ajitatörleri yetiştirildi mi?</div><div>Yoksa Parti Okulu sadece sandık kurulu üyesi eğitimiyle mi yetinildi?</div><div>Tüm bunların değerlendirip, parti okulunun eksik yönlerin ivedilikle tamamlanması gerek.</div><div> </div><div><b>TÜRKİYE’DE SIĞINMACI SORUNU</b></div><div>AKP iktidarı döneminde mülteci, sığınmacı, göçmen ve kaçak göçmem sayısı demografik yapıyı değiştirecek boyutlara ulaşmıştır. Bu sorun artık bir güvenlik sorununa dönüşmüştür. </div><div>Sığınma gerekçeleri ortadan kalkmasına rağmen, Türkiye’deki sığınmacılar ülkelerine dönmek istemiyor. AKP ise “oy deposu” olarak gördüğü sığınmacıları göndermek yerine, vatandaşlığa almayı tercih ediyor.</div><div>“Sığınmacıları gönderelim” diyenler ırkçılıkla, faşistlikle yaftalanıyor. AKP ve MHP; yurtseverleri, devrimcileri ve sosyal demokratları bu sinsi söylemlerle etkisizleştirmeye çalışıyor. Bunda da başarılı olduklarını söyleyebiliriz.</div><div>Savaşın devam ettiği bir ülkeye sığınmacıları geri göndermeyi hiçbir vicdan kabul edemez. </div><div>Ancak şunu bilince çıkarmamız gerek… Sığınmacıları savaşın bittiği, artık güvenlik sorunu yaşamayacakları vatanlarına göndermek ırkçılık değildir, faşistlik değildir. Türkiye’nin geleceğini, refahını, huzurunu sağlamak için bir sorumluluktur.</div><div>Her türlü savaş suçlusu, terör örgütü mensubu kişiler de sığınmacı adı altında Türkiye’de yaşıyor. Mülteci adı altında korunuyor ve vatandaşlık veriliyor.</div><div>Sadece sığınmacı sorunu bile iktidarları düşürecekken, sorunu anlaşılır ve etkili bir dille yurttaşlarımıza anlatamadık. Anlatmakta çok geç kaldık, çok çekingen davrandık.</div><div>AKP’nın ucuz işgücü olarak görüp, sınırlarımızı sonuna kadar açtığı göçmen ve kaçak göçmenler işverenler için bulunmaz nimet olarak görülüyor. İnsan sömürüsüne dayanan, güvencesiz ve insanlık dışı çalışma koşulları görmezden geliniyor.</div><div>Gelecekte sosyal güvenliği olmayan bu insanların ne olacağı da çok derin bir sorun olarak önümüzde duruyor.</div><div>Kendi halkını açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, güvencesizliğe sürükleyenler iktidarlar ayakta kalamaz. Ancak bizde kalıyor ve yine kaldı. Neden?</div><div>Çünkü biz her gün sınırlarımızdan akın akın gelen kaçak göçmen sorununu yurttaşlarımıza anlatamadık. Göçmen ve kaçak göçmen sorunu halkın gündemine getirecek politikalar geliştiremedik. Sosyal medyadan göçmenlerin girişini izleyip, eleştirmekten öteye geçemedik.</div><div>Sadece göçmen ve kaçak göçmen sorunu bile iktidarı düşürecek boyutlara ulaşmışken, AKP 21 yıllık iktidarını sürdürebildi.</div><div><br /></div><div>Bu nedenle, bizim de iktidar olacak gerçekçi politikaları hayata geçirmemiz elzemdir. </div><div>Politik olarak en güçlü olduğumuz dönemde zafere bu kadar yaklaşmışken kazanamadık.</div><div>Değişim şimdi değilse ne zaman.</div><div><br /></div><div>Yıldırım KAYA</div><div>3 Haziran 2023</div>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-91373965216797308472023-04-19T23:14:00.012+03:002023-04-19T23:21:26.029+03:00<p style="text-align: left;"><b style="text-align: justify;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Öğretmenlerimizin Sorunlarını Nasıl Çözeceğiz?</span></b></p><p style="text-align: left;"><i style="text-align: justify;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">“Atanmayan
öğretmen sorununa öncelik vereceğiz. 100 bin öğretmen atamasını iktidarımızın
ilk yılında yapacağız. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun
açıkladığı gibi Cumhuriyetin yüzüncü yılında da 100 bin öğretmen ataması daha
yaparak, verdiğimiz sözleri ve planları eksiksiz uygulayacağız. Böylelikle,
Millet İttifakının birinci yılda toplam 200 bin öğretmen ataması yapmış
olacağız.”</span></i></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Eğitimin temel unsuru öğretmen olduğu için
öğretmen politikamızın hayata geçirilmesi elzem olacaktır. Öncelikle eğitim
fakültelerini ele alarak, öğretmen yetiştirme politikasını çağın ihtiyaçlarına
göre yeniden belirleyeceğiz. Eğitim fakültelerinin kontenjan sayılarını
belirlerken ülkedeki öğretmen ihtiyacını dikkate alacağız. Aksi halde atanmayan
öğretmen sayısı her geçen yıl artmaya devam edecektir.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Eğitimin köklü çözümlere ihtiyacı var. Köklü
çözümlerden biri de gerçek Öğretmenlik Meslek Kanununu çıkarmaktır. Bu nedenle,
23 Kasım 2018 tarihinde TBMM Başkanlığına, “Öğretmenlik Meslek Kanunu
Teklifi”ni sunduk. Teklifte, öğretmen yetiştirmesi ve istihdamı için “Öğretmen
Yetiştirme ve İstihdam Kurulu” oluşturulmasına yer verdik. Ayrıca öğretmen
ihtiyacının belirlenmesi için “Milli Eğitim Bakanlığı ile Öğretmen Yetiştirme
ve İstihdam Kurulu eşgüdüm içinde, öğretmen ihtiyacına göre, planlı bir
şekilde, eğitim fakültelerinin her yıl toplam kontenjanını belirler.” hükmünü
düzenledik.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sadece kontenjan sayılarını ayarlamak sorunu
çözmez. Eğitim fakültelerinin niteliğini de yükselteceğiz. Üniversite
sınavlarında öğretmenlik tercihlerine taban puan sınırlaması da getireceğiz.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Tabela üniversiteleri kurup, bu üniversitelere
bağlı eğitim fakülteleri açmak, gerçekçi bir “öğretmen yetiştirme politikası”
değildir. Olsa olsa “ucuz politika” yapmanın taa kendisidir.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">ÖĞRTMELER
KADROLU OLACAK<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Bilimsellikten uzak politikaların sonucunda
800 binden fazla atanmayan öğretmenimiz bekliyor. 90 bine yakın ücretli
öğretmen asgari ücretin altında, kölelik ücretiyle çalıştırılıyor.
Öğretmenlerin iş güvencesi yok, 120 bin öğretmen sözleşmeli çalıştırılıyor…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12pt;">Öğretmenler uzman öğretmen, başöğretmen diye
ayrılmış. Eşit işe eşit ücret uygulaması yok; çalışma barışına darbe vurulmuş.
Öğretmenlik mesleğinde KPSS ile atama yerine, “mülakat” adı altında torpil
devreye sokulmuş, liyakat yok edilmiş.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Tüm bunlar öğretmenleri sefalete mahkum eden,
öğretmenlik mesleğini değersizleştiren, saygınlığını yok eden uygulamalardır.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sözleşmeli ve ücretli öğretmen uygulamasına
son vereceğiz; öğretmenlerimizin tamamını kadrolu yapacağız.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Kanuni barajları uygulayarak atanmayan engelli
öğretmenlerimizin atamasını yapacağız.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">PİKTES öğretmenlerinin sorununu da biz
çözeceğiz.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Öğretmenlerimizin aile birliğini de sağlayacağız.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Mevcut durumda; uzman ve başöğretmen olmaya
hak kazanmış tüm öğretmenlerin unvan ve ücret hakları korunarak, çalışma yılı
açısından uzman öğretmen/başöğretmen olma hakkı elde etmiş ancak sınava
başvurmamış/girmemiş tüm öğretmenlere (yaklaşık 80 bin öğretmen) aynı ekonomik
haklar sağlanarak, arada oluşan ücret uçurumunu gidereceğiz. Sınava girme hakkı
olmayan (görev yılı 10 yıldan az olan) öğretmenlerin maaşlarında iyileştirme
yaparak, uzman ve başöğretmenlerle aralarındaki maaş farkını azaltacağız.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Uzun dönemde ise öğretmenlik mesleğinde
ilerlemeyi yeni düzelmeye tabi tutacağız. Emekli olan öğretmenlerimizin
ekonomik ve sosyal haklarını koruyacağız.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">ÖĞRETMENLİK
MESLEK KANUNUNU ÇIKARTACAĞIZ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Önceliğimiz gerçek Öğretmenlik Meslek Kanununu
ivedilikle Meclis gündemine getirmek olacaktır. Bunu yaparken de
öğretmenlerden, eğitim uzmanlarından, sendikalardan, akademisyenlerden görüş ve
güç alacağız; mutabakat sağlayacağız.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">DEPREM
BÖLGESİNDEKİ ÖĞRETMENLERİN MAĞDURİYETİNİ ÇÖZECEĞİZ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Öncelikle, depremzede öğretmenlerden talep
edenlere tayin hakkı vereceğiz, bölgeye hızla öğretmen ataması yapacağız.
Gönüllü olmaları durumunda, atanmayan öğretmenlerin ilk atamalarını deprem
bölgesine yapacağız. Gönüllü olarak deprem bölgesinde görev yapmak isteyen
öğretmenler ile rehber öğretmenleri de bu bölgelerde görevlendireceğiz.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Deprem bölgesinde görev yapmak için özendirici
önlem olarak, mevcut öğretmen maaşlarının 1,5 katı ödeme yapacağız. Deprem
bölgesinde görev yapan öğretmenler için hızla sağlıklı yaşama koşullarını
oluşturacağız. Deprem bölgesine giden öğretmenlerin barınma sorunu kalmayacak.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">CUMHURİYETİMİZİN
YÜZÜNCÜYILINDA DA 100 BİN ÖĞRETMEN ATAYACAĞIZ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Atanmayan öğretmen sorununa öncelik vereceğiz.
100 bin öğretmen atamasını iktidarımızın ilk yılında yapacağız. Genel
Başkanımız ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı gibi Cumhuriyetin yüzüncü yılında da 100 bin
öğretmen ataması daha yaparak, verdiğimiz sözleri ve planlarımızı eksiksiz
uygulayacağız. Böylelikle, Millet İttifakının birinci yılda toplam 200 bin
öğretmen ataması yapmış olacağız.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">ÖĞRETMEN
ADAYLARININ SEÇİMİ, EĞİTİMİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Eğitim sorunlarının tespiti ve çözümüne
yönelik Cumhuriyet Halk Partisi olarak yaptığımız üç eğitim çalıştayında da
öğretmen sorunları ve çözüm politikaları gündemimizdeydi.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sorunları ve çözüm önerilerimizi “Öğretmen
adaylarının seçimi, eğitimi ve öğretmenlik mesleği başlığı altında topladık.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Öğretmen adaylarının
seçimi:<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">1. Öğretmen ihtiyacı önceden belirlenmeli ve
bu ihtiyacın karşılanması için gerekli planlamanın yapılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">2. Öğretmen Liselerinin tekrar açılması ve bu
Lise mezunlarının üniversite giriş sınavlarında avantajlı kılınması sağlanmalı
ve öğretmenlik mesleğine ilgi teşvik edilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">3. Eğitim Bilimleri Fakülteleri yeniden
güçlendirilmeli ve köklü üniversitelerde Eğitim Bilimleri Fakülteleri
açılmalıdır. Diğer eğitim fakültelerinin bazıları ise bölgesel olarak
birleştirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">4. Ataması yapılmayan öğretmen sorunun
aşılması, öğretmenlerin istihdamının sağlanması için fakültelere alınan öğrenci
sayılarının belirli bir plan doğrultusunda azaltılması yoluna gidilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">5. Öğretmenlik mesleğine yatkın olmayan
öğrencilerin 3. Sınıftan itibaren başka fakültelere geçmesine izin
verilmelidir.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Öğretmen
adaylarının eğitimi:<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">1. Öğretim Teknolojileri yeterlilikleri bütün
öğretmen adayları için kazandırılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">2. Öğretmenlik profesyonel bir meslektir ve
öğretmen yetiştirme Eğitim Fakültelerinin görevi olmalıdır “pedagojik
formasyon” kursları kesinlikle kaldırılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">3. Eğitim Fakültelerinin fiziksel koşulları
iyileştirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">4. Öğretmenlerin kültürel okuryazarlığının
geliştirilmesi için eğitim fakültesi programlarında kültür, sanat ve spor
dersleridir. Öğretmenliğin entelektüel bir meslek olduğunun vurgulanması
gerekir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">5. Öğretmen adayının okul ortamını her yönüyle
tanıması ve deneyimlemesi (yaparak yaşayarak öğrenmesi) için programlarda 2.
sınıftan itibaren başlamak kaydıyla her yıl 1 ders olmak üzere 3 uygulama dersi
yer almalıdır. Ayrıca programlar kapsamında okutulan diğer derslerde de teori
ve pratiğin dengeli bir şekilde yer alması sağlanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">6. Öğretmen adaylarının; eğitimin politika,
ekonomi, sosyoloji, kültür, gibi alanlar ile bağını kurabilmeleri amacıyla
öğretmen eğitimi programlarında Eğitim Sosyolojisi, Eğitim Felsefesi, Eğitimin
Güncel Sorunları, Çok Kültürlü Eğitim, Eleştirel Pedagoji, vb. başlıklı dersler
yer almalı bu derslerin içerikleri öğretmen adaylarının entelektüel gelişimine
uygun olacak biçimde düzenlenmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">7. Öğretmen yetiştirme programlarında mutlaka
cinsel sağlık eğitimi yer almalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">8. Öğretmenlerin hizmet içi eğitimi daha
etkili hale getirilmelidir. Hizmet İçi Eğitim Enstitüsü bağımsız bir enstitü
haline getirilmeli ve bölgelerdeki şubeleri de eğitim-araştırma uygulama
merkezleri olacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Öğretmenlik
mesleği:<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">1. Öğretmenlik Meslek Kanunu ILO - UNESCO
ortak belgesi olan Öğretmen Statüsü Tavsiye Kararı doğrultusunda tüm eğitim
bileşenlerinin katılımıyla hazırlanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">2. Öğretmenlik mesleğinin statüsünün
geliştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">3. Ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik
uygulamasına son verilerek tüm öğretmenlerin kadrolu olarak istihdam edilmesi
sağlanmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">4. Öğretmenlere yönelik mevcut kariyer sistemi
kaldırılarak, öğretmenlerin eğitimin farklı alanlarında akademik kariyer
yapmalarını sağlayacak yeni bir kariyer modeli getirilmelidir.</span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">“MİLLET
İTTİFAKI ORTAK POLİTİKALAR MUTABAKAT METNİ”NİNDE ÖĞRETMEN<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Millet İttifakı Ortak Politikalar Mutabakat
Metnimizde öğretmen politikalarına geniş yer verildi<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">. </b>Değerli öğretmenlerimizin, öğrencilerimizin ve kamuoyunun
bilgisine bu maddeleri yeniden sunmak istiyorum. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmenlerimizin kurumsal ve toplumsal
niteliği ile saygınlığını artırmayı temel önceliğimiz yapacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmen başına öğrenci sayısında OECD
ortalamasına ulaşmayı hedefleyeceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmenlik Meslek Yasasını değiştirecek,
öğretmenlerin özlük haklarını iyileştirecek, öğretmenleri öğretmen, uzman
öğretmen ve başöğretmen şeklinde gruplayan uygulamaya son vereceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Üniversite seçme sınavlarının,
“Öğretmenlik Mesleği” ile ilgili tercihlerinde taban puanı sınırlaması
getirecek, taban puanı arz ve talebe göre dinamik bir biçimde belirleyecek ve
nitelik açısından kontrolü sağlayacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Ataması yapılmayan öğretmen havuzunu
eriteceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmenlik alanlarına uygun fakültelerden
mezun olanlara, bitirdikleri bölümün giriş puanının ilgili eğitim fakültesinin
giriş puanıyla denk olması ve Eğitim Fakültelerinde yüksek lisans yapmaları
şartıyla öğretmen olma imkanı sağlayacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmen atamalarında mülakatı kaldıracağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmenin kariyer gelişiminde; öğretmenin
katıldığı seminerler, hizmet içi eğitimler, aldığı lisansüstü eğitim, katıldığı
kurslar ve yürüttüğü ya da katılımcısı olduğu projeler ile öğrencilerinin
başarılarını objektif olarak dikkate alacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmenlerin dijital içerik, interaktif
ders ve akıllı tahta içeriği hazırlama gibi yeterliliklerini geliştirecek,
bilişim teknolojileri dahil meslek içi eğitimlerine ağırlık vereceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Eğitim fakültelerinin sayı ve öğrenci
kotalarının uzun vadeli kalkınma planları çerçevesinde belirlenecek öğretmen
ihtiyacıyla uyumlu olmasını sağlayacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Eğitim fakültelerindeki öğrencilerin
kuramsal bilginin yanı sıra uygulamaya dönük eğitim almalarını, kısa-yüzeysel
staj şeklinde değil okullarda eğitim içinde uygulamalı yetişmelerini ve yetkin
bir öğretmen adayı olarak mezun olmalarını sağlayacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Eğitim fakültelerinin hepsinin akredite
olmalarını sağlayacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmen adaylarının “Yüksek Lisans” ile
Eğitim Fakültelerinden mezun olmalarını sağlayacak, doktora yapmalarını teşvik
edeceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Öğretmenlerin, öğrenci eğitimini
aksatmayacak şekilde yurtiçi, yurtdışı eğitim, sempozyum ve benzeri
etkinliklere katılmasını sağlayacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Dezavantajlı bölgelerde staj yapılmasını
özendirecek, öğretmelerin bu bölgelerde daha uzun süreli kalmalarını teşvik
edecek mali destekler sağlayacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"> <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Yıldırım
KAYA<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: left;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">CHP Ankara
Milletvekili</span></b></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-11078644873832031332023-04-19T23:14:00.000+03:002023-04-19T23:14:03.589+03:00DEPREM BÖLGESİNE ACİL EĞİTİM PLANI GEREK <p style="text-align: left;"><b>DEPREM BÖLGESİNE ACİL EĞİTİM PLANI GEREK</b></p><p style="text-align: justify;"><i>“Deprem bölgesindeki çocukların tamamının eğitim öğretime erişiminin sağlanması için acil eylem planı hazırlanmalıdır. Eğitim sorunlarına hızla müdahale edilmeli ve en kısa sürede çözülmelidir. Çünkü eğitim beklemez, zaman kaybının telafisi zordur. Hayat boyu mağduriyetler yaratır…”</i></p><p style="text-align: justify;">Anayasanın 42. maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” hükmü yer almakta; 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda ise milli eğitimin temel ilkeleri sıralanmaktadır. Ancak bu hüküm ve ilkeler deprem bölgesinde rafa kaldırılmış; eğitimde fırsat eşitliği ve adalet kalmamıştır. </p><p style="text-align: justify;">• Öncelikli olarak deprem bölgesindeki çocukların tamamının eğitim öğretime erişiminin sağlanması için acil eylem planı hazırlanmalıdır. Eğitim sorunlarına hızla müdahale edilmeli ve en kısa sürede çözülmelidir. Çünkü eğitim beklemez, zaman kaybının telafisi zordur. Hayat boyu mağduriyetler yaratır…</p><p style="text-align: justify;">• Üniversitelerden, demokratik kitle örgütlerinden, sendikalardan ve özel sektörden de destek alınmalıdır. </p><p style="text-align: justify;">• Deprem bölgesinde kırsal kesimi de kapsayacak şekilde hızla konteyner okullar kurularak, eğitim ve öğretime başlanmalıdır.</p><p style="text-align: justify;">• Depremzede vatandaşlarımızın bir bölümünün köylere yerleştiğini göz önüne alarak kırsal bölgelerde ve köylerde hızla konteyner okullar kurulmalı, yeterli sayıda öğretmen ataması yapılmalıdır. Taşımalı eğitimden vazgeçilmelidir. </p><p style="text-align: justify;">• Ayrıca deprem bölgesindeki her okula bir PDR (Psikolojik danışmanlık ve rehberlik) öğretmeni atanmalıdır. </p><p style="text-align: justify;">• Depremzede öğretmenlerden talep edenlere tayin hakkı verilmeli, bölgeye hızla öğretmen ataması yapılmalıdır.</p><p style="text-align: justify;">• Gönüllü olarak deprem bölgesinde görev yapmak isteyen öğretmenler ve rehber öğretmenler de bu bölgelerde görevlendirilmelidir.</p><p style="text-align: justify;">• Gönüllü olmaları durumunda, atanmayan öğretmenlerin ilk atamaları deprem bölgesine yapılmalıdır.</p><p style="text-align: justify;">• Deprem bölgesinde görev yapmak için özendirici bir önlem olarak, mevcut öğretmen maaşlarının 1,5 katı ödeme yapılmalıdır. </p><p style="text-align: justify;">• Deprem bölgesindeki görev yapan öğretmenler için sağlıklı yaşama koşulları oluşturulmalıdır. </p><p style="text-align: justify;">• Deprem bölgesinde LGS’ye girecek olan öğrencilerin sınava hazırlanamadığı gerçeğinden hareketle bu dönem için “Ortaöğretim Başarı Puanı” esas alınarak istediği okullara yerleştirilmelidir. Ayrıca bu öğrencilere seneye de sınava girme hakkı tanınarak yatay geçiş hakkı verilmelidir. </p><p style="text-align: justify;">• Deprem bölgesinde YKS’ye girip üniversitede bir bölüme yerleşen öğrencilerden, seneye de YKS’ye girmeleri halinde, bir defaya mahsus olmak üzere puan kesintisi yapılmamalıdır. </p><p style="text-align: justify;">• Depremzede öğrencilerin LGS ve YKS’ye hazırlık yapmaları için dershane, internet, bilgisayar, tablet, teknik destek, çeşitli araç gereç vd. hizmetler çok acil verilmeli, tüm masraflar da devlet tarafından karşılanmalıdır. </p><p style="text-align: justify;">• Deprem bölgesinde kalan ve başka illere giden tüm depremzede öğrencilerin eğitim öğretimlerine ilişkin ihtiyaç ve tüm hizmetler devlet tarafından ücretsiz karşılanmalıdır.</p><p style="text-align: justify;">• Deprem bölgesinde öncelikli eğitim sorunlarından biri de okul öncesi eğitim sorunudur. Basına da yansıdığı gibi okul öncesi çocuklar cemaat ve tarikatlar tarafından çadır ve çeşitli evlerde tutulmaktadır. Deprem bölgesindeki okul öncesi çocuklar için hızla bakım evleri, kreşler açılmalı; okul öncesi eğitime hızla geçilmelidir. Tüm Türkiye’de olduğu gibi, deprem bölgesinde de okul öncesi çocukların eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmalıdır. Bu görev çeşitli dernek, vakıf, cemaat, tarikat vd. kurum ve kuruluşlara bırakılmamalıdır. </p><p style="text-align: justify;">Yıldırım KAYA</p><p style="text-align: justify;">CHP Ankara Milletvekili</p><p style="text-align: justify;"><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-1116100524762893382023-03-14T13:51:00.002+03:002023-03-14T13:51:21.576+03:00 DEPREM BÖLGESİNDE EĞİTİMİN SON DURUMU<p><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/oi6HiQ0nZs4" width="320" youtube-src-id="oi6HiQ0nZs4"></iframe></b></div><b><br /></b><p></p><p><b>DEPREM BÖLGESİNDE EĞİTİMİN SON DURUMU</b></p><p>6 Şubat 2023 tarihinde merkezi Kahramanmaraş olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem 11 ilimizi etkiledi. Büyük yıkımda 48 bin 448 (13 Mart 2023 tarihli resmi açıklama) vatandaşımız hayatını kaybetti, yüz binlerce vatandaşımız yaralandı, milyonlarca vatandaşımız evsiz kaldı.</p><p>Yaralarımızı sarmak için 85 milyon tek yürek olduk.</p><p>Canlarımızı kurtarmak için moloz yığınlarını ellerimizle kaldırmaya çalıştık.</p><p>Ancak asıl görevli kurtarmak olanlar, gerekenler zamanında deprem bölgesinde yoktu.</p><p>Bir sıcak çorba, bir battaniye, bir bardak su, bir dilim ekmek veremedikleri gibi, yardıma gelenlerde engel koydular. </p><p>Gönüllü kurtarma ekiplerinin, DKÖ’lerinin, sendikaların, siyasi partilerin, odaların, belediyelerin zamanında müdahale etmeleri de engellendi.</p><p>Askerin deprem bölgesine inmesine izin verilmedi.</p><p>Oysaki zamanında müdahale edilse, on binlerce canımız kurtarılabilecekti.</p><p>Geç müdahaleden kaynaklı on binlerce canımız yitip gitti.</p><p>TSK 1999 depreminde zamanında müdahale ettiği için 10.528 vatandaşımızı enkazdan sağ çıkardı…</p><p>24 sene sonra TSK’nin deprem alanına inmesine izin verilmediği için elindeki tüm imkanlara rağmen sadece 327 vatandaşımızı enkazdan sağ kurtarabildi.</p><p>Bunun adı göz göre göre cinayettir!</p><p><b>ÇADIRLAR SATILDI! MEB ÇADIRLARA EL KOYDU!</b></p><p>Her konuda olduğu gibi depremde de büyük bir beceriksizlik, plansızlık, yönetememezlik ve liyakatsizlikla karşı karşıya kaldık.</p><p>Vatandaşlar soğuktan donarken Kızılay’ın çadırları depolarında 3 gün bekletip, yardım kuruluşu AHBAP’a parayla sattığını öğrendik.</p><p>Halkın bağışladığı gıdanın, hatta kanımızın bile satıldığını öğrendik! </p><p>Bunların şokunu daha üzerimizden atamamışken, bu defada Milli Eğitim Bakanlığının çadır skandalıyla büyük bir şok daha yaşadık.</p><p>Eğitim-İş Sendikası Bursa Şubesi, Bursa'daki meslek liselerinde üretildiği söylenen çadırların aslında Gaziantep’ten satın alınarak Bursa’ya gönderildiği, Ömer Halisdemir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde açılarak üzerlerine MEB logoları yapıştırıldıktan sonra yeniden paketlenerek TIR'larla deprem bölgesine gönderildiğini açıkladı.</p><p>Vatandaş deprem bölgesinde soğuktan donarken bu nasıl bir vicdansızlıktır!</p><p>Bu nasıl bir algıdır?</p><p>Bu olayın sorumlusu sadece Bursa İl Milli Eğitim Müdürü ya da bakanlıktaki bir genel müdür müdür? Sadece bu kişilerin görevden alınması sorunu çözdü mü?</p><p>İstanbul ve Türkiye genelinde depreme dayanıklı olmayan okullar yıllardır güçlendirilme ya da yıkılıp yeniden yapılmayı bekliyor.</p><p>İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bin 134 Özel eğitim kurumlarına (özel okullar, kreşler, sürücü kursları) verilen depreme dayanıklılık raporlarının sahte olduğu gündeme bomba gibi düştü. </p><p>Ankara’da Kamuya ait depreme dayanıklı olmadığı için yıkılma kararı alınan okullar:</p><p>Keçiören de Aydınlıkevler Mesleki ve Teknik Anadolu, Yalçın Eskiyapan İlkokulu, Çankaya'da Bahçelievler Anadolu Lisesi, Anıttepe Anadolu Lisesi, Aliye Yahşi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Hacı Ömer Tarman Anadolu Lisesi, Ayrancı Aysel Yücetürk Anadolu Lisesi, Mustafa Kemal İlkokulu, Ayrancı Mesleki ve Teknik Anadolu lisesi, Ömer Seyfettin Anadolu Lisesi, Faik Güngör İmam-Hatip Lisesi, Etimesgut ilçesinde Şehit Ertan Akgül Anadolu Lisesi </p><p>Ankara’da depreme dayanıksız özel okulların tespitleri henüz yapılmamış!</p><p>Türkiye genelinde kaç kamu ve özel eğitim kurumunun depreme dayanıksız olduğunu bilmiyoruz!</p><p>Buradan bir kez daha Milli Eğitim Bakanına soruyorum. </p><p>Türkiye genelinde kamu ve özel kaç okulun depreme dayanıklılık incelemeleri yapıldı?</p><p>Bunlardan kaçı sağlam, kaçı yıkılacak?</p><p>İşin özeti milli eğitim hem eğitim öğretim açısından hem de yönetim açısından lime lime dökülüyor, sorumlu olan saray iktidarı suskun.</p><p><b>MEB GÖREVİNİ YAPMIYOR</b></p><p>MİLLİ Eğitim Bakanlığından aldığımız son verilere göre;</p><p>Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre sadece 218 bin öğrenci başka illere nakil yapılmış… </p><p>Geriye kalan 3 milyon 428 bin öğrenci hala deprem bölgesinde.</p><p>Deprem bölgesinden bazı illere nakil olan öğrenci sayıları</p><p>İlin Adı<span style="white-space: pre;"> </span>Resmi<span style="white-space: pre;"> </span>Özel<span style="white-space: pre;"> </span>Toplam</p><p>Ankara<span style="white-space: pre;"> </span>24.937<span style="white-space: pre;"> </span>4.801<span style="white-space: pre;"> </span>29.738</p><p>Antalya<span style="white-space: pre;"> </span>18.272<span style="white-space: pre;"> </span>1.877<span style="white-space: pre;"> </span>20.149</p><p>Mersin<span style="white-space: pre;"> </span>17.480<span style="white-space: pre;"> </span>2.587<span style="white-space: pre;"> </span>20.067</p><p>İstanbul<span style="white-space: pre;"> <span> </span><span> </span></span>14.291<span style="white-space: pre;"> </span>1.895<span style="white-space: pre;"> </span>16.186</p><p>Konya<span style="white-space: pre;"> </span>11.083<span style="white-space: pre;"> </span> 902<span style="white-space: pre;"> </span>11.985</p><p>1. LGS ve YKS sınavlarına yönelik 717 adet Destekleme ve Yetiştirme Kursu (DYK) noktası</p><p>2. Temel Eğitim düzeyindeki çadır/konteyner sınıflar:</p><p>- 396 anaokulu</p><p>- 127 ilkokul</p><p>- 168 ortaokul</p><p>3. Ortaöğretim düzeyindeki çadır/konteyner sınıflar, 277 lise</p><p>4. Özel Eğitim Okulu 32 adet</p><p><b>DEPREM BÖLGESİNDE EĞİTİM YOK!</b></p><p>Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer;</p><p>• Deprem bölgesinde MEB’e ait 20 bin 868 bina bulunduğunu, bunlardan yalnızca 24'ünün yıkıldığını, 83'ünde de ağır hasar olduğunu</p><p>• 10 ilde toplam 3 milyon 784 bin 411 (ilkokul, ortaokul ve lise) öğrencisi olduğunu açıkladı</p><p>Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre sadece 218 bin öğrenci başka illere nakil yapılmış…</p><p>Geriye kalan 3 milyon 428 bin öğrenci hala deprem bölgesinde.</p><p>Ama, kurulan çadır/konteynır okul sayısı toplamı sadece 1000 (bin)</p><p>717 de LGS ve YKS sınavlarına yönelik Destekleme ve Yetiştirme Kursu var…</p><p>Deprem bölgesinde kaç öğrenci ve öğretmen hayatını kaybetti?</p><p>Kaç okul kullanılabilir durumda belli değil!</p><p>Soru önergelerimize de yanıt yok!</p><p>Hayatta kalan öğretmenlerin kaçı çalışabilecek durumda?</p><p>Neden öğretmen ataması hala yapılamıyor, sorusu yanıtsız?</p><p>Öğrencilerin kaçı ailelerini kaybetti belli değil…</p><p>LGS ve YKS’ye hazırlanan öğrencilerin psikolojik durumları nasıl?</p><p>Bu çocuklar, bu psikolojiyle sınava nasıl girecekler?</p><p>Nasıl bir psikolojik destek veriliyor?</p><p>Bu konuda elimizde hiçbir sağlıklı veri yok!</p><p>Deprem bölgesindeki çocukların eğitim öğretim malzemeleri karşılandı mı?</p><p>İnternet, bilgisayar ihtiyaçları nasıl giderildi?</p><p>Defter, kitap vd. malzemeler karşılandı mı?</p><p>1000 tane çadır/konteyner okul yapılmış!</p><p>Koskoca Milli eğitim Bakanlığı yapa yapa sadece bunu yapabilmiş!</p><p>Geçekten yazık!</p><p>İçler acısı bir durum…</p><p>Vatandaşlarımız göçük altında günlerce kurtarılmayı bekledi, soğuktan donarak öldü!</p><p>Sağ kalanlar da hayat mücadelesi veriyor!</p><p>Devletin imkanları depremzede vatandaşlarımıza seferber edilmiyor!</p><p>Toplanan yardımların akıbeti bilinmiyor! </p><p><b>SARIYER AKADEMİ BÜNYESİNDE HAYATA GEÇİRDİĞİMİZ TÜRKİYE AKADEMİ PLATFORMUNDA YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALAR</b></p><p>Türkiye Akademide Yapılan Çalışmalar:</p><p>• Çağdaş Yaşam Derneği öğrencilerine 64 ilde LGS-YKS desteği</p><p>• İzmit Belediyesi Çınar Akademi ile iş birliği</p><p>• Sarıyer Akademi ve Çınar Akademide deprem bölgesinden gelen öğrencilere yüz yüze ders desteği</p><p>• Galatasaray Üniversitesi’nde eğitim gören Sarıyer Akademi mezunu öğrencilerin depremzede öğrencilere yönelik, gönüllü LGS-YKS çalışmaları yapabilmeleri için açılan Türkiye Akademi platformu ve yayın desteği</p><p>• Sarıyer Belediyesi, Hatay Büyükşehir ve İzmit Belediyesi ortaklaşa Türkiye Akademi platformunun paylaşımı ve bu platformdan depremzede öğrencilere eğitim desteği</p><p>• Sivil Toplum Kuruluşları ile Türkiye Akademi platformunun paylaşımı</p><p>• Sivil toplum kuruluşları ile yapılan iş birlikleri ve Sarıyer Akademi işbirliği ile konteynır dersliklerde Türkiye Akademi platformundan canlı dersler verilmesi. Hali hazırda mevcut konteynerler; Adıyaman, Maraş, Hatay, Defne illerinde bulunmakta…</p><p>Türkiye Akademide Neler Var?</p><p>• LGS ve YKS konu anlatımları</p><p>• Ders fasikülleri</p><p>• Konu tekrarı, pekiştirme testleri ve videolu çözümler</p><p>• Testlerin sonucunda eksikleri belirleyen ve öğrenciyi ilgili ders anlatımına yönlendiren yapay zeka uygulaması (akıllı asistan)</p><p>• Deneme sınavları ve değerlendirme sistemi</p><p>• YKS tercih robotu</p><p>• Süreç içerisinde ara sınıflar da dahil olmak üzere canlı dersler</p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-20877287578864675602023-02-14T16:51:00.001+03:002023-02-14T16:51:43.755+03:00 ÜNİVERSİTELER KAPATILMASIN KYK YURTLARI BOŞALTILMASIN EĞİTİM FEDA EDİLMESİN<p><b></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/-JWooU9pfcw" width="320" youtube-src-id="-JWooU9pfcw"></iframe></b></div><b><br />ÜNİVERSİTELER KAPATILMASIN KYK YURTLARI BOŞALTILMASIN EĞİTİM FEDA EDİLMESİN</b><p></p><p>6 Şubat depremi ile yaşadığımız büyük felaketin yaralarını sarmak için herkes büyük bir mücadele veriyor.</p><p>Ancak 11 Şubat günü Cumhurbaşkanı tarafından duyurulan “Üniversitelerin yaza kadar kapatılması ve eğitime uzaktan devam edilmesi” kararı herhangi bir akılcı ya da bilimsel bir gerekçeye dayanmamaktadır. “KYK yurtlarının depremden etkilenen vatandaşlarımızın kullanımına açılması” gerekçesi bunu net bir şekilde göstermektedir. </p><p>Alınan bu kararın temelden yoksun olması ve ileride daha büyük yaralar açacağı bir gerçektir. O nedenle aşağıda belirtilen gerekçeler göz önüne alınarak bu karar geri çekilmelidir.</p><p>1. Depremden etkilenen ve evsiz kalan vatandaşlarımıza hızlı bir yaşam alanı bulmak oldukça doğru bir karardır. Ancak KYK yurtlarının uzun süreli bir çözüm olmayacağı açıktır; ailelerin uzun süre kalabilecekleri mekanlara aktarılması gerekir.</p><p>2. Deprem bölgesinden farklı illerdeki üniversitelerde okuyan ve KYK yurtlarında kalan öğrenciler memleketlerine nasıl ve nereye gidecekler. Yurtlardan çıkartılacak bu öğrencilerin durumu ne olacak?</p><p>3. Deprem bölgesinde İnternet altyapısı ve mobil telefon hatları çökme noktasına gelmiştir. Birçok öğrencinin bilgisayara erişimi de kalmamıştır. Bu nedenle uzaktan eğitime geçilmesi durumunda binlerce öğrencinin ve öğretim elemanının eğitime erişimi olmayacaktır.</p><p>4. Deprem bölgesinde depremden etkilenen üniversite sayısı kısıtlıdır. Ülkemizde üniversiteler ağırlıklı olarak İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdedir. O yüzden ülkenin üniversitelerinin çok büyük kısmının yer aldığı illerde uzaktan eğitime geçmek temelsiz bir politikadır.</p><p>5. Öğrencilerin deprem bölgelerinden ve büyük yıkıntıdan bir an önce çıkmaları, normal yaşama dönmeleri, akranlarıyla yaralarını sarmaları için yaşadıkları illerin dışında okudukları üniversitelerin yerleşkelerine dönmeleri onların psikolojik-sosyal ve fiziksel sağlıkları için çok önemlidir. Bu gerçeği göz ardı edip öğrencilerimizi yıkıntılara mahkum etmek ne akla ne mantığa ne de ahlaka uygun değildir.</p><p>6. Ailelerinde çok büyük kayıplar yaşayan, evlerini ve mallarını kaybeden öğrenci ve öğretim elemanlarının hiçbir şey olmamış gibi uzaktan eğitime devam etmeleri beklenemez. Bu öğrenciler ve öğretim elemanları için dönem izni hakkı verilmesi en akıllıca politika olacaktır. Ayrıca isteyen öğrencilere kayıt dondurma hakkı da tanınmalıdır.</p><p>7. Üniversiteleri kapatmak yerine, depremden zarar görmemiş üniversitelerin uygun bölümlerine deprem bölgesindeki üniversitelerin öğrencilerini misafir öğrenci olarak alınıp, derslerine bu üniversitelerde devam etmelerine izin verilmelidir. Böylece öğrenciler hem eğitimlerine devam edebilecek hem de yaralarını daha hızlı saracaklardır.</p><p>8. Deprem bölgesinde olmayan üniversitelerin önümüzdeki dönem eğitime hangi formatta devam edecekleri kararı ancak o üniversitelerin “senatolarınca” alınacak bir karardır. Her üniversitenin koşulu ve o üniversitede okuyan ve depremden etkilenen öğrenci sayısı farklı olduğu için böyle bir karar Ankara’dan alınamaz.</p><p>9. Depremden etkilenen öğrencilerin eğitim hakkını korumak için bu öğrencilere derslere uzaktan (online) katılım hakkı tanınabilir ve dersler hibrid olarak verilebilir. Hibrid olarak verilebilecek derslere ise Bölüm ve Fakülte Akademik kurulları karar verebilirler.</p><p>10. Üniversiteleri tümden kapatmak yerine; ilköğretim ve ortaöğretimde olduğu gibi üniversitelerde de makul bir süre ara verilebilir. </p><p>11. Kamuya ait misafirhaneler, kurum otelleri ya da benzeri kurumlar öncelikle depremzedelerin kullanıma açılmalıdır.</p><p>Sonuç olarak alınan bu karar hem pedagojik hem psikolojik hem de sosyolojik olarak öğrencilerin, öğretim elemanlarının ve üniversitelerin faydasına alınmış bir karar değildir. Bu nedenle bu karar hemen geri çekilmeli ve üniversite senatoları göreve çağrılmalıdır.</p><p><b>DEPREMZEDELERE GENEL MERKEZİMİZİ DE EVLERİMİZİ DE AÇARIZ</b></p><p>Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu üniversitelerin kapatılma kararının yeniden gözden geçirilmesi için “Üniversiteleri uzaktan eğitime alma kararının yeniden gözden geçirilmesini bekliyorum. Biz siyasal partiler olarak Türkiye’deki tüm altyapımızı açalım, afetin faturasını gençlerimize ödetmeyelim, onları hayattan koparmayalım. Genel Merkez binamız dahil, örgütümüzün tüm mekanlarını vermeye hazırım. Buna aile evlerimiz de dahildir. Bu sefer gençlere dokunmayalım. Elimizde bir tek onlar kaldı.” Çağrısını yaptı bulundu.</p><p>Tüm Türkiye bu duyguları paylaşırken neden üniversiteler kapatılıyor, neden uzaktan eğitime geçiliyor, neden KYK yurtları boşaltılıyor. </p><p>Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş da “Ankara hepimizin yuvası… Biz Ankara’ya öğrenci yurdu sayısı kadar konaklamayı sağlayabiliriz. Eğitimin devam etmesi lazım.” diyerek, çözüm önerisi sunmuştur. </p><p>TBMM’ye üç ayrı soru önergesi vererek Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özere, Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu’na sordum:</p><p><b> CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY’A SORU ÖNERGESİ </b></p><p>1. Depremden etkilenen illerimizde kaç üniversite öğrencisi vardır?</p><p>2. Yurtlarda kalıp, ailesi deprem bölgesinde olan kaç üniversite öğrencisi vardır?</p><p>3. Depremde ailesini kaybeden üniversite öğrencilerinin ikamet ve eğitim sorunu nasıl çözülecek?</p><p>4. Ailesi deprem bölgesinde olup, deprem bölgesindeki üniversitelerde okuyan öğrencilerin eğitim ve ikamet sorunu nasıl çözülecek? </p><p>5. Ailesi deprem bölgesinde olup, deprem bölgesi dışında bir üniversitede okuyan öğrencilerin eğitim, ikamet ve beslenme sorunu nasıl çözülecek?</p><p>6. Pandemi döneminde milyonlarca öğrenci uzaktan eğitime erişmede kısmen ya da tamamen sorun yaşadı. Uzaktan eğitimde yaşanan sorunlar nasıl çözülecek?</p><p>7. Deprem bölgesinde ikamet edecek olan üniversite öğrencileri uzaktan eğitime nasıl erişecek? </p><p>8. Depremden etkilenmeyen illerde üniversitelerin kapatılarak uzaktan eğitime geçilmesindeki amaç nedir?</p><p>9. Depremzedelerin ikameti için daha kalıcı ve gerçekçi çözümler varken KYK yurtlarının boşaltılmasındaki amaç nedir?</p><p>10. Üniversitelerin kapatılarak uzaktan eğitime geçilmesi ve KYK yurtlarının boşaltılmasına ilişkin karar geri alınacak mıdır? </p><p><b>GENÇLİK VE SPOR BAKANI MEHMET MUHARREM KASAPOĞLU’NA SORU ÖNERGESİ </b></p><p>1. KYK yurtlarında kalıp, deprem bölgesinde ailesini kaybeden kaç öğrenci vardır?</p><p>2. Deprem bölgesindeki yurtlarda kaç öğrenci kalmaktaydı?</p><p>3. Deprem bölgesinde bulunan KYK yurtlarında kaç öğrenci hayatını kaybetmiştir?</p><p>4. Deprem bölgesinde bulunan KYK yurtlarının kaçı yıkılmıştır?</p><p>5. Ailesi deprem bölgesinde olan ve KYK yurtlarında kalan öğrencilerin ikamet, eğitim ve beslenme sorunu nasıl çözülecektir? </p><p>6. Ailesi deprem bölgesinde olup, deprem bölgesi dışında ev kiralayarak üniversitede okuyan öğrencilere nasıl destek verilecektir?</p><p>7. Deprem bölgesinin dışındaki KYK yurtlarında toplam kaç öğrenci kalmaktadır?</p><p>8. KYK yurtları boşaltılırken yurtta olmayan öğrencilerin dolapları kırılarak, eşyalarının poşetlere doldurularak sokağa bırakıldığı iddiaları doğru mudur?</p><p>9. KYK yurtlarının boşaltılmasına Bakanlığınız mı karar vermiştir?</p><p>10. KYK yurtlarının boşaltılmasındaki amaç nedir?</p><p>11. KYK yurtlarının boşaltılma kararı geri alınacak mıdır?</p><p><b>MİLLİ EĞİTİM BAKANI MAHMUT ÖZER’E SORU ÖNERGESİ </b></p><p>1- Depremde kaç öğretmenimiz hayatını kaybetmiştir?</p><p>2- Depremde kaç öğrencimiz hayatını kaybetmiştir?</p><p>3- Enkaz altında kaç öğretmen ve öğrenci vardır?</p><p>4- Depremde kaç okul ve eğitim kurumu yıkılmıştır?</p><p>5- Ailesini kaybeden öğrencilerin barınma ve eğitim sorunu nasıl çözülecektir?</p><p>6- Deprem bölgesindeki çocukların eğitim sorunu nasıl çözülecektir</p><p>7- Ailesini kaybeden öğrenci ve öğretmenlere Bakanlığınızca ne gibi destekler verilmektedir?</p><p>8- Depremden etkilenen öğretmen, öğrenci ve velilere psikolojik destek verilmekte midir?</p><p>9- Depremzede öğretmenlerin göreve çağrılması kararı, Bakanlığınızca mı verilmiştir?</p><p>10- Göreve çağırdığınız öğretmenlerin barınma ve beslenme sorununu nasıl çözeceksiniz?</p><p>AKP iktidarı yönetemiyordu, şimdi de akıl tutulması yaşıyor… </p><p>Milli Eğitim Bakanı YÖK Başkanı, üniversite rektörleri…</p><p>Bugüne kadar konuşmadınız!</p><p>Şimdi konuşmayacaksanız ne zaman konuşacaksınız?</p><p>Sizin dışınızda tüm “yetkisizler” konuşuyor, karar alıyor!</p><p>Siz niye susuyorsunuz.</p><p>Susun diye mi o kotluları işgal ediyorsunuz </p><p><b>Yıldırım KAYA</b></p><p><b>CHP Ankara Milletvekili</b></p><p><b>12 Şubat 2023</b></p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-36659416913739536152023-02-12T12:44:00.002+03:002023-02-12T12:44:51.675+03:00 ÜNİVERSİTELERİN KAPATILMASI VE UZAKTAN EĞİTİME GEÇİLMESİ DOĞRU DEĞİL<p><b>ÜNİVERSİTELERİ KAPATMAK GENÇLERİ HAYATTAN KOPARMAKTIR</b></p><p>6 Şubat depremi ile yaşadığımız büyük felaketin yaralarını sarmak için herkes büyük bir mücadele veriyor.</p><p>Ancak 11 Şubat günü Cumhurbaşkanı tarafından duyurulan “Üniversitelerin yaza kadar kapatılması ve eğitime uzaktan devam edilmesi” kararı herhangi bir akılcı ya da bilimsel bir gerekçeye dayanmamaktadır. “KYK yurtlarının depremden etkilenen vatandaşlarımızın kullanımına açılması” gerekçesi bunu net bir şekilde göstermektedir. </p><p>Alınan bu kararın temelden yoksun olması ve ileride daha büyük yaralar açacağı bir gerçektir. O nedenle aşağıda belirtilen gerekçeler göz önüne alınarak bu karar geri çekilmelidir.</p><p>1.<span style="white-space: pre;"> </span>Depremden etkilenen ve evsiz kalan vatandaşlarımıza hızlı bir yaşam alanı bulmak oldukça doğru bir karardır. Ancak KYK yurtlarının uzun süreli bir çözüm olmayacağı açıktır; ailelerin uzun süre kalabilecekleri mekanlara aktarılması gerekir.</p><p>2.<span style="white-space: pre;"> </span>Deprem bölgesinden farklı illerdeki üniversitelerde okuyan ve KYK yurtlarında kalan öğrenciler memleketlerine nasıl ve nereye gidecekler. Yurtlardan çıkartılacak bu öğrencilerin durumu ne olacak?</p><p>3.<span style="white-space: pre;"> </span> Deprem bölgesinde İnternet altyapısı ve mobil telefon hatları çökme noktasına gelmiştir. Birçok öğrencinin bilgisayara erişimi de kalmamıştır. Bu nedenle uzaktan eğitime geçilmesi durumunda binlerce öğrencinin ve öğretim elemanının eğitime erişimi olmayacaktır.</p><p>4.<span style="white-space: pre;"> </span>Deprem bölgesinde depremden etkilenen üniversite sayısı kısıtlıdır. Ülkemizde üniversiteler ağırlıklı olarak İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdedir. O yüzden ülkenin üniversitelerinin çok büyük kısmının yer aldığı illerde uzaktan eğitime geçmek temelsiz bir politikadır.</p><p>5.<span style="white-space: pre;"> </span>Öğrencilerin deprem bölgelerinden ve büyük yıkıntıdan bir an önce çıkmaları, normal yaşama dönmeleri, akranlarıyla yaralarını sarmaları için yaşadıkları illerin dışında okudukları üniversitelerin yerleşkelerine dönmeleri onların psikolojik-sosyal ve fiziksel sağlıkları için çok önemlidir. Bu gerçeği göz ardı edip öğrencilerimizi yıkıntılara mahkum etmek ne akla ne mantığa ne de ahlaka uygun değildir.</p><p>6.<span style="white-space: pre;"> </span>Ailelerinde çok büyük kayıplar yaşayan, evlerini ve mallarını kaybeden öğrenci ve öğretim elemanlarının hiçbir şey olmamış gibi uzaktan eğitime devam etmeleri beklenemez. Bu öğrenciler ve öğretim elemanları için dönem izni hakkı verilmesi en akıllıca politika olacaktır. Ayrıca isteyen öğrencilere kayıt dondurma hakkı da tanınmalıdır.</p><p>7.<span style="white-space: pre;"> </span>Üniversiteleri kapatmak yerine, depremden zarar görmemiş üniversitelerin uygun bölümlerine deprem bölgesindeki üniversitelerin öğrencilerini misafir öğrenci olarak alınıp, derslerine bu üniversitelerde devam etmelerine izin verilmelidir. Böylece öğrenciler hem eğitimlerine devam edebilecek hem de yaralarını daha hızlı saracaklardır.</p><p>8.<span style="white-space: pre;"> </span>Deprem bölgesinde olmayan üniversitelerin önümüzdeki dönem eğitime hangi formatta devam edecekleri kararı ancak o üniversitelerin “senatolarınca” alınacak bir karardır. Her üniversitenin koşulu ve o üniversitede okuyan ve depremden etkilenen öğrenci sayısı farklı olduğu için böyle bir karar Ankara’dan alınamaz.</p><p>9.<span style="white-space: pre;"> </span>Depremden etkilenen öğrencilerin eğitim hakkını korumak için bu öğrencilere derslere uzaktan (online) katılım hakkı tanınabilir ve dersler hibrid olarak verilebilir. Hibrid olarak verilebilecek derslere ise Bölüm ve Fakülte Akademik kurulları karar verebilirler.</p><p>10.<span style="white-space: pre;"> </span>Üniversiteleri tümden kapatmak yerine; ilköğretim ve ortaöğretimde olduğu gibi üniversitelerde de makul bir süre ara verilebilir. </p><p>11.<span style="white-space: pre;"> </span>Kamuya ait misafirhaneler, kurum otelleri ya da benzeri kurumlar öncelikle depremzedelerin kullanıma açılmalıdır.</p><p>Sonuç olarak alınan bu karar hem pedagojik hem psikolojik hem de sosyolojik olarak öğrencilerin, öğretim elemanlarının ve üniversitelerin faydasına alınmış bir karar değildir. Bu nedenle bu karar hemen geri çekilmeli ve üniversite senatoları göreve çağrılmalıdır.</p><p>Yıldırım KAYA</p><p>CHP Ankara Milletvekili</p><p>12 Şubat 2023</p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-26516866820337196102023-01-13T15:47:00.002+03:002023-01-13T16:25:48.449+03:00Sözleşmeli Personele Kadro Kanun Teklifi <p style="text-align: center;"><b> TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA</b></p><p>Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 663 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve gerekçesi ekte sunulmaktadır.</p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZwI3DNZb6WUIGrI8qcTRWIpY794RgS29rbuUjc0G7x9xVskRz2_lbYIXvOVltX33REhMvTlDNfBs3pZs92JAKicegaGfGXnwt6FdgDJbTcd8C2G2nxItjZoAyZKVri_ZPvG08MJXWHQ012xLe6QGOYYlYaxmUa5_XJdP1OgPyi3AgAooo7-YwE48i4A/s2332/2-4849-01.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2332" data-original-width="1653" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZwI3DNZb6WUIGrI8qcTRWIpY794RgS29rbuUjc0G7x9xVskRz2_lbYIXvOVltX33REhMvTlDNfBs3pZs92JAKicegaGfGXnwt6FdgDJbTcd8C2G2nxItjZoAyZKVri_ZPvG08MJXWHQ012xLe6QGOYYlYaxmUa5_XJdP1OgPyi3AgAooo7-YwE48i4A/s320/2-4849-01.png" width="227" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjD-dAtfp1znDsx_SMaUequIrpRHC0eu228QOa0kG5yEFhNjYnyf58bxtSsfinuY0SdJXQVM1JE33xAmP7w0_uEAJepl7tToavko7iCPj7eoMcgn3RjYJwO2TBqYfOtfZldAjeS9ZamLKuqsdsWcM175MlTJ_UayWJqC-5lXcJ6uLhv4WntHSuPrvCu-A/s2332/2-4849-02.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2332" data-original-width="1653" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjD-dAtfp1znDsx_SMaUequIrpRHC0eu228QOa0kG5yEFhNjYnyf58bxtSsfinuY0SdJXQVM1JE33xAmP7w0_uEAJepl7tToavko7iCPj7eoMcgn3RjYJwO2TBqYfOtfZldAjeS9ZamLKuqsdsWcM175MlTJ_UayWJqC-5lXcJ6uLhv4WntHSuPrvCu-A/s320/2-4849-02.png" width="227" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8ZHyj_T9yC-C6Th5XscoF-zQcQXOIBAvRCPX1FayT6QdxNymKKsN0Gxpz1Oc0WvQS3selHCPuzpTRucYnyRsRIRD3bVczS165TR8qeWqYe-CLcTU2r-Usp6JaNEqZnIbGvZaDCTXh2Y-OK_QdDoG2MrJd7t5zhwXngQURxPby3hmCrolHh2zhs5IGgA/s2323/2-4849-19.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2323" data-original-width="1648" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8ZHyj_T9yC-C6Th5XscoF-zQcQXOIBAvRCPX1FayT6QdxNymKKsN0Gxpz1Oc0WvQS3selHCPuzpTRucYnyRsRIRD3bVczS165TR8qeWqYe-CLcTU2r-Usp6JaNEqZnIbGvZaDCTXh2Y-OK_QdDoG2MrJd7t5zhwXngQURxPby3hmCrolHh2zhs5IGgA/s320/2-4849-19.png" width="227" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdFhFmmJR_J8dcbKB4x4POqxqvmKPpq8dwbE6aKPqzqW-E2qJF-3abGkC55a8teI2KRjgkXAIzH9F6QEEPw-7ABQrYNcmbHuekfPsnRctfHF383qKV6ie0g9qa11QiQyvO5L2GwlB1c1VEfieic2pUdHtEm41XDIHXqbhgHOmO8UIgjHszImqfM3tJcw/s2324/2-4849-20.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2324" data-original-width="1652" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhdFhFmmJR_J8dcbKB4x4POqxqvmKPpq8dwbE6aKPqzqW-E2qJF-3abGkC55a8teI2KRjgkXAIzH9F6QEEPw-7ABQrYNcmbHuekfPsnRctfHF383qKV6ie0g9qa11QiQyvO5L2GwlB1c1VEfieic2pUdHtEm41XDIHXqbhgHOmO8UIgjHszImqfM3tJcw/s320/2-4849-20.png" width="227" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNptbPRZnvZq2u2K5l_1wZuYWwNbYFGDmsuY4c8oonGQ4eIzRSwIq4ur8MIOVJxzOMm0Bo6aJ8Nj8OTjxeNC3VdPBIVliVdAgeC4v1YzdptMgBI5KCBvqlwhoykEFC8fLcs26GcTvmWnCdLBovKyCS_CaqQ54HGenqjIOYCwlZXq3_5hwr1cohJp6cMQ/s2325/2-4849-21.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2325" data-original-width="1653" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNptbPRZnvZq2u2K5l_1wZuYWwNbYFGDmsuY4c8oonGQ4eIzRSwIq4ur8MIOVJxzOMm0Bo6aJ8Nj8OTjxeNC3VdPBIVliVdAgeC4v1YzdptMgBI5KCBvqlwhoykEFC8fLcs26GcTvmWnCdLBovKyCS_CaqQ54HGenqjIOYCwlZXq3_5hwr1cohJp6cMQ/s320/2-4849-21.png" width="228" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH6FE6FeRhyMj9JShcPhioO23xd1GNwXiJXRupAq53MwewH2dAu_K87zWj23IWWBufD8rlWLDLt6dLgcc-a5te2Cbd2sChvJlnvc8yVDeCQ8yKLxpRFiWWvTBbUFcelzu_FwmrmhwROyyJajyGaAhD2WJj1Oi-qtC8xclPZZ4eEtJm0YvhgLweB8DdjQ/s2317/2-4849-22.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2317" data-original-width="1648" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjH6FE6FeRhyMj9JShcPhioO23xd1GNwXiJXRupAq53MwewH2dAu_K87zWj23IWWBufD8rlWLDLt6dLgcc-a5te2Cbd2sChvJlnvc8yVDeCQ8yKLxpRFiWWvTBbUFcelzu_FwmrmhwROyyJajyGaAhD2WJj1Oi-qtC8xclPZZ4eEtJm0YvhgLweB8DdjQ/s320/2-4849-22.png" width="228" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVUYhvWiOeHGjt3F5kUS7mlv3SyJg2_sKatLTXYH8KPqS1JphPGuadvafCg7ZK6rClCQToTfiZa5LuCnmOtvuA0tLdR2qLHrvbeMymWYcoA2VsEg3_mlSPCCFvR5FNTjUGZqrOCDvMadk0Y68yg2RhR3NTnbzRCV3Ecrqb5AfBkm_Ly-k0bY_YWO_BVw/s2327/2-4849-23.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2327" data-original-width="1647" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVUYhvWiOeHGjt3F5kUS7mlv3SyJg2_sKatLTXYH8KPqS1JphPGuadvafCg7ZK6rClCQToTfiZa5LuCnmOtvuA0tLdR2qLHrvbeMymWYcoA2VsEg3_mlSPCCFvR5FNTjUGZqrOCDvMadk0Y68yg2RhR3NTnbzRCV3Ecrqb5AfBkm_Ly-k0bY_YWO_BVw/s320/2-4849-23.png" width="226" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlaBm4miezOll0c7dE0z7e6WZzZ2qx1Y43J4QNqzX46dF75vrPamxtw3qptJ6a_V4CLfBCD5PXn3uMvVR6YZptwoVu87IUOhlNolHGH8OqO_GXdYaV0TOjTIZRlIlTTHALWn76q8pLkUABQk_nXDSOIasF5Cl0ZDveeYEFyLtSaQ_CO6ai2ZgBdlZvAw/s2323/2-4849-24.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2323" data-original-width="1652" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjlaBm4miezOll0c7dE0z7e6WZzZ2qx1Y43J4QNqzX46dF75vrPamxtw3qptJ6a_V4CLfBCD5PXn3uMvVR6YZptwoVu87IUOhlNolHGH8OqO_GXdYaV0TOjTIZRlIlTTHALWn76q8pLkUABQk_nXDSOIasF5Cl0ZDveeYEFyLtSaQ_CO6ai2ZgBdlZvAw/s320/2-4849-24.png" width="228" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmdhxBcfgelBhdxpq-EGt21EyhDlq6bCxhBbVC1mW1wE8JStA3RE0jKnRyDhdUaONxqZECF0c9a2y2gCW9BtTgKU5sjUYXY7qdtVgqPBq29ZSkZoOQJK7dhGOi3kgvgTdpzqQVbhlS41143J3e69TNAj4hdn1-s3nMYLmSspgfI2wLPpdCkXXpNo666g/s2318/2-4849-25.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2318" data-original-width="1655" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmdhxBcfgelBhdxpq-EGt21EyhDlq6bCxhBbVC1mW1wE8JStA3RE0jKnRyDhdUaONxqZECF0c9a2y2gCW9BtTgKU5sjUYXY7qdtVgqPBq29ZSkZoOQJK7dhGOi3kgvgTdpzqQVbhlS41143J3e69TNAj4hdn1-s3nMYLmSspgfI2wLPpdCkXXpNo666g/s320/2-4849-25.png" width="228" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-y2GPxBCW7ZIvZ3r4vrJlMLrHyLAZKQSRSWv8AxtRbPjHj7p_SdFhBRNKx5ivmSJcoFBDrN0lvtPnyBuQCo3MR7Z8tGQhTTdLu_xomc9P8spk-DZTJlzLcDmwknLQIfZM31oUJNOkHW21Z1xHqOiviKUqeCZVB0LWzOmZ2750478dsjCRuHLwxU32zA/s2320/2-4849-26.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2320" data-original-width="1648" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-y2GPxBCW7ZIvZ3r4vrJlMLrHyLAZKQSRSWv8AxtRbPjHj7p_SdFhBRNKx5ivmSJcoFBDrN0lvtPnyBuQCo3MR7Z8tGQhTTdLu_xomc9P8spk-DZTJlzLcDmwknLQIfZM31oUJNOkHW21Z1xHqOiviKUqeCZVB0LWzOmZ2750478dsjCRuHLwxU32zA/s320/2-4849-26.png" width="227" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvu7MGVgKa9R53RkZvarGFHgAiW411OIvXHzacApUoBFtsCPoYcwpy5mQfaXpCJmmDXBUmLMYeZY77U3i6vlqx53R1B72kFV4wHSsl_AUcz90ceBh8RQLOCO5sRrp0FnkvlgDkPgPlo7H7zFhP2e5pUiYLNHAgo0qVxRcpi8fdR9cZYN8lgTvN4Xh_aQ/s2317/2-4849-27.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2317" data-original-width="1648" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvu7MGVgKa9R53RkZvarGFHgAiW411OIvXHzacApUoBFtsCPoYcwpy5mQfaXpCJmmDXBUmLMYeZY77U3i6vlqx53R1B72kFV4wHSsl_AUcz90ceBh8RQLOCO5sRrp0FnkvlgDkPgPlo7H7zFhP2e5pUiYLNHAgo0qVxRcpi8fdR9cZYN8lgTvN4Xh_aQ/s320/2-4849-27.png" width="228" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsJSeRFKnkhw8lF-74WUtppoXD9wWChrr_36GH9jZykZ1eB0pqcO-JKiF8XlhzG_olyxYrZGTMcD0MlKgQwDNI3L-bvmmHTDiyEihdCkwPmiDeZfcjyLRQyDtEen88ZSLZOokA1yy_-ePyffNUXi8ULVIIGmte68sMhawDeSwM8SRRjRxLwbKkcTwMRg/s2321/2-4849-28.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2321" data-original-width="1653" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsJSeRFKnkhw8lF-74WUtppoXD9wWChrr_36GH9jZykZ1eB0pqcO-JKiF8XlhzG_olyxYrZGTMcD0MlKgQwDNI3L-bvmmHTDiyEihdCkwPmiDeZfcjyLRQyDtEen88ZSLZOokA1yy_-ePyffNUXi8ULVIIGmte68sMhawDeSwM8SRRjRxLwbKkcTwMRg/s320/2-4849-28.png" width="228" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG96uORD5DPpJsBnZH3lXGihnyt_SkYh2Yhs2819ruSVZuP6XpqrwiDKyT_UYhrtKvYiZXCqtRR02x_dy0NXPBZXuMUKLHsQtrMn9wyQw9yB3XKWlH7eIlhzlTdn-S2HF5o7bw2kobsAdTGTQHkaddSCg--SRNiXKgS1Xr2mFWa1cTcDddrnbFZgE0fg/s2318/2-4849-29.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2318" data-original-width="1653" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhG96uORD5DPpJsBnZH3lXGihnyt_SkYh2Yhs2819ruSVZuP6XpqrwiDKyT_UYhrtKvYiZXCqtRR02x_dy0NXPBZXuMUKLHsQtrMn9wyQw9yB3XKWlH7eIlhzlTdn-S2HF5o7bw2kobsAdTGTQHkaddSCg--SRNiXKgS1Xr2mFWa1cTcDddrnbFZgE0fg/s320/2-4849-29.png" width="228" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjX3Re17Ek2efET_Rhex20bnu11US553bfUZD22JqbDFqkLtYoQCgcDpLOEwV0EJDbfJxcOxY9PgYODzvL5aqRzvI_rmV2uqLWE1GXc-ueGFAiWTlVEA_V3YM2cx1g3Avn4cOencqBlpobmrFNmYR3wYusQb_HmjIHPLqIxnfvPhYlO0cFwA15x-5zFzQ/s2322/2-4849-30.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2322" data-original-width="1647" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjX3Re17Ek2efET_Rhex20bnu11US553bfUZD22JqbDFqkLtYoQCgcDpLOEwV0EJDbfJxcOxY9PgYODzvL5aqRzvI_rmV2uqLWE1GXc-ueGFAiWTlVEA_V3YM2cx1g3Avn4cOencqBlpobmrFNmYR3wYusQb_HmjIHPLqIxnfvPhYlO0cFwA15x-5zFzQ/s320/2-4849-30.png" width="227" /></a></div><br /><p><br /></p><p></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-82262420479358395862023-01-09T14:14:00.001+03:002023-01-09T14:20:35.948+03:00EYT SORUNU DEVAM EDİYOR<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/dc1eaaWZ3Nw" width="320" youtube-src-id="dc1eaaWZ3Nw"></iframe></div><br /><p></p><p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Emeklilikte Yaşa Takılanlar (Eyt)
Mücadeleyi Kazandı<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">AKP
iktidarı, EYT’lilerin yıllarca mücadele ettikleri kazanılmış emeklilik
haklarını verme konusunda nihayet bir adım atmaya yanaştı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Bu
sonuç EYT’lilerin uzun soluklu mücadelesinin başarısıdır. Aynı zamanda da
AKP’nin seçim kaygısıyla atmış olduğu bir adımdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Erdoğan’a
geri adım attıran, sözünü geri almasını sağlayan EYT’lilerin örgütlü
mücadelesinin yanı sıra; Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ETY’lilere
verdiği desteğin, partimizin ısrarlı çalışmalarının ve kamuoyunun baskısının da
büyük etkisi vardır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Cumhurbaşkanı
Erdoğan 16 Kasım 2019’da SGK Topkapı Kampüsü'nde düzenlenen toplu açılış
töreninde yapığı konuşmada EYT sorununun çözümüne net biçimde karşı çıkmış ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">"Biz bunu politik hesaplarla yapmayız
ve yapmayacağız da. Arkadaşlarıma söylüyorum, beni bu yola asla teşvik etmeyin.
Seçim kaybetsek de yokum"</b> demişti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Cumhurbaşkanı
Erdoğan, 2022 yılının son günlerinde Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) sorununun
çözümü konusunda yaş koşulu olmaksızın 08.09.1999’dan önce işe başlayanlara
emeklilik hakkını tanıyacaklarını açıkladı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Dolayısıyla
ortada müjde ve lütuf değil kazanılmış bir hak mücadelesi vardır<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">EYT SORUNU NEDİR?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Sendikaların
“mezarda emeklilik” eleştirilerine rağmen 1999’daki 4447 sayılı Kanun
değişikliği ile yaş koşulu getirildi ve prim gün sayısı yükseltildi. Getirilen
yaş şartı sadece yasadan sonra yeni işe girenleri değil Kanunun yayımı
tarihinden önce sigortalı olan eski çalışanları da kapsadı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">4447
sayılı yasa çıktığında (8 Eylül 1999) zaten çalışmakta olanlara da uygulandı.
Bu sebeple sigortalılık süresi ve prim gün şartlarını yerine getiren, ama yaş
şartını yerine getiremeyenler emeklilik için yaş koşulunu beklemek zorunda
kaldı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Farklı
koşullarda işe girdikleri için kazanılmış haklarında ciddi kayıplar yaşamış
oldular. EYT buradan doğdu. Bu değişimle kadınlar 2 ila 18 yıl, erkekler ise 1
ila 15 yıl beklemek zorunda kaldılar. Ciddi mağduriyetler yaşandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Örneklerle EYT<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">1998
yılında işe giren bir erkek işçi eski mevzuata göre 2023 yılında emekli olma
hakkına sahipken, yasa değişikliği ile birlikte emekliliği 15 yıl sonraya, 2038
yılına ertelendi. 1999 yılının başlarında işe giren bir kadın işçi, 2019’da
emekli olabilecekken emekliliği 18 yıl geciktirilerek 2037’ye sarktı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Başlangıçta
birkaç yıllık yaşa takılmalar çok farkındalık yaratmamıştı. 2010’ların
ortalarından itibaren 10 yıl, 15 yıl gibi yaşa takılmalar belirginleşmeye
başlayınca tepkiler ve itirazlar arttı. EYT hareketi buradan doğdu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">EYT’lilerin
bir bölümü uzun hak mağduriyetleri sonucunda oldukça gecikerek emekli oldular.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">TEK TARAFLI, TEPEDEN İNME
YÖNTEMLER DEĞİL SOSYAL DİYALOG<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Hükümet
EYT konusundaki önerilerini sendikalara ve EYT derneklerine sunmadı ve onlarla
mutabakat halinde, şeffaf ve katılımcı bir şekilde bir çözüm oluşturmadı. Oysa
konu muhatapları ile şeffaf biçimde tartışılmalıydı. Bu yapılmadı. Son yıllarda
siyasal alanda olduğu gibi sosyal alanda da tam anlamıyla bir hukuksuzluk
yaşanıyor. Kurumlar ve kurullar işletilmiyor. EYT sürecinde ne İş Kanunu gereği
olan “Üçlü Danışma Kurulu” ne de Anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal
Konsey (ESK) Toplandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal
Konsey 14 yıldır toplanmıyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Anayasa
suçu işleniyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">EMEKLİLİK SİSTEMİ BİR BÜTÜN OLARAK
ELE ALINMALI<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Türkiye’de
sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin köklü sorunları vardır. Sorun sadece 8
Eylül 1999 öncesiyle sınırlı kalırsa ciddi bir adaletsizlik ve dengesizlik
ortaya çıkacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">EYT
düzenlemesi yapılırken emekli aylıklarının hesaplama koşulları değişmezse
EYT’liler çok düşük aylık almak durumunda kalacaktır. Bu nedenle EYT sorunu
çözülürken emekli aylığı bağlama sistemine ilişkin adaletsizlik de
giderilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">EYT
ile birlikte emeklilik sisteminde esaslı sorunlara çözüm getirilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Aynı
koşullarda prim yatırıp ve çalışıp farklı emekli aylığı alanlar arasındaki
farklar giderilmeli ve intibak düzenlemesi mutlaka yapılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">1- 9 Eylül 1999 sonrası için
düzenleme yapılmalıdır<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
EYT sorunun çözümü için Cumhurbaşkanının önerisi 8 Eylül 1999 öncesi işe girişi
olanlar için emeklilik yaş koşulu kaldırılması, kadınlarda 20 yıl erkeklerde
ise 25 yıl çalışanlar ve 5000 bin prim günü olanların emekli olabilmesi
şeklindedir. Yaş koşulu olmaksızın eski mevzuata göre emeklilik EYT’lilerin en
önemli talebiydi. Ancak 8.9.1999 öncesi için getirilen bu çözüm 9.9.1999 ve
sonrası işe girenler için yeni bir adaletsizlik yaratmış oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Bilindiği gibi 09.09.1999 ve sonrası işe girenler herhangi bir geçiş ve kademe
olmaksızın kadınlarda 58 ve erkeklerde 60 yaş koşuluna tabidir. EYT sorunu
çözülürken 8 Eylül 1999 sonrası işe girenler için geçerli olan ağır koşulların
da (kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş koşulunun) yumuşatılması gerekir. Bu
yapılmazsa 8 Eylül 1999 öncesi ve sonrası arasında emeklilik yaşı açısından
ciddi fark ortaya çıkacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
8 Eylül 1999 öncesi işe giren bir erkek için emeklilik yaş koşulu 44 iken
sonrasında işe giren için yaş koşulu 60 olacaktır. Bu, 16 yıl fark anlamına
gelecektir. Kadınlar için yaş koşulu aynı şekilde aniden 40’tan 58’e çıkmış
olacaktır. Bu ise 18 yıl fark anlamına gelecektir. Bir başka deyişle, 8 Eylül
1999 tarihinden birkaç gün sonra işe girenler ile öncesinde girenler arasında
yaklaşık 16 ila 18 yıl emeklilik yaş farkı olacaktır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Örneğin, aynı aile içinde veya aynı işyerinde 8 Eylül 1999’da işe giren bir
erkek işçi, 2024’te emekli olabilirken, 9 Eylül 1999’da işe giren 2040’ı
bekleyecektir. Dolayısıyla, 8 Eylül 1999 sonrası için de adil bir düzenleme
yapılmalı, yeni bir geçiş takvimi getirilmelidir. Demokratik sosyal bir hukuk
devletinde bir gün, bir ay, bir veya birkaç yıl arayla bir hakka erişim için
15-20 yıl civarında fark yaratılamaz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bu Anayasanın eşitlik ve sosyal devlet
ilkesinin açıkça ihlalidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Halen uygulanmakta olan yaş koşuluna ulaşıncaya kadar dengeli bir geçiş takvimi
yapmak mümkündür: 9 Eylül 1999 ve sonrası işe girenlerin emeklilik yaş koşulunu
işe girdikleri yıla göre iki ila bir yılda bir birer yaş artırarak 2008
itibariyle mevcut emeklilik yaş koşullarına getirmek adil bir çözümdür. 2008’de
çıkarılan 5018 sayılı yasa ile yaş koşulu yine 58-60 olarak kabul edilmiş ve
2036-2048 arasında 65’e eşitlenmesi öngörülmüştür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Böylece geçiş süreci uzun bir zamana yayılmış ve adil bir geçiş sistemi
getirilmiş olacaktır. Örneğin, sigorta başlangıç tarihi, 9 Eylül 1999 ile 31
Aralık 1999 arasında işe giren kadınlar yaş koşulunu 42, erkekler için 44
olarak saptamak ve her yıl ikişer yaş artırarak 2008’den 58-60 yaş koşuluna
ulaşmak mümkündür. Bu adil, makul ve dengeli bir çözüm olacaktır.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj02o5HCDhj3ty56PWdS6g2glrqcw8yqzmcQ14r7Eo2Nrw6Xa1MmA-Uj-Yp1K4sSNcgiAiIatQNEFL9nZZH0H6cwMI5V_fWzQtDFWOW8iNBzVSiB_tTqkKUZJyZ1ESNBTXV78u_SrLxhkKk7wJo-UH6uVSgRGA_TotO_zEkKdMxdjazpl5mXER8Q4Sw0w/s1096/WhatsApp%20Image%202023-01-09%20at%2014.15.47.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1096" data-original-width="1052" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj02o5HCDhj3ty56PWdS6g2glrqcw8yqzmcQ14r7Eo2Nrw6Xa1MmA-Uj-Yp1K4sSNcgiAiIatQNEFL9nZZH0H6cwMI5V_fWzQtDFWOW8iNBzVSiB_tTqkKUZJyZ1ESNBTXV78u_SrLxhkKk7wJo-UH6uVSgRGA_TotO_zEkKdMxdjazpl5mXER8Q4Sw0w/w384-h400/WhatsApp%20Image%202023-01-09%20at%2014.15.47.jpeg" width="384" /></a></div><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">2- Emekli aylığı hesaplama
sistemi değişmeli</span></b><p></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Aylık
Bağlama oranı eski haline dönmeli.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında en düşük işçi emeklisi aylığı, asgari
ücretin yaklaşık yüzde 40 üzerindeydi. Bugün en düşük işçi emeklisi aylığı,
asgari ücretin yaklaşık yarısına denk gelmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Emekli aylığındaki bu kaybın ana nedeni 1999 ve 2008 yıllarında yapılan yasa
değişikliğidir. Bu yasa değişikliği ile “Aylık Bağlama Oranları” yüzde 70-75
seviyelerinden yüzde 35-40 seviyelerine düşmüştür. “Aylık Bağlama Oranları”
eski düzeylerine çekilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">3- Emekli aylığının alt sınırı
asgari ücret olmalıdır<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
2008’de yapılan yasa değişikliği ile emekli aylıklarının alt sınırı kaldırıldı.
Alt sınır geri gelmeli ve bu alt sınır asgari ücret olmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Ocak 2023 itibariyle emekli aylığının alt sınırı dosya bazında Hazine
katkısıyla 5.500 TL’ye yükseltilecektir. Bu asgari ücretin yüzde 35 altına
karşılık gelmektedir. Üstelik bu uygulama emekli aylık ve gelirlerinin bu
düzeyine çekilmesi anlamına gelmiyor. Emekliler kök aylıklarına zam alıyor ve
aradaki fark Hazine tarafından karşılanıyor. Bu kamuoyunda önemli bir yanılgıya
yol açıyor. Emekli aylıklarının bu seviyeye çekildiği algısı yaratılıyor. Oysa
gerçek böyle değil.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Bu alt sınır uygulaması çarpık sonuçlar yaratıyor, emekliler arasında
dengesizliğe yol açıyor. Örneğin 2022 Aralık ayı itibariyle 3.500 TL’ye
yükselmiş olan emekli, ocak ayında %57 zamla 5.500 TL aylık alacakken, aylığı
4.250 TL olan emekli sadece yüzde 30 zam alacak. Bu çarpık uygulama
giderilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">4- Emekli aylığı hesaplanmasında
ve artışında enflasyon ve büyüme yüzde 100 oranında dikkate alınmalıdır<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Emekli aylığı hesaplaması yapılırken geçmişte kişinin prim ödemeleri
güncellenirken enflasyon + büyüme oranlarının yüzde 100’ü eklenirken, 2008’de
yapılan yasa değişikliği ile büyümenin sadece yüzde 30’u hesaba katılmaktadır.
Özetle, emekli aylıklarının milli gelir artışından alacağı pay yüzde 100’den
yüzde 30’a düşürülmüştür.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Bu durum yıllar içinde öyle bir duruma yol açmıştır ki hesaplanan emekli aylığı
asgari ücretin yarısının bile altına düşmüştür. Bu korkunç tablo karşısında AKP
hükümeti emekli aylık ve gelirleri için bir alt sınır belirmeye başladı. Bu alt
sınırın altında kalan emekli aylık ve gelirleri dosya bazında Hazine desteğiyle
bu alt sınıra tamamlanmaya başlandı. Önce 1,000 TL olarak açıklanan bu tutar,
sırasıyla 2.500, 3.500 ve son olarak da 5.500 TL olarak saptandı. Ancak
son açıklanan Hazine destekli alt sınır asgari ücretin yüzde 35 (3006 TL)
altında kaldı. Güncelleme katsayısının düşürülmesi emekli aylıklarını düşürmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Öte yandan 5510 sayılı yasaya göre işçi ve Bağ-Kur emekli aylıkları resmi
enflasyon oranında memur emekli aylıkları ise toplu sözleşmede öngörülen artış
oranında her 6 ayda bir artırılmaktadır. Bilindiği gibi memur toplu sözleşmesi
uzun yıllardır enflasyon oranında bir artış öngörmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Dolayısıyla emekli aylıkları artışında ülkenin büyümesi dikkate alınmamaktadır.
Bu durum emekli aylıklarının resmi enflasyona hapsedilmesi anlamına
gelmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Emekli aylık artışlarında enflasyon yanında büyüme de mutlaka dikkate
alınmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">5- Taşerondan kamuya geçen
işçiler için resen emeklilik düzenlemesi kaldırılmalıdır.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
EYT’lileri bekleyen bir diğer tehlike resen emekliliktir. Resen emeklilik,
kamuda çalışanların sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya
malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihte kendi iradeleri dışında emekli
edilmeleridir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
696 sayılı KHK ile 2018 yılında kadroya alınan yaklaşık 750 bin kamu taşeronu
işçisi için de bu durum geçerlidir. EYT düzenlemesi çıktığında kamuda kadroya
alınan taşeron işçilerden koşulları tamamlayanlar resen emekliye sevk
edilecektir. Bu işçiler büyük gelir kaybı yaşayacaktır. Prime esas kazançları
düşük ve prim gün sayıları sınırlı olanlar resen emekli edildiklerinde emekli
aylıkları düşük olacaktır. Bu işçiler üç yıllık gecikmeden sonra toplu iş
sözleşmesi hakkına henüz kavuştular ve ücretlerinde iyileşme oldu. Emekli
olduklarında halen aldıkları ücretlerin yarısını bile almaları zor
görünmektedir. Bu nedenle EYT düzenlemesi yapılırken 696 sayılı KHK ile
getirilen resen emeklilik düzenlemesi kaldırılmalıdır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">5- STAJERLİK VE DEPREM
SORUNU<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
EYT’liler, stajyerlik ve çıraklıkta staja başlama süresinin de saydırılmasını
talep etmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">•
Deprem bölgesinde yaşayanların sigortaya girişlerinin geç yapılmasından
kaynaklı mağduriyetlerinin de giderilmelidir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">BAĞ-KUR’LU VE<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ESNAFIN SORUNLARI<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">1479
sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden
başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemelere yer verilmiştir, bu kapsamda, 4956
sayılı Kanunun 47’nci maddesiyle, BAĞ-KUR Kanununa eklenen geçici 18’inci
maddesine göre, 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihinden
önce kurum kayıtlarına intikal eden bildirge, prim ödemesi ve sigortalılık
talepleri bulunanlar yönünden 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25’inci maddeleri
çerçevesinde yapılacak değerlendirme ile “04.10.2000 tarihinden önceki döneme
ilişkin sigortalılık nitelikleri belirlenirken, tescilin belirtilen tarihlerden
sonra yapılması durumunda, Kanunda tanınan süreler içinde borçlanma hakkını
kullananlar borçlanma şartlarına göre 04.10.2000 öncesinde sigortalı sayılacak,
ancak borçlanma hakkını süresinde kullanmayanlar yönünden artık geriye dönük
olarak 04.10.2000 tarihi öncesine ilişkin herhangi bir sigortalılık tespiti ya
da borçlanması söz konusu olamayacaktır” hükmüne yer vermiştir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Vergi
veya şirket kaydı 04.10.2000 tarihi öncesi olup da BAĞ-KUR’a kayıt ve tescilini
yaptırmamış bulunanlar, 04.10.2000 yılı sigortalı olamamaktadırlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">BAĞ-KUR’lular
yönünden eşitlik ilkesi 04.10.2000 öncesi için kayıt ve tecilini yaptırmamış
olanlar için; EYT’den yararlanma hakkı ve sosyal güvenlik hakkı ortadan
kalkmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Vergi
veya şirket kaydı 04.10.2000 den önce olup da BAĞ-KUR’a kayıt ve tescili
yazılmamış olanlar için BAĞ-KUR sigortalısı olabilme ve primlerini
ödeyebilmelerine olanak tanınmak zorundadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">Yıldırım KAYA</span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0cm;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;">CHP Ankara Milletvekili<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0cm;"><span face=""Calibri",sans-serif" style="color: black; font-size: 11pt; line-height: 105%; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-themecolor: text1;"> <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">9 Ocak 2023<o:p></o:p></b></span></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-46964580600075844612022-12-28T14:59:00.001+03:002022-12-28T15:43:06.580+03:00 2022 SONUNDA EĞİTİM DEĞERLENDİRMESİ<p style="text-align: justify;"><b> </b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/PfMQGYJ60Vk" width="320" youtube-src-id="PfMQGYJ60Vk"></iframe></b></div><p></p><p style="text-align: justify;"><b>2022 SONUNDA EĞİTİM DEĞERLENDİRMESİ</b></p><p style="text-align: justify;">·Sahte Öğretmenlik Meslek Kanunu AKP ve MHP oylarıyla 03/02/2022’de kabul edilerek, 13/02/2022’de yürürlüğe girdi. Öğretmenlerin 3600 ek gösterge hakları ise 15/01/2023 tarihine bırakıldı.</p><p style="text-align: justify;">·2022 YKS’den itibaren ön lisans ve lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanları uygulaması kaldırıldı. Üniversiteler ticarethane, öğrenciler Müşteri durumuna sokuldu.</p><p style="text-align: justify;">· Cemaatlere/tarikatlara bağlı vakıf ve derneklerin yurtlarda ölümler, taciz ve tecavüzler devam etti. </p><p style="text-align: justify;">·Antalya İlim ve Kültür Derneği (Alim Derneği) öğrenci yurdunda, Akdeniz Üniversitesi öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul başı kesilerek katledildi. </p><p style="text-align: justify;">·Üniversite öğrencisi Enes Kara Nur Cemaati Yurdunda baskılara dayanamayarak bir video bırakarak intihar etti. </p><p style="text-align: justify;">·17 Nisan Eğitim Bayramı teklifimiz, Komisyona dahi getirilmedi.</p><p style="text-align: justify;">·Köy Enstitülerinin akıbetini Milli Eğitim ve Turizm Bakanlıklarına 42 soru önergesi vererek sordum. Ancak yanıt alamadık.</p><p style="text-align: justify;">·Ankara Büyükşehir Belediyesine verilen Hasanoğlan Köy Enstitüsü restorasyonu, sarayın talimatıyla, Milli Eğitim Bakanlığınca iptal edildi. Çürümeye terk edildi </p><p style="text-align: justify;">·Öğrenci Affı getirildi. Ancak amasız, fakatsız bir öğrenci affı talebimiz kabul edilmedi. </p><p style="text-align: justify;">·KYK borçları silindi. Ancak birçok kişi borç faizlerinin hala silinmediği yönünde şikayette bulunuyor. </p><p style="text-align: justify;">·2022 KPSS sorular çalındı! Konuya ilişkin tarafıma gelen ihbarları kamuoyuyla paylaştım. Soruların bir yayınevinin sorularıyla birebir aynı olduğu ortaya çıktı. Sınav iptal edilerek yeniden yapıldı.</p><p style="text-align: justify;">·Okul öncesi çocukların sorunu 2022 yılında çözülecekti, ancak çözülemedi. Yeterli sayıda ne öğretmen ataması yapıldı, ne okul, ne de derslik açıldı. </p><p style="text-align: justify;">·Kapatılan 20 bin köy okulu açılacaktı, ancak açılmadı.</p><p style="text-align: justify;">·Taşımalı eğitim devam ediyor.</p><p style="text-align: justify;">·İkili eğitim devam ediyor</p><p style="text-align: justify;"> · Yaz saati uygulamasında ısrar edildiği için çocuklar sabahın kör karanlığında okula gidiyor.</p><p style="text-align: justify;">·Okulların önünde esrar, eroin satıcıları mekan tutmuş…</p><p style="text-align: justify;">·Öğretmenlere, kariyer basamakları sınavı dayatıldı.</p><p style="text-align: justify;">· Tarihte bir ilk yaşandı. 13 eğitim sendikaları ortak karar alarak uzmanlık sınavına karşı eylem birliği yaptı. </p><p style="text-align: justify;">·Öğretmen açığı 2022 yılında da kapatılmadı. Atanmayan öğretmenlerin amansız bekleyişi devam ediyor.</p><p style="text-align: justify;">·Engelli öğretmenlerin ataması da yapılmadı.</p><p style="text-align: justify;">·Öğretmenlerin kadro sorunu çözülmedi. Öğretmenler kadrolu, sözleşmeli, ücretli çalıştırılmaya devam edildi.</p><p style="text-align: justify;">·Sözleşmeli öğretmenlerin eş durum tayin hakları çözülmedi.</p><p style="text-align: justify;">·EYT sorunu yine başka bahara kaldı. Seçim öncesi oy pazarlığında kullanılacağı ortaya çıktı. </p><p style="text-align: justify;">·Emeklilerin maaşları asgari ücretin çok altında kaldı.</p><p style="text-align: justify;">· İntibak yasası da çıkartılmadı…</p><p style="text-align: justify;">·Okullarda beslenme sorunu çözülmedi. Okullarda bir öğün yemek teklifi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Ancak Milli Eğiti Bakanlığı, okul öncesi öğrencilere bir öğün yemek verileceğini açıkladı.</p><p style="text-align: justify;">·Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer Bütçe görüşmelerinde 282 bin 811 çocuğun hiç okula gitmediğini açıkladı… </p><p style="text-align: justify;">·Açık lise ve açık ortaokul politikası, çocuklarımızı okullardan uzaklaştırdı.</p><p style="text-align: justify;">·Küçük yaşta çalıştırılan öğrenci sayısı ve çocuk yaşta evlilikler arttı.</p><p style="text-align: justify;">·Karma eğitime karşı yurdun dört bir yanından keyfi uygulamalar yapılmaya devam ediliyor. En son Bingöl'de Genç Anadolu Lisesi okul yönetiminin, kız ve erkek öğrencilerin sınıflarını ayırdığı, daha sonra da öğrenciler arasında referandum yaptığı ortaya çıktı. Soru önergemize Milli Eğitim Bakanlığı hala yanıt vermedi </p><p style="text-align: justify;">·2022 yılında da Milli Eğitim Bakanlığı vakıf ve derneklerle protokoller yaparak yetki paylaşımı yapmaya devam etti. Bir kez daha altını çizmek istiyorum. Milli Eğitim Bakanlığı hiçbir vakıf ve derneklerle yetki paylaşımı yapamaz, yetkisini devredemez. Bu protokollerin tamamı mahkeme kararları uygulanarak, bizim iktidarımızda sonlandırılacaktır. </p><p style="text-align: justify;">·2022 yılında da üniversitelere liyakatsiz atamalara devam edildi. Keyfi yönetimler eş, dost, akraba atamaları üniversiteleri bilim yuvası olmaktan uzaklaştırdı.</p><p style="text-align: justify;">· AKP'nin eski milletvekilleri, belediye başkanları; seçilemeyen milletvekili adayları, belediye başkan adayları rektör olarak atanmaya devam edildi.</p><p style="text-align: justify;">·Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum rektöre karşı, akademisyenlerin ve öğrencilerin onurlu direnişi devam ediyor.</p><p style="text-align: justify;">·Taşeronda çalışanların kadroya geçirilmemesi sorunu hala çözülmedi. Bu konuda AKP ve MHP’nin seçim döneminde kullanımında olacak sıcak konulardan biri olarak duruyor. Sözleşmeli çalışması</p><p style="text-align: justify;">·Konya’da lise son sınıf öğrencisi G.A.’ya (17) okul müdürü H.A. tarafından tuzak kurulmuş, “Seni, Milli İstihbarat Teşkilatı’na memur olarak alacağız.” denilerek A.M. (35) ile tanıştırılmış. M.A. çocuğu evine götürüp şiddet uygulayıp, tehditle tecavüz etmiştir. Akıllara durgunluk veren olay hakkında mahkeme gizlilik kararı vermiştir. 2022 yılında da çocuklarını sapıkların eline teslim edenler, üzerini mahkeme kararlarıyla örtmeye çalışmıştır.</p><p style="text-align: justify;">·İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi Müdürü Cafer Koçyiğit, 6 yaşındaki çocuğa tecavüz edilmesine karşı çıkanları hedef alarak, "İmansızlar siz iftira atmaya devam edebilirsiniz" ifadelerini kullanmıştır. Bir AKP klasiği olarak, okul müdürü Cafer Koçyiğit hakkında soruşturma açılmasına rağmen, hala görevden alınmamıştır. </p><p style="text-align: justify;">· 2022nin son günlerinde ise kamu sendikaları yüzde 2 baraj kıskacına alındı. </p><p style="text-align: justify;">· 2022 yılının son günlerinde herkesin kanını donduran bir olay vicdanları sızlattı. İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G., babasının kendisini 2002'de altı yaşındayken müridi Kadir İstekli ile ‘evlendirdiği' ve çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını belirterek 2020 yılında şikayetçi oldu. Acı gerçek şikayetinden 2 yıl sonra ortaya çıktı.</p><p style="text-align: justify;">Bu konuda TBMM'ye dört soru önergesi vererek Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'na sordum. Ancak bir yanıt alamadım. </p><p style="text-align: justify;">Bu acının yaşanmasında iktidarın büyük payı var. Çok büyük bir sorumsuzluk örneğidir. Bu konuyu kapatan, görmezden gelen, duyup susan herkes bu suçun ortağıdır. Herkesin vicdanı kanamıştır. Tüm suçlular cezalarını alana kadar olayın takipçisi olacağız.</p><p style="text-align: justify;">AKP iktidarına 2022 yılının son günlerinden bir kez daha sesleniyorum; daha kaç çocuğumuz şu anda tecavüze uğruyor? Daha kaç çocuğumuz 6 yaşında sapıkların ellerine teslim edilmiş? Okul yüzü görmemiş çocuklar nerede, ne yapıyorlar? Bu çocuklar tecavüzcülerinin elinde mi? </p><p style="text-align: justify;">Elinizi vicdanınıza koyun, insanlığınızı kaybetmediyseniz bu çocukların peşine düşün, hep birlikte düşelim…</p><p style="text-align: justify;">2022 yılını geride bırakırken, yaşadığımız olumsuzlukları da geride bırakmak umuduyla... 2023 yılının ülkemize, halkımıza ve siz değerli dostlarımıza demokrasi, özgürlük ve barış getirmesini diliyorum. </p><p style="text-align: justify;"><b>Yıldırım KAYA</b></p><p style="text-align: justify;"><b>CHP Ankara Milletvekili</b></p><p style="text-align: justify;"><b>28 Aralık 2022</b></p><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-45301227392661495952022-12-13T12:12:00.001+03:002022-12-13T12:15:27.526+03:00DÜNDEN BUGÜNE ÇÖZÜM KÖY ENSTİTÜSÜ | E-KİTAP<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8KpK526QAe0vIDuF7vyaBQE32xvltiYc-d5tgbei1WknohqXn4piSLSM3nww3A3A1xNsXsQ0_u-lng6m4wmlQES-HzhP2ccx2A1icHUZ3tetQf8yyYnMg_jKsLx_WWxH-OQlEt8l3VgpGbNL-8KEvSB43zeU6hHfxACPCnWD8Pw7lpvoxYTKVPo4Yjg/s3276/kapak-01.jpg%20-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2252" data-original-width="3276" height="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj8KpK526QAe0vIDuF7vyaBQE32xvltiYc-d5tgbei1WknohqXn4piSLSM3nww3A3A1xNsXsQ0_u-lng6m4wmlQES-HzhP2ccx2A1icHUZ3tetQf8yyYnMg_jKsLx_WWxH-OQlEt8l3VgpGbNL-8KEvSB43zeU6hHfxACPCnWD8Pw7lpvoxYTKVPo4Yjg/w400-h275/kapak-01.jpg%20-2.jpg" width="400" /></a></div><b><br /></b></div><div style="text-align: justify;"><b>DÜNDEN BUGÜNE ÇÖZÜM KÖY ENSTİTÜSÜ | E-KİTAP</b></div><div style="text-align: justify;">16 Nisan 2022’de Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsüyle başlattığımız, 21 Köy Enstitüsünü ziyaret yolculuğumuzu; 14 bin 663 kilometre yol katederek, 64 gün sonra, 19 Haziran’da Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü ziyaretiyle tamamladık. 23 Haziran 2022 tarihinde ise Ankara'da çok değerli katılımcılarımızla, "Dünden Bugüne Çözüm Köy Enstitüsü" konulu sempozyumumuzu gerçekleştirdik. Katkı sunan herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kitaplaştırdığımız çalışmamızı dijital ortamda "E-Kitap" olarak, okumanıza sunmanın mutluluğunu yaşıyorum. </div><div><br /></div><div>İyi okumalar... </div><div><br /></div><div><b>DÜNDEN BUGÜNE <span style="color: red;">ÇÖZÜM KÖY ENSTİTÜSÜ</span></b></div><div><br /></div><div><span style="color: #2b00fe;"><b>https://flip.turkiyeakademi.net/sempozyum/</b></span></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Yıldırım KAYA</div><div>CHP Ankara Milletvekili</div>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-82818701251034735432022-12-11T19:14:00.008+03:002022-12-11T19:32:13.199+03:00MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI 2023 BÜTÇE KONUŞMASI <p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Bütçe Konuşması <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• AKP’nin
iktidara geldiğinde, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına
ayrılan pay yüzde 17,18 iken, 2023 yılında bu oran %9,17’ye düştü. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Yarı yarıya azalttınız. </b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Merkezi
bütçe yatırım ödeneğinden MEB yatırımlarına 2002 yılında ayrılan pay %22,34
iken, 2023 yılında bu oran %12,65’e düştü.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">•
Üniversiteler bütçesinin GSYH içerisindeki payı 2002 yılında %0,71 iken, 2023 yılında bu oran %
0,72 olmuştur. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">2002
yılında; <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>devlet üniversitesi sayısı 68,
vakıf üniversitesi sayısı 25, toplam üniversite sayısı ise 93’tur. 2022 yılında;
devlet üniversitesi sayısı 129, vakıf üniversitesi sayısı 75, toplam üniversite
sayısı ise 208’dir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Üniversite
sayısı iki katını aşmış, ancak bütçeden ayrılan pay aynı kalmıştır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="margin-left: 18.0pt; mso-list: l1 level1 lfo3; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Üniversitelerimiz, liyakatsiz ve kayyum atamalarla
bitirildi! <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="margin-left: 18.0pt; mso-list: l1 level1 lfo3; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Boğaziçi üniversitesi kayyum rektörlere karşı direniyor!
<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="margin-left: 18.0pt; mso-list: l1 level1 lfo3; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sonuç ortada, dünyada 500 üniversite arasında
tek bir üniversitemiz yok.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="margin-left: 18.0pt; mso-list: l1 level1 lfo3; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">20 yılda yurt sorununu çözmediniz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="margin-left: 18.0pt; mso-list: l1 level1 lfo3; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Bilinçli olarak çocuklarımızı cemaat ve
tarikatların kucağına ittiniz, eleman devşirmelerini sağladınız!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Çocuklarımız
okullarda açlıktan bayılıyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Bu ülke,
çocuklarını aç bırakan bir iktidarı AKP’den önce hiç görmedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Aç çocukların eli yakanızdadır!<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Milli
Eğitim Bakanlığı ihtiyaç fazlası dediği, 62 milyar lirayı, SARAYA aktardı!<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sözün özü,
öğretmenden, öğrenciden, eğitimden kestiğiniz parayı; vakıf görünümlü
istismarcı tarikatlara ve çok sevdiğiniz beşli çetelere aktardınız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Bunun hesabını sormazsak namerdiz!<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">BİZİM İKTİDARIMIZDA</span></b><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing">• Eğitime hak ettiği bütçeyi ayıracağız…<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">• Cumhuriyetin yüzüncü yılında 100 bin öğretmen ataması
yapacağız.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">• Engelli öğretmenlerin tamamını atayacağız.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">• Ücretli ve PIKTES öğretmenlerinin sorununu çözeceğiz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">•Özel okullarda çalışan öğretmenlerimizin sorunlarını
çözeceğiz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">• Sözleşmeli öğretmenliği kaldıracağız.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">• 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde; öğretmenlere ve eğitim
çalışanlarına bir maaş tutarında ikramiye vereceğiz.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">• Kamu çalışanlarına grevli ve toplu sözleşme hakkı
vereceğiz. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">• Atamalarda mülakatı kaldırıp, liyakat sitemini hakim
kılacağız.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">BİZİM
İKTİDARIMIZDA<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNoSpacing">• Zorunlu eğitim “gerçekten” parasız olacak.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing">•Tüm çocuklarımız Anaokuluna ücretsiz gidecek.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• İkili
eğitim sistemine son vereceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Taşımalı
eğitime son vereceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">•
Birleştirilmiş sınıf uygulamasına son vereceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">•Her
okulda tüm öğrencilere bir öğün ücretsiz yemek vereceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">•
Okullarda uyuşturucunun kökünü kazıyacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">•
Kapatılan 20 bin köy okulunu açacağız. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">1200
nüfuslu Kars Doğruyol Köyü Okulu, 3 yıldır tamamlanamamış. İktidarımızda ilk
işimiz bu okulu tamamlamak olacak. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></b></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">BİZİM İKTİDARIMIZDA<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• YÖK’ü kaldıracağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">•Üniversitelerimiz özgürleşecek, bilim yuvalarına dönüşecekler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Bir yıl içinde yurt sorununu çözeceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">• Herkese laik, bilimsel, demokratik, karma, parasız ve anadil
eğitimi vereceğiz.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Siz,
öğretmenlerin ve sendikaların karşı çıktığı <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">“sahte”</b> “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nu çıkartarak öğretmenleri
ayrıştırdınız. Öğretmenin saygınlığını yok ettiniz!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">BİZİM İKTİDARIMIZDA<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; margin-left: 18.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>“Gerçek”
bir “Öğretmenlik Meslek Kanunu” çıkaracağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; margin-left: 18.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sınava giren öğretmenlerin haklarını
koruyacağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; margin-left: 18.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Sınava girmeyen, girip elenen tüm öğretmenleri
aynı haklardan yararlandıracağız.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; margin-left: 18.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Değerli öğretmenlerim
içinizi ferah tutun<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; margin-left: 18.0pt; mso-list: l0 level1 lfo1; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">İktidarımızda
bu sahte “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nu işte böyle yırtıp, çöpe atacağız.<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINDA CEMAAT VE TARİKATLAR
CİRİT ATIYOR</span></b><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; margin-left: 18.0pt; mso-list: l3 level1 lfo2; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Konya’da iki okul müdürü 17 yaşındaki kız
öğrenciyi tuzağa düşürüp, tecavüzcünün eline veriyor.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; margin-left: 18.0pt; mso-list: l3 level1 lfo2; text-align: justify; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]--><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi Müdürü Cafer
Koçyiğit, 6 yaşında çocuğun imam nikahıyla evlendirilip, tecavüz edilmesine
isyan edenleri tehdit ediyor…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Peki, Milli Eğitim Bakanlığı ne yapıyor?<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="margin-left: 18.0pt; mso-list: l2 level1 lfo4; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]-->Milli Eğitim Bakanlığı, çocuklara tecavüzlerle
anılan cemaat ve tarikatların kurduğu vakıflarla protokoller imzalıyor…<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="margin-left: 18.0pt; mso-list: l2 level1 lfo4; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]-->Çocuklarımızı cemaat ve tarikatların eline
teslim ediyor.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="margin-left: 18.0pt; mso-list: l2 level1 lfo4; text-indent: -18.0pt;"><!--[if !supportLists]--><span style="font-family: Symbol; mso-bidi-font-family: Symbol; mso-fareast-font-family: Symbol;"><span style="mso-list: Ignore;">·<span style="font: 7.0pt "Times New Roman";">
</span></span></span><!--[endif]-->Tüm bunları mahkeme kararlarına rağmen yapıyor…<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Türgev, Ensar, Hayrat, İlim Yayma
Cemiyeti, Kadem, Birlik Vakfı, Tügva, Hizmet Vakfı, Anadolu Gençlik Derneği, Şam
Yetimleri Derneği, Nakşibendiler, İskender Paşa Cemaati, İsmailağa Cemaati, Erenköy
Cemaati, Menzil Adıyaman Cemaati, Semerkant Vakfı…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Bu da
yetmedi! Köftecilerle, üç harfli marketlerle protokoller imzalayarak, çocuklarımızı
sermayenin eline teslim ediyor…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Siz,
çocuklarımızı okullara değil, tarikatların kucağına atanlarsınız!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Siz, “Kız
çocuklarını okula göndermeyin.” diyen, cemaat ve tarikatlara boyun
eğenlersiniz!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Siz,
çocuklarımızın hayallerini çalanlarsınız<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Okul yaşı geldiği halde
okulu gönderilmeyen, 282 bin 812 çocuğumuz var…<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNoSpacing"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Bu çocukların okul
kayıtlarını neden yapmadınız.<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNoSpacing"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Bu çocuklardan
kaçı 6 yaşında evlendirildi?<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNoSpacing"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Tecavüze uğrayan
kaç çocuğumuz var?<o:p></o:p></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Az kaldı,
altı ay sonra bu cemaatlere imzaladığınız <b style="mso-bidi-font-weight: normal;">protokolleri
de böyle yırtıp çöp sepetine atacağız.<o:p></o:p></b></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Öğrencilerimiz
için,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Öğretmenlerimiz
için,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Halkımız
için…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">GELİYORUZ<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">KARANLIĞI
YIRTARAK GELİYORUZ!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">GÜNEŞİN
SOFRASINA GELİYORUZ!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><o:p> </o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">Yıldırım KAYA<o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">CHP Ankara Milletvekili <o:p></o:p></span></b></p>
<p class="MsoNoSpacing" style="line-height: 115%; text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;">11 Aralık 2022<o:p></o:p></span></b></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-13705133511502179772022-11-16T19:11:00.001+03:002022-11-16T19:22:19.551+03:00ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU HAKKINDA 15 EĞİTİM SENDİKASININ ANAYASA MAHKEMESİ’NE SUNDUĞU DİLEKÇE<p style="text-align: center;"><br /></p><p style="text-align: center;"><b>ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA </b></p><p>KONU <span style="white-space: pre;"> </span>:7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında 15 eğitim sendikasının </p><p>(Eğitim İş, Eğitim Sen, Teç-Sen, Hürriyetçi Eğitim-Sen, Anadolu Eğitim Sendikası, Özgür Eğitim-Sen, Eğitim Hak-Sen, İdeal Eğitim-Sen, Eğitim Söz-Sen, Eğitimde BirlikSen, Eşit Haklar Sendikası, TÖB-Sen, Engelsiz Eğitim Sen, Demokrat Eğitimciler Sendikası, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası) görüşlerinin sunulmasından ibarettir. </p><p> </p><p>AÇIKLAMALAR </p><p>1.BÖLÜM- OLGUSAL DEĞERLENDİRME ve ÖZ HAKKINDA: I.OLGUSAL DEĞERLENDİRMELERİMİZ: </p><p>Bu dilekçe, 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun eğitim alanında okullarımızda, öğretmenler ve öğrenciler için ortaya çıkaracağı telafisi imkânsız sonuçlar hakkında Anayasa Mahkemesi’ni “Yargının Dostları” (Amicus Curiae) olarak bilgilendirmek amacıyla 15 eğitim sendikası tarafından hazırlanmıştır. </p><p>Sendikalarımızın ortak görüşüne göre: 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanununun öğretmenlerin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülüklerini düzenlediğinden söz edilemez. Kanun yapma tekniğine, Anayasa’da düzenlenen “idari” düzenleyici işlemlerin hukuki mahiyetine, normlar hiyerarşisi prensibine aykırı şekilde, kapsam ve temel ilkeler belirlenmeksizin Kanunla düzenlenmesi gereken alanı Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanacak yönetmeliğe bırakılmıştır. Kanunun amacının, sadece Bakanlığa yetki vermek ve şeklen Anayasa’ya uygunluğu sağlamak olduğu anlaşılmıştır. Sadece kariyer hiyerarşisini düzenlemekle sınırlı, Meslek Kanunu olma niteliğini taşımayan 7354 Kanunun 5. ve 6., maddeleri gereği hazırlanan 12 Mayıs 2022 günlü ve 31833 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği ile Milli Eğitim Bakanlığı yanlışta ısrar etmiştir. Yönetmeliğin pek çok maddesinin iptali ve yürütülmesinin durdurulması, Yönetmeliğin yasal dayanağını oluşturan 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanununun 5. Ve 6. maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verilmesi talebi ile bu dilekçenin altında imzası olan sendikalarca Danıştay nezdinde dava açılmıştır Davalar Danıştay tarafından henüz karara bağlanmamıştır (Danıştay İkinci Daire, Dosya E. No:2022/2184, Danıştay İkinci Daire, Dosya E. No:2022/2008). </p><p>12 maddeden 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu oluşan Kanun’un giriş ve yürürlük maddeleri çıkarıldığında geriye kalan 4 maddeden oluşan meslek yasası denilemeyecek bir düzenlemedir. Oysa başta öğretmenler olmak üzere eğitim çalışanlarının meslek yasası ile çözüm bekleyen çok ciddi sorunları bulunmaktadır. Kanunun hâlihazırda 600 bini aşan işsiz (atama bekleyen) öğretmeni, ders ücreti karşılığında görev yapan, özlük ve ekonomik-sosyal hakları girdikleri ders ile sınırlı, mesleki güvenceleri bulunmayan ücretli öğretmenleri, güvencesizlik tehdidi altında hizmet sunan sözleşmeli öğretmenleri, özel rehabilitasyon merkezlerinde, özel okullarda ve özel eğitim merkezlerinde çalışan yüzbinlerce özel eğitim kurumu öğretmenlerini kapsamaktan ve sorununa dair bütünsel çözüm sunmaktan uzaktır. Örneğin Avukatlık Meslek Kanunu yaklaşık 200 maddeden oluşmakta, avukatlığın mahiyetini, avukatlık stajını, kamuda görev yapan ve serbest meslek görevi ifa eden avukatların Hak ve Ödevlerini ayrıntılı biçimde düzenlemiştir. </p><p>Eğitim Süreci bütünsel bir yaklaşım ile ele alınmamıştır. Eğitim sürecinin ekip çalışması ile ilerleyebileceği aksi iddia edilemeyecek bir gerçektir. Nitelikli bir eğitim hizmetinin sağlanmasında öğretmenlerin emeğinin yanı sıra idari, teknik ve yardımcı personelin katkısı son derece önemlidir. Eğitim hizmeti eğitime destek personeli olmadan sürdürülemez. Eğitime destek personel eğitim sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Eğitime destek personelin çok ciddi sorunları olmasına karşın Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yer almamış olmaları büyük bir eksiklik olduğunu Mahkemenizin dikkatine sunmak isteriz. </p><p>1.<span style="white-space: pre;"> </span>Öğretmenlik mesleği ile ilgili uluslararası sözleşmeler, yol gösterici belgeler, ulusal ve uluslararası deneyimlerden yararlanılmamıştır. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu hazırlarken çağdaş dünyada adeta Eğitim Çalışanlarının Uluslararası Yasası olarak değer gören Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesinden yararlanmadığı gibi Milli Eğitim Bakanlığı Kurumsal deneyimi gözetilmemiştir. </p><p>5 Ekim 1966’da Paris’te yapılan hükümetler arası özel konferansta oybirliği ile kabul edilerek karara dönüştürülen, Türkiye tarafından da imzalanan 1966 ILO / UNESCO Ortak Belgesi olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi gözetilmemiştir. 1966 Tavsiyesi’nde düzenlenen bir yandan öğretmenlik mesleği ve eğitim, öte yandan eğitim emekçilerinin en geniş anlamda çalışma koşulları ile bu alandaki bireysel ve toplu nitelikli hak ve özgürlükleri konularında düzenlemeler yapan -özellikle Türkiye’nin onayladığı- evrensel ve bölgesel ölçeklerde kabul edilmiş insan hakları sözleşmeleri ve yetkili denetim organlarının kararları birincil uluslararası kaynak olma niteliğini korumaktadır. 1966 Tavsiyesi, içerdiği ve düzenlediği tüm konularda, hükümetlere “eğitim” ve “çalışma” alanlarında izledikleri politika ve uygulamalarında esinlenmekle kalmayıp göz önüne almalarını ve uygun düzenlemeler yapmalarını önerdiği uluslararası hukuksal bir belgedir. Vurgulamak gerekir ki bu “tavsiye”, soyut ve devletlerin takdirine bağlı bir yol göstericilik değildir. Tavsiye hükümetlerin, öğretmenlik mesleğine ve tüm eğitim emekçilerine ilişkin alacakları önlemler ve yapacakları yasal düzenlemeler için yo1 gösterici nitelik taşıyan ilke ve kurallar içermektedir . 1991-2010 arasındaki dönemde, statüsü ister “kamu görevlisi” isterse “sözleşmeli personel” vb. olsun, çalışan olarak tüm öğretmeleri kapsayan bu sözleşmelerden kimileri ülkemizce onaylandı. 2006’da kabul edilen Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi 2009’da onaylanması bu yönüyle önemli bir adımdır. </p><p>12 üyeli ILO UNESCO Ortak Komitesi, üç yılda bir yaptığı toplantılarının sonuncusunu 2009’da gerçekleştiren Ortak Komite’nin kararları, Tavsiye kurallarının nasıl anlaşılması ve uygulanması gerektiği vb. konularda karşılaşılacak ve Tavsiye’nin pozitif metninde doğrudan ve açık yanıtı bulunmayan çeşitli sorunlar yönünden önem taşımaktadır. İnsan hakları sözleşmelerinde olduğu gibi 1966 Tavsiyesi’ni “yaşayan belge”ye dönüştürme işlevi gördüğü unutulmamalıdır. </p><p>Oysa, Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi ile; mesleğe hazırlama (seçme, yetiştirme programı ve kurumları), yetkinleştirilmesi, istihdam ve kariyer (giriş, ilerleme ve yükselme, istihdam güvencesi, disiplin usulleri vd.), öğretmenlerin hakları ve ödevleri (mesleksel özgürlükler, tüm öğretim sistemi arasındaki ilişki vd.), öğretimin etkililiği için uygun koşullar (çalışma süresi, yıllık ücretli izinler, eğitim izinleri vd.), aylıkları, sosyal güvenliği (iş kazaları ve meslek hastalıkları, yaşlılık yardımları vd.) hususlarında mesleki standardı korumaya yönelik temel ilkeler ortaya konulmuş, yol gösterici ve genel bir çerçeve çizilmiştir. </p><p>2.<span style="white-space: pre;"> </span>MEB yaklaşık 16 yıllık deneyimden yola çıkarak eğitim kamuoyunu ikna edecek bir gerekçe sunamamıştır. </p><p>Hatırlanacağı üzere, 30.6.2004 tarihinde öğretmenlerin yükselebilecekleri kariyer basamaklarını oluşturmak ve bu basamaklarda yükselmelerini sağlamak amacıyla 657 ve 1739 sayılı yasalarda değişiklik yapılmasını öngören 5204 sayılı Yasa yürürlüğe konulmuştu. 5204 sayılı Yasanın 1. Maddesiyle, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun 43. maddenin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere yedi fıkra eklenerek öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılması düzenlenmiş, 5204 sayılı Yasa’nın 1. Maddesinde “Öğretmenlik kariyer basamaklarında yükseleceklerin gireceği sınav, sınava katılacaklarda aranacak en az çalışma süresi, hizmet içi eğitim veya lisansüstü eğitim nitelikleri, her bir değerlendirme ölçütüne ilişkin hususlar ve puan değerleri, alanında ya da eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlamış olanlardan uzman öğretmenlik veya branş öğretmenlik için aranacak kıdem, hizmet içi eğitim, etkinlikler (bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif çalışmalar) ve sicil (iş başarımı) şartları ve puan değerleri, branşlar temelindeki uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşleri alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” kuralına yer vermişti. </p><p>5204 sayılı Kanun 1. Maddesinin tüm fıkralarının iptali istemi ile Anayasa Mahkemesine iptal davası açılmış, Anayasa Mahkemesi’nin Yasanın bazı hükümlerini Anayasaya aykırı bularak iptaline karar verdiği bilinmektedir (21 Mayıs 2008 tarih ve 2004/83 Esas sayılı karar). </p><p>Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlik mesleğinin kariyer sistemine uygun olmadığını, mesleğe bir katkı sağlamadığını, alışılageldik uygulamalarda bir fark yaratmadığını 2006’dan bu yana deneyimlemiştir. 2006’da sadece bir kez yapılan sınavla eğitim sistemi içinde yer alan 106 bin 536 öğretmen uzman öğretmen olarak atandıktan sonra sınav tekrarlanmamıştır. Bu deneyim sonucu Milli Eğitim Bakanlığı, yapay bir şekilde uygulanan kariyer hiyerarşisinin, öğretmenlerin statülerinin iyileştirilmesine, mesleki ve kişisel gelişimlerinin sağlanmasına katkı sağlayamayacağı, eğitim sistemini çağdaş bir yapıya kavuşturma amacına hizmet etmediği değerlendirmesi ile uygulamaya devam etmemiştir. </p><p>3.<span style="white-space: pre;"> </span>Ancak koşullarda değişiklik oluşmadığı halde sadece kariyer hiyerarşisini düzenlemekle sınırlı, Meslek Kanunu olma niteliğini taşımayan 7354 Kanun gereği hazırlanan 12 Mayıs 2022 günlü ve 31833 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı Aday Öğretmenlik ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği ile Milli Eğitim Bakanlığı yanlışta ısrar etmiştir. Yönetmeliğin pek çok maddesinin iptali ve yürütülmesinin durdurulması, Yönetmeliğin yasal dayanağını oluşturan 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanununun 5. Ve 6. maddelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verilmesi talebi ile bu dilekçenin altında imzası olan sendikalarca Danıştay nezdinde dava açılmıştır (Danıştay İkinci Daire, Dosya E. No:2022/2184, Danıştay İkinci Daire 2022/2008 E.) Davalar Danıştay tarafından henüz karara bağlanmamıştır. </p><p>4.<span style="white-space: pre;"> </span>7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunun 2. Maddesinde,” Kanun, eğitim ve öğretim hizmetlerini yürüten öğretmenleri kapsar.” Denilmesine rağmen, mesleği yürüten öğretmenlerin tamamı ile ilgili bütünsel bir yaklaşım sergilememektedir. 657 sayılı Kanunun 4. Maddesinin 1. Fıkrasının (D) bendi kapsamında istihdam edilip, ders ücreti karşılığı görev yapan Kamuda görev yapan öğretmenlerle aynı görevi ifa eden, “ücretli öğretmenlik” sistemine son vermediği halde, bu şekilde görev yapmaya devam edecek öğretmeleri kapsam dışında bırakmıştır. Yine Milli Eğitim Bakanlığı gözetim ve denetimine tabi özel okullarda görev yapan öğretmenleri de kapsamamaktadır. Kanun öğretmenleri, mesleğini aday öğretmen, kadrolu öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak kariyer basamaklarına ayırmaktadır. Kanuna dayalı hazırlanan Yönetmelik ile ücretli öğretmenlikte geçen sürenin, öğretmenlikte geçen süreden sayılmamış olması, ders ücreti karşılığı görev yapan öğretmenlerin yok sayılması anlamındadır. Oysa var olan bir olgunun görülmeyip, yasal bir çerçeveye kavuşturulmaması o sorunun çözümü anlamına gelemeyeceği açıktır. </p><p>5.<span style="white-space: pre;"> </span>“Kariyer basamakları” şeklinde hiyerarşi yaratan Yasa, Anayasaya aykırıdır. Milli Eğitimin ihtiyaçlarını ve toplumsal ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. , </p><p>Yasa aşağıda detayları ile açıklanacağı üzere Anayasa’nın birçok maddesine aykırıdır. Öğretmenlik mesleğinde hiyerarşik düzen öngörmesi, eğitimdeki sorunları gidermemesi, liyakat ilkesini gözetmemesi, idarenin kanuniliği ilkesini ihlal etmesi gibi temel aykırılık başlıkları, Yasanın öncelikli sorunları olarak ifade edilebilir. Hukuk devleti ilkesine ve eşitliğe aykırı bu yasanın, kamuda iş barışını ortadan kaldırma tehdidini barındırdığı da açıktır. </p><p>Bakanlığın kariyer basamakları uygulamaları akademik araştırmalara da konu edilmiş, kariyer basamaklarının eğitimde olumlu etkiler oluşturmadığına ilişkin sonuçlara ve tespitlere ulaşılmıştır. </p><p>Kanun değişikliği, Bakanlığın kariyer basamakları uygulamaları akademik araştırmalara da konu edilmiş, bilimsel tespit ve sonuçlara ulaşılmıştır. Öğretmenlerin yeni sisteme yükledikleri anlamlara ilişkin yapılan akademik araştırmada öğretmen ve yöneticilerin çoğunluğunun sisteminin ‘adaletsiz, gereksiz, ayırımcı ve yetersiz’ olduğu görüşünü benimsedikleri saptanmıştır. öğretmenlerle yapılan nitel görüşmelerde, yeni sistemin gerekli olduğunu düşünenler olduğu kadar, sistemin ayrıcalıklar ve ikilikler yaratacağını düşünenlerin de bulunduğunu görülmüştür. Araştırmaların önemli bulgulardan biri ise, kariyer sisteminin kendisi olmasa bile sınavın içeriğinin yanlış ya da hatalı olduğu bazı öğretmenlerce ifade edilmiştir. </p><p>Yine araştırmalarda kadın öğretmenlerin uzman öğretmenlerin toplamına oranın oldukça düşük olduğu saptanmıştır. Bu bulgu kadın öğretmenlerin evdeki rol ve </p><p>işlevlerinin ağırlığının sınava olumsuz yansıması olarak değerlendirilebilir. </p><p>Öğretmenlerin uzman öğretmenliğe ilişkin “boş bir unvan, çıkarcılık, sosyal sermaye genişlemesi” şeklinde yargı ve değerlendirmeleri araştırmalarda öne çıkmıştır . </p><p>OECD göstergelerine istinaden hazırlanan ‘‘Education at a Glance 2021’’ Raporunda kalkınma hedefleri, eğitim ve genç işsizliğinin işgücü piyasalarının bağdaştırılması, eğitime erişim, eğitim için ayrılan kamu kaynakları, öğretmenlere ödenen ücretler, öğretmenlerin durumu ve performansı, eğitim sisteminin özellikleri gibi konular ele alınmıştır. Türkiye hakkında genel olarak eğitimin finansmanın ve öğretmenlere ödenen ücretin görece düşük kaldığını; öğretmenlerin mesleklerini icra ederken karşılaştığı sorunların görece fazla olduğunu rapor edilmiştir. </p><p>7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında, Eğitim Sen, 02-15 Eylül 2022 tarihleri arasında internet sayfasında bir anket çalışması başlatmış, 10 bin 628 öğretmenin katılım gösterdiği anketin sonuçları, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na dair eğitim emekçilerinin bakış açısını net biçimde ortaya koymuştur. “Mevcut Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun haklarımız açısından güçlendirici etkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusunu 51 kişi boş bırakırken, aynı soruya 10 bin 214 kişi “Hayır” yanıtı, 363 kişi ise “Evet” yanıtı vermiş, ankete katılan öğretmenlerin %96,57’si Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun haklarını güçlendirmediğini düşündükleri anlaşılmıştır. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu mevcut haliyle destekliyor musunuz?” sorusunu 47 kişi boş bırakırken 10 bin 418 öğretmen “Hayır”, 163 kişi ise “Evet” şeklinde yanıtlamış, öğretmenlerin %98,46’sının desteklemediği görülmüştür. “Seminere başvuru gerekçeniz ya da gerekçenize en yakın seçenek aşağıdakilerden hangisidir?” sorusuna, öğretmenlerin %76,22’si “Ekonomik ihtiyaçlarımdan dolayı başvurdum” yanıtı,%21,94’ü “Seminere başvurmadım” yanıtı vermiştir. Öğretmenler için kariyer basamakları düzenlemesini desteklediğimden dolayı başvurdum diyenlerin oranı ise %1,85 te kalmıştır. Bu soruya verilen yanıtlar enflasyonun artışı ile birlikte ekonomik krizin derinleştiği dönemde öğretmenler geçim derdiyle baş başa bırakıldıklarından desteklemedikleri bir yasanın ekonomik getirilerinden yararlanmak amacı ile sınava hazırlandıklarını göstermesi açısından önemlidir. Öğretmenlerin ezici bir çoğunluğunun destek vermediği ve haklarını güçlendirmediğini düşündüğü bir yasa kapsamında Kariyer Basamakları Sınavına hazırlık amacıyla dayatılan seminere katılmalarının nedeni ekonomik kaygılarıdır. “Öğretmenlik Meslek Kanunu kapsamında getirilen kariyer basamakları sınavına girecek misiniz?” sorusunu 186 kişi boş bırakırken, aynı soruya öğretmenlerin %49,87’si “Evet” (5207 kişi), %50,13’ü “Hayır” (5235 kişi) yanıtı vermiştir. Anket sonucunda ortaya çıkan genel sonuç; öğretmenler “haklarını güçlendirmeyen” ve “desteklemedikleri” bir kanun karşısında “ekonomik gerekçelerle” kanunun kendilerine dayattığı seminer ve sınava girmek mecburiyetinde bırakıldıklarını göstermektedir. </p><p>Anadolu Eğitim Sendikası'nın 9-14 Eylül tarihlerinde yaptığı ve 7038 öğretmene uygulanan sonuçlara göre; Öğretmenlerin % 95,9’u Kariyer Basamakları Sınavı’nın yapılmasını doğru bulmazken Kariyer Basamakları Sınavı’nın yapılmasını doğru bulan öğretmen oranı % 4,1'dir.Ankete katılan 7038 öğretmenin %96,9’u Kariyer Basamakları Sınavı’nın kariyerlerine katkısı olacağını düşünmediğini , Kariyer Basamakları Sınavı'na girecek öğretmenlerin %96.9'u ise sadece maaşlarının düşük olması nedeniyle sınava gireceklerini ifade etmişlerdir. Anket sonuçlarına göre uzman ve başöğretmen unvanlarını doğru bulmayan öğretmen oranı %92,9'dir. </p><p>Ankete katılan farklı sendika üyelerinin 7354 sayılı Kanunun öğretmenlik kariyer basamakları sınavına yaklaşımlarının farklılık göstermediğini açıklamaktadır. </p><p>Eğitim-İş Sendikası tarafından, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun henüz TBMM’de görüşme aşamasında taslağın geri çekilmesi için imza kampanyası başlatılmış, onbinlerce eğitim emekçisi bu kampanyaya dahil olmuş ve toplanan imzalar TBMM’ye teslim edilmiştir. </p><p>Ancak akademik çalışmaların sonuçları, OECD raporu, Sendikaların anket sonuçları Sendikalar ve Konfederasyonların önerileri, öğretmenlerin yasaya karşı olma gerekçeleri Kanuna hiç bir biçimde yansımamış, Kanun revize edilmemiştir. 6. Öğretmenlik Meslek Kanunu, mesleğin ihtiyaçlarını gözetip sistematik bir yaklaşımla ele alınmak yerine, güncel politik kaygılarla şekillendirilmeye çalışılmış, konjonktürel politik önceliklerin ve yaklaşımların etkisinde kalmıştır. Öğretmenlik mesleğinin geleceğini ve niteliğini etkileyecek Kanunun hazırlığında, Eğitim Fakültelerinin, farklı eğitim sendikalarının, STK’lar'ın öneri ve katkılarına ihtiyaç duyulmamıştır. </p><p>Milli Eğitim Bakanlığı, Kanun’un yürürlüğünün ardından Yönetmelik hazırlamış, zaman yitirmeksizin 18/05/2022 tarihinde Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik Eğitim </p><p>Programı ile Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınav Duyurusunu yayınlamıştır. Bakanlık, yaşama geçirdiği seminer-sınav sürecinin okullarda, öğretmenler odalarında, yüzbinlerce üyesi olan eğitim sendikalarının sahadan itirazlarını, uyarılarını ve eleştirilerini dikkate almadan sınavı 19 Kasım 2022’de yapmayı planlamaktadır. </p><p>Sınavın yapılması durumunda eğitim alanında ve okullarda huzurun ve çalışma barışının bozulacağına ilişkin çok ciddi kaygılar taşımaktayız. </p><p>7. Kanun’un yürürlüğe girmesi sonrasında gözlemlenen Kanun nedeniyle ortaya çıkan kusur, sorun ve sıkıntılar hem eğitim sendikaları hem de öğretmenler tarafından aylardır açıkça ifade edilmektedir. Kanun kamu yararı içermemekte, öğretmenlik mesleğini tüm yönleri ile kavramamakta ve öğretmenlerin mesleki gelişimini sağlamayı esas almamaktadır. Öğretmenlerin ekonomik, özlük ve sosyal sorunlarına çözüm üretmek yerine öğretmenleri birbiri ile yarıştırıp, yarışı kazananları ise kısmi maaş artışı ile ödüllendirmektedir. </p><p>Kamu yararına aykırı sonuçlara yol açan; devletin eğitim alanındaki görev ve yükümlülükleri ile çelişen Kanunun; iptal davasına konu hükümleri hakkında Anayasa Mahkemesinin iptal kararı vermesi gerekliliğine ilişkin Kanun’un yürürlüğe girmesinin sonrasında eğitim sendikaları olarak gözlemlediğimiz somut olgusal veriler ışığında değerlendirmelerimiz aşağıdaki gibidir: </p><p>1.<span style="white-space: pre;"> </span>Öğretmenlik meslek bilgisinin üç yönü vardır. Birincisi genel kültür, ikincisi özel alan bilgisi (sınıf öğretmeni, branş öğretmeni) üçüncüsü ise eğitim-öğretim yeterlikleridir (kamuoyunda mesleğin bu yönü “pedagojik formasyon” olarak bilinmektedir). Nitelikli öğretmenin genel kültür düzeyi yüksektir, alanında ve branşında bilgi, beceri ve tutumları yeterlidir, alanının branşının bilgi ve becerilerini eğitme-öğretme yeterlikleri kanalıyla öğrencileriyle paylaşma düzeyi son derece gelişkindir. Öğretmen gerek ders verirken gerekse ders dışı saatlerde mesleğin bu üç boyutunu sürekli geliştirir. Öğretmenin yaşamı öğrenme ve öğretme üzerine kuruludur, bu bağlamda sürekli öğrenme, sürekli gelişim mesleğin en önemli ilkesidir. Öğretmenler, demokratik kuralların işletildiği bir okulda ekip çalışması, içsel güdülenme, bilgi edinmeyi ve edindiğindi bilimsel bilgiyi aktarmayı de kapsayan ifade özgürlüğü çerçevesinde öğrencileriyle diyaloğa dayalı bir eğitimle hem öğrencilerini hem de kendilerini hem de meslektaşlarını sürekli geliştirirler. </p><p>Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda kariyer basamaklarının temellendirildiği alan, öğretmenlik mesleğinin üç yönünden sadece birisine yöneliktir, bu katkı son derece yetersizdir. Yani kariyer basamakları, öğretmenlik mesleğinin üçayağından biri olan eğitim ve öğretim yeterlikleri üzerinden kurulmaktadır. Gerek seminer süreci ve gerekse sınav bu eksik ve yetersiz meslek kavrayışı üzerine kurulmuştur. Seminer-sınav sürecinin odaklandığı konular, “öğretme ve öğrenme süreçleri”, “ölçme ve değerlendirme”, “özel eğitim ve rehberlik”, “eğitimde araştırma ve Ar-Ge çalışmaları,” “eğitimde kapsayıcılık”, “çevre eğitimi ve iklim değişikliği”, “sosyal etkileşim ve iletişim”, “dijital yetkinlik”, “güvenli okul ve okul güvenliği”dir. Bu konuların her biri, yıllar süren lisans, yüksek lisans ve doktora programlarına karşılık gelmektedir. Eğitim Fakülteleri ve Eğitim Bilimleri Fakültesi bu alanların önemli bir kısmını yeterlikleri lisans ve lisansüstü eğitimde kazanılacak “eğitim uzmanlığı” alanları olarak tanımlanmaktadır. MEB’in öğretmenlerin kariyer basamakları arası geçişini sağlamak üzere seminer ve sınava dahil edilen bu konular, ancak hizmet içi eğitim kursu olabilecek sınırlılıktadır. Öğretmen, alanında ve branşında zaten uzmandır, bu alanlarda etkili hizmet içi eğitim kurslarına katılması, yüksek lisans ve doktora yapması onu alanında kuşkusuz geliştirir. Ancak öğretmenlerin hizmet öncesinde yetiştiği alan onun zaten ihtisas alanıdır. </p><p>Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda ne öğretmenlik mesleğine ilişkin ne kapsamlı, bütüncül ve derinlikli yaklaşım, ne de “uzman” ve “başöğretmen”in birbirinden ikisinin de </p><p>“öğretmen”den farklı olarak hangi görev, yetki ve sorumlulukları olduğu tanımlanmıştır. Bizlerin yaklaşımına göre, bu kariyer basamaklarının 657 sayılı Kanun’un “kariyer” tarifi ile Anayasa’nın kanunilik ilkesine aykırılığı açıktır: “öğretmen”, sadece öğretmendir. Öğretmenlik zaten ihtisas mesleğidir. 2006 yılından sonra yapılan akademik araştırma sonuçlarından da anlaşılacağı üzere, öğretmenlik kariyer basamakları hiyerarşisi “adaletsiz, gereksiz ve ayrımcıdır.” </p><p>2.<span style="white-space: pre;"> </span>Öğretmenlik mesleği bir rekabet mesleği değil, iş birliği, el birliği ve dayanışma mesleğidir. “Eşit işe eşit ücret ilkesi” bu bağlamda önemlidir. Öğretmenler, sınıfında veya branşında kimi farklılıkları olsa da benzer okul ortamlarında, benzer öğrencilerle buluşur, benzer eğitim programlarını uygular, benzer öğretim ilke ve yöntemlerini izler ve öğrencileri benzer ölçme ve değerlendirme yöntemleriyle değerlendirir. Öğretmenler, benzer bir çalışma sürecinin içindedirler, benzer emek süreçlerini yaşama geçirirler. Bu nedenle öğretmenler arasında farklı unvanlar vererek katmanlar, hiyerarşiler, eşitsizlikler ve ayrımlar yaratmak eğitimi geliştirmez, aksine eğitim barışını açıkça zedeleyecektir. 3. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlerin karşı karşıya kalacağı ve çalışma barışını bozacak kariyer basamakları sorunu, öğrenciler ve veliler arasında da katmanlar, ayrımlar, hiyerarşiler ve eşitsizlikler oluşturacaktır. Anayasa’ya göre kamusal eğitim hizmetini tüm yurttaşlara eşit ve eşdeğer biçimde sunmak zorundadır. Oysa MEB’in anlayışına göre, öğretmen yeterlikleri ölçülmekte, seminer-sınav süreci ile “yeterli öğretmenlerle” “yeterli olmayan” öğretmenler ayrışmış olmaktadır. Bakanlığın oluşturduğu bu algı öğrenciler ve velilere de ulaşmış olacağından örneğin ilkokula kayıt esnasında veliler çocuklarını başöğretmenin sınıfında okutmak istediğinde okul müdür ve müdür yardımcıları ne diyecektir? Kariyer basamakları sorunu eğitim hakkının ihlaline de yol açılmaktadır. 4. Nitelikli bir eğitim ve sürekli öğrenme öğretmenlerin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmeleriyle mümkündür. Çalışma koşulları, öğretmenlerin ekonomik, demokratik hakları ve özgürlüklerinin yaşama geçirilme düzeyi ile tanımlanır. Eğitim çalışanlarının, öğretmenlerin yüksek enflasyon döneminde maaşları sürekli erimektedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu tüm öğretmenlerin, tüm eğitim çalışanlarının insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmesini sağlamak yerine MEB’in seminer-sınav süreci ile aralarından bir kısmını seçtikleri ve yeterli olarak tanımladıkları öğretmenlerin maaşlarını iyileştirmeye yönelik bir düzenlemedir. Eşitlik ilkesine aykırıdır. </p><p>5. Eğitim sürecinde hem öğrenenler hem de öğretenler yorulmaktadır, eğitim süreci karşılıklı etkileşimsel bir süreçtir, öğretmenler eğitim sürecinin en etkin öznesidir, bu nedenle dinlenme hakkı kaçınılmazdır. Uzmanlık ve başöğretmenlik sınavına hazırlanan öğretmenler yaz tatili yapamamıştır. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenler ve eğitim çalışanları tam yıl çalıştırılmak istenmektedir. Öğretmenler yaz aylarında sınava girmek için 180 saat video izlemek ve 470 sayfa PDF çalışmak zorunda kalmışlardır. 180 saatlik videoyu izleyemeyen öğretmenlerin sınava müracaatları sistemden kabul edilmemiştir. Öğretmenler, yeni eğitim yılı öncesinde dinlenmeleri gereken yaz tatilini belirsizlik, telaş ve yorgunlukla geçirmişlerdir. Bu yıl okullar açılmadan önce yılın önceki yılın yorgunluğunu üzerlerinden atamadan öğretmenlerin yaz ayları boyunca yaşadığı seminer-sınav baskısı, eğitim bilimleri ve çağdaş eğitimin temellerine tamamen aykırıdır. 6. ILO-UNESCO belgesi olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesine göre, eğitim, “… okulda geçen ilk günlerden başlayarak insan kişiliğinin tam gelişmesini, topluluğun (toplumun) düşünsel, moral, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ilerlemesini ve temel özgürlüklere ve insan haklarına derin bir saygı aşılamayı amaçlamalıdır. Bu değerler çerçevesinde, eğitimin barışa, tüm uluslararasında ve tüm din ya da ırk grupları arasında dostluğa, hoşgörüye ve karşılıklı anlayışa yapabileceği katkıya en büyük önem verilmelidir.” Tavsiye belgesine ifade edildiği üzere okul günü içinde öğretmenler sınıfında veya branşında sadece ders vermezler. Ders verme öğretmen zamanının önemli bir kısmını kapsar. Ancak öğretmenler derslerle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkili pek çok etkinlik için de zamana gereksinme duymaktadırlar. Bunlar, derslerine hazırlık, öğrencileri geliştirme ve sorunları ile ilgilenme, ödevlerin düzeltilmesi, gün içinde verdiği farklı dersler için farklı hazırlıklar, öğretmenlerin araştırma süreçlerine, okul dışı etkinliklere katılmaları, öğrencileri izlemeleri ve onlara önerilerde bulunmaları, , öğrencilerin gelişmesi, güçlenmesi ve ilerlemesi için velileri bilgilendirmeleri, öğretmenlerin hizmet içinde yetkinleşmeleri gibi etkinliklerdir. </p><p>7.<span style="white-space: pre;"> </span>Tavsiye belgesine göre sınıflardaki öğrenci sayıları, öğretmenin öğrencilerinden her birine özel bir dikkat göstermesine olanak verecek nitelikte olmalı ve ders dışı faaliyetlere zaman bırakmalıdır. Türkiye’de okulların büyük bir kısmının kalabalık, derslik başına ya da öğretmen başına düşen öğrenci sayısı oldukça yüksek olduğu bir gerçektir. Bu nedenle öğretmen zamanının büyük bir kısmı branşlara göre farklılaşsa da derse girme ve derse hazırlıkla geçmekte ve diğer etkinliklere çok az zaman kalmaktadır. </p><p>Kariyer basamakları sınavı öğretmenlerin zaman baskısı altında çalışmalarına yol açmıştır. 2022 Eylül-Kasım ayları boyunca önemli sayıda öğretmen sınav baskısı altında ders hazırlığı, nitelikli dersler verme, tavsiye belgesinde belirtilen diğer etkinliklere katılma yerine zamanını sınava hazırlık için değerlendirmeye başlamışlardır. Bu da eğitimde ciddi aksaklıklara yol açmıştır. Bu durum öğretmenlerin özenle, incelikle ve dikkatle mesleklerine yoğunlaşabilmelerini engellemiştir. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun okullarda yol açtığı gergin ve rekabetçi ortam, öğretmenlerin bilgilerini, becerilerini, şefkatlerini öğrencilerden uzaklaştırmalarına neden olmuştur. Bu da öğrenciler açısından eğitim hakkının yeterince karşılanamaması anlamına gelmektedir. </p><p>Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenleri (1) mesleki görevlerini gereği gibi yerine getirmek ile (2) sınava hazırlanmak olarak ifade edilebilecek meslek etiği açısından güçlüklerle dolu yaman bir ikilemin içine itmiştir. Bu bağlamda Kanun’un iptali istenilen hükümleri kamu yararına aykırı sonuçlara yol açmıştır. Kanun’un yarattığı bu yarışmacı, rekabetçi ve gergin ortamın, Kanun’un iptali istenen hükümlerinin yürürlükte kaldığı her yeni yılda aynı sorunlara ve sıkıntılara yol açacaktır. </p><p>8.<span style="white-space: pre;"> </span>Öğretmenlik mesleği dayanışma mesleğidir. Öğretmenler için en önemli ilke bu bağlamda “çocuğun üstün yararıdır.” Bir öğretmenin sınıfından çıkan öğrenci başka bir öğretmenin sınıfına girer. Bir eğitim tür ve düzeyinden mezun olan bir öğrenci başka bir tür ve düzeydeki eğitimde başka bir öğretmenin sınıfına girer. Her öğretmen öğrencilerin eksiklerini, yeterli olmadığı alanları, güçsüz olduğu yönleri görür ve tamamlamaya çalışır. </p><p>Böylece öğrenciler öğretmenlerinin desteği ile gelişir, güçlenir ve özgürleşirler. Öğretmenlik Meslek Kanunu okullarda öğretmenler arasındaki dayanışma ilişkisine zarar vermektedir. Öğretmenlik mesleği ile bağdaşmıyor olması bir yana 7354 sayılı Yasanın 1. Maddesinde yapılan tanım ile de çelişen hiyerarşik kademelenmede yükselmek isteyen öğretmenler arasında zorunlu olarak bir rekabet ortamı yaratılmaktadır. Bu durum, çalışma barışını, eğitim barışını ve mesleki huzuru engellemektedir. Öte yandan Kanun’da öngörülen Adaylık Değerlendirme Komisyonu’na ve alacağı kararlara ilişkin belirsizliklerin ve keyfiliklerin, eğitim barışına vurulan bu darbeyi zaman içinde daha da büyüteceği ortadadır. Bu belirsiz ve keyfi sürecin öğretmenlerin örgütlenme özgürlüğünü de engelleyeceği kolayca öngörülebilir. </p><p>9.<span style="white-space: pre;"> </span>Okullarda “Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınavı-Uzman ve Başöğretmenlik Deneme Kitapları” ve “Deneme Testleri” hızlı biçimde dolaşmaya başlamıştır. Yine bir sınav ekonomisi yaratılmak istenmektedir. Kariyer basamakları sınavı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacaktır. 19 Kasım 2022 tarihinde yapılacak sınavın hazırlıkları tamamlanmamıştır. Öğretmenlerin hangi okulda, hangi salonda sınava girecekleri; gözetmenlerin kim olduğu, Kasım ayının ikinci haftası itibariyle halen belirlenmiş değildir. </p><p>Yukarıda sıralanmaya çalışılan sakıncaları gözeterek, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları sınavın iptali için 15 eğitim sendikası olarak 14 Ekim 202’de bir araya gelerek MEB’i uyardık. 2 Kasım 2022’de ise, ortak metni esas alan basın açıklamaları yaparak bir gün iş bıraktık . İlk defa 14 eğitim sendikası, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun ve sınavın iptali için ortak metne imza atarak ve ortak eylem yaparak tarihsel bir değere sahip ciddi bir çalışma yürüttük. Anayasa Mahkemesi’nin, farklı siyasi renklerdeki bu eğitim sendikalarının Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun iptali konusunda hemfikir olmamızı dikkate alacağını umut ediyoruz. </p><p>Sonuç olarak 03.02.2022 tarihli ve 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu ile getirilen iptali talep edilen düzenlemeler, Anayasa’ya aykırıdır. Kamu yararına aykırı olan, telafisi mümkün olmayacak sonuçlara yol açacak bu düzenlemelerin yürürlüklerinin iptal davası sonuçlanana kadar durdurulması gerekmektedir. </p><p>Nitekim anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması, hukuk devleti olmanın en önemli gerekleri arasında sayılmaktadır. Anayasa’ya aykırılıkların sürdürülmesi, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir. Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesi, hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır. </p><p>7354 sayılı Kanun’a ilişkin ana dilekçede, iptali istenen hükümlerin Anayasa’ya aykırılıkları ayrıntılı olarak tespit edilmiştir. Bu anlamda, yürürlüklerinin durdurulması istenen hükümlerin Anayasa’ya aykırılıkları yönünde güçlü belirtilerin bulunduğu kabul edilmek gerekir. Yukarıda betimlendiği şekilde, Kanun’un yürürlüğe girmesinin akabinde geçen nispeten kısa sürede dahi, iptali istenen hükümlerin, öğretmenler ve öğrenciler açısından ileride giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ya da durumlara sebebiyet verdiği ortaya çıkmıştır. Öğretmenler, öğrenciler, veliler ve eğitim dünyası; Anayasa Mahkemesi’nin iptali istenen hükümlerle ilgili olarak ivedi şekilde iptal kararı vermesini beklemenin yanında, aynı hükümlerle ilgili olarak gecikmeksizin yürürlüğü durdurma kararı vermesini de beklemektedirler. </p><p>Anayasa’nın “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesi ve kamu yararı çerçeve ilkesini de içermek suretiyle hukuk devleti ilkesini öngören 2. maddesi de dikkate alındığında; Anayasa Mahkemesi’nin, eldeki ampirik bulgular ışığında, iptali istenen kuralların yürürlüklerinin durdurulması kararını vermesi gerekir. </p><p>II. ESAS HAKKINDA DEĞERLENDİRMELERİMİZ: </p><p>Bir meslek kanunu yapma iddiasıyla çıkılan yolda davaya konu Kanun’da, kanun yapma tekniğine, Anayasa’da düzenlenen “idari” düzenleyici işlemlerin hukuki mahiyetine, normlar hiyerarşisi prensibine aykırı şekilde, kapsam ve temel ilkeler belirlenmeksizin bir iki temel başlık düzenlenmiş, gerisi ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkaracağı yönetmeliğe bırakılmıştır. Bu yöntemle çıkarılan Kanun’un amacın, sadece Bakanlığa yetki vermek ve şeklen Anayasa’ya uygunluğu sağlamak olduğu düşünülmektedir. Ancak Bakanlık tarafından hazırlanan Kanun’un uygulama yönetmeliği olan 12.05.2022 tarih ve 31833 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Aday Öğretmenlik Ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği” nde de pek çok meselenin ya hiç düzenlenmediği ya da Kanun’u aşar şekilde, “normlar hiyerarşisi sistemine aykırılık” yaratıldığı açıkça görülmüştür. Bu yönüyle de Kanun’da pek çok husus “belirsiz ve muğlak” olarak idarenin keyfiyetine bırakılmıştır. Yasaya bütün olarak bakıldığında, yasama erkinin devre dışı bırakılması, yürütmenin yasamaya olan tahakküm kurma gayreti kendini göstermektedir. Bilindiği üzere Anayasa’nın 124. Maddesinde; “Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” hükmü yer almış olup, yönetmeliklerin kapsam bakımından çerçevesi çizilmiş olan kanunlar dayanak olmak şartıyla düzenlenebileceği ifade edilmiştir. Bir başka anlatımla, Kanun’un genel çerçeveyi çizmemesi, yönetmeliğin hukuka uygunluk denetiminde gözetilecek ölçü normun (7354 sayılı Kanun’un) muğlak ibareler içermesi durumunda, yönetmeliği hukuki dayanaktan yoksun bırakacağı açıktır. </p><p>Bu derece belirsizlik içeren yasanın bütünü bakımından, Anayasa’nın 7. maddesinde yer alan “yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesi” bu suretle açık olarak ihlal edilmiştir. </p><p>Detaylarına yer verileceği üzere Kanun’un; “devlet yetkisinin kullanılması” esaslarına, kamu emekçisinin “ücret güvencesine”, kamu personel rejiminin “kariyer ve liyakat” ilkelerine, suç ve cezalara ilişkin esaslara, “eşitlik ilkesine”, “hukuk devleti” ilkelerine aykırılık oluşturduğunu ifade etmek gerekir. </p><p>Sistematik olarak Kanun’un, kariyer basamakları ile aday öğretmenlik süreci olmak üzere iki temel alan hakkında düzenleme yaptığını görüyoruz. Nitekim Kanun’da uygulama yönetmeliği olarak çıkarılan 12.05.2022 tarih ve 31833 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanan Aday Öğretmenlik Ve Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yönetmeliği’nde yalnızca bu iki alanı düzenlediği ismi itibarı ile de malumdur. </p><p>Dilekçemizde bütünlüğü korumak adına da bu iki hususu ayrı ayrı değerlendirmenin yararı olacağı kanaatindeyiz. </p><p>2.BÖLÜM-ANAYASA AYKIRILIK SORUNU ve HUKUKİ DEĞERLENDİRMELER I. ADAY ÖĞRETMENLİK SÜRECİNE DAİR HUKUKA AYKIRILIK: </p><p>Anayasa’ya aykırılık açıklamalarına maddeleri kapsayacak şekilde burada yer verilmiştir. Bu itibarla aşağıdaki açıklamaların bu ön Anayasa’ya aykırılık açıklamaları ile birlikte okunması gerekir. </p><p>Bu bölümde, Kanun’un 5. maddesi ile birlikte uygulamaya ilişkin bu alanın düzenlendiği Yönetmelikte yer alan hususlara yer verilecektir. </p><p>7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 5. Maddesi aynen; </p><p>“Aday öğretmenlik </p><p>MADDE 5 – (1) Özel mevzuatında yer alan hükümler saklı kalmak üzere, aday öğretmenliğe atanabilmek için 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan şartlara ek olarak, yönetmelikle belirlenen yükseköğretim kurumlarından mezun olma, 7/4/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanununa göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olma ve Millî Eğitim Bakanlığınca ve/veya Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olma şartları aranır. </p><p>(2)<span style="white-space: pre;"> </span>Adaylık süresi bir yıldan az iki yıldan çok olamaz. Bu süre içinde, zorunlu hâller dışında aday öğretmenlerin görev yeri değiştirilemez. </p><p>(3)<span style="white-space: pre;"> </span>Aday öğretmenler, eğitim ve uygulamadan oluşan Aday Öğretmen Yetiştirme Programına tabi tutulur. Aday öğretmenlerden adaylık süreci sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda başarılı olanlar öğretmenliğe atanır. </p><p>(4)<span style="white-space: pre;"> </span>Aday öğretmenlerden; </p><p>a)<span style="white-space: pre;"> </span>Atanma niteliklerinden herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanların, </p><p>b)<span style="white-space: pre;"> </span>Adaylık süresi içinde atanma şartlarından herhangi birini kaybedenlerin, </p><p>c)<span style="white-space: pre;"> </span>Adaylık sürecinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanların, </p><p>ç) Aday öğretmenler için öngörülen Aday Öğretmen Yetiştirme Programına mazeretsiz olarak katılmayanlar ile bu program sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmede başarısız olanların, görevine son verilir ve bunlar üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmaz. </p><p>(5)<span style="white-space: pre;"> </span>Dördüncü fıkranın (ç) bendi kapsamında görevlerine son verilmesi gerekenlerden aday öğretmenliğe başlamadan önce 657 sayılı Kanuna göre memurlukta adaylığı kaldırılarak asıl memurluğa atanmış olanlar, kazanılmış hak aylık derecelerine uygun memur unvanlı kadroya atanır. </p><p>(6)<span style="white-space: pre;"> </span>Aday öğretmenlerin adaylık sürecinde yetiştirilmelerine esas Aday Öğretmen Yetiştirme Programı ve Adaylık Değerlendirme Komisyonunun oluşumu ile aday öğretmenlik sürecine ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” </p><p>şeklinde düzenlenmiştir. Bununla birlikte uygulama Yönetmeliğinin 9. Ve 10. maddeleri de aynen; </p><p>“Adaylık Değerlendirme Komisyonu </p><p>MADDE 9- (1) Adaylık Değerlendirme Komisyonu; il millî eğitim müdürünce belirlenen eğitim müfettişi/ilgili il millî eğitim müdür yardımcısı/il veya ilçe millî eğitim şube müdürünün başkanlığında, danışman öğretmen ve eğitim kurumu müdüründen oluşur. </p><p>(2) Adaylık Değerlendirme Komisyonu, aday öğretmenin eğitim ve uygulama görevlerinden oluşan Yetiştirme Programını tamamlayıp tamamlamadığına yönelik değerlendirme yapar. Yetiştirme Programını tamamlayanlar başarılı sayılır. </p><p>Öğretmenliğe atama ve göreve son verme </p><p>MADDE 10- (1) Aday öğretmenlerden Adaylık Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda başarılı sayılanların adaylıkları valiliklerce kaldırılır ve ilgili mevzuatı doğrultusunda öğretmenliğe atamaları yapılır. </p><p>(2) Aday öğretmenlerden; </p><p>a)<span style="white-space: pre;"> </span>Atanma niteliklerinden herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılanların, </p><p>b)<span style="white-space: pre;"> </span>Adaylık süresi içinde atanma şartlarından herhangi birini kaybedenlerin, </p><p>c)<span style="white-space: pre;"> </span>Adaylık sürecinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanların, </p><p>ç) Yetiştirme Programına mazeretsiz olarak katılmayanlar ile bu program sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonunca 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre yapılan değerlendirmede başarısız olanların, görevine son verilir ve bunlar üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmaz. </p><p>(3) İkinci fıkra kapsamında görevlerine son verilen aday öğretmenlerden aday öğretmenliğe başlamadan önce 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre memurlukta adaylığı kaldırılarak asıl memurluğa atanmış olanlar, kazanılmış hak aylık derecelerine uygun memur unvanlı kadroya atanır.” şeklinde düzenlenmiştir. </p><p>Öncelikle Kanun'da aday öğretmenlik tanımından başlayarak süreci özetlemek gerekir. </p><p>Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4. Maddesinde “aday öğretmen; Öğretmenlikte adaylığı daha önce kaldırılmamış olanlardan öğretmenliğe ilk defa atama suretiyle atananları,” Biçiminde tanımlanmıştır. </p><p>Milli Eğitim Bakanlığınca ataması gerçekleştirilen öğretmenler öncelikle Kanun ve Yönetmelikte öngörülen aday öğretmenlik statüsü ile görevlerine başlamaktadır. Sonrasında adaylık sürecinde, süreç içerisindeki Öğretmen Yetiştirme Programını tamamlayarak, Adaylık Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılacak değerlendirme neticesinde başarılı olarak kabul edilmeleri halinde öğretmen olarak atanacaklardır. </p><p>Anlatılan şekilde ilerleyecek süreç içerisinde son derece sakıncalı, memuriyet güvencesini hiçe sayan, bütünüyle keyfi ve kayırmacılığa son derece açık bir belirsizlik hali söz konusudur. Bu hususa maddeler bazında yer vermek gerekecektir. </p><p>A- Kanun'un 5.maddesinin 1. Fıkrası Hakkında değerlendirme: </p><p>Öncelikle Kanun'un 5/1. Fıkrasında, aday öğretmenliğe atanma şartlarından birisi olarak, </p><p>" 7/4/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanununa göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olma" hükmü yer almaktadır. Aday öğretmenliğe atanma koşullarından biri olarak 7/4/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’na göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmış olma şeklindeki koşulun yaratacağı sakıncalar ortadadır. Kanun’a göre yapılacak arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasına göre mesleğe atanma, başta hukuk devleti ilkesi olmak üzere anayasaya aykırıdır. </p><p>Öncelikle belirtmek gerekir ki; Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını geliştirecek ortamın oluşturulması temelinde pozitif yükümlülüğünün bir somutlaşması olarak (Anayasa’nın 42’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘‘kimse’’ ibaresinin delaletiyle) herkes bakımından eğitim hakkının erişilebilir kılınması, öğretmenler marifetiyle mümkündür. O halde öğretmenlerin statüsünün, Anayasa’nın 128’inci maddesi bağlamında ‘‘diğer kamu görevlisi’’ niteliğinde olması gerekmektedir. Bu bağlamda kanun koyucu tarafından öğretmenlerin ataması, görevlendirilmesi, niteliği, görev ve yetkisi, aylık ve ödeneği ile diğer özlük haklarının Anayasa’nın öngördüğü ilkeler ve özellikle de mezkûr 128’inci madde uyarınca maddi anlamda kanunilik ilkesi dahilinde düzenlenmesi gerekmektedir. Ne var ki iptali istenilen ibare, aday öğretmenliğe atanma koşulunun, Anayasa’nın öngördüğü çerçevede düzenlenmesine engeldir. Bu durum, Anayasa’ya çok yönlü olarak aykırıdır. </p><p>Kamu görevlilerinin özlük hakları bağlamında kanunilik ilkesi bakımından: Anayasa'nın 128’inci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki görevleri yürüten bütün personelin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülüklerinin kanunla düzenlenmesi gerekir (Anayasa Mahkemesi’nin 22.11.2012 tarihli ve 2011/107 E.; 2012/184 K. sayılı Kararı). Anayasa Mahkemesi’nin sıkça vurguladığı gibi kanunilik ölçütünün sağlandığından söz edilebilmesi için kanunun şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kurallar keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olmalıdır. Esasen kanunun bu niteliklere sahip olması, Anayasa’nın 2’nci maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Dolayısıyla Anayasa’nın 128’inci maddesinde yer verilen kanunilik ölçütü, Anayasa’nın 2’nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. AYM, E.2018/88, K.2020/24, 11/6/2020 §§ 13, 14) (Anayasa Mahkemesi’nin, 22.10.2020 tarihli ve 2020/1 E.; 2020/563 K. sayılı Kararı, § 41). İhtilaflı kural, Anayasa’nın 128’inci maddesinin 2’nci fıkrasına aykırı şekilde, 7315 sayılı Kanun’a göre güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının esas ve usulleri (söz gelimi kim tarafından yapılacağı, kapsamının ne olduğu, soruşturma ve araştırmaya hangi bilgi ve belgelerin konu olacağı, elde edilen verilerin muhafaza ve yok edilme usulü) net bir biçimde kanun formunda ortaya koymamış ve bu hususların belirlenmesini idarenin düzenleyici işlemlerine bırakmıştır. Oysa bir kamu görevlisi olan öğretmen statüsünde olmaya aday kişilere yönelik yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının usul ve esaslarının kanun düzeyinde belirlenmesi ve idarenin keyfi işlem ve eylemlerine terk edilmemesi gerekirdi. İptal istenen ibare, bu nedenle Anayasa’nın 128’inci maddesine aykırıdır. </p><p>Hukuk devleti ilkesi bakımından: Hukuk devleti, bütün işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa’ya ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren, yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu temel hukuk ilkeleri ile Anayasa’nın bulunduğu bilinci olan devlettir (Anayasa Mahkemesi’nin 02.06.2009 tarihli ve 2004/10 E.; 2009/68 K. sayılı Kararı). Hukuk devletinin önkoşullarından olan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, hukuki belirlilik ilkesi de kanun hükümlerinin şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılabilir olmasını ve ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (bkz. AYM 9.2.2017, 2016/143 E.– 2017/23 K. par. 13; RG. 12.4.201730036) (Anayasa Mahkemesi’nin 04.05.2017 tarihli ve 2015/41 E.; 2017/98 K. sayılı Kararı). Kanun düzeyinde tanımlanması gereken hususları idarenin düzenleyici işlemlerine tevdi eden ve yukarıda tanımlandığı anlamda hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin gereklerini yerine getirmeyen ihtilaflı ibare, Anayasa’nın 2’nci maddesine aykırıdır. </p><p>İdarenin kanuniliği ilkesi bakımından: Anayasa’nın 123’üncü maddesinde yer alan idarenin kanuniliği ilkesinin iki boyutu bulunmaktadır. İlk boyutu, idarenin secundum legem özelliğidir </p><p>(kanuna dayanma ilkesidir). Bu ilkeye göre idarenin düzenleme yetkisi kanundan kaynaklanır. İkinci boyutu, idarenin intra legem özelliğidir (kanuna aykırı olmama ilkesidir). Bu ilkeye göre idarenin işlem ve eylemleri kanunun çizdiği sınırlar içinde kalmalıdır. </p><p>Bu nedenle aday öğretmen atanabilmek için yapılacak güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının esas ve usullerinin; Anayasa’nın 128’inci maddesinde hüküm altına alınan ve hukuk devletinin temel taşı olan maddi anlamdaki kanunilik kıstasının gereklerini karşılaması ve kanuna dayanması ile kanuna aykırı olmaması için; genel çerçevesinin keyfi uygulamaya yer vermeyecek açıklıkta kanun düzeyinde çizilmesi gerekmektedir. Ancak kanun koyucu; güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının esas ve usulleri –Anayasal ilkelerin aksine- </p><p>(söz gelimi soruşturma ve araştırma yapacak mercii, bu merciin hangi sınırlar dahilinde ve hangi amaçla yapacağı, hangi bilgi ve belgelerin konu edileceği, bu verilerin muhafaza ve yok edilme usulü, elde edilen verilerin kötüye kullanılmasını engellemeye yönelik teminatların ne olduğu) hakkında tamamen sessiz kalmış, bu hususları idarenin düzenleyici işleminin konusu yapmıştır. Her ne kadar kanun koyucunun söz konusu güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının esas ve usullerinin sınırlarının; ‘‘7315 sayılı Kanun’a göre’’ şeklindeki ibareyle çizildiği ifade edilebilir ise de; 7315 sayılı Kanun, Anayasa’ya uygun biçimde temel çerçeve belirlememiştir. Nitekim; CHP tarafından 7315 sayılı Kanun’un esas yönünden Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi nezdinde 16.06.2021 tarihinde 2021/60 E. No’lu dosya üzerinden iptal davası açılmıştır. (7315 sayılı Kanun’un Anayasa’ya şekil yönünden aykırılık iddiası hakkında, 13.10.2021 tarihli ve 2021/43 E.; 2021/74 K. sayılı red kararı verilmiştir.) </p><p>Yasama yetkisinin devredilmezliği bakımından: Anayasa’nın 7’nci maddesinde temelini bulan yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine göre yasama yetkisi yalnız Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Bu nedenle idareye düzenleme yetkisi veren bir yasa kuralının temel ilkeleri ortaya koyması ve çerçeveyi çizmesi gerekir. Diğer bir deyişle idareye sınırsız ve belirsiz bir düzenleme yetkisi bırakılamaz. Nitekim idarenin düzenle me yetkisi; sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Yasa ile yetkilendirme, Anayasa’nın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamını taşımamaktadır (Anayasa Mahkemesi’nin 02.05.2008 tarihli ve 2005/68 E.; 2008/102 K. sayılı Kararı). </p><p>Kamu hizmetinde görevin gerekli kıldığı nitelikler bakımından: Anayasa’nın 70’inci maddesinde yer alan ve her Türk vatandaşına eşit şekilde tanınan kamu hizmetine girme hakkı, kamu hizmeti icra edecek personellerin istihdamının liyakata dayalı bir sistem içerisinde gerçekleşmesini sağlar. Anayasa; ödevle nitelik arasında sıkı bir ilişki bulunduğunu, bunun dışında hizmete alınmada hiçbir nedenin gözetilemeyeceğini, daha açık bir anlatımla ayrımın yalnızca ödev-nitelik ilişkisi yönünden yapılması gerektiğini buyurmaktadır. O halde ödevle, onun gerektirdiği niteliği birbirinden ayrı düşünmeye olanak yoktur. Buna göre, o nitelikler görevlilerde bulunmadıkça o ödev yerine getirilemeyecek ya da ödev, görevin gerekleri doğrultusunda yerine getirilmemiş olacak demektir. Kamu hizmetlerinin özellikleri olduğu ve bu hizmetleri gören idare ajanlarının da özel statülere bağlı bulunduğu bilinen bir gerçektir. Memurlarda yasalarca aranan nitelikler ve onlar hakkında yasalarda öngörülen kısıtlamalar, kamu hizmetinin etkin ve esenlikli bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir (Anayasa Mahkemesi’nin 09.10.1979 tarihli ve 1979/19 E.; 1979/39 K. sayılı Kararı). </p><p>Kişisel verilerin korunması, Anayasal düzeyde (20’nci madde) özel hayatın gizliliği hakkına ilişkindir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin bir kararının müteallik bölümü: </p><p>Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının sınırlarını düzenleyen 13’üncü maddesinin ilk cümlesi uyarınca, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir”. Anayasa’nın 20’nci maddesinin üçüncü fıkrasının son iki cümlesine göre, “Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir”. Ancak iptali talep edilen ibareyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacağı öngörülmüş ve fakat bunun yasal çerçevesi çizilmemiştir. Diğer bir deyişle soruşturma ve araştırmaya konu hususların ne olduğuna, nasıl / ne kadar süre ile kaydedileceğine, analiz edileceğine, muhafaza edileceğine, kim tarafından imha edileceğine, kurum ve kuruluşlarla paylaşılmasına; amacı dışında kullanılmamasına, siber güvenliğinin sağlanmasına; bunlara resmi makamların keyfi müdahalesinin önlenmesine; bunlardan suret alınmasına; başvuru usullerine (vb.) ilişkin kanun düzeyinde hiçbir kıstas, kanuni güvence öngörülmemiştir. Hiçbir sınırlandırmaya tabi olmayan söz konusu müdahale, kişisel verilerin korunması hakkını tamamen savunmasız bırakmakta, keyfiliğe açık hale getirmekte ve yasallık ilkesini zedelemektedir. </p><p>Ölçülülük ilkesi gereğince kişisel verilerin korunması hakkına yapılan söz konusu müdahalede; amaç ve araç ilişkisi bakımından, aracın (aday öğretmenliğe atanacak kimse hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması), amacı (Anayasa Mahkemesi’nin 24.07.2019 tarihli ve 2018/73 E.; 2019/65 K. sayılı Kararı, § 170: ‘‘Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Belirtilen hususlar gözetilerek kamu görevlerine atanacak kişiler bakımından birtakım şartlar getirilmesi doğaldır. Bu şekilde aranan nitelikler kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yöneliktir. Dolayısıyla kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kural kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir.’’ delaletiyle sadakat yükümlülüğü) gerçekleştirmeye elverişli, gerekli olması ve amaç ile araç arasında orantı bulunması gerekmektedir. Ancak yapılacak güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının esas ve usullerinin şeffaf ve objektif biçimde kanun düzeyinde belirlenmemesi; aracı, amacı gerçekleştirmeyi elverişsiz hale getirmektedir. İhtilaflı düzenlemeyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kanun düzeyinde güvencelenmediğinden temel bir hakkın keyfî şekilde sınırlanabilmesi öngörülmektedir. </p><p>B- Kanun'un 5. Maddesinin 3. Fıkrası Hakkında Değerlendirme: </p><p>Kanun’un 5/3. maddesi; “3) Aday öğretmenler, eğitim ve uygulamadan oluşan Aday Öğretmen Yetiştirme Programına tabi tutulur. Aday öğretmenlerden adaylık süreci sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonu tarafından yapılan değerlendirme sonucunda başarılı olanlar öğretmenliğe atanır.” şeklinde yer almış olup, öğretmenliğe atamada “Adaylık Değerlendirme Komisyonu” tarafından yapılacak değerlendirmenin esas olacağı belirtilmiştir. </p><p>Yetiştirme programının içeriği bilinmemektedir. Program, 11/3/2022 tarihli ve 31775 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Personeli Hizmet İçi Eğitim Yönetmeliğine göre oluşturulan Eğitim Kurulunca oluşturulacaktır. Bu Yönetmeliğe göre, </p><p>Eğitim Kurulu; "Bakan tarafından görevlendirilen bakan yardımcısının başkanlığında Din Öğretimi Genel Müdürü, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü, Mesleki ve Teknik Eğitim </p><p>Genel Müdürü, Ortaöğretim Genel Müdürü, Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü, Personel Genel Müdürü ve Temel Eğitim Genel Müdüründen oluşur. Kurul Başkanı gündeme bağlı olarak ilgili diğer birimlerin temsilcilerini de davet edebilir. Kurul her yıl eylül ayında bir defa olağan, gerektiğinde başkanın çağrısı üzerine olağanüstü toplanır ve oy çokluğu ile karar alır. Eğitim Kurulunun kararı Bakan onayı ile kesinleşir." biçiminde oluşturulmuştur. </p><p>Yetiştirme programının oluşturulmasında kanun bir çerçeve çizmemiş, bu alanda yetkinliği tartışmasız olan akademi program belirlenmenin dışında tutulmuştur. Yine Kurulda Eğitim - Bilim iş kolunda örgütlü sendikaların temsilcilerine yer verilmemiş, sistemin taraflarının Kurulda temsil edilmeleri hususu eksik bırakılmıştır. "Sendika temsilcilerine" yer verilmemesi şeklindeki eksik düzenleme 4688 sayılı Kanunun 19. Maddesinin 2. Fıkrasının "Genel olarak kamu personelinin hak ve ödevleri, çalışma koşulları, yükümlülükleri, iş güvenlikleri ile sağlık koşullarının geliştirilmesi konularında görüş bildirmek ve toplu sözleşmenin uygulanmasını izlemek üzere yapılacak çalışmalara temsilciler göndermek." şeklindeki (a) bendine, "Devlet personel mevzuatında kamu görevlilerinin temsilini öngören çeşitli kurullara temsilci göndermek." şeklindeki (b) bendine aykırıdır. </p><p>Kanunun 5. maddesi Adaylık değerlendirmesinin çerçevesini çizmemiştir. Değerlendirmeyi politik saiklerle atanan yöneticilerin takdirine terk edilmiştir. Değerlendirme komisyonları üyelerinin atama ve görevlendirmeleri davalı Bakanlığın mülakata yönelik siyasi kayırmacı yaklaşımı ile oluşmuşken, aday öğretmenliğin sadece bu Komisyonun değerlendirmesi esas alınarak kaldırılması objektif kriterlerin esas alınmadığının göstergesidir. Öğretmenlerin adaylıkları, Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmelerle değişik gerekçelerle, özellikle de siyasal kayırmacılık gibi kaygılarla kaldırılamayabilecektir. Adaylığın kaldırılmasında Komisyonun objektif değerlendirme esasları dışına çıkmasına imkan yaratılmıştır. Değerlendirme standartların belirlenmemiş olması, Yönetmelikte öngörülen biçimde değerlendirme sonucunda adayların genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon/öğretmenlik meslek bilgisi bakımından aranacak nitelikleri taşıyıp taşımadığını değerlendirmesinin idari yargı tarafından denetimini sağlanamayacaktır. Anılan düzenlemenin öncelikle yürütülmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmelidir. </p><p>Kanun'un 5. Maddesinde komisyonun kimlerden oluşacağına dair bir düzenleme yer almamıştır. Böylesi önem arz eden, unvan tahsis eden, bir anlamda mesleğe devam-kabul işlemleri yapacak olan komisyonun Kanun kapsamında kimlerden teşekkül edeceğinin düzenlenmesi gerekliliği açıktır. Kanunun yerine komisyon üyelerinin belirlenmesini Yönetmeliğe bırakması Anayasaya aykırıdır. </p><p>Ayrıca yine Aday Öğretmen Yetiştirme Programı çerçevesi, Kanunla çizilmemiştir. Bakanlığın keyfiyetine bırakılmıştır. Yönetmeliğin 10. Maddesiyle de aday değerlendirme komisyonunun yapacağı değerlendirme neticesinde başarılı sayılanların öğretmen olarak atanacağı ifade edilmiş, bu alan tatmayla Yönetmeliğe terkedilmiştir. </p><p>Ancak bu yetiştirme programı sonrasında komisyon tarafından adayların başarılı bulunacağı ifade edilmesine rağmen, “başarılı sayılmaya” dair hiçbir ölçüt ve tanımlama da yer almamıştır. Komisyonun hangi esaslara göre değerlendirme yapacağı konusunda da hiçbir objektif belirleme bulunmamaktadır. Kariyer ve liyakat ilkesini hakim kılmaktan uzak nitelikteki düzenlemenin sakatlığı ortadadır. </p><p>Anayasanın 6. Maddesinde de; “Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” İfadesiyle ve genel ilkeler nazarında da yetkisizliğin asıl olduğu, kanun tarafından verilmemiş bir yetkinin kullanılmasına olanak bulunmadığı da açıktır. Bu suretle de komisyon üyelerinin kimlerden oluşacağının yönetmelik düzeyinde belirlenmesine imkan yoktur. Bu yönüyle Kanun’da düzenlenmesi gereken bu husus eksik bırakılmakla ve belirsizliği yönüyle yasaların açık, belirli ve sürekli olma niteliği gerekliliği bakımından Anayasa'ya aykırılık oluşturmaktadır. </p><p>C- Kanun'un 5. Maddesinin 4. Fıkrası Hakkında Değerlendirme: </p><p>Kanun'un 5/4. maddesinde; </p><p>“c) Adaylık sürecinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanların, </p><p>ç) Aday öğretmenler için öngörülen Aday Öğretmen Yetiştirme Programına mazeretsiz olarak katılmayanlar ile bu program sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonunca yapılan değerlendirmede başarısız olanların, görevine son verilir ve bunlar üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmaz.” düzenlemesi yer almış, bununla birlikte buna paralel şekilde Yönetmeliğin 10. Maddesinin 2. fıkrası; </p><p>“c) Adaylık sürecinde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alanların, </p><p>ç) Yetiştirme Programına mazeretsiz olarak katılmayanlar ile bu program sonunda Adaylık Değerlendirme Komisyonunca 9 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre yapılan değerlendirmede başarısız olanların, görevine son verilir ve bunlar üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmaz.” ifadeleriyle düzenlenmiştir. </p><p>Kanun'un 5. Maddesinin 4. Fıkrasının c) bendinde özetle, adaylık süreci içerisinde aday öğretmenin aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almaları halinde görevine son verileceği ve üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacağı ifade edilmektedir. </p><p>657 sayılı Kanunun 48. Maddesinde düzenlenen Devlet Memurluğuna atanma şartlarını taşımanın yanı sıra alan sınavı da dahil KPSS sonucuna göre taban puanın çok üstünde puan alanlar "öğretmen" olarak atanır. Adaylık süreci atama işleminden sonra başlar. Bir öğretmen ilk atama ile birlikte öğretmenlik görevini fiilen yerine getirmeye başlar. Adaylığın kaldırılmasına ilişkin düzenlemeler yer ne kadar "temel" kanuna dayansa da hukuka aykırıdır. Ancak Yönetmelik kapsamında düzenlendiğinden madde hükümleri davaya konu edilmiştir. </p><p>Aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezaları disiplin cezasıdır. Disiplin cezalarının temel amacı, memurun çalışmalarında daha verimli ve yararlı şekilde çalışmasını sağlama ve kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanmasıdır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde aylıktan kesme gibi orta düzeyde bir ceza, memuriyetten çıkarma sonucunu doğuracak şekilde genişletilmekte ve Devlet Memurları Kanunu’nda yer alan disiplin ceza sistemine aykırılık oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin belirttiği üzere; disiplin cezaları, "kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla öngörülmüş, yapma veya yapmama biçiminde beliren davranış kurallarının ihlali hâlinde uygulanan idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerini yürütenlerin görev, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış; bu sınırlar dışına çıkanların ise disiplin cezaları ile cezalandırılmaları ilgili kanunlarda öngörülmüştür (Anayasa Mahkemesi’nin 20.12.2018 tarihli ve 2018/107 E.; 2018/114-K. sayılı Kararı). 7354 sayılı Kanun’da ise disiplin hükümleri bakımından diğer 657 sayılı Kanuna atıf yapılmıştır. 657 sayılı Kanun’un disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve halleri düzenleyen 125’inci maddesinde sayılmıştır. </p><p> 657 sayılı Kanun’un 125’inci maddenin ilgili bölümünün lafzından da anlaşılacağı üzere; muğlak ibarelerle tanımlanan fiillere anılan türdeki disiplin cezaları bağlanmıştır. Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin muğlaklığı, fiil ve hallerin tipik olmaması disiplin cezalarının iptali ile ilgili idari yargı kararlarıyla sabittir. Bu muğlaklık, uygulamada bu türden cezaların haksız yere verilmesine sebep olmakta, öğretmenler Anayasa’nın 51. Maddesinde Sendikal Faaliyet başlığı altındaki hakları kullanmaları, sendikal faaliyette bulunma gerekçesi ile disiplin cezaları ile cezalandırılmaktadırlar (örneğin sendikal kararlar gereği bir günlük, bir saatlik hizmet üretmeme eylemleri aylıktan kesme, basın açıklamasına katılmak ise kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırma ile sonuçlanmaktadır.). Bu durumda, sendikal faaliyette bulunma adaylığın kaldırılmasına engel olacaktır. Bu durumun memuriyet güvencesini ortadan kaldıracağı açık olup, okul müdürünün iki dudağının arasında kaderi tayin edilen düşünmeyen, sorgulamayan, konuşamayan öğretmenlerden teşekkül edecek bir eğitim sistemini yaratmayı amaçlamaktadır. </p><p>Bunun yanı sıra hükümlerin devamında bu suretle görevlerine son verilenlerin üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacakları ifade göreve son verilme gibi son derece ağır sonuçları olan bir netice öngörülmüştür. Düzenleme gereği disiplin cezası ile cezalandırılmış aday öğretmen, ikincil bir yaptırıma muhatap kılınarak aynı fiil nedeni ile ikinci defa cezalandırılacaktır. Aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alan, aday öğretmenin görevine son verilerek üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınmayacaktır. Yani bu disiplin cezaları ile cezalandırılanlara ikinci kez idari yaptırım uygulanmaktadır. Bu durumun aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesinin ihlalidir. Anayasa Mahkemesi’ne göre de, “ ... hukuk devleti ilkesi ve ceza hukukunun temel ilkeleri arasında yer alan 'aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz (ne bis in idem)' ilkesi gereğince, kişi aynı fiil nedeniyle birden fazla yargılanamaz ve cezalandırılamaz” (Anayasa Mahkemesi’nin 31.05.2017 tarihli ve 2017/28 E.; 2017/107 K. sayılı Kararı, § 15). </p><p>Kanun'un 5. Maddesinin 4. Fıkrasının ç) bendinde aday değerlendirme komisyonunun yapacağı değerlendirmede başarısız sayılanların görevine son verileceği yer almıştır. Ancak bu yetiştirme programı sonrasında komisyon tarafından adayların başarılı bulunacağı ifade edilmesine rağmen, başarılı sayılmaya dair hiçbir ölçüt ve tanımlama da yer almamıştır. Komisyonun hangi esaslara göre değerlendirme yapacağı konusunda da hiçbir objektif belirleme bulunmamaktadır. Kariyer ve liyakat ilkesini hakim kılmaktan uzak nitelikteki düzenlemenin sakatlığı ortadadır. </p><p>Öncelikle söz konusu bu neticenin, bir telafi ya da itiraz olanağı sunulmaksızın gerçekleşeceğine yönelik düzenleme "ölçülülük ve gereklilik" ilkeleri ile “hukuki güvenlik ilkeleri” bakımından sakattır. Yukarıdaki başlıklarda da yer verdiğimiz komisyonun yetkisi bakımından mevcut sakatlık ile ayrıca başarılı sayılmaya dair hiçbir somut kriter gerek kanun gerek yönetmelikte yer almadığı da birlikte değerlendirildiğinde idareye ne denli ölçüsüz bir takdir yetkisi verildiği görülmelidir. </p><p>7354 sayılı Kanun’un ve Yönetmeliğin cezaların kesinleşmesine yönelik bir hüküm öngörülmemesi anılan disiplin cezalarına pratikte 657 sayılı Kanun’un 125’inci maddesinin "E" bedinde düzenlenen memuriyetten çıkarma cezası işlevi yüklemektedir. Aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezasından daha ağır nitelikteki Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller gözetildiğinde; aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile görevine son verilmesi ve üç yıl mesleğe alınmaması arasındaki dengenin korunmadığı açıktır. Bu cezalara bağlı olarak mesleğe atanmama ve üç yıl mesleğe alınmama yaptırımı orantısızdır. Aylıktan kesme cezası gerektiren fiil ve halin oldukça ağır bir biçimde cezalandırılmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’ne göre de; </p><p>‘‘Kanun koyucu, düzenlemeler yaparken hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”, başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik” başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını, “orantılılık” ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyü ifade etmektedir. Bir kurala uyulmaması nedeniyle kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması zorunludur. Ceza, toplumda korunmaya değer görülen hukuki değerlerin ihlali durumunda Devletin gösterdiği tepki olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla ceza hukukunun amacı, toplumsal yaşam bakımından önem arz eden hukuksal değerleri korumaktır. Fakat Devlet, bu hukuksal değerleri korumak üzere sahip olduğu cezalandırma yetkisini istediği biçim ve kapsamda kullanamaz. Bu yetkisini kullanırken suç ve ceza arasındaki adil dengenin korunmasını da dikkate almak zorundadır. Faile, işlediği suçun ağırlığı ile orantılı ceza ve güvenlik tedbiri uygulanması, orantılılık ilkesi ile örtüşmektedir. Bu ilke, cezaya ve güvenlik tedbirine hükmedilmesinde önemli bir sınırlayıcı unsurdur. Bu noktada orantılılık ilkesi hem kanun koyucuyu hem de hâkimi bağlar. (Anayasa Mahkemesi’nin 05.05.2016 tarihli ve 2016/16 E.: 2016/ 37 K. sayılı Kararı)’’. </p><p>Aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması yaptırımının bir yargı kararına bağlanmaması, Anayasa’nın 38’inci maddesinde düzenlenen masumiyet (suçsuzluk) karinesini ihlal etmiştir. Diğer bir deyişle yargı süreci herhangi bir biçimde işletilmeden, adil yargılanma hakkının tüm unsurlarının tecessüm edeceği bir hüküm aranmadan (öğretmenlerin memuriyet güvencesinin aksine) idarenin keyfî takdir yetkisine istinaden aylıktan kesme cezası veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesi; kişinin anılan fiilleri işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan işlemiş kabul edilmesine sebep olacaktır. O halde aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmiş ve fakat bu cezası kesinleşmemiş aday öğretmenler için idarece görevine son verme kararı alınması; masumiyet karinesini ihlal edecektir. Bu nedenle iptali talep edilen düzenlemeler, Anayasa’nın 36, 38, 40 ve 125’inci maddelerine de aykırıdır. Bu uygulama ayrıca, aylıktan kesme ya da kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının üzerine bir de göreve son verme sonucunu ortaya çıkardığından, “bir fiil nedeniyle birden fazla ceza verilemeyeceği ilkesinin ihlali” anlamına gelmekte, ceza ve disiplin hukukunun temel ilkeleri de bu suretle yerle bir edilmektedir. </p><p>Göreve son verme ve tekrar öğretmenlik mesleğine alınmama hakkında kararı verme gibi yetkilere sahip olan değerlendirme komisyonunun bu yetkisinin Kanun'da düzenlenmemiş olması hususu ayrıca bu yönüyle de değerlendirilmelidir. </p><p>30.06.2004 tarihli öğretmenlerin yükselebilecekleri kariyer basamaklarını oluşturmak ve bu basamaklarda yükselmelerini sağlamak amacıyla 657 ve 1739 sayılı yasalarda değişiklik yapılmasını öngören 5204 sayılı yasa hakkında açılan iptal davasında Anayasa Mahkemesi’nin bazı düzenlemeler bakımından verdiği iptal kararında; “Yasayla düzenleme, konunun tüm ayrıntılarının yasayla belirlenmesini değil, temel ilkelerin, ölçü ve sınırların yasada gösterilip uzmanlık ve teknik konulara yönelik ayrıntıların düzenlenmesinin yürütme organına bırakılmasını ifade eder. Yasada, yönetmelikle düzenlenecek konuların çerçevesinin, Anayasa yargısı bağlamında denetime olanak verecek biçimde düzenlenmiş olması gerekir.” şeklinde gerekçesi yer almıştır. İşaret ettiğimiz bu gerekçe, aynı konuda daha önce benzeri alanın düzenlenmesine yönelik Kanun’a dair yargılama sürecinde, Yüksek Mahkeme tarafından ortaya konulan temel değerlendirme ve kanun yapma tekniğine dair yol gösterici bir “içtihadi uyarı” olarak görülmeliydi. Yargılama konusu olan Kanun bakımından bu esasa riayet edilmediğini peşinen ifade edebiliriz. </p><p>O dönem ortaya konulan düzenleme ile benzer şekilde, şu an huzurda yargılama konusu olan yasanın da genel olarak özetleyebileceğimiz önermesi, devletin personel hukuku rejiminin temel esası olan “belirlilik ilkesinin” bütünüyle ortadan kaldırılması olarak adlandırılabilir. </p><p>Hak arama özgürlüğü, masumiyet karinesi, etkili başvuru hakkı, idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olması bakımından: İptali istenilen düzenlemeler, hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasanın 36. maddesi, masumiyet karinesini düzenleyen 38 Maddesi, etkili başvuru hakkını koruyan 40.Maddesi ve “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu”nun açık olduğunu öngören 125. Maddesine aykırıdır. </p><p>D- Kanun'un 5. Maddesinin 6. Fıkrası Hakkında Değerlendirme: </p><p>Kanun'un 5/6. fıkrası; </p><p>(6) Aday öğretmenlerin adaylık sürecinde yetiştirilmelerine esas Aday Öğretmen Yetiştirme Programı ve Adaylık Değerlendirme Komisyonunun oluşumu ile aday öğretmenlik sürecine ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. </p><p>Şeklindedir. </p><p>Özetle ifade etmek gerekirse Kanun'un aday değerlendirme komisyonu ile yetiştirme programına ilişkin belirlemeleri yönetmeliğe bırakması Anayasaya aykırıdır. Yukarıdaki bölümlerde izah ettiğimiz şekilde, Anayasanın 6. Maddesinde de yer verildiği üzere ve genel ilkeler nazarında, yetkisizliğin asıl olduğu ilkeleri dikkate alındığında, yasa ile düzenlenmesi gereken göreve kabul-göreve son verme gibi yetkilerin kullanılması öngörülen bir alandaki düzenleme yetkisinin ölçüsüz bir takdir yetkisi ile idareye verilmiş olması "fonksiyon gaspı" oluşturmaktadır. </p><p>II. ÖĞRETMENLİK KARİYER BASAMAKLARI SÜRECİNE DAİR HUKUKA AYKIRILIK: </p><p>A- Kanun'un 3. Maddesi Hakkında: </p><p>7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 3. Maddesinde öğretmenlik mesleğinin tanımı; Öğretmenlik </p><p>MADDE 3 – (1) Öğretmenlik, eğitim ve öğretim ile bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. </p><p>şeklindeki ifadesiyle yapılmıştır. Bu hüküm kapsamında öğretmenlik mesleğinin bir ihtisas mesleği olarak tanımlanmasından sonra, yine 3. Maddenin 4.fıkrasında ise; "4) Öğretmenlik mesleği; aday öğretmenlik döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılır." düzenlemesini öngörerek madde hükmü kendi içinde çelişkili hale getirilmiştir. </p><p>Yönetmeliğin 11.maddesinde de; </p><p>Öğretmenlik kariyer basamakları </p><p>MADDE 11- (1) Öğretmenlik; adaylık döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılır. Aday öğretmenlik dönemini bu </p><p>Yönetmelik hükümleri çerçevesinde başarıyla tamamlayanlar mesleğe öğretmen olarak atanır. şeklindeki hükümle, öğretmenliği kariyer basamaklarına ayırarak, aday öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen gibi unvanlara göre ayıran ve bunlar arasında bir kademe kuran sistem olarak yer verilmiştir. </p><p>Asıl üzerinde durulması gereken yönü bakımından da; Kanun’da uzman öğretmen, başöğretmen unvanlarının tanımı, görev ve sorumluluk esasları, özetle statüsel konumları ana hatları ile dahi belirlenmemiştir. Bu statüler arasındaki farklılık bu yönleriyle tam olarak belirlenmediğinden, bu unvanların birbirlerine karşı konumları, ücret farklılıkları yani çalışma koşulları ifade edilmediğinden, yapılacak ayrımda tam olarak hangi kriterin esas alınacağı belirsizdir. Ücret farklılıklarında ortaya çıkacak durum da belirsizliğe konu olduğundan “eşit işe eşit ücret ilkesinin” sağlanması da mümkün olamayacaktır. Mevcut haliyle de Kanun bu hükümleri bakımından Anayasanın 55. Maddesinde öngörülen “ücret güvencesine” aykırılık oluşturmaktadır. </p><p>Bunun yanı sıra öğretmenliği bir uzmanlık mesleği olarak tanımladıktan sonra, bir de kariyer ifadesi olarak “uzman öğretmenlik” tanımının getirilmesi, temel dil bilgisi ve genel mantık ile dahi örtüşmemektedir. Öğretmenliğin "ihtisas" yani "uzmanlık" mesleği olduğu düşünüldüğünde ihtisas= uzmanlık mesleği mensuplarının yeniden uzaman öğretmen, baş öğretmen olarak ayrıştırılmalı mesleğin niteliği ile bağdaşmamaktadır. Eğitim politikasındaki aksaklıkların, eğitimin niteliğinin, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını kazanması, öğretmenlerin yetiştirilmesindeki sorunların çözümü, öğretmenliği kariyer hiyerarşisine göre sınıflandırmakla giderilemez. Daha önce uygulanmış uygulama gibi dönemsel bir çözümdür. Mesleğin yapısal sorunlarını çözmekten uzaktır. </p><p>Diğer yandan zaten ihtisas mesleği olan öğretmenler arasında bu şekilde bir hiyerarşik unvanların getirilmesi, kamu emekçisi öğretmenler arasında dayanışmayı değil, yarışı körükleyeceğinden okulda, öğretmenler odasında çalışma barışını bozacağı gibi öğrenci velilerinin unvanlara yönelik oluşturacağı baskı ortamı da öğretmenlik mesleğinin saygınlığını zedeleyecek ve eğitim öğretim ortamını son derece olumsuz etkileyecektir. </p><p>B- Kanun'un 6.Maddesi hakkında: </p><p>7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 6.maddesi aynen; </p><p>Öğretmenlik kariyer basamakları </p><p>MADDE 6 – (1) Aday öğretmenlik dâhil öğretmenlikte en az on yıl hizmeti bulunanlardan; </p><p>a)<span style="white-space: pre;"> </span>Mesleki gelişime yönelik 180 saatten az olmamak üzere düzenlenen Uzman Öğretmenlik </p><p>Eğitim Programını tamamlamış olan, </p><p>b)<span style="white-space: pre;"> </span>Mesleki gelişim alanlarında uzman öğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olan, </p><p>c)<span style="white-space: pre;"> </span>Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmayan, öğretmenler uzman öğretmen unvanı için yapılan yazılı sınava başvuruda bulunabilir. Uzman öğretmen unvanı için yapılan yazılı sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılır. Yazılı sınavda başarılı olanlara uzman öğretmen sertifikası düzenlenir. </p><p>(2)<span style="white-space: pre;"> </span>Uzman öğretmenlikte en az on yıl hizmeti bulunan ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmayan uzman öğretmenlerden mesleki gelişime yönelik 240 saatten az olmamak üzere düzenlenen Başöğretmenlik Eğitim Programını tamamlamış olan ve mesleki gelişim alanlarında başöğretmenlik için öngörülen çalışmaları tamamlayanlar başöğretmen unvanı için yapılan yazılı sınava başvuruda bulunabilir. Yazılı sınavda 70 ve üzeri puan alanlar başarılı sayılır. Yazılı sınavda başarılı olanlara başöğretmen sertifikası düzenlenir. </p><p>(3)<span style="white-space: pre;"> </span>Yüksek lisans eğitimini tamamlayanlar uzman öğretmen unvanı için öngörülen, doktora eğitimini tamamlayanlar ise başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulur. </p><p>(4)<span style="white-space: pre;"> </span>Eğitim kurumu yöneticiliği ve sözleşmeli öğretmenlikte geçen süreler öğretmenlik süresinin hesabında dikkate alınır. </p><p>(5)<span style="white-space: pre;"> </span>Öğretmen unvanından, bu göreve atanmanın atamaya yetkili amir tarafından onaylandığı tarihten, uzman öğretmen veya başöğretmen unvanından ise uzman öğretmen/başöğretmen sertifikasının düzenlendiği tarihten itibaren yararlanılır. Uzman öğretmen veya başöğretmen unvanını kazandıktan sonra alan değiştiren ya da ilgili düzenlemelerle alanı kaldırılan veya alanının adı değiştirilen öğretmenler kazandıkları unvanları kullanmaya devam eder. (6) Uzman öğretmen veya başöğretmen unvanı alanlara her unvan için ayrı ayrı olmak üzere bir derece verilir. </p><p>(7)<span style="white-space: pre;"> </span>Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almış olanlar, cezaları özlük dosyasından silindikten sonra uzman öğretmen veya başöğretmen unvanı için başvuruda bulunabilir. </p><p>(8)<span style="white-space: pre;"> </span>Öğretmenlik mesleği kariyer basamaklarında ilerlemeye ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. </p><p> Şeklindedir. Yönetmeliğin 12.maddesi ise aynen; </p><p>Uzman öğretmen veya başöğretmen unvanları için öngörülen yazılı sınava başvuracaklarda aranacak şartlar </p><p>MADDE 12- (1) Uzman öğretmen unvanı için yapılacak yazılı sınava başvuruda bulunacak öğretmenlerde; </p><p>a)<span style="white-space: pre;"> </span>Yazılı sınav başvuru tarihinin son günü itibarıyla aday öğretmenlik dâhil öğretmenlikte en az on yıl hizmeti bulunmak, </p><p>b)<span style="white-space: pre;"> </span>Öğretmen olarak görev yapıyor olmak, </p><p>c)<span style="white-space: pre;"> </span>Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmamak, </p><p>ç) Öğretmenlerin mesleki gelişimlerine yönelik hazırlanan en az 180 saatlik Uzman </p><p>Öğretmenlik Eğitim Programını tamamlamış olmak, </p><p>d)<span style="white-space: pre;"> </span>Uzman Öğretmenlik Mesleki Gelişim Çalışmalarını tamamlamış olmak, şartları aranır. </p><p>(2) Başöğretmen unvanı için yapılacak yazılı sınava başvuruda bulunacak uzman öğretmenlerde; </p><p>a)<span style="white-space: pre;"> </span>Yazılı sınav başvuru tarihinin son günü itibarıyla uzman öğretmenlikte en az on yıl hizmeti bulunmak, </p><p>b)<span style="white-space: pre;"> </span>Uzman öğretmen olarak görev yapıyor olmak, </p><p>c)<span style="white-space: pre;"> </span>Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmamak, </p><p>ç) Uzman öğretmenlerin mesleki gelişimlerine yönelik hazırlanan en az 240 saatlik </p><p>Başöğretmenlik Eğitim Programını tamamlamış olmak, </p><p>d)<span style="white-space: pre;"> </span>Başöğretmenlik Mesleki Gelişim Çalışmalarını tamamlamış olmak, şartları aranır. </p><p>(3)<span style="white-space: pre;"> </span>Eğitim kurumu müdürü, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı olarak görev yapmakta olanlardan yazılı sınava başvuru şartlarını taşıyanlar, öğretmenlik kariyer basamaklarında ilerlemek üzere başvuruda bulunabilir. </p><p>(4)<span style="white-space: pre;"> </span>Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası almış olanlar, cezaları özlük dosyasından silindikten sonra uzman öğretmen veya başöğretmen unvanı için başvuruda bulunabilir. </p><p>(5)<span style="white-space: pre;"> </span>Uzman Öğretmenlik Mesleki Gelişim Çalışmaları, Başöğretmenlik Mesleki Gelişim Çalışmaları, Uzman Öğretmenlik Eğitim Programı ile Başöğretmenlik Eğitim Programının kapsamı, içeriği ve diğer hususlar Bakanlıkça belirlenir. </p><p>Şeklindedir. Hükümlerde, uzman öğretmen ve başöğretmen olabilmeye dair koşullar düzenlenmiştir. </p><p>1-Kanun’un 6/1. Maddesi “Uzman Öğretmenlik Düzenlemesi” Bakımından; </p><p>Kanun maddesinin birinci fıkrasında; uzman öğretmenlik yazılı sınavına başvuru koşulu olarak 10 yıl kıdeme sahip öğretmenler için 3 ayrı koşul belirlenmiştir. Bu koşullar da devam fıkra bentlerinde yer aldığı şekilde; </p><p>a)<span style="white-space: pre;"> </span>Mesleki gelişime yönelik 180 saatten az olmamak üzere düzenlenen Uzman Öğretmenlik </p><p>Eğitim Programını tamamlamış olan, </p><p>b)<span style="white-space: pre;"> </span>Mesleki gelişim alanlarında uzman öğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamış olan, </p><p>c)<span style="white-space: pre;"> </span>Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmayan, </p><p>Öğretmenler uzman öğretmen unvanı için yapılan yazılı sınava başvuruda bulunabilir. </p><p>olarak ifade edilmiştir. Bu koşulları sağlayan öğretmenler uzman öğretmenlik yazılı sınavına girebilecek ve bu sınavdan da 70 ve üzeri puan alan öğretmenler de uzman öğretmenlik unvanını alabileceklerdir. </p><p>Uzman öğretmenlik için 10 yıllık kıdem koşulunun aranması engelli öğretmelerin çalışma süreleri gözetildiğinde ayrımcılığa neden olacaktır. 07/02/2014 tarihli ve 28906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmelik hükümleri ile 17/04/2015 tarihli ve 29329 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer </p><p>Değiştirme Yönetmeliği hükümlerine göre atanan engelli öğretmenler engellilik oranına göre erken emekli olabilmektedir. 10 yıllık süre süre genel olarak tüm öğretmenler yönünden oldukça uzundur. Genel olarak engelli öğretmenlerin engellilik durumuna göre kıdem süresinin azaltılması zorunludur, ayrıca engellilik oranı daha yüksek olanlar yönünden de engellilik oranına göre sınava başvuru için aranan kıdem süresinin daha da azaltılması gerektiğinden ona göre kademeli geçiş hükümlerine yer verilmesi gerekmektedir. Engelli öğretmenler bakımından daha az hizmet süresi öngörülmemesi, şeklindeki eksiklik, dezavantajlı yurttaşlar açısından öngörülen pozitif ayrımcılık ilkesine ve dolayısı ile Anayasanın 10. Maddesine aykırıdır. </p><p>Yazılı sınava girebilmeye dair bu 3 koşul da ayrı ayrı sorunludur. a-Uzman Öğretmenlik için 180 saatlik, Başöğretmenlik için de 240 saatlik “eğitim programını” tamamlamış olma zorunluluğu getirmiştir. Bahsi geçen eğitim programlarının ne olduğu, bu eğitimle tam olarak hangi niteliğin verilmesi amaçlandığı, içeriği, uzunluğuna bakılırsa ne zaman ve nerede tamamlanacağı tam bir belirsizliğe işaret etmektedir. b-Uzman öğretmenlik için öngörülen asgari çalışmaları tamamlamak ifadesinin de hiçbir karşılığı bulunmamaktadır. Asgari çalışmalardan kastın ne olduğuna hiçbir somut ifade yer almamaktadır. c-Kademe ilerleme disiplin cezasının bulunmaması da bir kriter olarak yer almıştır. Madde gerekçesi ve Bakanlığın açıklamalarında kariyer basamaklarının öngörülmesinin öğretmenlerin mesleki anlamda kendilerini geliştirebilmelerine olanak sağlanması amacını taşıdığı ifade edilmektedir. İfade edilen bu gerekçe ile disiplin cezasına muhatap olma hususu birbiri ile ilgisizdir. </p><p>Ayrıca zaten kademe ilerleme cezası almış bir öğretmeni, uzman öğretmenlikten ya da başöğretmenlik unvanından men etmek, “aynı fiilden dolayı birden fazla ceza tesis etmek” anlamına gelir ki; söze konu bu durumun ise ceza ve disiplin hukukunun temel ilkelerine aykırılık oluşturduğu tartışmasızdır. </p><p>"Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası bulunmamak," şartı hukuka aykırıdır. </p><p> 657 sayılı Kanun’un 125’inci maddesinin D bendinde kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve hallerin muğlaklığı, fiil ve hallerin atipikliği, cezalarının iptali ile ilgili idari yargı kararlarıyla sabittir. Bu muğlaklık uygulamada bu türden cezaların haksız yere verilmesine sebep olmakta, öğretmenler Anayasa’nın 51. Maddesinde Sendikal Faaliyet başlığı altındaki hakları kullanmaları, sendikal faaliyette bulunma gerekçesi ile disiplin cezaları ile cezalandırılmaktadırlar (örneğin sendikal kararlar gereği basın açıklamasına katılmak ise kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırma ile sonuçlanmaktadır.). </p><p>Kademe ilerlemesinin durdurulması yaptırımının bir yargı kararına bağlanmaması, Anayasa’nın 38’inci maddesinde düzenlenen masumiyet karinesini ihlal etmiştir. </p><p>Kademe ilerlemesinin durdurulması cezası alan, cezası sicilinden silinmeyen öğretmen sınava başvuramayacaktır. Cezaların sicilden silinmesi ayrı bir sorundur. Cezaların sicilden silinmesi gereken süre tamamlandıktan sonra kendiliğinden silinmemektedir. Sicilden silinme ile ilgili yönetime takdir hakkı tanınmıştır. İdari makamlar bu yetkilerini keyfi bir şekilde kullanabilmektedirler. Yani bu disiplin cezaları ile cezalandırılan öğretmene ikinci kez idari yaptırım uygulanmaktadır. </p><p>Bir diğer açık anayasaya aykırılık hali ise, dayanak Kanun ve Yönetmelik yürürlüğe girmeden önce hakkında kademe ilerleme cezası verilen öğretmenlere geçmişe yönelik bir cezai yaptırım öngörülmektedir. Bu disiplin cezasının verildiği tarihte yürürlükte olmayan bir yaptırımın geçmişe yönelik olarak işletilmesi açıkça Anayasanın 38. Maddesindeki güvenceye ve "kanunilik ilkesine"(nullum crimen sine lege praevia) aykırılık oluşturmaktadır. </p><p>Bilindiği üzere evrensel ceza hukukunun temel ilkelerinden olan, bir fiilin işlendiği sırada var olan ceza hükümlerine göre değerlendirilebileceği, sonradan ortaya çıkarılan bir yaptırımın geçmişe etkili şekilde uygulanamayacağı prensibine dayanmaktadır. </p><p>Geçmişte kademe ilerleme cezası almış olan bir öğretmene şu an yürürlüğe giren bir yaptırım uygulanmasını öngören anılan Kanun ve Yönetmeliğin, Anayasanın 38. Maddesi ile evrensel hukukun temel ilkelerinden "kanunilik ilkesi" ve "aleyhe olan yasanın geriye yürümesi yasağı prensibine" aykırılıkları açıktır. </p><p>Bu durum, Anayasanın hak arama özgürlüğünü düzenleyen Madde 36, masumiyet karinesini düzenleyen Madde 38, etkili başvuru hakkını koruyan Madde 40 ve “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu”nun açık olduğunu öngören Madde 125’e aykırıdır. </p><p>C) Maddenin 1. Fıkrasının (d) bendi ile 2. Fıkrasının (d) bendindeki "Mesleki Gelişim Çalışmalarını tamamlamış olmak" biçimindeki ibare ile birlikte "Uzman Öğretmenlik Mesleki Gelişim Çalışmaları, Başöğretmenlik Mesleki Gelişim Çalışmaları, Uzman Öğretmenlik Eğitim Programı ile Başöğretmenlik Eğitim Programının kapsamı, içeriği ve diğer hususlar Bakanlıkça belirlenir." biçimindeki 5. Fıkra hukuka aykırıdır. </p><p>Uzman ve Baş öğretmenlik Eğitim Programlarının, Mesleki Gelişim Çalışmalarının ne olduğu, hangi dönemi kapsadığı muğlaktır. İçeriği Bakanlıkça belirlenecektir. Yönetmelik yayımlandıktan sonra yürürlüğe giren "Öğretmenlik Kariyer Basamakları Mesleki Gelişim Çalışmaları Ve Eğitim Programına İlişkin Yönerge"de uzman ve baş öğretmenlerin Mesleki Gelişim Çalışma tablosu yayımlanması ile Yönetmelikte Mesleki gelişim çalışmalar ile ilgili geçici maddenin eksikliği anlaşılmıştır. Bugün itibarı ile somut örneklerle binlercesini sendika üyeleri nezdinde yaşadığımız sendikal baskılar nedeniyle gündeme gelen disiplin cezalarının, kat be kat kamu emekçileri üzerinde "sallanan bir giyotin" olarak kullanılma yolu daha da etkin şekilde kendisini gösterecektir. Örgütlenemeyen, eleştiremeyen öğretmenler ideasıyla düzenlenen bu hükümler, idarenin keyfi hareket etme baskısını daha da körükleyecek niteliktedir. </p><p>Diğer yandan uzman öğretmenlik yazılı sınavına dair de yine hiçbir amaç, kapsam, yöntem, içerik, sınavın kim tarafından yapılacağı belirlemeleri kanunda yer almamış olup, bu hususların tamamının yönetmelikle düzenleneceği anlaşılmaktadır. </p><p>Uzman öğretmenlik yazılı sınavına katılabilmek için öngörülen her 3 koşul ile yazılı sınava ilişkin hususlar, yasalarda bulunması gereken asgari belirliliği taşımaması yönü ve de aynı uzmanlık mesleği içerisinde hangi farklı çalışma esasının uygulanacağı dahi belirtilmeksizin farklı statülerin yaratılmış olması nedeniyle, Anayasanın 2. Maddesinde yer alan “hukuk devleti ilkesi”, Anayasanın 10. maddesinde yer alan “eşitlik ilkesi” ile 55. Maddesinde yer alan “adil ücret ilkesine(eşit işe eşit ücret)” aykırı niteliktedir. </p><p>2-Kanun’un 6/2. Maddesi “Başöğretmenlik Düzenlemesi” Bakımından; </p><p>Başöğretmenlik unvanı bakımından öngörülen aynı yöndeki koşullar da aynı gerekçelerle sakat ve hukuka aykırıdır. </p><p>Buna ilave olarak Kanun’un 6/2. Maddesinde, başöğretmenlik için aranan koşullardan biri olarak, uzman öğretmenlikte en az on yıl hizmeti bulunma koşulu ortaya konulmuştur. Bu düzenleme nedeniyle örneğin bugün itibarı ile ortalama öğretmenlikte 35 yıl ya da daha üstünü dolduran öğretmenlerin, önce uzman öğretmenlik unvanını alması bu unvanı on yıl taşıması ve sonrasında başöğretmenlik unvanını alabilmesi mümkün olabileceği dikkate alındığında, başöğretmen olabilmesi fiilen imkansızdır. </p><p>Bu bakımdan yüzbinlerce öğretmenin ortaya konulan sistemde başöğretmen olabilmesi hiçbir zaman mümkün olamayacaktır. </p><p>Bu denli eşitlik ilkesine aykırı yönü dahi dikkate alınmamış, geçici düzenlemeye yer verilmemiştir. Söz konu düzenlemenin Anayasa’ya aykırılığı açıktır. </p><p>3- Kanun'un 6/3.maddesi Hakkında: </p><p>7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 6.maddesi aynen; </p><p>(3) Yüksek lisans eğitimini tamamlayanlar uzman öğretmen unvanı için öngörülen, doktora eğitimini tamamlayanlar ise başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulur. </p><p>Şeklindedir., Yönetmeliğin 13.maddesinde ise; </p><p>Yazılı sınavdan muafiyet </p><p>MADDE 13- (1) Lisansüstü eğitimini tamamlayan öğretmenler uzman öğretmen unvanı için öngörülen; doktora eğitimini tamamlayan uzman öğretmenler ise başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulur. </p><p>(2) Lisansüstü eğitimini tamamlayan öğretmenler, 12 nci maddenin birinci fıkrasında uzman öğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınava başvuruda bulunacaklarda aranan şartları taşımaları hâlinde uzman öğretmen unvanı için; doktora eğitimini tamamlayan uzman öğretmenler, 12 nci maddenin ikinci fıkrasında başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınava başvuruda bulunacaklarda aranan şartları taşımaları hâlinde başöğretmen unvanı için başvuruda bulunabilir. </p><p>hükümleri yer almıştır. Söz konusu düzenlemelerde yukarıda yer verdiğimiz uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanlarının edinilmesi için gerekli şartlardan biri olan yazılı sınavdan, lisansüstü ve doktora eğitimini tamamlayanların muaf olacaklarına yer verilmiştir. </p><p>Uzman öğretmenlik bakımından söze konu muafiyette, lisansüstü eğitim şeklinde genel bir ifadeyle yer verilmiş olup bu eğitimin tezli ya da tezsiz olup olmadığı düzenlenmemiş, dahası herhangi bir alan/dal/program sınırlaması da öngörmemiştir. Kendi alanı dışında yüksek lisans/doktora ile herhangi bir alanda yapılacak yüksek lisans/doktora programını tamamlamak aynı ağırlıkta değerlendirilmiştir. Aynı şekilde başöğretmenlik için doktora bakımından da aynı hususlar geçerlidir. </p><p>Öncelikle öğretmenlerin akademik olarak kendilerini geliştirmeleri elbette olumlu ve beklenen bir olgudur. Ancak lisansüstü ve doktora eğitimlerini tamamlamak da görevi başında olan öğretmenlerin çalışma koşullarının elverişli olmasına bağlı bir husus olduğu da gözden kaçmamalıdır. “Eğitim özrü”nün Bakanlıkça nakil sebebi sayılmamaktadır. Bu gerçeklik karşısında öretmenlerin lisans eğitimi sonrası eğitimlerini sürdürmesi görev yaptığı bölgelerin imkan ve özelliklerine gözetildiğinde oldukça farklı külfetler getirmekte, eşitsizlikler yaratmaktadır. Bu yönüyle Bakanlığın kamu emekçisi öğretmenlerine önce eşit ve ulaşılabilir şekilde bu eğitim olanaklarını yaratması ancak bundan sonra kendilerinden bu koşulları sağlamasını istemesi mazur görülebilir. Fakat bu mevcut haliyle farklı koşullar altında görev yapan öğretmenler arasında bu şekilde bir muafiyet öngörmesi Anayasanın "eşitlik ilkesine" aykırılık oluşturmaktadır. Diğer yandan lisansüstü ve doktora eğitimleri bakımından herhangi bir alan-dal-program sınırlaması öngörmemiş olması da işin kariyer ve liyakat ilkesi ile hizmetin gerekleri ve kamu yararı bakımından ayrıca değerlendirilmesi gereken bir yöndür. Zira en azından eğitim alanını dahi sınırlamamış olması amaca uygunluk yönüyle sakatlık oluşturmaktadır. </p><p>4- Kanun'un 6/4.maddesi Hakkında: </p><p>7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 6.maddesinin 4. Fıkrası aynen; </p><p> (4) Eğitim kurumu yöneticiliği ve sözleşmeli öğretmenlikte geçen süreler öğretmenlik süresinin hesabında dikkate alınır. </p><p>Şeklindedir. Yönetmeliğin 14. Maddesinde ise Öğretmenlik veya uzman öğretmenlikte geçmiş sayılan süreler </p><p>MADDE 14- (1) Uzman öğretmen veya başöğretmen unvanına başvuruda bulunacakların öğretmenlik veya uzman öğretmenlik sürelerinin hesabında, adaylık dâhil öğretmen veya uzman öğretmen olarak geçirdikleri hizmet süreleri dikkate alınır. Bu sürelere; </p><p>a)<span style="white-space: pre;"> </span>Bakanlık kadrolarında öğretmen olarak görevli iken askerlik hizmetini yapmak üzere aylıksız izne ayrılanlardan askerlik hizmetini temel askerlik eğitiminden sonra eğitim kurumlarında öğretmen olarak yerine getirenlerin temel askerlik eğitimi dışında kalan askerlik süreleri, </p><p>b)<span style="white-space: pre;"> </span>Eğitim kurumu müdürlüğü, müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığında geçen süreler, </p><p>c)<span style="white-space: pre;"> </span>657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi kapsamında sözleşmeli öğretmenlikte geçen süreler, </p><p>ç) 657 sayılı Kanunun 102 nci, 103 üncü, 104 üncü ve 105 inci maddelerinde öngörülen izinlerin tamamı, </p><p>d)<span style="white-space: pre;"> </span>Görevden uzaklaştırma ve görevleri ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanma veya gözaltına alınma nedenleriyle fiilen görev yapılmayan sürelerin 657 sayılı </p><p>Kanunun 143 üncü maddesinde sayılan durumların gerçekleşmesi hâlinde tamamı, </p><p>e)<span style="white-space: pre;"> </span>Özel okullarda öğretmen veya yönetici, diğer özel öğretim kurumlarında ise öğretmen veya öğretmenlik atama şartını taşıyanların yönetici unvanlarında geçen hizmet süreleri, </p><p>f)<span style="white-space: pre;"> </span>25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu hükümleri kapsamında sendikal görevleri nedeniyle aylıksız izinli sayılanların, bu kapsamdaki izin süreleri, </p><p>g)<span style="white-space: pre;"> </span>Öğretmen olarak görev yapmakta iken 23/4/1999 ile 14/2/2005 tarihleri arasında almış oldukları disiplin cezası sonucu öğretmenlikleri sona erip, 22/6/2006 tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun uyarınca haklarında verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçları ile ortadan kaldırılmasına bağlı olarak öğretmenliğe döndürülenler ile aynı tarihler arasında istifa sonucu görevinden ayrılanlardan yeniden öğretmenliğe atananların görevlerinden ayrıldıkları tarih ile öğretmenliğe döndürüldükleri tarih arasında geçen süreleri, ğ) Vekâlet ve geçici görev süreleri, dâhil edilir.” Denilmektedir. </p><p>Yönetmeliğin 14. Maddesinde, sözleşmeli öğretmenlikte geçen süreler ve hatta "Özel okullarda öğretmen veya yönetici, diğer özel öğretim kurumlarında ise öğretmen veya öğretmenlik atama şartını taşıyanların yönetici unvanlarında geçen hizmet süreleri," öğretmenlikte geçen süreden sayılırken, 657 sayılı Kanunun 4. Maddesinin 1 fıkrasının (D) bendi kapsamında istihdam edilen, Bakanlık denetimi ve gözetiminde ders ücreti karşılığı görev yapan öğretmenlerin bu görev sürelerinin öğretmenlikte geçen süreler kapsamında sayılmamasına ilişkin eksik düzenleme eşitlik ilkesine aykırı olarak ayrımcılığa sebep olmuştur. </p><p>SONUÇ: </p><p>Yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere, Sendikalarımızın ortak kaygılarının giderilmesi, öğretmenlik mesleğinin yasal bir güvenceye kavuşturulması amacıyla; 03.02.2022 tarihli ve 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu ile getirilen iptali talep edilen düzenlemeler, Anayasa’ya aykırı olduğundan iptaline karar verilmesini, Kamu yararına aykırı olan, telafisi mümkün olmayacak sonuçlara yol açacak yasal düzenlemelerin yürürlüklerinin, iptal davası sonuçlanana kadar durdurulması arz olunur. </p><p>Saygılarımızla. 16 Kasım 2022 </p><p>Nejla Kurul Eğitim Sen Genel Başkanı </p><p>Cengiz Sarıyer Eğitim İş Genel Sekreteri </p><p>Gökhan Öztürk Hürriyetçi Eğitim Sen MYK Üyesi </p><p>Ümit Demirel TEÇ SEN Genel Başkanı </p><p> Mehmet Alper Öğretici Anadolu Eğitim Sen Genel Başkanı </p><p>Abdulbaki Değer Özgür Eğitim Sen Genel Başkanı </p><p>Hanifi Gökçek Eğitim Hak Sen Genel Başkanı </p><p>M. Sefa Tetikoğlu İdeal Eğitim Sen Genel Başkanı </p><p>Mehmet Keskin Eğitim Söz Sen MYK Üyesi </p><p>Cihan Demirkol Eğitimde Birlik Sen Genel Başkanı </p><p>Ergün Yıldız Eşit Haklar Sendikası Genel Başkanı </p><p>Mahmut Kakil TÖB-SEN Genel Başkanı </p><p>Resul Partici Engelsiz Sen Genel Başkanı </p><p>İshak Çelebi Demokrat Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı</p><p>Taner Çayırcı Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Ankara Temsilcisi </p><p> </p><p> </p><p> </p><p> </p><p> <span style="white-space: pre;"> </span> </p><p> <span style="white-space: pre;"> </span> </p><p> <span style="white-space: pre;"> </span> </p><p> <span style="white-space: pre;"> </span> </p><p> <span style="white-space: pre;"> </span> </p><p> </p><div><br /></div>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-81983519519895483332022-10-19T15:30:00.003+03:002022-10-19T15:30:29.194+03:00Öğretmenlerin Büyük Buluşması Gerçekleşti Sıra TBMM’de<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/Gs3Adrmni5U" width="320" youtube-src-id="Gs3Adrmni5U"></iframe></div><p></p><p><b>Öğretmenlerin Büyük Buluşması Gerçekleşti Sıra TBMM’de</b></p><p><b>Değerli Basın Emekçileri</b></p><p>Açıklamama geçmeden önce, Bartın Amasra maden ocağında hayatını kaybeden 41 madenci kardeşimizi saygıyla anıyor, ailelerine, tüm sevenlerine ve Türkiye’ye yeniden başsağlığı diliyorum. Yaralı madenci kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.</p><p>İnsan hayatını yok sayan, tedbirsizlikle, ihmalle gelen ölümler ne iş kazası ne de kaderdir. Bunun adı iş cinayetidir, katliamdır! Yönetim anlayışı değişmedikçe, bu zalim iktidar değişmedikçe işçilerimiz ölmeye devam edecek.</p><p>Değerli Basın Emekçileri</p><p>Bugün sizlere benim de büyük gurur duyduğum, öğretmenlerin büyük buluşmasını anlatacağım.</p><p>Öğretmenlik Meslek Kanunu “TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu”nda görüşüldüğünde, komisyona davet ettiğimiz eğitim sendikalarının temsilcileri de söz alarak; kanunun taleplerini karşılamadığını, kariyer basamaklarını istemediklerini, uzmanlık sınavı istemediklerini açıkladılar. Buna rağmen Öğretmenlik Meslek Kanunu AKP ve MHP’li Milletvekillerinin oylarıyla komisyondan geçti. Genel Kurulda da aynı partilerin oylarıyla kanunlaştı. </p><p>Ancak Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer bir televizyon programında, “Biz sınav olmasın dedik öğretmen sendikaları ayağa kalktı kabul etmeyiz dediler.” açıklamasını yaptı. “Hangi sendikalar kabul etmedi, ayağa kalktı açıklayın…” dedik; TBMM’ye soru önergesi de verdik hala bir yanıt alamadık.</p><p><b>SENDİKALAR BÜYÜK BULUŞMAYI GERÇEKLEŞTİRDİ MAHMUT ÖZER’İN YALANI ORTAYA ÇIKTI</b></p><p>Öğretmenlerin yoğun talebiyle eğitim sendikalarının genel başkanları ve yöneticileri, 14 Ekim 2022 Cuma günü Başkent Öğretmenevinde bir araya geldi. Öğretmenlik Meslek Kanunu ve eğitimde yaşanan sorunları konuşarak ortak tavır aldılar. Toplantı sonunda da sendika genel başkanları ortak karar tutanağını imzaladılar. </p><p>Şimdi size 14 Ekim 2022 Cuma günü Başkent Öğretmenevinde Eğitim Sendikalarının Büyük Buluşmasının Karar Tutanağını okumak istiyorum:</p><p>19 Kasım 2022 tarihinde yapılacak kariyer basamakları sınavının derhal iptal edilmesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun, TBMM’de ivedilikle ele alınarak yeni bir meslek kanununun tüm eğitim sendikalarının ve öğretmenlerin görüşleri alınarak düzenlenmesi acil talebimizdir. </p><p>Eğitim-öğretim yılına hazırlık ödeneğinin ayrım gözetmeksizin tüm eğitim çalışanlarına bir maaş tutarında ödenmesi sağlanmalıdır.</p><p>Tüm eğitim çalışanlarının yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret artışına ilişkin düzenlemeler yapılmalı ve 1. dereceye gelmiş tüm kamu çalışanlarına 3600 ek gösterge verilmelidir.</p><p>Eşit işe eşit ücret ilkesine uygun olarak farklı ücret ve istihdam şekillerine son verilmeli, kadrolu güvenceli istihdam sağlanmalıdır.</p><p>Kamuda mülakat uygulamasına son verilmelidir. </p><p>Tüm eğitim çalışanlarına sosyal devlet ilkesi gereği ayrım yapılmaksızın; giyim, ulaşım, barınma, beslenme, yakıt, kira yardımı yapılmalı ve aile çocuk yardımı tutarları iyileştirilmeli, vergi dilimi adaletsizliğine son verilmelidir. </p><p>Öğrencilerimizin en temel hakkı olan eğitim, barınma ve beslenme hakları, sosyal devlet anlayışıyla devlet güvencesine alınmalı ve kamusal eğitim sağlanmalıdır.</p><p>Bu taleplere ilişkin düzenlemelerin yapılmaması halinde: </p><p>1- 26, 27, 28 Ekim 2022 tarihlerinde iş yerlerinde kokart takılması,</p><p>2- 26 Ekim 2022 tarihinde, ilk teneffüs saatinde, öğretmenler odasında ortak bildiri metninin okunması,</p><p>3- Bu talep ve uyarılara rağmen bir düzenleme yapılmaması halinde; 2 Kasım 2022 tarihinde tüm eğitim çalışanlarının katılımı ile bir günlük iş bırakma eylemi yapılması kararları sendika genel başkanlarınca imza altına alınmıştır.</p><p>Toplantıya katılıp bu kararın altına imza atan sendikaları da sizlerle paylaşmak istiyorum: </p><p>Eğitim-İş, Eğitim-Sen, Teç-Sen, Hürriyetçi Eğitim-Sen, Eğitim Gücü-Sen, Anadolu Eğitim Sendikası, Özgür Eğitim-Sen, Eğitim Hak-Sen, Eksen Eğitim-Sen, İdeal Eğitim-Sen, Eğitim Söz-Sen, Eğitimde Birlik-Sen, Eşit Haklar Sendikası, TÖB-Sen…</p><p>Sayın Mahmut Özer, hani öğretmen sendikaları ayağa kalkmıştı? Hani “İllaki uzmanlık sınavı istiyoruz” diyorlardı. </p><p>Eğitim sendikalarının büyük buluşmasına katılmayan Eğitim-Bir-Sen ve Türk Eğitim-Sen de “TBMM Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu”na katılarak “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nun bu şekliyle çıkartılmasına karşı görüş bildirmişlerdi…</p><p>Sayın Bakan, Komisyona katılmadığınız için bunu da bilmiyorsunuz.</p><p><b>TBMM ÖĞRETMENLERİN TALEPLERİNİ KARŞILAMALIDIR</b></p><p>Biz CHP olarak 23 Kasım 2018 yılında TBMM’ye “Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi”ni sunmuştuk. Bugün de öğretmenlerimize her türlü desteği vermeye hazırız.</p><p>Buradan başta AKP ve MHP olmak üzere Meclis’te grubu bulunan tüm partilere seslenmek istiyorum. Öğretmen sendikaları büyük buluşmayı gerçekleştirerek, tarihi bir karara imza attılar. Ortak taleplerini ve eylem planlarını açıkladılar.</p><p>Gelin TBMM olarak biz de büyük buluşmayı gerçekleştirelim.</p><p>Öğretmenlerin taleplerini karşılayalım…</p><p>Gerçek “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nu 24 Kasım’a kadar çıkartalım. </p><p>Var mısınız?</p><p>Biz varız!</p><p>Atanmayan öğretmenlerin 2022 yılı bitmeden 100 bin öğretmen ataması için yoğun bir çalışmanın içine girdiğini hepimiz biliyoruz. Buradan söz veriyorum halkın iktidarında öğretmen açığını kapatacağız. </p><p><br /></p><p>Yıldırım KAYA</p><p>CHP Ankara Milletvekili</p><p>19 Ekim 2022</p><p><br /></p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-18077265863382208102022-09-12T16:02:00.002+03:002022-09-12T16:02:15.696+03:002022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Öğretmensiz Başlıyor<p><b> </b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/1tbHijVJZws" width="320" youtube-src-id="1tbHijVJZws"></iframe></b></div><p></p><p><b>2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı Öğretmensiz Başlıyor</b></p><p>2022-2023 eğitim öğretim yılı bugün başladı. İlk ve ortaöğretim kurumlarında yaklaşık 19 milyon öğrencimizi ve 1,2 milyon öğretmenimizi zorlu bir süreç bekliyor. </p><p>Tüm öğrenci ve öğretmenlerimize başarılar; velilerimize de bu zorlu süreçte kolaylıklar diliyorum. </p><p><b>20 BİN ÖĞRETMEN GÖREVE BAŞLAYAMADI</b></p><p> Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer 1 Eylül 2022’de ataması yapılan 20 bin öğretmen için “Ataması yapılan öğretmenlerimiz 12 Eylül'de görev başı yapacak.” demişti. Ancak 1 Eylül 2022’de ataması yapılan sözleşmeli öğretmenlere, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri ile okul idareleri, “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması” tamamlanmadığı gerekçesiyle, tamamlanana kadar ücretli öğretmenlik yapmalarının teklif etti.</p><p>Bu konuda Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer tarafından yanıtlanması için soru TBMM’ye soru önergesi de verdim, ancak yanıt sosyal medya üzerinden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan geldi. </p><p><b>SÜLEYMAN SOYLU GÖREVİNİ YAPSAYDI 20 BİN ÖĞRETMEN OKULLARINDA OLACAKTI</b></p><p>Soylu, “Yeni atanan Öğretmenlerimizin Güvenlik Soruşturmalarında elimizi çabuk tutuyoruz. Mahmut Özer Bakanımızla sıkı iş birliğiyle, kura sonrası iletilen 16345 Öğretmenimizden 7000'inin Güvenlik Soruşturması tamamlanıp gönderildi. Geri kalanı Salı akşamı tamamlanmış olacak” açıklamasını yaptı.</p><p>Verilen bilgiye göre Güvenlik Soruşturması tamamlanamayan 13 öğretmen okullar açılmasına rağmen göreve başlayamamış.</p><p>Süleyman Soylu siyasilere laf yetiştirmeyi bırakıp işini yapmış olsaydı bugün 20 bin öğretmenin tamamı okullarında olacaktı. </p><p><b>OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENİ VE SINIF ÖĞRETMENİ ATAMASI YAPILMADI</b></p><p>Aylardır okullar açılmadan, okul öncesi öğretmenliği ve sınıf öğretmenliği için yeni öğretmen ataması yapılması gerektiği söylüyoruz. Yönetmelik değişikliğine göre de okul öncesi öğretmeni ve sınıf öğretmeni atamasının yapılması gerekiyordu. İvedilikle en az 20 bin okul öncesi, 20 bin de sınıf öğretmeni olmak üzere toplam 40 bin öğretmenin ataması için çağrımızı yapmıştık ancak bu çağrımız da duyulmadı. </p><p><b>YETELİ SAYIDA GÜVENLİKÇİ HİZMETLİ VE TEMİZLİKÇİ ATANMADI</b></p><p>Okullara yeterli sayıda güvenlikçi, temizlikçi ve hizmetli ataması yapılmadı. Eroin ve esrar satıcıları okulların önlerini mesken tutmuşken, okul güvenliklerinin olmaması çocuklarımızın can güvenliğini hiçe saymaktır. </p><p>Pandeminin devam ettiği bir dönemde okullara yeterli sayıda temizlikçi ve hizmetlinin alınmaması çocuklarımızın ve halkın can güvenliğinin yok sayıldığını göstermektedir. </p><p>Okullarımıza yeterli ek bütçe verilerek eksiklikler ivedilikle kapatılmalıdır.</p><p><b>MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI 2021-2022 ÖRGÜN EĞİTİM İSTATİSTİKLERİNİ AÇIKLADI</b></p><p>Açıklanan veriler AKP’nin eğitim öğretime şaşı baktığının göstergesi gibi…</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>İmam Hatip Ortaokulların sayısı 3 bin 427’den 3 bin 451’e yükselirken; İmam Hatip Ortaokulu öğrenci sayısı 714 binden 710 bine düştü.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>İmam Hatip Liselerin sayısı ise 1673’ten 1694’e yükselirken; İmam Hatip Liseleri öğrenci sayısı 667 binden 617 bine düştü.</p><p>Okul sayısı artarken, öğrenci sayısının azaldığı bir sistemi yaparsa AKP yapar. Bu uygulamanın Türkiye tarihinde, ne de dünya tarihinde örneği yoktur. </p><p><b>ÖRGÜN EĞİTİM DÜŞTÜ AÇIK ÖĞRETİM ARTTI</b></p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>2020-2021’de, 1 milyon 580 bin 764 olan açık öğretimdeki öğrenci sayısı, 157 bin artarak 1 milyon 738 bin 198 oldu.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>Açık öğretim ortaokulunda okuyan öğrenci sayısı 128 binden 171 bine yükseldi.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>Açık öğretim lisesinde okuyan öğrenci sayısı ise 1 milyon 452 binden, 1 milyon 566 bine yükseldi.</p><p>Okul çağındaki çocukların örgün eğitimden açık öğretime yönlendirilmesi, eğitim hakkına vurulan büyük bir darbedir. İnsan haklarına da, çocuk haklarına da, eğitim hakkın da aykırıdır. Anayasal bir suçtur.</p><p><b>OKUL SAYILARI AZALDI</b></p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>2021-2022’de İlkokullarda 24 bin 576 olan okul sayısı, bir yıl içinde 57 azaldı, 24 bin 519’e düştü.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>Ortaokulda ise 19 bin 25 olan okul sayısı 18 bin 936’ya düştü.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>Lisede ise okul sayısı 12 bin 972’den, 12 bin 804’e düştü.</p><p>•<span style="white-space: pre;"> </span>Devlet okullarının sayısı düşerken, özel okulların sayısı artı. </p><p><b>MİLLİ EĞİTİM SINIFTA BIRAKILAN LİSELİLERİN SESİNİ DUYMADI</b></p><p>Öğrencilerin pandemiden kaynaklı büyük sorun yaşadıklarını biliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı sınıfta bırakılan lise öğrencilerin seslerini duymadı, dramlarına sesiz kaldı. Açıklamalarımıza da soru önergelerimize de yanıt verdi. </p><p>Milli Eğitim Bakanlığının dibinde, Ankara Keçiören Fetih Anadolu Lisesi 10 J sınıf mevcudu 40 kişi, sınıftan kalan öğrenci sayısı 25 kişi; 10 E sınıfı 40 kişi, sınıfta kalan öğrenci sayısı 20 kişi… </p><p>Sayın Mahmut Özer okul mevcudunun yarısının sınıfta kalması normal mi?</p><p>Okul yöneticilerinin sınıfta kalan öğrenci velilerine, çocuklarını açık liselere göndermeleri telkininde bulunduklarından haberiniz var m? </p><p>Türkiye çapında sınıfta bırakma olayının ne boyutlarda olduğunu biliyor musunuz?</p><p>Gençlerin bir yılını çalmaya hiç kimsenin hakkı yok. Daha da geç olmadan liseli gençlerimize af çıkartılması ve yaşanan drama son verilmesi gerekir.</p><p><b>ÖĞRETMEN UZMANLIK SINAVI İPTAL EDİLSİN</b></p><p>Öğretmenlerin ve eğitim sendikalarının istemediği, 19 Kasım 2022 Cumartesi günü yapılacak öğretmen uzmanlık sınavı derhal iptal edilmelidir.</p><p>Sayın Mahmut Özer, sınava karşı çıkan sendikaları ablukaya alarak, öğretmenlere şiddet uygulayarak sorunu çözemezsiniz. Öğretmenlik zaten uzmanlık mesleğidir. Uzmanlığını elinden almak için öğretmene sınav yapamazsın. Öğretmenler kariyer basamağı istemiyor. </p><p>Öğretmen insanca yaşayabileceği maaş istiyor, iş güvencesi istiyor, sosyal haklarının iyileştirilmesini istiyor, örgütlenme hakkı istiyor.</p><p><b>ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİNE HAKLARINI VERİN</b></p><p>Özel okul öğretmenleri “Açlık sınırı altında ücret alıyoruz, iş güvencemiz yok…” diye feryat ettiler. Ancak biber gazı sıkılıp, yerlerde sürüklendiler. Özel okul öğretmenleri de devlet okullarında çalışan öğretmenlerin haklarına sahip olmalıdır. Onları öğretmen olarak görmeyen AKP iktidarını bir kez kınıyorum. </p><p><b>BURDUR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ NESRİN KAKIRMAN HAKKINDA NE YAPTINIZ</b></p><p>Sayın Mahmut Özer TBMM aracılığıyla verdiği soru önergesine yanıt vermediniz, yeniden soruyorum;</p><p>Halen Burdur İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevini sürdüren Nesrin Kakırman; Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürü olduğu dönemde, kardeşi Adalet ve Kalkınma Partisi Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile birlikte Maya Eğitim Danışmanlık şirketinin ortağı olmuş mudur?</p><p>Olmuşsa DMK’na göre nasıl mümkün olmuştur?</p><p>Bakanlığınızca bu konuda bir işlem yapılmış mıdır? </p><p> </p><p><b>Yıldırım KAYA</b></p><p><b>CHP Ankara Milletvekili</b></p><p><b>12 Eylül 2022</b></p><p><br /></p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-24227879327451191882022-08-31T21:05:00.000+03:002022-08-31T21:05:03.579+03:00SÜLEYMAN SOYLU ÖĞRETMENLERDEN ÖZÜR DİLE<p><b>SÜLEYMAN SOYLU ÖĞRETMENLERDEN ÖZÜR DİLE</b></p><p>Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenlerin sefalet ücreti ve iş güvencesizliğine karşı Ankara’da yaptığı eyleme polisin şiddet uygulayarak, gaz sıkarak gözaltına alması ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun öğretmenleri hedef gösteren açıklamalarını TBMM’ye verdiğim soru önergesi ile Meclis gündemine taşıdım.</p><p style="text-align: center;"><b>TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA</b></p><p>Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 96 ve 99’uncu maddelerine uygun olarak, İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 21.08.2022</p><p><br /></p><p>Yıldırım KAYA</p><p>Ankara Milletvekili</p><p>Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenler, sefalet ücreti ve iş güvencesizliğine karşı, 30 Ağustos 2022 Salı günü Ankara’da yaptıkları eyleme polis orantısız güç kullanarak müdahale etmiş; öğretmenler dövülerek ve gaz sıkılarak gözaltına alınmıştır.</p><p>Demokratik haklarını kullanan öğretmenlerin kendilerini ifade etmesine izin vermeyen polis “Al bunu…” diyerek öğretmenlere şiddet uygulayarak gözaltına almıştır. </p><p>CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öğretmenlerinin demokratik haklarını desteklemek; uygulanan şiddet ve gözaltını kınamak amacıyla kamuoyuna bir açıklama yapmıştır.</p><p>Twitter hesabınızdan Kılıçdaroğlu’na verdiğiniz yanıtta, “Kılıçdaroğlu, Ankara’da, defalarca Emniyet Terör Şube'nin gözaltına aldığı, kamuda öğretmenlik de yapmayan, profesyonel eylemci HDPKK’lı eliyle polisle öğretmeni karşı karşıya getirmeye utanmıyor musun?” denilerek öğretmenler hedef gösterilmiştir.</p><p><b>Bu bilgiler kapsamında;</b></p><p>1. Sosyal medya hesaplarınızdan öğretmenleri hedef göstermeniz suç değil midir?</p><p>2. Demokratik haklarını kullanan öğretmenleri terörist ilan etmeniz suç değil midir?</p><p>3. Kamuda öğretmenlik yapmayanlar öğretmen değil midir?</p><p>4. Özel Sektör Öğretmenlerinin demokratik haklarını kullanarak ücret, çalışma şartları, iş güvenceleri ve sosyal hakları için eylem yapmaları suç mudur?</p><p>5. Öğretmenlere şiddet uygulayan, orantısız güç kullanan, demokratik haklarını kullanmalarına izin vermeyerek gözaltına alan polis memurları hakkında bir işlem yapılacak mıdır?</p><p>6. Özel sektörde çalışan öğretmenlerden özür dileyecek misiniz?</p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-35990449195995156382022-08-30T12:38:00.002+03:002022-08-30T12:38:28.832+03:0030 AĞUSTOS ZAFERE GİDEN YOL<p><b> 30 Ağustos Zafere Giden Yol</b></p><p>Mustafa Kemal Atatürk hiç kuşkusuz çağının en büyük komutanıydı. Bir savaş stratejisti ve siyasi bir dehaydı… O, İtilaf Devletleri arasında paylaşılan; yakılan, yıkılan topraklarda küllerinden özgür vatanı kuran bir devrimciydi. </p><p>Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk 30 Ağustos zaferinin hazırlıklarını Nutuk’ta şöyle anlatıyor, “…28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra yaptırılan bir futbol karşılaşmasını seyretmek bahanesiyle ordu kumandanları ve bazı kolordu komutanları Akşehir’e davet edildi. 28/29 Temmuz gecesi komutanlarla genel olarak saldırı hakkında fikir alışverişinde bulundum. 30 Temmuz 1922 günü Genelkurmay başkanı ve Batı Cephesi komutanıyla tekrar görüşerek saldırının şeklini ve ayrıntılarını belirledik. Ankara’dan davet ettiğimiz Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa da, 1 Ağustos 1922 öğleden sonra Akşehir’e geldi. Ordu hazırlığının tamamlanmasında Milli Savunma Bakanlığına ait olan işler belirlendi.”</p><p>30 Ağustos zaferini en ince ayrıntısını bile atlamadan Nutuk’ta ölümsüzleştiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk, saldırı emrini ise şöyle anlatıyor, “Ordunun hazırlıklarının tamamlanmasıyla saldırının çabuklaştırılmasını emrettikten sonra tekrar Ankara’ya döndüm. Batı Cephesi komutanı 6 Ağustos 1922’de ordularına gizli olarak saldırıya hazırlık emri verdi. 20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat 16.00’da Batı Cephesi Karargahı’nda, yani Akşehir’de bulunuyordum. Kısa bir görüşmenin ardından 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana saldırı için Cephe Komutanına emir verdim.”</p><p>Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, zafere giden süreci ise Nutuk’ta şöyle kaleme almış; “20/21 Ağustos 1922 gecesi 1. ve 2. Ordu Komutanlarını da Cephe Karargahı’na davet ettim. Genelkurmay başkanı ve Cephe Komutanının hazır bulunduğu toplantıda saldırının nasıl yapılacağını harita üzerinde kısa bir savaş oyunu tarzında açıkladıktan sonra, Cephe Komutanına o gün vermiş olduğum emri tekrar ettim. Komutanlar harekete geçtiler. 24 Ağustos 1922’de karargahlarımızı Akşehir’den saldırı cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına taşıttırdık. 25 Ağustos 1922 sabahı da Şuhut’tan savaşı yönettiğimiz Kocatepe’nin güneybatısında çadırlı ordugaha naklettik. 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 05.30’da topçu ateşimizle saldırı başladı.”</p><p>26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesini başlatan Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!” emrini de vermiştir. Tarihler 30 Ağustos’u gösterdiğinde, Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanılmıştı. Ordularımız 9 Eylül’de İzmir’e girdiğinde İzmir’in dağlarında çiçekler yeniden açmıştı. </p><p>Mustafa Kemal Atatürk bizlere özgür bir vatan bırakmakla kalmamış; savaş hakkında, günümüze ışık tutacak eşsiz tecrübelerini de bırakmıştır. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Mutlaka şu ve bu sebepler için, milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir".</p><p>Cumhuriyetimizin kurucusu Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Yurtta barış, cihanda barış.” diyerek bizlere ve dünya halklarına “barış” yolunu göstermiştir.</p><p>Bizler de büyük zaferlerden barışa yol açanların yoldaşı ve barış yolcularıyız…</p><p>Yıldırım KAYA</p><p>CHP Ankara Milletvekili</p><p>29 Ağustos 2022</p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-78851564896167196442022-08-13T15:29:00.001+03:002022-08-13T15:29:27.923+03:00 ÖZEL ÜNİVERSİTE ZAMLARINA KİM DUR DİYECEK!<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/zg4JzF4if3I" width="320" youtube-src-id="zg4JzF4if3I"></iframe></div><br /><p></p><p><b>ÖZEL ÜNİVERSİTE ZAMLARINA KİM DUR DİYECEK!</b></p><p><b>VAKIF ÜNİVERSİTELERİ KAR AMACI GÜDEN KURULUŞLARI GEÇTİ!</b></p><p><b>ÜNİVERSİTE ZAMMI YÜZDE 252 OLUR MU?</b></p><p>Vakıf üniversiteleri kar amacı gütmeyen kamu kurumu niteliğinde olmasına rağmen; “kar” amacı güden işletmeleri de ezdi geçti. Vakıf üniversitelerinin 2022-2023 yılı zamları TÜİK’in enflasyon oranını da gerçek enflasyon oranını da katladı…</p><p>Vakıf üniversitelerinin mütevelli heyetleri ücret zamlarında keyfi uygulamaların altına imza atıyor. Ailelerin mütevelli heyetlerle görüşerek zamların geri alınması ya da makul seviyeye çekilmesi talepleri de sonuçsuz kalıyor. Üniversite zamlarına dünyadaki savaşlar ekonomik kriz gerekçe gösteriliyor.</p><p>Vakıf üniversitelerine kayıtlı öğrenciler yapılan fahiş zamları ödeyemiyor. Özel üniversiteler verdikleri taahhütlerin dışına çıkarak, öğrencilerin eğitim hakkını gasp ediyor. Anayasal suç işliyor.</p><p>Üstelik yapılan zamlar, yatay geçiş tarihinden sonra açıklanarak, öğrencilerin başka üniversitelere geçiş hakları da ellerinden alınmış!</p><p>Özel üniversiteler kayıt yaptırırken öğrencilere verdikleri taahhütlere uymuyor. Farklı üniversitelerden öğrenci ve aileleri bizleri arayarak yardım talep ediyorlar. “Bu adaletsiz uygulamayı durdurun, eğitim hakkımızın elimizden alınmasına izin vermeyin.” diyorlar. </p><p>Özel üniversitelerde okuyan öğrenciler ve aileleri sorunun çözümü için çalmadıkları kapı bırakmadıklarını söyleyerek bizi arıyorlar. Yakında kayıt yenileme takviminin sona ereceğini, fahiş zamları ödeyemeyen öğrencilerin kayıtlarını yenileyemeyeceklerini, ödeyenlerin de varını yoğunu satarak kayıtlarını yenileyeceğini söylüyorlar. Öğrenciler de aileleri de çaresiz durumda! </p><p>Bazı vakıf üniversitelerinin sözleşmesinde, “Okuduğunuz süre boyunca eğitim ücret artışı yüzde 5’i geçmeyecek!” afişleriyle reklam yapan, yıllık ücretlere en fazla yüzde 10 zam yapacağını taahhüt ederek öğrenci alan bir üniversite. Sözleşmesinde, “Okulun ara sınıflarının eğitim ücreti, bir önceki eğitim öğretim yılında ilan edilen ücrete (Y.İ-ÜFE+TÜFE)/2 oranına en fazla yüzde 5 artış; okulda devam eden öğrencilerin ücreti ise, öğrenci kayıt sözleşmesinde belirlenen eğitim ücretine, (Y.İ-ÜFE+TÜFE)/2 oranına en fazla yüzde 5 artış yapılarak hesaplanır.” hükmü yer alırken, zam oranının yüzde 252’ye kadar çıktığı ifade ediliyor.</p><p>Üniversiteler ticarethane değildir!</p><p>Vakıf üniversitelerinin kuruluş amacı da kar değildir! </p><p>Eğitime, bilime, geleceğe vakfedilen bir paydır! </p><p>Üniversiteler kar kapısı değil, bilim kapısıdır!</p><p>Özel üniversitelerin yönetimlerine daha önce yaptığım bir uyarıyı yeniden hatırlatmak isterim!</p><p>2547 sayılı Sayılı Yükseköğretim Kanununda 15 Nisan 2020’de yapılan değişiklik, 17 Nisan 2020’de 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. </p><p>Neydi bu değişiklik?</p><p>2547 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesine, “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez. Bu fıkra kapsamında devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen emsal ücretin hesaplanmasında ilgili mevzuat uyarınca aylıklara ilişkin hükümlerin uygulandığı kadroya bağlı ödemeler dikkate alınır.” fıkrası eklenmişti.</p><p>Vakıf üniversiteleri bunu uyguladı mı?</p><p>Uygulamadı!</p><p>Ekonomik kriz varsa herkes için var!</p><p>Hangi özel üniversite öğretim elemanlarına, öğrencilerinden talep ettikleri oranda zam yaptı?</p><p>Kanunu uygulamayan, öğretim elemanlarını açlık sınırı altında ücrete mahkum eden bazı özel üniversiteler, şimdi de gençlerimizin geleceğini çalıyor. Ailelerin evini, arabasını, tarlasını, traktörünü sattırıyor!</p><p>Özel üniversiteler öğrenci alırken altına imza attıkları taahhütlere neden uymuyor?</p><p>YÖK buna dur demeyecek mi?</p><p>AKP yetkilileri gençlerin sesini duymayacak mı?</p><p>Saray bunu seyredecek mi?</p><p>Bu soygun düzenine dur diyecek siyasi bir irade yok mu?</p><p>Vakıf üniversitelerinin sözleşmenin dışına çıkarak yüzde 200, yüzde 250 hatta yüzde 300 zam yapmaları kabul edilemez. </p><p>Cumhurbaşkanına, Milli Eğitim Bakanına, YÖK Başkanına sesleniyorum; eğitim anayasal bir haktır, gençlerimizin geleceğini çalanları durdurun.</p><p>TBMM Başkanlığına verdiğim soru önergesi ile konuyu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e sorarak Meclis gündemine taşıdım. Ayrıca CİMER aracılığıyla da Cumhurbaşkanlığına sordum. </p><p>Biz CHP olarak gençlerimizin eğitim hakkının takipçisiyiz…</p><p>Eğitim bir insan hakkıdır, gasp edilemez!</p><p>Engellenemez!</p><p><b>Yıldırım KAYA</b></p><p><b>CHP Ankara Milletvekili</b></p><p><b>13 Ağustos 2022</b></p><p><b> </b></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-6689585893139033522022-08-03T17:53:00.000+03:002022-08-03T17:53:38.584+03:00 2022 KPSS İPTAL EDİLMELİDİR<p> </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/3JDzpRx6tBM" width="320" youtube-src-id="3JDzpRx6tBM"></iframe></div><br />2022 KPSS İPTAL EDİLMELİDİR<p></p><p>ÖSYM SINAVDAN BİR AY ÖNCE 432 ÇALIŞAN VE İŞYERİ SENDİKA TEMSİLCİSİNİN YERİNİ DEĞİŞTİRMİŞ!</p><p>Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) lisans oturumu 31 Temmuz 2022 tarihinde yapılmıştı. Ancak KPSS'ye giren adaylardan biri, Erzurum ziyaretimizin sabahı beni arayarak 20 civarında sınav sorusunun "Yediiklim Yayınevi"nin kitapçığında yayınlanan sorularla birebir aynı olduğunu söyledi. Daha sonra da soruların karşılaştırmalı fotoğraflarını gönderdi.</p><p>Konuya ilişkin bir video çekerek, birebir aynı olan sınav sorularının fotoğraflarıyla birlikte yazılı bir basın açıklaması yaptım. Ayrıca konuya ilişkin TBMM'ye iki ayrı soru önergesi vererek, hem Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'e, hem de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'a sordum. Ayrıca konu hakkında CİMER'den de bilgi talebinde bulundum. Partimizin Avukatlarıyla da görüşüp suç duyurusunda bulunduk.</p><p>Basına gönderdiğim açıklama ve soruların görselleri çok kısa sürede gündeme oturdu. Daha önce de FETÖ'nün soruları çalmasından dolayı büyük mağduriyetin yaşanmış olması, tepkilerin boyutunu daha da büyüttü.</p><p>ÖSYM Başkanlığı ise sosyal medya hesaplarından, “Bazı sınav sorularının bir yayınevinin deneme sınavı sorularıyla aynı olduğuna ilişkin sosyal medya platformlarında ortaya atılan iddiaların incelemelerimiz neticesinde asılsız olduğu anlaşılmıştır.” açıklamasını yaptı. </p><p>Yıllardır sorular çalınır, deliller ortaya dökülür, şahitler konuşurdu; ancak ÖSYM’nin hiç sesi çıkmazdı. Ancak bu defa ÖSYM’nin ışık hızıyla olayı inceleyip, sınavda hiçbir şaibenin olmadığını açıklaması bizleri de şaşırttı.</p><p>CİMER'e başvurumdan birkaç saat sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Recep Tayyip Erdoğan'ın Devlet Denetleme Kuruluna konuyu inceleme talimatı verdiğini açıkladı.</p><p>Cumhurbaşkanı ÖSYM Başkanını görevden aldı?</p><p>Bu açıklamadan sonra sosyal medya hesaplarımdan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün'ün de görevden alınması gerektiğini paylaştım. Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Halis Aygün görevden alındı. Ancak bu yetmez! Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer de görevden almalıdır. Diğer sorumluları da görevden almalıdır. Önceki dönem soruların çalınmasından sorumlu olan eski ÖSYM Başkanı Ali Demir’i cansiperane savunan Erdoğan’ın, MHP’ye yakınlığıyla bilinen Prof. Dr. Halis Aygün'ü hızla görevden alınmasının da dikkatle takip edilmesi gerekir. </p><p>Bir ay önce ÖSYM’de işyeri sendika temsilcisi ve 432 kişinin görev yeri neden değişti?</p><p>Bundan yaklaşık bir ay önce ÖSYM Başkanlığı, 2022 KPSS öncesi yine çok hızlı bir şekilde ÖSYM’de çalışan 432 kişinin görev yerini değiştirmiş. Hızını alamamış işyeri sendika temsilcisinin de yerini değiştirmiş.</p><p>ÖSYM’de örgütlü olan Tez-Koop-İş Sendikası, işyeri sendika temsilcisinin yerinin Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununa göre değiştirilmeyeceğini söyleyerek itiraz etmiş. Ancak bu itirazı dikkate almamış.</p><p>Kanuna aykırı bu uygulamayı da TBMM’ne verdiğim iki ayrı soru önergesiyle Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a ve CİMER’e sordum.</p><p>ÖSYM’de yerleri değiştirilen 432 kişinin yerine kimler getirildi?</p><p>İşyeri sendika temsilcisinin yeri kanuna aykırı bir şekilde apar topar neden değiştirildi?</p><p>Neyin hazırlığı yapıldı?</p><p>Sınava girecekler endişeli</p><p>Vatandaşlarımızın ÖSYM’ye güveni kalmamıştır. Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’ne (ÖABT) girecek olan Metin Ünal öğretmenimiz gönderdiği mesajda “Ayın 14'ünde ÖABT'ye gireceğiz. Bu kafayla nasıl olacak? Ben her soruyu şüphe ile mi okuyacağım?” diyerek endişelerini dile getiriyor. </p><p>19 Kasım 2022 Cumartesi günü Uzmanlık/Başöğretmenlik Öğretmenlik sınavına girecek olan 602 bin öğretmenimiz de bu sınavın hakkaniyetsiz ve şaibeli sınavın iptal edilmesini talep etmektedirler. Öğretmenlerimizin hepsi uzmandır, uzman öğretmeni yeniden “uzmanlık” sınavına sokmak kazanılmış hakkın gaspıdır. Bu sınavın da derhal iptal edilmesi gerekir. </p><p>Şimdi yapılması gereken Devlet Denetleme Kurulu’nun tüm şaibeleri araştırarak, sorumlular hakkında gerekli yasal işlemleri başlatmalıdır. Şaibeli olan 2022 KPSS iptal edilmelidir. 2022 KPSS'ye giren adaylar da sınavın iptal edilmesini istemektedir. </p><p>Sorumluların bulunup, hak ettikleri cezayı almaları; KPSS adaylarının da mağdur olmamaları için konuyu çok yakından takip etmeye devam ediyoruz.</p><p>Kamuoyunda yükselen tepkilerin önüne geçmek için tiyatro oynanmasına asla izin vermeyeceğiz. KPSS mağdurlarının haklarını her platformda takip edeceğiz.</p><p>Hiç kimse endişeye kapılmasın, Abbas yolcu!</p><p>Gidiyor gitmekte olan, geliyor gelmekte olan…</p><p> </p><p><b>Yıldırım KAYA</b></p><p><b>CHP Ankara Milletvekili</b></p><p><b>3 Ağustos 2022</b></p><div><br /></div>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3639529276336356690.post-50988329470868982682022-07-17T18:18:00.003+03:002022-07-17T18:18:58.989+03:00 Avrasya Üniversitesinde Akademisyen Kıyımı<p><b> </b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/_neFRS4RfKg" width="320" youtube-src-id="_neFRS4RfKg"></iframe></b></div><p></p><p><b>Avrasya Üniversitesinde Akademisyen Kıyımı</b></p><p>Trabzon Avrasya Üniversitesinde 40’a yakın öğretim elemanı bayram öncesi işten çıkarıldı. Bütünleme sınavlarını dahi gerçekleştiremeyen öğretim elemanlarının bir dönem boyunca anlattıkları derslerin sınavlarını kimin yapacağı ise belirsizdir.</p><p>2547 sayılı Sayılı Yükseköğretim Kanununda 15 Nisan 2020’de yapılan değişiklik, 17 Nisan 2020’de 31102 sayılı Resmi Gazete’de yadımlanarak yürürlüğe girmişti. Yapılan değişiklikle 2547 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesine “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez. Bu fıkra kapsamında devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen emsal ücretin hesaplanmasında ilgili mevzuat uyarınca aylıklara ilişkin hükümlerin uygulandığı kadroya bağlı ödemeler dikkate alınır.” fıkrası eklenmişti.</p><p>YÖK Kanunda yapılan ücret düzenlemesine rağmen, devlet üniversitelerinin yarı fiyatına öğretim elemanı çalıştıran Avrasya Üniversitesi yönetimi; herhangi bir bildirim yapmadan akademisyenleri işten çıkartmıştır. İşten çıkartılan akademisyenlerden birinin intihar edeceğini söylemesi ise olayın vahametini ortaya koymaktadır. Mağduriyetlerin daha da derinleşmemesi ve acı olayların yaşanmaması için YÖK’ün olaya derhal müdahale etmesini gerekmektedir.</p><p>Yeni ücret düzlenmesinin vakıf yükseköğretim kurumlarının bazılarında uygulanmadığını, hatta öğretim elemanlarına asgari ücret seviyesinde ücretler ödenmeye devam edildiği ihbarları üzerine; 17 Temmuz 2020’de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat OKTAY tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını için TBMM Başkanlığına bir soru önergesi vermiştim. Ancak soru önergemiz, konunun Milli Eğitim Bakanlığının görev ve yetki alanına girdiği belirtilerek Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından yanıtsız bırakılmıştı. </p><p>Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay yetki alanımıza girmiyor demesine rağmen, YÖK, 14 Nisan 2022’de “Bazı Vakıf Üniversitelerindeki Akademisyenlerin Maaşları ve İşten Çıkarılmalarına Yönelik Kamuoyuna Yansıyan Şikayetlerle İlgili Açıklama” başlığıyla kamuoyuna bir açıklama yapmıştır. Açıklamada, “Söz konusu üniversitelerdeki şikayetleri denetlemek üzere YÖK Denetleme Kurulundan iki üye ve müfettişler görevlendirilmiştir. İncelemeler mevzuat kapsamında yapılmakta olup mevzuata aykırı tespitlerin olması halinde Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmelik'inin 25. Maddesi kapsamında ilgili yükseköğretim kurumuna önlemler uygulanacaktır. Ayrıca denetleme süreçleri ile ilgili olarak süreç şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılacaktır.” denilmiştir. </p><p>Özel üniversitelerin keyfi işten çıkarmalarına, kanuna rağmen öğretim elemanlarını kölelik ücretlerine mahkum etmelerine, YÖK’ün bir an evvel müdahale etmesi ve gerekli cezai yaptırımları uygulamaya sokması gerekmektedir.</p><p>Avrasya Üniversitesinden yükselen çığlığı YÖK’ün geç olmadan duyması gerek!</p><p>Yıldırım KAYA</p><p>CHP Ankara Milletvekili</p><p>17 Temmuz 2022</p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p> </p><p><br /></p>Yıldırım Kayahttp://www.blogger.com/profile/00192378593030416676noreply@blogger.com0