27 Şubat 2020 Perşembe

Siyasiler Futboldan Elini Çeksin


Siyasiler Futboldan Elini Çeksin
Futbolumuzun iki koca çınarı Fenerbahçe ve Galatasaray geçen hafta sonu karşı karşıya geldi. Eskilerin tabiri ile 'sonucu kestirilemeyen' bu büyük maçta Galatasaray, ezeli rakibi Fenerbahçe'yi 3-1 gibi net bir sonuçla yendi.

Bu bir sportif müsabaka ve bir oyundur. Ne var ki, sportif etkinlik kapsamındaki maç sonrasında, Fenerbahçe Kulübü ve Değerli Başkanı Ali Koç üzerinden büyük bir karalama ve yıpratma kampanyası başlatıldı. Burada üzücü olan linç kampanyasının siyasi tabanlı olmasıdır.

Fenerbahçe yener de yenilir de, bu durum Fenerbahçe camiasının sorunudur. Ancak sosyal medyadaki troll hesapların da devreye girmesiyle derbi maç sonrası, Atatürkçü ve laik duruşu ile dikkat çeken Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, bir anlamda istifa çığırtkanlığı yapılmıştır.

Maçın hemen ardından Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'un, sosyal medya hesabından yazdığı mesajla Fenerbahçe Yönetim Kuruluna "Gidin, bu camianın size ihtiyacı yok" demesi, ne spor ahlakı ne de siyasi etikle bağdaşan bir durumdur.

Tek adam rejiminin uzantısı bir karakterin Fenerbahçe Kongre üyelerinin 1.5 yıl önce rekor oyla seçtiği Ali Koç ve yönetimine, "Git" demesi en hafif tabirle abesle iştigaldir.

Bu durum, spor kulüplerini, siyasi erke bağlama isteği ve tek adamlık anlayışına biatın tezahüründen başka bir şey değildir.

Unutulmasın ki, Fenerbahçe Spor Kulübü, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün defalarca ziyaret ettiği, 1930'larda geçirdiği yangın sonrası şahsi hesabından parasal yardımda bulunduğu büyük bir camiadır.

Tüm spor kulüplerimiz siyaset üstü oluşumlardır. Siyasi kimliği olan kişilerin de bunu dikkate alarak, sportif konularda ve futbol rekabetinde herkesi kucaklayıcı açıklamalarda bulunması çok önemli ve değerlidir.

Kimse Atatürkçülüğün yılmaz bekçilerinden biri olan Fenerbahçe Kulübümüz üzerine senaryolar yazmaya kalkmasın. Futbol takımlarımızı kişisel beklentilerin ve siyasi erkin ekseninden çıkartalım. Bırakalım futbolu futboldan gelen isimler yönetsin, kendi kararlarını kendileri versin.

Yaşadığımız bu talihsiz olay vesilesiyle, bir Galatasaraylı olarak, Fenerbahçeli kardeşlerimi takımlarına ve yöneticilerine sahip çıkmaya çağırıyorum. Bakanlarımızı, Milletvekillerimizi, yerel yöneticilerimizi ve siyasi kimliği ile öne çıkmış kişileri gönüllerindeki takımları desteklerken; barışın dilini kullanmaya, birleştirici ve kucaklayıcı olmaya davet ediyorum.

Yıldırım KAYA
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili
Spor Kurulu Başkanı

23 Şubat 2020 Pazar

CHP Osmaniye İl Örgütü Genel Kurulu



CHP Osmaniye İl Örgütü Genel Kurulu

Değerli misafirler, dostlarım, yoldaşlarım...
Mustafa Kemal Atatürk 16 Ocak 1925'te Osmaniye’ye geldiğinde Osmaniyelilere "Yiğit Osmaniyeliler", "Mert Osmaniyeliler" diye hitap etmiş… Ben de "Yiğit Osmaniyelileri", "Mert Osmaniyelileri" saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Osmaniye İl Örgütümüzün Olağan Genel Kuruluna hoş geldiniz…
Osmaniyelilerin Atatürk’ün onlara seslendiği gibi Osmaniye’nin adını “YiğitOsmaniye” olarak değiştirme talepleri var. CHP iktidarında Osmaniye halkının bu güzel isteğini de yerine getirme sözümüzü veriyoruz.
İktidar yürüyüşümüz devam ediyor. İl kongrelerimizi büyük ölçüde tamamladık, 37. Olağan Kurultayımızı da 28-29 Mart 2020’de Ankara’da yapacağız. Biz bu kurultaya “İktidar Kurultayı” diyoruz, çünkü halkımız bize 31 Mart yerel seçimlerinde iktidar kapısnı açtı. Halkın yüzünü kara çıkartmayacağız, iktidar olduğumuz tüm belediyelerde hiçbir ayrım yapmadan herkesi kucaklayacağız.
Türkiye’nin tek çıkış yolu demokrasidir, adalettir, barıştır, kardeşliktir, insan haklarıdır, düşünce özgürlüğüdür, üretimdir; bilimsel, laik demokratik eğitimdir.
Bizim başka çıkış yolumuz yok.
Biz bu yolu açmak için geliyoruz.
Çünkü biz Cumhuriyeti kuran partiyiz.
Türkiye’nin aydınlık yarınlarını kurma sorumluluğunu da omuzlarımızda taşıyoruz.
Halka rağmen değil…
Halkla birlikte başaracağız!
Çünkü biz gücümüzü halktan alıyoruz!

TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜM BEKLEYEN 5 TEMEL SORUNU VAR
1- DEMOKRASİ
Çağdaş ülkelerde olduğu gibi bizde de demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla hakim olması gerekir. Çünkü gerçek demokrasilerde egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir. Gerçek demokrasiler tek adam diktatörlüğüne asla geçit vermez.  
Demokrasilerde, insanların doğuştan sahip olduğu temel haklardan biri olan özgürlük hakkı, keyfi uygulamalarla kısıtlanamaz, ortadan kaldırılamaz.
Kanunlar önünde herkes eşittir. Hiç kimse dini, inancı cinsiyeti, milliyeti nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakılamaz.
Demokrasilerde, İnsanlar farklı siyasi partilere üye olabilir. Hiç kimse siyasi görüşünden dolayı baskı altına alınamaz, terörist ilan edilemez, cezalandırılamaz.
Demokrasilerde, düşünce özgürlüğü vardır. İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilir ve savunabilirler. Basın özgürlüğü vardır, herkes doğruları yazma ve yönetimleri eleştirme hakkına sahiptir.
Demokrasilerde, temel hak ve özgürlükler anayasa ile güvence altına alınmıştır. Anayasayı hiç kimse çiğneyemez!
Demokrasilerde, iktidarlar insan haklarına saygılıdır. Herkesin can ve mal güvenliği güvence altına alınmıştır.
Demokrasilerde, Demokratik Kitle Örgütleri tehdit olarak görülmez.
Demokrasilerde, yasama, yürütme ve yargı bağımsızdır. Yürütmenin yasamayı devre dışı bırakması ve yargıyı baskı altına alması söz konusu değildir.
Türkiye’de tek adam diktatörlüğü, sorunlu olan demokrasimizi de rafa kaldırmıştır.
Artık mahkemeler tek adamın iki dudağı arasından çıkacak söze göre karar veriyor. Gezi Direnişi davasından beraat eden Osman Kavala, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın patisinin grup toplantısında “Bir manevra ile beraate kalktılar” demesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında yeniden tutuklandı. Alınan tutukluluk kararı hem AİHM’in kararlarına hem de yargının bağımsız ve tarafsızlık ilkesine aykırıdır.
2- EĞİTİM  
Türkiye’nin kanayan yaralarından biri de eğitimdir. Eğitim sistemimizin köklü değişikliklere ihtiyacı var. Çağdaş dünyayla aramızdaki fark uçuruma dönüştü. AKP iktidarı laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimi hedef aldı.
Eğitimi kendi dünya görüşüne göre yeniden dizayn etmek için, bilerek ve isteyerek içinden çıkılmaz hale getirdi. 5 sistem, 7 Milli Eğitim Bakan değiştirdi. 4+4+4 eğitim sistemini eğitim bileşenlerinin görüşlerini almadan, eğitim uzmanlarının tüm itirazlarına rağmen uygulamaya soktu. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözüyle TEOG bir gecede kaldırıldı, yerine LGS getirildi.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk sınıf tekrarına yeniden geçileceğini açıkladı. Bunu da eğitimde yeni reformlar diye halka sunuyorlar. Sınıf tekrarı zaten vardı;  AKP döneminde kaldırıldı. Sınıf tekrarı kaldırıldığında Ziya Selçuk Talim Terbiye Kurulu Başkanı idi, kaldırılmasına itiraz etmiş mi acaba, merak ediyoruz?
Sarayda kurulan paralel Milli Eğitim Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında eğitim dışında her türlü entrika var! Diğer yandan bir eğitim sendikasının şube başkanı, Milli Eğitim Bakanını görevden aldıracağını okul okul dolaşarak anlatıyor. Cemaat ve tarikatlar imzaladıkları protokollerle Milli Eğitim Bakanlığının bütçesini kemirip, diğer yandan çocuklarımızı zehirliyorlar.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen umutsuz değiliz; biz de gölge Milli Eğitim Bakanlığı gibi çalışıyoruz. CHP iktidarında uygulayacağımız eğitim programlarımız üzerindeki çalışmalarımıza devam ediyoruz. Son olarak akademisyenler, eğitim uzmanları ve eğitim sendikalarının da katlıklarıyla “CHP Eğitim Çalıştayı”nı gerçekleştirdik.  
3- DIŞ POLİTİKA
Bugün uygulanan yanlış dış politika nedeniyle çok ağır bedeller ödüyoruz. Bizim topraklarımızın dışında devam eden sıcak savaşın içine çekilmiş durumdayız. Orta Doğu bataklığına saplandık. Her gün Mehmetçiklerimiz can veriyor. Analarımızın gözünün yaşı dinmiyor.
Kendi oğlunu askere göndermeyen, paralı askerlik yaptıran AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, anaların kınalı kuzularına “birkaç şehit” diyor. Biliyorsunuz daha önce de AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis'i toplamayız” demişti. AKP için şehit olan Mehmetçiğimiz “birkaç” kişiden öteye bir şey ifade etmiyor.
Suriye bataklığına saplanan AKP Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 saatte Emevi Camisi'nde namaz kılacağını söylüyordu, sonuç  ne oldu? 4 milyon Suriyeli Türkiye'ye geldi. Putin Emevi camine gitti.
Biz de Türkiye’ye gelen 4 milyon Suriyeliye 40 milyar dolar harcadık. Emevi Camisi’nde namaz kılamadılar ama Süleyman Şah Türbesi'ni kendi topraklarımızdan kaçırdılar.
AKP, ABD Türkiye'nin Patriot füze savunma sistemi talebine olumlu yanıt vermediği gerekçesiyle, 2.5 milyar dolar ödenerek Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın aldı. S-400'lerin, ABD’nin Patriot füzeleriyle kıyaslanamayacak üstün özelliklere sahip olduğunu kamuoyuna açıklamaktan da geri durmadı.  
Şimdi ise Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, S-400’lerin kullanılamayacağını, milli savunma sistemimiz için yeterli olmadığını, ABD’den Patriot hava savunma sistemlerinin alınacağını açıkladı.
Böylesine ahbap çavuş ilişkisine dayalı bir dış politika, tarihin hiçbir döneminde olmamıştır.
Türkiye Ortadoğu’da barışa öncülük edecek politikaları üreten ülke olmalıdır.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye'yi bir araya gelmelidir. Türkiye, “Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı”nın (OBİT) kurulmasına öncülük etmelidir.
Bizim dış politika rehberimiz Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözüdür.
Türkiye’nin Ortadoğu’daki hak ve menfaatlerin korunması, Mehmetçiğimizin burnunun kanamaması ve Türkiye’nin itibarı için AKP’ye 5 temel uyarımız:
1- İblid’de gözlem misyonu sürdüren askerimizin can güvenliğinin sağlanması için askeri ve diplomatik tüm adımları atın.
2- Eylül 2018 imzalanan Soçi Antlaşmasında, Türkiye’nin üstlendiği sorumlulukları revize edin.
3- Suriye toprak bütünlüğünü tehdit eden rejim değişikliğine odaklanmak yerine, cihatçı gruplarla ilişkiyi derhal kesin. Hem bölgesel hem de uluslararası diploması kanallarını kullanın. Uluslararası alanda atağa geçin, pasif diplomasiden vazgeçin, aktif ve doğru dürüst diploması yapın.
4- Sığınmacı yükünü paylaşın. BM ve AB nezdinde görüşmelere hemen başlayın. Türkiye 1 milyona yakın göç dalgasını kaldıramaz. BM, AB ve ilgili ülkelerle diplomatik ve insani ilişkilere derhal başlayın.
5- İblid Türkiye için ulusal güvenlik sorunudur. Ancak Suriye toprağıdır. Bölgeyi silahsızlandırma çabaları ile eş zamanlı olarak, Türkiye kararlılığını kalın çizgilerle vurgulamalıdır. Türkiye pasif bir tutum alsın demiyoruz. Diplomasiyi yürütürken kararlılığımızı da göstermeliyiz.
Biz CHP olarak Orta Doğuda akan kanın durması için elimizi taşın altına koymaya hazırız.
4- TOPLUMSAL BARIŞ
Toplumsal barış, Türkiye’nin en can yakıcı sorunlarından biridir. Yıllardır uyguladıkları yanlış politikalarla toplumsal barışımızı dinamitleyenler var. Etnik köken üzerinden siyaset yapanlar, barışın düşmanlarıdır; bu ülkeye en büyük kötülüğü yapanlardır.  
“Barış getireceğiz”, “Kürt sorununu çözeceğiz diyenler, “akil” insanlardan heyetler kuranlar, Kürt sorununu kendi siyasi gelecekleri için kullandılar.
Ülkemize bunu reva görenlere inat, hiç kimseyi inancı, kimliği, yaşam tarzı dolayısıyla ötekileştirmeyeceğiz, ötekileştirenlere de asla izin vermeyeceğiz. Hiçbir ayrım yapmadan 83 milyonu kucaklayacağız.
Haksız olarak görevden alınan ve fişlenen kişilerin yeniden görevlerine dönmeleri için bir sicil affına ihtiyacımız var. Sicil affı ile birlikte her düşünceden, her dilden ve her milletten insanımız kendisinin de devlet yönetiminde Liyakat esasına göre görev yapabileceğini bilmeli.
Vali, Kaymakam, hakim, savcı, general, genel müdür... olabileceğine inanmalı ve kendisini devletin asli unsuru olarak görmelidir.
Bu yaklaşım toplumsal barışımız için olmazsa olmazdır.
5- EKONOMİK KRİZ
Cumhuriyet tarihinin en derin krizini yaşıyoruz. İnsanlar açlıktan, işsizlikten, umutsuzluktan intihar ediyor. İnsanlar Meclis’in çatısına çıkıyor, Meclis kapısında kendisini yakıyor, ekmek kapısı kamyonuna kendisini asarak intihar ediyor. Eğitim emekçileri eğitim sistemine isyan ederek intihar ediyor.
Kendine yetebilen sayılı ülkelerden biri olan Türkiye artık bağımlı bir ülke haline geldi. Üreten bir ekonomimiz yok. Hiçbir şey üretmeden, tüketen dışa bağımlı bir ülke varlığını nasıl sürdürebilir? Yakın zamana kadar ülkemizde üretilen gıda maddelerini artık ithal ediyoruz. İthal ettiğimiz çoğu ürünü kendimiz üretip ihraç etme imkanımız varken, ithal etmek ülkeye ihanet değil de nedir? Katma değeri yüksek ürünleri üretmeyen bir ülke bağımlılıktan nasıl kurtulacak?
İşsizlik oranı resmi rakamlara göre yüzde 13,4; işsiz sayısı sadece kayıtlı rakamlar baz alındığında bile 4 milyon 396 bine ulaşmış durumda.  Gerçek işsizlik 8 milyona ulaşmış durumda.
15-24 yaş grubunda genç işsizlik oranı resmi rakamlara göre yüzde 25,3; her dört gençten biri işsiz.
Açlık sınırı altında yaşayanlar:
Türkiye de aylık geliri 673 liranın altında olan kişi sayısı 8 milyon 647 bin 283
1000 liranın altında dul ve yetim aylığı alan kişi sayısı 847 bin 643
Asgari ücretin yarısı ve altında aylıkla geçinen kişi sayısı 2 milyon 136 bin
Aylık geliri 2 bin liranın altında olan emekli sayısı 6 milyon 850 bin 513
Türkiye’nin yabancılara ödediği faiz:
1 saniyede 563 dolar
1 dakikada 33 bin 821 dolar
1 saatte 2 milyon 29 bin dolar
1 günde 48 milyon 703 bin dolar
1 ayda 1 milyar 461 milyon 105 bin dolar
1 yılda 17 milyar 533 milyon 270 bin dolar
AKP iktidarlarında yabancılara ödenen toplam faiz 175 milyar 609 milyon dolar.

Faiz haramdır diye fetva verenler bunlar değil miydi! Bunlarda din iman, Allah korkusu yok.
SORUNLARI 4 AYAKLI STRATEJİ İLE AŞACAĞIZ
Sorunları çözümü için 4 ayaklı strateji uygulayacağız.  
GERÇEK DEMOKRASİ
Gerçek demokrasiyi getireceğiz. Demokratik parlamenter sistemi kuracağız. Darbenin tüm kalıntılarını Anayasamızdan ve kanunlarımızdan temizleyeceğiz. Tek adamların diktatörlük kuramayacağı bir sistemin temellerini atacağız. Demokrasiyi tüm kurum ve kuruluşlarıyla hayata geçireceğiz.
Demokrasi Devrimini gerçekleştirerek, Cumhuriyetimizi Demokrasi ile taçlandıracağız.
ÜRETEN TÜRKİYE
Üretim ekonomisine geçeceğiz. Türkiye’de işsizliği bitirmenin tek yolu üretimdir. Üretmeyen bir toplum istihdam sorununu çözemez, enflasyonu düşüremez, bağımlılıktan kurtulamaz.
Bilime kapımızı sonuna kadar açacağız, üniversitelerimiz birer bilim yuvası olacak. Katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi için ihtiyacımız olan insan gücümüzü yetiştireceğiz. İhtiyacımız olan yatırımları yapacağız…
Fabrikada, tarlada, üniversitede hayatın her alanında üreteceğiz.  Üreticinin önündeki bütün engelleri kaldıracağız.
GÜÇLÜ BİR SOSYAL DEVLET
Anayasamızda yer alan sosyal devlet ilkesine işlerlik kazandıracağız. Kimse aç ve açıkta kalmayacak. Güçlü bir sosyal devlet kuracağız.  Yoksulluğun, açlığın olmadığı, herkesin karnının doyduğu, muhtaç olmadığı, huzur içinde yaşadığı bir toplum yaratacağız.  

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 1952'de kabul ettiği Türkiye’nin de 1971 yılında altına imza attığı 9 sigorta dallarından 8’i uygulanıyor. Ancak "Aile Yardımı Sigortası” Türkiye’de hala uygulanmıyor. CHP iktidarında yapacağımız ilk uygulamalardan biri de parti programımızda yer alan, Aile Sigortası projesini hayata geçirmek olacak.
Sadaka kültürünü yok edeceğiz, herkes sosyal devletten hakkı olanı alacak.
EYT lilerin sorunlarını biz çözeceğiz.
Belediyelerimiz fakir aileleri ifşa etmeden, ayrım yapmadan ihtiyacı olan vatandaşlarımıza yardımlarını yapacak. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Tüm bunların hayata geçirilmesi için sürdürülebilir olması gerek. Bunu başarmak için devlette adaleti, liyakati, ehliyeti esas kılacağız. Doğayı, çevreyi, ekolojik dengeleri koruyacağız. Bunun için bilinçli bir toplum yaratacağız.
Umutsuzluk yok!
Umut bizim ellerimizde.
Umut bizim kararlı mücadelemizde…

Yıldırım KAYA
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili
23 Şubat 2020/Osmaniye






14 Şubat 2020 Cuma

İvriz Köy Enstitüsü Binalarını Yıktırmayacağız

İvriz Köy Enstitüsü Binalarını Yıktırmayacağız
Konya Ereğli İvriz Köy Enstitüsü binalarının 3 bin dönümlük değerli arazisi için yıkılacağı ve tarihin yok edileceği iddiaları uzun zamandan beri gündemdedir. Oysaki Köy Enstitüleri binaları 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile korunmaktadır.

Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Abdullah Dörtlemez’in, 4 Ocak 2000 tarihinde, 21 il valiliğine gönderdiği yazıda, “Yurt düzeyine yayılmış bulunan Köy Enstitüsü binaları, önemli tarihsel ve kültürel süreçlere tanıklık eden ve Cumhuriyet döneminin Atatürk ilkelerini yaşama geçirmek üzere eğitim ve çağda uygarlık hedefini simgeleyen kimlikleriyle 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 6. Maddesi gereği korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarıdır” denilerek, Köy Enstitüsü binaları koruma altına alınmıştır.

Son depremden sonra, 32 binadan oluşan Konya Ereğli İvriz Köy Enstitüsü yatakhanesi, depreme dayanıklı olmadığı gerekçesiyle boşaltılarak, 200 öğrencisi çevredeki yurtlara yerleştirilmiştir. İvriz Köy Enstitüsü binalarının 3 bin dönümlük değerli arazisi için, depreme dayanıklı olmadığı gerekçe gösterilerek yıkılacağı ve tarihin yok edileceği iddia edilmektedir.

Kanunla korunan İvriz Köy Enstitüsü binalarımızın zarar görmemesi için, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yazılı olarak yanıtlanması için, TBMM Başkanlığına iki ayrı soru önergesi vererek, konuyu gündeme taşıdım.

Soru önergelerinde şu soruları sordum:
1. İvriz Köy Enstitüsü yatakhanesi neden boşaltılmıştır?
2. İvriz Köy Enstitüsü binalarının depreme dayanıklılık testleri yapılmış mıdır?
3. Binalar depreme dayanıklı değilse, binaların güçlendirme işlemi yapılacak mıdır?
4. Binalar depreme dayanıklı ise, boşaltma işlemi neden yapılmıştır?
5. Binaların 3 bin dönümlük değerli arazisi için yıkılacağı iddiaları doğru mudur?
6. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile koruma altına aldığı Köy Enstitüsü binalarının yıkımının planlanması suç değil midir?
7. Bakanlığınız Köy Enstitüsü binalarının korunması için bir girişimde bulunmuş mudur?
8. Bugüne kadar bir girişimde bulunulmadıysa, bu bilgiler kapsamında girişimde bulunacak mı?

Köy Enstitüleri eğitim tarihimizin hafızasıdır. “Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim” modeli ile çağının çok ilerisinde nesiller yetiştirdi. Rant için tarihi hafızamızın yok edilmesine, Köy Enstitüsü binalarının yıkılmasına asla izin vermeyeceğiz.

Kültür ve Turizm Bakanımız Sn. Mehmet Nuri Ersoy’un da, Milli Eğitim Bakanımız Sn. Ziya Selçuk’un da, İvriz Köy Enstitüsü binasına ve koruma altındaki diğer Köy Enstitüsü binalarına sahip çıkacaklarına inanıyorum. Tüm Türkiye’ye çağrı yapıyorum, gelin Köy Enstitüsü binalarına sahip çıkalım, tarihini yok edenlerin geleceği olmaz!

Yıldırım KAYA
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili
14.02.2020

10 Şubat 2020 Pazartesi

Recep Tayyip Erdoğan’ın Konuşmasının Kitaplaştırılarak Okullarda Dağıtılmasına İlişkin Soru Önergesi

Recep Tayyip Erdoğan’ın Konuşmasının Kitaplaştırılarak Okullarda Dağıtılmasına İlişkin Soru Önergesi

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 10 Kasım 2019 konuşması kitaplaştırılarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullarda dağıtıldı. Siyasi partilerin ağır bir dille eleştirildiği kitapta, harf devrimi de hedef alındı. “Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret, Atatürk ve Cumhuriyet ticaretidir" ifadelerinin de yer aldığı kitapta, lise öğrencileri siyasi olarak yönlendirilmekte ve siyasetin içine çekilmektedir.

Konuya ilişkin TBMM Başkanlığına Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yanıtlanması için bir soru önergesi verdim.;


TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 96 ve 99’uncu maddelerine uygun olarak, T.C. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 07.02.2020


                                                                                                        Yıldırım KAYA
                                                                                                     Ankara Milletvekili

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 10 Kasım 2019 konuşması kitaplaştırılarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullarda dağıtılmaya başlanmıştır. Diğer siyasi partilerin ağır bir dille eleştirildiği kitapta, harf devrimi de hedef alınmıştır.

“Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret, Atatürk ve Cumhuriyet ticaretidir" ifadelerinin de yer aldığı kitapta, lise öğrencileri siyasi olarak yönlendirilmekte ve siyasetin içine çekilmektedir.

Bu bilgiler kapsamında;

1. Bir siyasi parti genel başkanının konuşması, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarımızda neden dağıtılmaktadır?

2. Lise öğrencilerinin siyasetin içine çekilmesindeki amaç nedir?

3. Milli Eğitim Bakanlığı, talep olması durumunda, diğer siyasi parti genel başkanlarının konuşmalarının da okullarda dağıtılmasına izin verecek midir?