8 Aralık 2017 Cuma

Reza Zarrab ABD ajanı ise işbirlikçileri ne olacak?


Reza Zarrab ABD ajanı ise işbirlikçileri ne olacak?
Madem Reza Zarrab'in bir "hayırsever iş adamı” değil de “ABD ajanı" olduğu anlaşıldı, bizler de Türkiye Cumhuriyeti'nin sıradan vatandaşları olarak merak ediyoruz...

• Reza Zarrab'ı tahliye eden, "kovuşturmaya yer olmadığına" dair karar vererek soruşturmayı kapatan, hakim ve savcılar şimdi hangi makamları işgal ediyorlar? Bu kararlarından dolayı kıdem ve liyakatına bakılmadan, terfi ettirilerek ödüllendirildikleri doğru mu?

• Reza Zarrab hakkında tahliye kararı veren, İstanbul eski Sulh Ceza Hakimi Yargıtay üyesi yapıldı mı?

• Reza Zarrab ile bağlantılı dosyalar ve sanıklar hakkında İstanbul Adliyesinde takipsizlik kararı veren, 16 Mayıs 2014 günü Zarrab'ın "yurt dışına çıkış yasağı"'nı kaldıran savcının disiplin cezası HSYK tarafından kaldırılıp sicili temiz hale getirildi mi?

• Reza Zarrab ve bağlantılı sanıklar hakkında İstanbul Adliyesindeki dosyada delil olarak bulunan "Reza Zarrab ile bazı bürokrat, eski bakan, bakan çocukları ve iş adamları arasındaki konuşmalar olduğu ileri sürülen tape kayıt ve dökümlerinin" imha edilmesi kararını veren savcının bu karardan sonra terfi ettirilip İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevine getirildiği doğru mu?

• Bu terfi ve görevlendirmeleri yapan bürokratlar kimlerdir? Bu bürokratlar hakkında yasal işlem yapılacak mı?

• ABD “ajanı” olduğu açıklanan Reza Zarrab’ı tahliye eden ve yurt dışına çıkış yasağını kaldıran hakim ve savcıların da işbirliği içinde olup olmadıkları araştırılacak mı? Bu hakim ve savcılar görevden alınıp yargılanacak mı?

• Reza Zarrab’ın mal varlığına, ABD “ajanı” olduğu gerekçesiyle el konulurken, Onun dosyalarında takipsizlik kararı veren, konuşma ses kayıtları olduğu iddia edilen tape kayıtlarını imha eden, tahliye eden ve yurt dışına çıkış yasağını kaldırarak ABD'ye gitmesine zemin hazırladığı ileri sürülen hakim ve savcılar cezasız mı kalacak?

• Reza Zarrab’ın 17-25 Aralık'tan sonra Türkiye'de tutuklu iken konuşmaması ve işbirlikçilerini ele vermemesi için apar topar tahliye edildiği iddiaları doğru mu?

• Reza Zarrab ABD mahkemelerinde Türkiye'de tutuklandığını, serbest kalmak için rüşvet verdiğini söyledi. Rüşveti kimlere verdiği araştırılacak mı? Rüşveti alanlar yargılanacak mı?

• Reza Zarrab hakkında takipsizlik ve tahliye kararlarını veren hakim ve savcılara bu kararları almaları yönünde baskı yapıldı mı? Baskı yapılmış ise; baskı yapan hükümet yetkilileri, bakan, müsteşar ve diğer kamu görevlilerinin kim oldukları araştırılacak mı? Varsa bu kişiler görevden alınıp yargılanacak mı?

• Dün hayırsever iş adamı diye ödüllere boğulan, ABD'de tutuklanınca can güvenliğinden endişe duyulup uğruna “nota”lar verilen, rüşvet çarkını anlatmaya başlayınca birdenbire ABD ajanı olduğu anlaşılan Reza Zarrab konuşmasaydı... Yine ABD ajanı olduğu ilan edilecek miydi? Mal varlığına el konulacak mıydı?

Tüm bu soruların delilleri de mi sahte?

Yoksa, 15 Temmuz 1016’dan önce Fettullah Gülen hakkında; silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan gıyabı tutuklama kararı veren hakimi “tutuklayıp”, “ihraç” eden iktidarınız mı sahte?

Tüm bunların AKP iktidarının izni ve onayı olmadan yapılamayacağının farkındayız. Rüşvet çarkı ifşa olmasaydı, Reza Zarrab’ın hayırsever iş adamı olarak kalacağından da hiç şüphemiz yok!

ABD ile yürütülen oyunun farkındayız…
Hırsızlık çarkı üzerinden Türkiye’ye bedel ödetemeyeceksiniz!
Kahrolsun ABD işbirlikçileri yaşasın tam bağımsız Türkiye!

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
8 Aralık 2017

3 Aralık 2017 Pazar

Kutuların Savaşı


Kutuların Savaşı
Kutuların savaşı, 17 Aralık 2013’te, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın evinde yapılan aramada, ayakkabı kutularına koyulmuş 4,5 milyon doların bulunmasıyla başladı. O zamanlar, bu denli büyük ve organize bir hırsızlık vakası olduğunu bilmiyorduk. Oysaki ayakkabı kutularından çıkan dolarlar buzdağının sadece görülen yüzüymüş.

İlerleyen günlerde, tapeler, para sayma makineleri, milyon dolarlar havada uçuşmaya başladı. Bürokratların, politikacıların, bakanların, cumhurbaşkanı ve çocuklarının adları da eklendi. Bilal’in kıvrak zekası, “babacığım” deyişi, “paraları sıfırladın mı sorusu” işin adeta tuzu biberi oldu

AKP hükümeti kumpas/darbe planı diyerek gerçeklerin üzerini hızla kapattı. El koyulan ayakkabı kutusundaki dolarlar faiziyle birlikte banka müdürüne iade edildi. Bakanlar; Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar'ın Yüce Divan'a gönderilmesine yönelik önergeler de AKP oylarıyla reddedildi.

İşte, o gün bugündür “ayakkabı kutuları” rüşvetin, hırsızlığın, yolsuzluğun simgesi oldu.

Ama olay unutulmadı!
Vicdanı olan herkesin kafasında kocaman bir soru işareti kaldı.
Gerçeği arayanlar, olayın peşini hiç bırakmadı.
Sessiz ve derinden bu esrarengiz olayın izini sürdü.

Banka müdürü “Vallahi de billahi de o paralar, İmam Hatip Lisesi yaptırmak için toplanan yardım paraları” dese de, halkın vicdanında pek kabul görmedi.
Ancak, bir banka müdürünün milyonlarca doları, banka kasasında değil de ayakkabı kutularında, evinde saklaması AKP tarafından gayet normal karşılandı.
İmam Hatip Lisesi yapılacak paranın, bankaya faize yatırılmayacağını, ayakkabı kutularında evde saklanmasının daha mantıklı olduğunu söyleyenler bile çıktı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Her şeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla yaptım.” diyerek adeta meydan okudu.

Ama biz hiçbir zaman olayın bu kadar masum olduğunu düşünmedik.

Geçen Salı günü Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da bir “kutu” açtı.
Onların ayakkabı kutularından dolarlar çıktı…
Bizin kutumuzdan, dolarların o ayakkabı kutularına “nasıl” ve “neden” girdiğini ispatlayan belgeler çıktı.

Belgeler sahte dediler!
Islak imzalı “Man Adası” belgelerini basına gösterip, fotokopileri dağıtılınca;

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Bu şahıslar ben belediye başkanı olmadan önce de milyon dolarlık işler yapıyordu.” dedi. Erdoğan’ın belediye başkanlığı yaptığı dönemde; 14 yaşında olan oğlu Burak Erdoğan’ın, öğretmen eniştesi Ziya İlgen’in ve taksici dünürü Osman Ketenci’nin milyon dolarlık işler yaptığını söylemesi, sona yaklaştığımızı gösteriyor.

Şimdi öğreniyoruz ki söylediklerinin hepsi yalan, düzmece!
Yaptıkları hırsızlıkları ayakkabı kutularına doldurmuşlar.
Vergi cennetlerine havale etmişler!

Ama daha bitmedi!
Genel başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu, Suriyeliler için “30 milyar dolar harcadık” diyen, Recep Tayyip Erdoğan’a, 30 milyar doları ne zaman nerede kimin için harcadığını da sordu.

Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Suriyelilere yapılan harcamaları sayarken “Bunun içinde eğitime, sağlığa, yola giden harcamalar var. Yoldan Suriyeliler geçmiyor mu? diyerek, bizim şüphelerimizi daha da güçlendirdi.

Hoşgörünün, barışın, kardeşliğin şehri Hatay en zor dönemlerini yaşıyor. Suriye iç savaşı en çokta Hatay’ı vurdu. Hataylılar fakirleşti, genç, eğitimli işsizlik oranı yükseldi. Narenciye üreticisi perişan, borcunu ödeyemiyor, ürününü hak ettiği değerden satamıyor.

Hatay sokaklarında Suriyeliler perişan.
Hiçbiri 30 milyar dolardan payını alamamış, dilencilik yapıp, çöpten besleniyorlar.
Peki bu 30 milyar dolar nereye gitti?
Belki de 30 milyar doların izini “MAN” adasında ya da diğer vergi cennetlerinde sürmek gerekir?

Yeni kutular yolda!
Kutular açılacak, tüm gerçekler halkın önüne serilecek.
Ak koyun kara koyun çıkacak ortaya!

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
3 Aralık 2017
Hatay CHP Antakya/Arsuz İlçe Kongreleri











2 Aralık 2017 Cumartesi

Sahte Olan Belgeler Değil Talancı İktidarınızdır


Sahte Olan Belgeler Değil Talancı İktidarınızdır
Cumhuriyet kurumlarının içten içe çökertildiği ve talan edildiği, tarihi bir süreçten geçiyoruz. Seçimle gelenlerin “Cumhuriyet” düşmanlığına tanıklık ediyoruz. Acı bir tanıklık bu! Tek tesellimiz, mücadele gücümüz, kararlılığımız ve umudumuzun varlığı.

Demokrasiyi, insan haklarını, eşitlik ve özgürlükleri hiçleştiren, toplumu kutuplaştıran, adaleti ve adalet duygusunu yok eden, balığın baştan koktuğu bir dönem bu…

Her türlü, Yolsuzluğa, hırsızlığa ve adaletsizliğe gözünü kapatan, adeta “dilsiz şeytana” dönüşen, çok sıkışırsa, “yol yaptı”, “çalıyor ama çalışıyor da” diyen, “gemisini yürüten kaptan” anlayışının değerli olduğu bir dönemi yaşıyoruz.

• Halkın dini duygularını sömüren, “din tüccarları”nın iktidar olduğu,
• ABD katil dediğimizde, 6. Filoyu protesto ettiğimizde, bizleri katleden anlayışın meclisimize başkanlık ettiği,
• Akan kanın durması için tek bir cümle kuramayanların, milli duyguları sömürerek, çocuklarımızı başka ülkelerin çıkarları için cepheye sürdüğü,
• Makamların çıkar için kullanıldığı,

karanlık bir dönemden geçiyoruz.

O yüzdendir ki Reza Zarrab diye biri çıkıp, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarını kullanıyor. Bürokratlarını ve bakanlarını rüşvete boğuyor. Mahkemeler ne ona ne de rüşvet alanlara hesap sormuyor/soramıyor.

Bütün bu olumsuzluklardan Osmaniye halkı da payına düşeni almış. Türkiye’de yerfıstığının %40’ı Osmaniye ilimizde üretiliyor. Çiftçiler gübre fiyatlarının yüksekliğinden ve yerfıstığı fiyatlarının düşüklüğünden şikayetçi. Zor durumda olan çiftçi, çok sayıda fıstık tesisini kapatmak zorunda kalmış. Bütün Türkiye’de olduğu gibi İşsizlik, burada da had safhada, üniversite mezunları kahvehane köşelerinde, en değerli zamanlarını öldürüyorlar.

Ancak, Osmaniye halkı AKP’yi desteklemeye devam etmiş. 16 Nisan referandumunda %57,8 oranıyla evet demiş. 1 Kasım 2017 seçimlerinde AKP’ye %46,8, MHP’ye ise %34,6 oranında oy vererek, dört milletvekilini iki parti arasında paylaştırmış. 1 Kasım genel seçimlerinde CHP’nin oy oranı ise % 13,5’te kalmış. Yerel seçimlerde ise Belediye Başkanlığını %47,3 oy oranıyla MHP adayı kazanmış.

Adeta celladına aşık bir ülkeye dönüştük…
Sıfırcı iktidar!
Her şeyi sıfırladı.
Dolarları, eğitimi, sağlığı, toplumsal barışı, dayanışmayı…
Dolar kendi rekorunu kırdı, 4 liraya dayandı, ne kasa fırlatan oldu ne de bir ah eden.
Herkes geçim derdinde, ama ses yok!

Nazın Hikmet’in dediği gibi,
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
demeğe de dilim varmıyor ama
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Tüyü bitmemişlerin hakkına göz koyanlar.
Bir gün dahi çalışmamış çocuklarının hesaplarına milyon dolarları aktaranlar.
Çekirge misali suçüstü yakalandılar.
Yolsuzlukları, hırsızlıkları, bir kutudan çıkan belgelerle yüzlerine çarpıldı.
Sahte dediler!
Ama halk neyin sahte olduğunu biliyor…
Sahte olan kutudan çıkan belgeler değil, sizin yağmacı iktidarınızdır.

Korku düzeniniz, sahte iktidarınız yıkılacak!
Bizim gelecek umudumuz var.
Umudu olanların her şeyi vardır!
Umudumuzu çalamayacaksınız!

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
2 Aralık 2017/Osmaniye CHP Merkez İlçe Kongresi