24 Temmuz 2017 Pazartesi

“Milli” Eğitimden “Dinsel” Eğitime

“Milli” Eğitimden “Dinsel” Eğitime
AKP 15 yıllık iktidarında, milli eğitim eliyle “kindar ve dindar nesil” yetiştirme projesini adım adım hayata geçirdi. Cemaatlerle işbirliği yaparak “laik, demokratik, bilimsel” eğitim sisteminden uzaklaştı. OHAL sürecinde o kadar ileri gitti ki “cihat” konusu artık zorunlu ders olarak çocuklarımıza öğretilecek.

12 Eylül darbesi “laik, demokratik, bilimsel” eğitime en büyük darbeyi vurmuştu. Darbeciler, “laik, demokratik, bilimsel” eğitimden uzaklaşan, Türk-İslam sentezini dayatan, cemaatlerin önünü açan politikaları uygulamaya sokmuştu.

Son 15 yılda 12 Eylül darbe hukukunu harfiyen uygulayan AKP, devleti cemaatler arasında paylaştırdı. Eğitimi cemaatlere teslim ederek “laik, demokratik, bilimsel” eğitimi bitirme noktasına getirdi.

Artık cemaatler bakanların atanmasında, görevden alınmasında etkin rol oynuyor. Valiler cemaatlerin etkin isimleri arasından seçiliyor. FETÖ’cüleri temizliyoruz yalanıyla, ihraç edilen muhaliflerden boşalan makamlara da diğer cemaatlerin üyeleri yerleştiriliyor.

“Aynı menzile farklı yollardan yürüyoruz” dedikleri, “cemaat adı altında” örgütlenen FETÖ/PDY, devleti tümüyle teslim almak için darbe yapmaya kalkıştı. 250 vatandaşımızı katletti.

15 Temmuz “kontrollü” darbe sürecinden sonra da hedefte yine “laik, demokratik, bilimsel” eğitim sistemi var. 20 Temmuz sivil darbesiyle OHAL ilan eden AKP, milli eğitimde de kapsamlı değişiklikler yaptı. Atatürk’ün adı, ilkeleri, din ve ibadet hakkındaki söylemleri müfredattan çıkartılıp, azaltılırken, “cihat” konusu 'İslam Dininde Temel İbadetler” konusuna sokuldu. “Cihat” artık, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” derslerinde çocuklarımıza zorunlu olarak öğretilecek. “Tekbir” ve “Zikir” konuları da yeni müfredatta öğretilecek konular arasına girdi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nda artık cemaatlerin sözü geçiyor. Çocuklarımızın beyinleri cemaat üyelerinin sinsi planları doğrultusunda şekilleniyor.

Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” sözünün yerine din adına savaşmayı, öldürmeyi öğreten “cihat” konusunu zorunlu olarak çocuklarımıza öğretecekler.

Eğitimin dini kurallara göre verilemeyeceğini, devletin dini kurallara göre yönetilemeyeceğini, insanların inançlarına göre ayrılamayacağını, din derslerinin zorunlu olamayacağını… Bütün bunları yok sayarsak sonumuzun felaket olacağını bilmemiz gerekiyor.

Eğitimin gelişen bilime, teknolojiye ve ihtiyaçlara göre planlanması gerektiğini, devletin değişmez kurallarla yönetilemeyeceğini, çağa, bilime, gelişim ve değişimlere uyum sağlaması gerektiğini kabul eden ülkeler refah ve barış içinde yaşıyor. Bu gerçeğe sırtını dönen ülkelerin insanları hala savaşlarla birbirini katlediyor, açlık ve sefalet içinde…

Din ve mezhep savaşlarının en kanlı örneklerini gördüğümüz Ortadoğu halkları acı içinde. Aynı dine mensup insanlar birbirinin camisini bombalayarak katliamlar yapıyor. Hala insanlar kendi inandıklarını başkalarına zorla kabul ettirmeye çalışıyor. Farklı inançlara en küçük tahammül saygı, hoşgörü yok...

Tehlikenin farkında mıyız? Çocuklarımızı nasıl bir tehlikenin beklediğini hayal edebiliyor muyuz? Yakın bir gelecekte dinini yayma adına insanlarımızın birbirini öldürmesi, kesmesi doğal mı karşılanacak?

Dini inancı uğruna insan öldürmeyi öğreten bir eğitim sisteminin bizleri götüreceği yer “Ortaçağ” karanlığıdır.

Oysaki Anadolu Müslümanlığı bize hoşgörüyü, barışı, kardeşliği, paylaşmayı, farklı olana saygı ve sevgiyi öğretir. Bunlar Anadolu Müslümanlığının hoşgörü kültürünü yok etmek istiyorlar.

Mevlana’nın dediği gibi; “Beri gel, daha beri, daha beri. Bu yol vuruculuk nereye dek böyle? Bu hır gür, bu savaş nereye dek? Sen bensin işte, ben senim işte. Ne diye bu direnme böyIe, ne diye? Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? …”

Bu proje Laik, Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma projesidir. Cumhuriyet düşmanları, “laik, demokratik, bilimsel” eğitimi yok ederek hedeflerine ulaşma gayreti içindedir.

Bu gidişata dur demeliyiz!
Dur demekle yetinmemeli durdurmalıyız!
Yoksa hepimizin felaketi olur…

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
24 Temmuz 2017



1 yorum:

Murat AYGEN dedi ki...

ATATÜRK ilke ve inkılaplarına “Yetmez ama EVET” diyen Kürt HDP'ye, “Eşhedü en lâ ilâhe … ” diyen Kürt ise AK PARTi'ye yönelmektedir. Binaenaleyh ATATÜRKÇÜLER, Sn.ERDOĞAN'ın “Dindar nesil yetiştirme” projesine, vatanın ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü adına “Yetmez ama EVET” demelidirler. Namaza, oruca biranönce başlasalar daha da iyi olacaktır.