20 Temmuz 2017 Perşembe

ADALET YÜRÜYÜŞÜ TUTUM BELGESİ


HAK HUKUK ADALET!

            15 Temmuz Darbe Girişimi, milletin direnişi, devletin darbeye karşı olan kesimi ile halkın ve siyaset kurumunun ortak mücadelesi sonucu engellenmiştir.

            Darbelere karşı kalıcı bir başarı sağlayabilmek için önümüzde üç önemli görev bulunmaktaydı: 1) Hesaplaşma, 2) Normalleşme, 3) Demokratikleşme.

            Hesaplaşma hukuk içinde kalmalı, adaletle yürütülmeli ve cadı avına dönüşmemeliydi. Öyle olmadı. Tam tersine darbeyle hesaplaşma adı altında darbe girişimi ile ilgisi olan olmayan binlerce kişi takibata uğradı. Her türlü muhalefeti yok etmek için bütün hukuk dışı yöntemler uygulandı. Hukuk askıya alındı. Yargı doğrudan iktidarın kontrolü altına girdi. Darbenin siyasi ayağını gizlemeye, darbecilerin devlet içinde yuvalanmasının sorumlularını saklamaya dönük girişimlerle soruşturmaların hedefi saptırıldı.

            Normalleşme yerine olağanüstü hal rejimi (OHAL) yerleşik hale geldi. Darbeye karşı direnen Gazi meclis devre dışı bırakıldı. Meclisin darbenin gerçek yüzünü araştırması engellendi. Bu amaçla kurulan Araştırma Komisyonu iktidarın müdahalesi ile “darbeyi araştırma” yerine “sorumluluğu savuşturma” çabası içine girdi. Darbenin siyasi ayağını ortaya çıkarmaya yönelik objektif bir soruşturma sonucunda ortaya çıkacak muhtemel sorumlular, 
OHAL yetkilerini kullanarak sorumluluklarını gizleme imkanı buldular.

            15 Temmuz darbe girişimine karşı ortaya çıkan uzlaşma güçlü bir demokrasi kurmamız için büyük bir fırsattı. Darbelerin kalıcı olarak önlenmesi için bu fırsatın değerlendirilmesi gerekiyordu. Ancak iktidar bu süreci bir demokrasi fırsatı olarak değil, yeni bir sivil darbe yapma fırsatı olarak değerlendirmeyi yeğledi. Olağanüstü hal ilan etmek suretiyle 20 Temmuz Darbesini yaptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni devre dışı bıraktı. Bütün yetkileri Saray’da topladı. OHAL yetkilerine dayalı bir “Tek Adam Rejimi” kurdu.

            Her darbe kendi hukukunu yaratır. Türkiye eski darbe hukukundan arınma ihtiyacı duyarken, 20 Temmuz Darbesi ile yeni bir darbe hukuku oluşturuldu. Olağanüstühal Kanun Hükmünde Kararnameleri (OHAL KHK’ları) ile hukuk tamamen askıya alındı. Ardından 16 Nisan mühürsüz referandumu ile gelen gayri meşru anayasa tek adam rejiminin gayrimeşru zeminini oluşturdu. 20 Temmuz Darbesi, gayrimeşru anayasa ve OHAL KHK’ları ile kendi darbe hukukunu yarattı.

            Bu yeni darbe düzeninde üniversiteler, sendikalar, dernekler, iş dünyası, emek dünyası, medya olmak üzere tümüyle sivil toplum alanı; yargı, silahlı kuvvetler, güvenlik bürokrasisi başta olmak üzere devlet bürokrasisinin büyük bir bölümü kaygı, endişe, korku içinde bir sıkışmışlık duygusu içine girdi.

            Türkiye huzur istiyordu. Güven istiyordu. Türkiye çıkış istiyordu. Mazlumların sesi olacak bir sese, adaletsizliklere karşı güçlü bir itiraza ihtiyacı vardı.

            Bu nedenle 15 Haziran günü Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu “Yürüyorum!..” dedi. “Adalet için yürüyorum!..” dedi, milyonlar arkasına düştü. Yürüdüler, yürüdüler, yürüdüler… 9 Temmuz günü Maltepe’de buluştular. Ve bütün dünyaya “Maltepe Adalet Çağrısını” ilan ettiler.

Şimdi hep birlikte tek bir ağızdan bu 10 maddelik çağrıyı her yere duyuracağız.


ADALET YÜRÜYÜŞÜ TUTUM BELGESİ

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİ LANETLİYOR DARBEYE KARŞI DİRENENLERİ SAYGIYLA ANIYORUZ. DARBENİN SİYASİ AYAĞININ ORTAYA ÇIKARILMASINI İSTİYORUZ.

  1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 250 şehidimizin aziz hatırası ve 2.193 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır. 

20 TEMMUZ DARBESİ DEMOKRASİYİ YOK ETMİŞTİR. OHAL DERHAL KALDIRILMALIDIR.

  1. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir. 


BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI, ADİL YARGILANMA HAKKI GÜVENCE ALTINA ALINMALIDIR.

  1. Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir. 

OHAL MAĞDURİYETLERİ GİDERİLMELİDİR

  1. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır.  OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.

MUHALİFLERE YÖNELİK KIYIMA SON VERİLMELİDİR

  1. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.

DÜŞÜNCE, İFADE VE MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANMALIDIR

  1. 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

GAYRİMEŞRU ANAYASADAN VAZ GEÇİLMELİDİR

  1. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.

DEMOKRATİK, LAİK SOSYAL HUKUK DEVLETİ KURULMALIDIR

  1. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.

TOPLUMSAL YAŞAMIN BÜTÜN ALANLARINDAKİ ADALETSİZLİKLER GİDERİLMELİDİR

  1. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.

TÜRKİYE YÜZÜNÜ İNSAN HAKLARINA, HUKUK DEVLETİNE VE ADALETE ÖNEM VEREN MİLLETLER AİLESİNE ÇEVİRMELİDİR

  1. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.

Bu bağlamda Yasama/yürütme ve yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz.






Hiç yorum yok: