Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenlerin sefalet ücreti ve iş güvencesizliğine karşı Ankara’da yaptığı eyleme polisin şiddet uygulayarak, gaz sıkarak gözaltına alması ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun öğretmenleri hedef gösteren açıklamalarını TBMM’ye verdiğim soru önergesi ile Meclis gündemine taşıdım.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 96 ve 99’uncu maddelerine uygun olarak, İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 21.08.2022
Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenler, sefalet ücreti ve iş güvencesizliğine karşı, 30 Ağustos 2022 Salı günü Ankara’da yaptıkları eyleme polis orantısız güç kullanarak müdahale etmiş; öğretmenler dövülerek ve gaz sıkılarak gözaltına alınmıştır.
Demokratik haklarını kullanan öğretmenlerin kendilerini ifade etmesine izin vermeyen polis “Al bunu…” diyerek öğretmenlere şiddet uygulayarak gözaltına almıştır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öğretmenlerinin demokratik haklarını desteklemek; uygulanan şiddet ve gözaltını kınamak amacıyla kamuoyuna bir açıklama yapmıştır.
Twitter hesabınızdan Kılıçdaroğlu’na verdiğiniz yanıtta, “Kılıçdaroğlu, Ankara’da, defalarca Emniyet Terör Şube'nin gözaltına aldığı, kamuda öğretmenlik de yapmayan, profesyonel eylemci HDPKK’lı eliyle polisle öğretmeni karşı karşıya getirmeye utanmıyor musun?” denilerek öğretmenler hedef gösterilmiştir.
Bu bilgiler kapsamında;
1. Sosyal medya hesaplarınızdan öğretmenleri hedef göstermeniz suç değil midir?
2. Demokratik haklarını kullanan öğretmenleri terörist ilan etmeniz suç değil midir?
3. Kamuda öğretmenlik yapmayanlar öğretmen değil midir?
4. Özel Sektör Öğretmenlerinin demokratik haklarını kullanarak ücret, çalışma şartları, iş güvenceleri ve sosyal hakları için eylem yapmaları suç mudur?
5. Öğretmenlere şiddet uygulayan, orantısız güç kullanan, demokratik haklarını kullanmalarına izin vermeyerek gözaltına alan polis memurları hakkında bir işlem yapılacak mıdır?
6. Özel sektörde çalışan öğretmenlerden özür dileyecek misiniz?
Mustafa Kemal Atatürk hiç kuşkusuz çağının en büyük komutanıydı. Bir savaş stratejisti ve siyasi bir dehaydı… O, İtilaf Devletleri arasında paylaşılan; yakılan, yıkılan topraklarda küllerinden özgür vatanı kuran bir devrimciydi.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk 30 Ağustos zaferinin hazırlıklarını Nutuk’ta şöyle anlatıyor, “…28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra yaptırılan bir futbol karşılaşmasını seyretmek bahanesiyle ordu kumandanları ve bazı kolordu komutanları Akşehir’e davet edildi. 28/29 Temmuz gecesi komutanlarla genel olarak saldırı hakkında fikir alışverişinde bulundum. 30 Temmuz 1922 günü Genelkurmay başkanı ve Batı Cephesi komutanıyla tekrar görüşerek saldırının şeklini ve ayrıntılarını belirledik. Ankara’dan davet ettiğimiz Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa da, 1 Ağustos 1922 öğleden sonra Akşehir’e geldi. Ordu hazırlığının tamamlanmasında Milli Savunma Bakanlığına ait olan işler belirlendi.”
30 Ağustos zaferini en ince ayrıntısını bile atlamadan Nutuk’ta ölümsüzleştiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk, saldırı emrini ise şöyle anlatıyor, “Ordunun hazırlıklarının tamamlanmasıyla saldırının çabuklaştırılmasını emrettikten sonra tekrar Ankara’ya döndüm. Batı Cephesi komutanı 6 Ağustos 1922’de ordularına gizli olarak saldırıya hazırlık emri verdi. 20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat 16.00’da Batı Cephesi Karargahı’nda, yani Akşehir’de bulunuyordum. Kısa bir görüşmenin ardından 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana saldırı için Cephe Komutanına emir verdim.”
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, zafere giden süreci ise Nutuk’ta şöyle kaleme almış; “20/21 Ağustos 1922 gecesi 1. ve 2. Ordu Komutanlarını da Cephe Karargahı’na davet ettim. Genelkurmay başkanı ve Cephe Komutanının hazır bulunduğu toplantıda saldırının nasıl yapılacağını harita üzerinde kısa bir savaş oyunu tarzında açıkladıktan sonra, Cephe Komutanına o gün vermiş olduğum emri tekrar ettim. Komutanlar harekete geçtiler. 24 Ağustos 1922’de karargahlarımızı Akşehir’den saldırı cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına taşıttırdık. 25 Ağustos 1922 sabahı da Şuhut’tan savaşı yönettiğimiz Kocatepe’nin güneybatısında çadırlı ordugaha naklettik. 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 05.30’da topçu ateşimizle saldırı başladı.”
26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesini başlatan Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!” emrini de vermiştir. Tarihler 30 Ağustos’u gösterdiğinde, Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanılmıştı. Ordularımız 9 Eylül’de İzmir’e girdiğinde İzmir’in dağlarında çiçekler yeniden açmıştı.
Mustafa Kemal Atatürk bizlere özgür bir vatan bırakmakla kalmamış; savaş hakkında, günümüze ışık tutacak eşsiz tecrübelerini de bırakmıştır. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Mutlaka şu ve bu sebepler için, milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir".
Cumhuriyetimizin kurucusu Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Yurtta barış, cihanda barış.” diyerek bizlere ve dünya halklarına “barış” yolunu göstermiştir.
Bizler de büyük zaferlerden barışa yol açanların yoldaşı ve barış yolcularıyız…
VAKIF ÜNİVERSİTELERİ KAR AMACI GÜDEN KURULUŞLARI GEÇTİ!
ÜNİVERSİTE ZAMMI YÜZDE 252 OLUR MU?
Vakıf üniversiteleri kar amacı gütmeyen kamu kurumu niteliğinde olmasına rağmen; “kar” amacı güden işletmeleri de ezdi geçti. Vakıf üniversitelerinin 2022-2023 yılı zamları TÜİK’in enflasyon oranını da gerçek enflasyon oranını da katladı…
Vakıf üniversitelerinin mütevelli heyetleri ücret zamlarında keyfi uygulamaların altına imza atıyor. Ailelerin mütevelli heyetlerle görüşerek zamların geri alınması ya da makul seviyeye çekilmesi talepleri de sonuçsuz kalıyor. Üniversite zamlarına dünyadaki savaşlar ekonomik kriz gerekçe gösteriliyor.
Vakıf üniversitelerine kayıtlı öğrenciler yapılan fahiş zamları ödeyemiyor. Özel üniversiteler verdikleri taahhütlerin dışına çıkarak, öğrencilerin eğitim hakkını gasp ediyor. Anayasal suç işliyor.
Üstelik yapılan zamlar, yatay geçiş tarihinden sonra açıklanarak, öğrencilerin başka üniversitelere geçiş hakları da ellerinden alınmış!
Özel üniversiteler kayıt yaptırırken öğrencilere verdikleri taahhütlere uymuyor. Farklı üniversitelerden öğrenci ve aileleri bizleri arayarak yardım talep ediyorlar. “Bu adaletsiz uygulamayı durdurun, eğitim hakkımızın elimizden alınmasına izin vermeyin.” diyorlar.
Özel üniversitelerde okuyan öğrenciler ve aileleri sorunun çözümü için çalmadıkları kapı bırakmadıklarını söyleyerek bizi arıyorlar. Yakında kayıt yenileme takviminin sona ereceğini, fahiş zamları ödeyemeyen öğrencilerin kayıtlarını yenileyemeyeceklerini, ödeyenlerin de varını yoğunu satarak kayıtlarını yenileyeceğini söylüyorlar. Öğrenciler de aileleri de çaresiz durumda!
Bazı vakıf üniversitelerinin sözleşmesinde, “Okuduğunuz süre boyunca eğitim ücret artışı yüzde 5’i geçmeyecek!” afişleriyle reklam yapan, yıllık ücretlere en fazla yüzde 10 zam yapacağını taahhüt ederek öğrenci alan bir üniversite. Sözleşmesinde, “Okulun ara sınıflarının eğitim ücreti, bir önceki eğitim öğretim yılında ilan edilen ücrete (Y.İ-ÜFE+TÜFE)/2 oranına en fazla yüzde 5 artış; okulda devam eden öğrencilerin ücreti ise, öğrenci kayıt sözleşmesinde belirlenen eğitim ücretine, (Y.İ-ÜFE+TÜFE)/2 oranına en fazla yüzde 5 artış yapılarak hesaplanır.” hükmü yer alırken, zam oranının yüzde 252’ye kadar çıktığı ifade ediliyor.
Üniversiteler ticarethane değildir!
Vakıf üniversitelerinin kuruluş amacı da kar değildir!
Eğitime, bilime, geleceğe vakfedilen bir paydır!
Üniversiteler kar kapısı değil, bilim kapısıdır!
Özel üniversitelerin yönetimlerine daha önce yaptığım bir uyarıyı yeniden hatırlatmak isterim!
2547 sayılı Sayılı Yükseköğretim Kanununda 15 Nisan 2020’de yapılan değişiklik, 17 Nisan 2020’de 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
Neydi bu değişiklik?
2547 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesine, “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez. Bu fıkra kapsamında devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen emsal ücretin hesaplanmasında ilgili mevzuat uyarınca aylıklara ilişkin hükümlerin uygulandığı kadroya bağlı ödemeler dikkate alınır.” fıkrası eklenmişti.
Vakıf üniversiteleri bunu uyguladı mı?
Uygulamadı!
Ekonomik kriz varsa herkes için var!
Hangi özel üniversite öğretim elemanlarına, öğrencilerinden talep ettikleri oranda zam yaptı?
Kanunu uygulamayan, öğretim elemanlarını açlık sınırı altında ücrete mahkum eden bazı özel üniversiteler, şimdi de gençlerimizin geleceğini çalıyor. Ailelerin evini, arabasını, tarlasını, traktörünü sattırıyor!
Özel üniversiteler öğrenci alırken altına imza attıkları taahhütlere neden uymuyor?
YÖK buna dur demeyecek mi?
AKP yetkilileri gençlerin sesini duymayacak mı?
Saray bunu seyredecek mi?
Bu soygun düzenine dur diyecek siyasi bir irade yok mu?
Vakıf üniversitelerinin sözleşmenin dışına çıkarak yüzde 200, yüzde 250 hatta yüzde 300 zam yapmaları kabul edilemez.
Cumhurbaşkanına, Milli Eğitim Bakanına, YÖK Başkanına sesleniyorum; eğitim anayasal bir haktır, gençlerimizin geleceğini çalanları durdurun.
TBMM Başkanlığına verdiğim soru önergesi ile konuyu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e sorarak Meclis gündemine taşıdım. Ayrıca CİMER aracılığıyla da Cumhurbaşkanlığına sordum.
Biz CHP olarak gençlerimizin eğitim hakkının takipçisiyiz…