11 Ocak 2020 Cumartesi

Madımak Katliamında Toplumsal Hafızamızı Güçlendiriyoruz


Madımak Katliamında Toplumsal Hafızamızı Güçlendiriyoruz
Karanlığa meşale olanların hiç sönmeyeceğini biliyoruz. Onlar yüreğimizin en derin yerinde yanmaya devam ediyorlar. Tüm canlarımızı bir kez daha saygı, sevgi ve özlemle anıyorum…

2 Temmuz 1993 Madımak’ta yakılarak katledilenlerin kimisi yazar, kimisi şair, kimisi sanatçıydı…
Kimisi daha çocuktu.
Hayalleri, umutları, aşkları, hüzünleri vardı!
Hepsi Can’dı, insandı…

İnci Türk, 22 yaşında okuldan daha yeni mezun olmuş gencecik bir eczacıydı. Sivas’ta Pir Sultan Abdal'ı Anma Şenlikleri'nde semah dönmek için gelen ekibin içinde yer alıyordu. İnci Türk, Semah dönmek için geldiği Madımak’ta, katledilen 33 aydınımızdan biri oldu.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Madımak Müze Tertip Komitesi, Madımak’ta katledilen canlarımızın heykellerini yaparak toplumsal hafızanın diri tutulmasına öncülük ediyor. İnci Türk, hem gönlümüzün derinliklerinde, hem de yapılan heykeliyle hafızlarımızdan hiç silinmeyecek.

Heykel sanatı her zaman insan merkezli olmuştur. Her yontucu kendi çağının çocuğudur. Doğal bir kütleden fazlalıkların yontulmasıyla ortaya bir eser çıkartmaktadır. Her eser de çağının izlerini taşır. Buradaki heykel insanlık için ibret verici bir iz taşımaktadır. Yakılmış aslına karşın heykeller yanmaz. Sanatçı ortaya eser çıkartmak için onca gereksiz çevreyi yontarken, bazıları ne yazık ki eseri yakmaktadır. Doğanın en muhteşem eserini… İnsanı yok etmektedir.

27 yıl sonra dönüp baktığımızda bir arpa boyu yol alamadığımızı; hatta demokraside, insan haklarında, evrensel hukukta geriye gittiğimizi görüyoruz.
Maraş, Çorum, Sivas, Gazi katliamları hafızamızda tazeliğini korurken; Ankara’nın göbeği Çubuk’ta şehit cenazesinde Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde bulunanlar, mahkemeler tarafından aklandı.
İnsanlarımız cepheleştirilmiş, bölünmüş, öteki diye ayrılmış! Seçim meydanlarında zillet, illet, terörist ilan edilmiş. İnançları ve kökeni üzerinden siyasetin bir parçası yapılmış.
Bu yüzden toplumsal hafızamızı taze tutmak için büyük bir çaba içine giren, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Madımak Müze Tertip Komitesi’sine ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bizler hep birlikte, kol kola, omuz omuza bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
Aydınlık için tutuşup yanan canlara selam olsun!
Selam olsun aydınlığa meşale olanlara!
Karanlığa karşı, özgür ve demokratik Türkiye…

Yıldırım KAYA
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili
11.01.2020





1 Eylül 2019 Pazar

SİLAHLARI TOPRAĞA GÖMÜP KİTAPLARI RAFLARA DİZELİM



SİLAHLARI TOPRAĞA GÖMÜP KİTAPLARI RAFLARA DİZELİM

Tüm barış sevdalılarının 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu olsun…

Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Bu tarih aynı zamanda 1939-1945 yılları arasında altı yıl süren İkinci Dünya Savaşı’nın başlama tarihidir. Dünyanın en büyük emperyalist paylaşım savaşında 65 milyon insan hayatını kaybetti. Milyonlarca insan sakat kaldı. Kendi kendini yok eden insanlık, bir daha bu acıları yaşamamak için 1 Eylül tarihini “Dünya Barış Günü” ilan etti.

Bugün dünyada barış isteyenler, demokrasiden yana olanlar, özgürlükten yana olanlar dünyanın dört bir yanında; alanlarda, meydanlarda, sokaklarda yan yana gelip, hep bir ağızdan barış türküleri söylüyorlar.

Türkiye’den, Türkiye’nin Başkenti Ankara’dan dünyadaki barış sevdalılarına, demokrasi ve özgürlük sevdalılarına selam olsun...

97 yıl önce, emperyalizmin işgaline karşı kazandığımız 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutladık. Emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi vererek, bizlere özgür bir vatan bırakan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, tüm kahramanlarımıza, onların yolundan gidenlere selam olsun…

Emperyalizme karşı zaferleler kazanan, saltanatı yıkıp tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, cumhuriyet devrimlerini tek tek hayata geçirenler sadece Türkiye halkına değil, dünya halklarına da örnek oldular.

Dünya halklarına ilham kaynağı olan Türkiye Cumhuriyeti, bugün ciddi bir saldırı altındadır. Cumhuriyet sevdalılarının, bu saldırılara karşı tek bir yumruk gibi karşı durma; devrimleri koruma, geliştirme, yeni devrimler gerçekleştirme görevi vardır.

Cumhuriyeti yaşatmak için demokrasiye ihtiyacımız var, evrensel hukuka ihtiyacımız var, insan haklarına ihtiyacımız var, özgürlüklere ihtiyacımız var. Bizim “Cumhuriyet”in içini doldurmaya ihtiyacımız var. Bizim Parlamenter Demokratik bir “Cumhuriyet”e ihtiyacımız var!

Cumhuriyeti yıkmak isteyenler; önce laik, demokrat ve bilimsel eğitim sistemini paramparça ettiler. Özelleştirme politikalarıyla her şeyi haraç mezat sattılar, ekonomimizi bitirdiler, tarımımızı yok ettiler. Üreten bir ekonomiyi dışa bağımlı hale getirdiler.

Barışın dibine kibrit suyu dökecek politikaları hayata geçirdiler. Savaşın altını harladılar, savaş politikalarını hayata geçirdiler. Tüm komşularımızla ilişkilerimizi bozdular. Komşuda çıkan yangını söndürmek yerine, ateşi harlayacak politikalar izlediler. Komşudaki yangını harlamaya devam ederlerse, yangın bizim evimizi de saracak. Komşudaki yangınını söndürmek bizim birinci görevimizdir.

Bizim görevimiz savaş naraları atanlara karşı, barış politikalarını hayata geçirmektir. Savaş insanlığın en büyük düşmanıdır. İnsana, hayvana, doğaya yaşam hakkı tanımaz; yakar, yıkar, yok eder! Kan ve gözyaşından başka bir şey getirmez.

Tam bağımsız Türkiye sevdalıları şunu bilmelidir ki; ekonomik özgürlüğü olmayan bir ülke tam bağımsız olamaz, barış olmayan bir ülkede demokrasi yeşeremez.

Türkiye son bir yılda tek adam diktatörlüğünce yönetiliyor. Sancılı olan demokrasinin son kırıntıları da yok ediliyor.

Demokrasi yoksa halkın özgür iradesi de yoktur! Bunun örneğini, 19 Ağustos 2019’da Diyarbakır’da Mardin’de, Van’da halkın iradesine darbe yaptıklarında gördük.

19 Ağustos’ta Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarını görevden alıp yerine kayyum atayanlar, sadece bu illerde yaşayan vatandaşlarımızın iradesini yok saymadılar. Onlar, Türkiye halkının iradesini yok saydılar, demokrasiye kayyum atadılar.

Tek adamın “kayyum darbesi” Türkiye’de demokrasiyi yok etme hamlelerinden biridir. Halkın iradesini yok sayanlar, bir sivil darbe gerçekleştirmiştir. Demokrasiye darbe yapanlara karşı, tüm demokrasi güçlerinin birlikte mücadele etmesi gerek. Bizim güçlerimizi bölme lüksümüz yok!

Bugün, Diyarbakır halkının, Mardin halkının, Van halkının iradesine sahip çıkabiliyorsak barışı savunuyoruz demektir. Eğer halkın iradesine sahip çıkamıyorsak demokrasiden, cumhuriyetten, barıştan, özgürlükten söz etmemiz mümkün değildir.

Halkın iradesini yok sayanlar, halkın emeğini de sömürüyorlar. Son günlerde Türk-İş ve Memur Sen Genel Başkanlarının, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı çirkin pazarlıklar, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren emekçilere reva görülen ücret zamları, sarı sendikaların politikaları, sömürüyü gözler önüne seriyor.

Buradan emek örgütlerimiz tüm sendikalara sesleniyorum… Ayrı ayrı yürüttüğümüz mücadeleden sonuç alamayacağımız görülmüştür. Gelin hep birlikte, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganını hayata geçirelim. Gelin tek bir çatı altında birleşelim; emek düşmanlarına, sermayenin birlikteliğine karşı üretimden gelen gücümüzü kullanalım, emek örgütlerinin birleşik mücadelesini örelim.

Cumhuriyetimizi yaşatacak olan da, demokrasiyi kuracak olan da, üretimi yapacak olan da emekçilerin mücadele gücüdür. Hiç kimse emekçilerin gücünü küçümsemeye kalkmasın.

Her şeyi üreten emeğin gücüdür!
Okulda, tarlada, fabrikada, üniversitelerde, laboratuvarlarda…
Emekçiler birleşirse; hak, hukuk adalet olur.
Emekçiler birleşirse; demokrasi, insan hakları, özgürlükler olur.
Emekçiler birleşirse; hakça bölüşüm olur, refah olur…
Emekçiler birleşirse barış olur!

Demokrasi sevdalılarına, cumhuriyet sevdalılarına, barış sevdalılarına, özgürlük sevdalılarına sesleniyorum.

Silahın gölgesinde demokrasi olmaz!
Silahın gölgesinde özgürlük olmaz!
Silahın gölgesinde barış olmaz!
Çünkü silahın gölgesinde Cumhuriyetimiz yaşayamaz!

Silahlı mücadele yürütenlere, silahların çözüm getireceğine inananlara çağrımdır…
Silahların gölgesinde barış olmaz!
Silahları bırakın!
Silahları toprağa gömüp, kitapları raflara dizelim…
Gelin hep birlikte, eşit koşullarda bir arada yaşamak için demokrasi mücadelesi verelim.

Yıldırım Kaya
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili

1 Eylül 2019 /Ankara-Dünya Barış Günü

27 Temmuz 2019 Cumartesi

AKP MİLLETVEKİLİ ADAYLARI REKTÖR ATANDI

AKP MİLLETVEKİLİ ADAYLARI REKTÖR ATANDI
Bütün yetkileri elinde toplayan “tek adam” siyasi kadrolaşmayı hedefleyen atamalar yapmaya devam ediyor. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 13'üncü maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2'nci, 3'üncü ve 7'nci maddelerine göre; AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 üniversiteye liyakate değil siyasete göre rektör ataması yaptı.

İktidara gelmeden önce YÖK kaldırılsın, rektörler seçimle gelsin diyenler; mevcut sistemin gerisinde düzenlemeler yaparak, üniversitelerin özerkliğini tamamen ortadan kaldırdı.

AKP Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan daha önce de eski milletvekillerini ve milletvekili adaylarını rektör olarak atamıştı. Son atamalarda da AKP’de milletvekilliği yapmış, milletvekili ve belediye başkan adayı olmuş ya da AKP’ye yakın isimler rektör olarak atanmış

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak:
İstanbul Üniversitesine yeniden rektör olarak atanan Prof. Dr. Mahmut Ak 2015 yılında da 908 oy almasına rağmen, 1202 oy alan Prof. Dr. Raşit Tükel’inin önüne geçirilerek, rektör atanmıştı.

Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Can:
Prof. Dr. Yılmaz Can; 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde AKP Giresun Belediye Başkan adayı olmuş ancak seçilememiş. 7 Haziran 2015 genel seçimlerde de AKP’den Giresun Milletvekili aday adayı olmuş ancak yine seçilememiş.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl:
Prof. Dr. Cevdet Erdöl; üç dönem AKP’den Milletvekili seçilmiş, aynı zamanda Recep Tayyip Erdoğan’ın özel doktoru

Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın:
Prof. Dr. Nihat Dalgın; 7 Temmuz 2015 yılında Sinop Üniversitesinde gerçekleştirilen rektörlük seçimlerinde 167 öğretim üyesinin sadece 27’sinin oyunu alarak 3’cü sırada yer alabilmiş. Ancak 75 oy alarak ilk sırada yer alan mevcut Rektör Recep Bircan’ın yerine rektör olarak atanmıştı.

Ordu Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Ali Akdoğan:
7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Ordu’dan AKP milletvekili aday adayı olmuş ancak seçilememiş.

Üniversitelerimiz özerk olmalıdır. Rektör ve dekanlar atamayla değil, seçimle belirlenmelidir. Liyakate dayalı bir sistem kurulmalıdır. Atamalar siyasete değil liyakate göre yapılmalıdır.

Yıldırım KAYA
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili

27 Temmuz 2019