7 Ağustos 2016 Pazar

Darbelerin panzehiri: Laik, demokratik ve çağdaş eğitim

Darbelerin panzehiri: Laik, demokratik ve çağdaş eğitim
15 Temmuz’da yaşananlar bize laik, demokratik, bilimsel ve çağdaş eğitimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bizler her türlü darbe girişimine karşıyız. Bu nedenle ne darbe ne sivil diktatörlük diyoruz. Bu darbe girişimi eğitimin yeniden mercek altına almasını zorunlu kılmıştır. Nitekim toplumu kendi çıkarları doğrultusunda zihinsel kodları üzerinden biçimlendirip yönetmenin yani özgür aklı işgal etmenin öncelikle eğitimi ele geçirmekle olanaklı olduğunu bilen darbecilerin uzun yıllar örgütlendikleri ana karargâhlardan biri eğitim alanı olmuştur. Bu stratejik bir karardır. Özgür, demokratik ve bilimsel bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük düşünme kodlarına çağdışı amaçlar için müdahale etmektir. Yaşadığımız bu son darbe kalkışması bu stratejiyi somut olarak ortaya koymuştur. Darbe sonrası hükümet şunları yaptı: “1043 Okul, 109 yurt,15 üniversite kapatıldı,1577 dekan, 22 bin öğretmen açığa alındı.” Bunların devamı gelecek. Ama bir de darbe öncesine bakalım ve ülkemizin darbe öncesi eğitiminin fotoğrafını çekelim. Ülkemizin eğitimini, kimlerin eline terk ettiğimizi ve nasıl bu hale getirildiğini görelim.

KPSS soruları çalındı, yıllarca pek çok sınavın soruları çalındı, sınav sorularının cevapları şifrelendi, bütün itirazlara rağmen iktidarın siyasetçileri suçlamaları kabul etmedikleri gibi cemaati savundular. Hâlbuki KPSS sorularının çalındığını, polis akademisi - harp okulları - astsubay okulları - Anadolu lisesi - tıpta uzmanlık -yabancı uyruklu öğrenci -akademik personel - kaymakamlık -hâkim-savcı adaylığı - diyanet işleri müezzinlik sınav sorularının bile çalındığını herkes tarafından biliniyordu. Cemaatin bu konularda aktif olduğunu AKP biliyordu. Ama bunlar AKP’nin işine geliyor, AKP-Cemaat ve sarı sendika MEB’de birlikte çalıp oynuyorlardı; öyle ki MEB’in her kurumunda paralel bir eğitim abisi/imamı vardı ve onun isteği dışında hiçbir şey yapılamıyordu. Çağdaş, Cumhuriyetçi, Demokrat kadrolar her türlü baskıyla sindiriliyor ve sürülüyordu. Birçok öğretmen-öğrenci ve personel mağdur edildi ve hakları gasp edildi. Gelecekleri çalındı. Ülkemizin geleceği çalındı. Öğrenciler istedikleri okullara gidemedi, öğretmenler atanamadı, kiminin kariyeri, kiminin hayatı çalındı. Kim bunların hesabını verecek? Sorumlu olan sadece darbeci olan mı?

Eğitim politikasının temeli öğretim programı ve bu programı uygulayan öğretmendir. Eğitim, pek çok unsurun bir araya gelmesiyle oluşur. Eğitimin içinde öğrenci, öğrencinin ailesi, okul, öğretim programı vardır. Ailesi çocuğu sahipsiz bırakıyorsa da öğretmen o çocuğa sahip çıkabilir, ona eğitimini verebilir. Öğretmen işin temelidir. Öğretmen öğrenci üzerinde programa can veren eğitimin en önemli aktörüdür. Nasıl ki sosyal demokrasinin temeli insan ise, Laik, bilimsel, demokratik eğitimin ana paradigmalarından biri belki de en önemlisi “nitelikli öğretmen”dir.

AKP iktidarı son on dört yıldır her türlü toplumsal gücü tek adamda toplama gaspına girişmiş hayatın her alanındaki çeşitliliğe düşmanca yaklaşmıştır. , Yaşam tarzı belirli hegomonik güçlere teslim edip “dinselleştirmiştir” AKP on dört yıl boyunca Milli Eğitim Bakanlığı'nın her birimine liyakate değil “aidiyete” göre kendi kadrolarını yerleştirmiş, eğitimi bilimden uzaklaştırmış, eğitimi bilimden uzaklaştırmış ve de eğitimin her alanını çürütmüştür. Kendi iktidarında eğitimci olmayan pek çok bakan değiştirmiş, son olarak da eski Milli Savunma Bakanını Milli Eğitim Bakanı yaparak noktayı koymuştur. Bu yapılanmanın sonucu olarak artık MEB denince akla; “Ensar Vakfı”, “taciz”, MEB bürokratlarının yolsuzlukları, internet siteleri üzerinden rant elde eden ve birbirini tehdit eden, bıçak çeken mafyatik MEB bürokratları gelmektedir.

İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğünün bütün politikaları iflas etmiştir. Atama bekleyen 450,000 öğretmene son on sekiz yıldır ilk defa Ağustos atamasının yapılmayacağı, sınava bir ay kala açıklanmıştır. “Dereyi geçerken at değiştirilmez” sözü AKP döneminde değişmiştir. Daha önceden kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik yeniden getirilmiş, öğretmenlerin mülakatla alınması kararlaştırılmıştır. Adeta öğretmenlik mesleğinde de “durmak yok, kadrolaşmaya devam” denilmiştir. Öğretmen öğretmendir. Öğretmenin ücretlisi, sözleşmelisi olmaz. Hem Ağustos ayında atama yapmayacaksınız, hem öğretmenliği sözleşmeli hale getirecekseniz, hem mülakat koyacaksınız. Bu durum kabul edilemez. Bu uygulama akıllara acaba başka bir cemaat ilişkisi mi devreye giriyor sorusunu getirmektedir.

Bu yetmezmiş gibi en son çıkan mahkeme kararıyla şu an Türkiye genelinde müdür yardımcısı atanamamaktadır. 17,000 yönetici atama beklerken, MEB’in yönetici atama sistemi çökmüştür. Yönetici atama ile ilgili pek çok kararlar mahkemelerden geri dönmektedir. Buradan soruyoruz: Bu kaçıncı değiştirilen yönetici atama yönetmeliğidir? Bütün bunların sorumlusu İnsan Kaynakları Genel Müdürlğüdür. Şu ana kadar kaç dava mahkemeden dönmüştür ve bunların devlete mali zararı nedir? Hükümet güdümlü sendika ile yönetici belirlenemez.

Son iki yıldır bakanlıkta yapılan hiçbir projenin başarılı olamaması, özellikle yönetici atama yönetmeliğinin her sene değiştirilmesi ve mahkemenin bu yönetmeliklerle ilgili verdiği YDK ve iptal kararları aslında MEB’in son iki yılını özetliyor. Şimdi bir ülke düşünün ki eğitim sistemi on dört yılda tam bir çorbaya benzetilmiş olsun. CHP’nin, sendikaların, 4+4+4 uygulamasına karşı duruşuna rağmen (veli ve öğrencilerin sessiz kalışı) AKP devlet güdümlü, hükümet yanlısı sarı sendikasını da yanına alarak, Türk-İslam sentezi doğrultusunda 4+4+4 sistemi çıkarıp ülkenin eğitimine telafisi olmayan zararlar vermiştir. Tarımdan ve hayvancılıktan sorumlu bakan uzun süre değiştirilmezken eğitimden sorumlu bakan beş kez değiştirilmiştir. Sanki kasıtlı bir şekilde her keresinde sil baştan yeni eğitim politikası uygulamaya konulmuş ve sonucu alınmadan da değiştirilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın son 3 yılı ise içler acısı. Eğitimden başka ne ararsan mevcut. Bizler imam ve hatip yetiştirilmesine karşı değiliz. Tam tersine bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz ve bu ihtiyacın BİLİMSEL ÖLÇÜTLER VE DEĞERLERE BAĞLI OLARAK yetiştirilmesini savunuruz. Ama AKP popülist bir yaklaşımla ihtiyaç fazlası İmam Hatipler açmış, öğrencinin ve velinin talebi olmamasına karşın, mevcut liseleri (bunun içinde köklü, tarihi geçmişi olan, bilimsel eğitim veren kurumları) İmam Hatibe çevirerek, bilime ve eğitime bir darbe daha vurmuştur.

Bakanlığın içler acısı hali ortadayken kaliteli eğitim beklemek koskoca bir ütopya. Gelecek elden gidiyor, çocuklarımızın hayatını kurtarmanın bir yolu olmalı. Eğitim alanında devrimci ve emekçi gerçek eğitimcilerin sayısı iyi ki de torpilli sahte bıyıklılardan fazla, aksi takdirde gelecek epey karanlık görünüyor. Bakanlık cadı avı başlatmış, kendisine muhalif herkesi bu torbanın içine atmaktadır. Üstelik bütün bu alımları ve cadı avını Hüseyin Çelik döneminde alınmış, şu ana kadar cemaatin her dediğine evet demiş, farklı konularla daha önceden kamuoyunun önüne olumsuz olarak gelmiş, bir Personel Genel Müdürü ile cemaatin emrinde ve çıkarına uygun yapmıştır. Acilen demokrasiden taviz vermeden, yoksul aile çocuklarının tarikatların kucağına tekrardan düşmesinin engelleneceği önlemler alınmalıdır. Türkiye’nin aklını kiraya vermiş, egoları öne çıkmış genel müdürlere, yöneticilere, personele ihtiyacı yoktur. Liyakatli insanlara ihtiyacı vardır. Kamuya memur ve öğretmen alınırken asla mülakat olmamalıdır. Bunun yerine liyakat ve nitelik ön plana çıkmalıdır. Yoksa bu ülke ilerde başka darbe ve paralellerle uğraşmak zorunda kalır.

DARBELERİN PANZEHİRİ;ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİDİR

Umutsuzluğa yer yok. Herkes için CHP olduğu gibi, Eğitimin CHP’si de var. CHP iktidarında eğitim, bütüncül ve yeni bir anlayışla ele alınacaktır. Eğitim sistemini, tüm bileşenleri (öğretim programları, öğrenciler, öğrenme ortamları, öğretmenler ve veliler) ile ele alıp bütüncül bir anlayışla düzenleyeceğiz. Eğitim sistemindeki değişikliklerin uzun erimli ve bütüncül planlanmasını sağlayacağız. Eğitimin niteliğini yükselterek ve okul koşullarını iyileştirerek zorunlu eğitimde sınıf tekrarını yüzde 5’in altına çekeceğiz. Eğitim politikalarını, eğitim biliminin önderliğinde özgür öğretmenler, okul yöneticileri ve kişilikli sorgulayan nitelikli çağın ilerisinde öğrenciler ile birbirine saygılı birbirini seven veliler ve ilgili eğitim fakültelerinin katılımıyla oluşturacağız.

Öğretmenliği yeniden toplumun en saygın mesleklerinden biri haline getireceğiz. Öğretmen yetiştirmeye katkıda bulunan tüm yüksekokul ve fakülteleri fiziki, mali ve akademik bakımdan en ileri olanaklarla donatacağız. En başarılı öğrencilerin Eğitim Fakültesi bölümlerini tercih etmelerini sağlayacak politikaları hayata geçireceğiz. Öğretmen yetiştirmede temel yeterliliklerin değerlendirilmesini sağlam bir zemine oturtacağız.

Öğretmen niteliğini artırıp ekonomik güvence ve özlük haklarını iyileştireceğiz. AB standartları uyarınca “Ulusal Öğretmen Strateji Belgesini” yeniden hazırlayacak ve uygulayacağız. Yaşa bakmaksızın, isteyen tüm öğretmenlere lisansüstü ve doktora eğitimi için burs sağlayacağız. Ücretli öğretmen uygulamasına son vereceğiz. Tüm öğretmenleri kadrolu olarak atayacağız. Öğretmenlerin özlük haklarını özel bir yasayla güvence altına alacağız.

Öğretmen adaylarının seçimini objektif kriterlere bağlayacağız. Öğretmen atamalarında, kayırma ve kadrolaşma amaçlı sözlü sınavları kaldıracak, başarı ve liyakati esas alacağız. Atama bekleyen öğretmen sorununu kadrolu atamayla çözeceğiz. Öğretmen açığını kapatacağız. Hiçbir öğretmen ve yöneticiyi üyesi bulunduğu sendikaya göre değerlendirmeye tabi tutmayacağız. Okul yöneticilerinin ideolojik yaklaşımlarla atanmasına son vereceğiz.

Eğitim, Milli Gelirden hak ettiği payı alacak. Kamu eğitim harcamalarının GSYH içindeki payını, OECD ve UNESCO’nun ilgili normlarını esas alarak artıracağız. Okul Aile Birlikleri ve ÖV-DER(Öğrenci Velileri Derneği) gibi dernekleri yönetim süreçlerine dahil edip okul meclisleriyle eğitimin tüm paydaşlarını öğretmen-öğrenci-veli ve idareciyi işin içine alıp katılımcı demokrasi ilkesini uygulayıp yaşamın her alanını gasp etmiş tek adam algısına son vereceğiz.

Daha çağdaş, laik, bilimsel ve demokratik bir eğitim sistemi oluşturup eğitimde fırsat ve imkân eşitliğini sağlayıp arkamızda hiçbir aç ve eğitimsiz kimse bırakmayacağız.
26 Temmuz 2016

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi

Hiç yorum yok: