CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Allah'ın verdiği bir can var, o da bu memleket, ülke millet için feda olsun
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu CNN Türk'te yayınlanan "Hafta Sonu" programına katılarak Artvin/Şavşat yolunda CHP konvoyuna düzenlenen saldırı ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun CNN Türk'e yaptığı açıklamalar:
Hakan ÇELİK- Değerli izleyiciler Ankara’dan iyi sabahlar, günaydın. Ankara stüdyomuzda Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırlıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı. Efendim hoş geldiniz programımıza.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim, hoş bulduk.
Hakan ÇELİK- Ve tabi çok büyük geçmiş olsun diyelim. Çok üzücü bir olayla karşılaştık. Çok korkunç bir olay yaşandı. Maalesef sizin de içinde bulunduğunuz Cumhuriyet Halk Partisi konvoyuna bir saldırı düzenlendi. Bir roketli saldırıya dönüşecekti ki kıl payı siz ve arkadaşlarınız kurtuldunuz. Fakat maalesef o noktada sizinle birlikte hareket eden jandarmadan bir şehit oldu, yaralananlar oldu. Allah rahmet dileriz şehit olan askere.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Allahtan rahmet, ailesine sabır, yaralılara da acil şifalar, iki de yaralı var.
Hakan ÇELİK- Gerçekten öyle, acil şifalar diliyoruz ve size teşekkür ediyorum bu sıcak gündemin ortasında zaman ayırıp geldiniz ve büyük bir soğukkanlılıkla bu olayı atlattınız. Mesajlarınızda aynı yöndeydi. O yüzden tekrar hem çok geçmiş olsun hem de teşekkür ederiz geldiğiniz için.
Değerli izleyiciler çok önemli bir program olacak. Çünkü hem böyle bir sıcak olayın ardından Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu CNNTÜRK Ankara bürosundan ağırlıyoruz. Hem de bir taraftan maalesef terörle mücadele sürecinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun da bizzat yaşadığı bir terör saldırısı meydana geldi. Çok sıcak gelişmeler var. Bütün bunları konuşacağız, değerlendireceğiz. Lütfen bizden ayrılmayın uzun bir yayın yapacağız bugün Sayın Kılıçdaroğlu’yla. Çok fazla soru var dünden bu yana, o soruları da süremiz oranında Sayın Kılıçdaroğlu’na yöneltmeye çalışacağım.
Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu’yla bütün bu sıcak gelişmeleri konuşalım istiyorum ama efendim size ve konvoyunuza yönelik bu saldırı sonrasında bir AKP’li gencin yaptığı bir klip var bu sosyal medyada çok konuşuluyor. İzlediniz mi?
SİYASET KÜLTÜRÜ BİR UZLAŞMA ZEMİNİ ÜZERİNE OTURMALI
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dün de ben izledim evet.
Hakan ÇELİK- Nasıl buldunuz, nedir yorumunuz, görüşleriniz bu konuyla alakalı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Son derece memnun oldum. Yenikapı mitinginde yaptığım konuşmadan belli bölümler, daha önce bizim televizyonlarda seçimler sırasında kullandığımız tanıtım filmlerinden belli bölümler müzik eşliğinde falan yapılmış. Oldukça güzel, yürekten kutluyorum.
Hakan ÇELİK- Bakın nereden nereye gelindi değil mi? Yani bir AKP’li gencin sizinle ilgili bir klip yapacak olması normal şartlar altında herhalde çok akla gelmezdi. CHP’lilerden de buna karşılık benzer gönderiler ve sıcak mesajlar görüyorum. Doğrusu bu ülkenin bir vatandaşı olarak beni biraz geleceğe dair umutlandıran bir şey bu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yıllardır bunu söylüyorduk zaten olmalı, olmalı diye. Siyaset kültürü bir uzlaşma zemini üzerine oturmalı. Çünkü muhalefetin her söylediği yanlış, iktidarın her söylediği doğru şeklindeki bir algıdan Türkiye’nin kurtulması lazım. Çünkü eğer biz bunu ortak aklı egemen kılar ve Türkiye’yi gerginliğin ve kutuplaşmanın ötesine taşırsak o zaman daha rahat konuşabiliriz, daha rahat sorunlarımızı tartışabiliriz, birbirimizi daha rahat dinleyebiliriz. Çünkü akıl akıldan üstündür diye bizim güzel de bir atasözümüz var. Yani sonuçta ülkenin sorunları var ve bu ülke bizim ülkemiz. Yani hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Gideceğimiz başka bir yerde yok. O halde kendi ülkemizin büyümesi, kalkınması, sorunlarını aşması, terörü bitirmesi, bütün dünyada saygınlık kazanması, bölgesinde sorun çıktığı zaman başvurulan bir ülke olması bizim en büyük arzularımızdan birisi. Bu devleti de o amaçla kurduk zaten. Yani cumhuriyet o anlayış üzerine inşa edildi, kurucu felsefesi de budur zaten. Bu felsefeden uzaklaştıkça hep başımız belaya girmiştir. Ama cumhuriyetin kurucu felsefesine sıkı sıkıya yapıştığımız zamanda hem bölgede, hem dünyada, Avrupa’da, Kafkaslarda dünyada saygın bir ülke konumuna geliyoruz, örnek gösteriliyoruz.
Hakan ÇELİK- Bu konuya tekrar döneceğim efendim bunlar son derece önemli değerlendirmeler. Şimdi tekrar saldırı anına geri dönelim. Lütfen biraz o an yaşadıklarınızı, çünkü ilk defa bir televizyon programına, stüdyoya konuk oluyorsunuz. Kamuoyu bilsin diye söylüyorum. Lütfen biraz detaylarını açıklayın, anlatın, gözlemlerinizi paylaşın. Çok korkunç bir olay ve sizin bir kere şunu bir açıklığa kavuşturalım farklı değerlendirmeler var. Sonra PKK terör örgütü bu saldırıyı üstlendi. Ancak size yani CHP konvoyuna değil de, bunun askere yönelik, polise yönelik bir saldırı olduğunu mu söylüyorlar? Sayın İçişleri Bakanı bir açıklama yapmıştı olayın hemen sonrasında bunu PKK yaptı, hedefi de CHP’ydi demişti. Biraz lütfen bu konuları açıklığa kavuşturalım bu olayın tam olarak ne olduğuna dair?
BİRDENBİRE SİLAHLAR PATLADI
Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha önce bizim Ardanuç Belediyesinin bir yeni belediye binası yapılmıştı, İstanbul Beylikdüzü Belediyemizin katkısıyla. Bu belediye binasını açacaktık. Daha önce bir tarih verdik ama 15 Temmuz olayları olunca onu erteledik ve bu kez işte Şavşat’a, Şavşat üzerinden Ardanuç’a geçip hem Şavşat’ta küçük bir toplantı yaptık, miting yaptık, çay kahve içtik vatandaşlarla. Daha sonra konvoyumuzla Ardanuç’a doğru yola çıktık. Herhangi bir sorun yoktu. O bölgeyi bilmem bilir misiniz olağanüstü güzel doğası var. Çam ağaçları olağanüstü, manzara olağanüstü güzel, yeşilin bütün tonlarını görebilirsiniz. Dar bir vadiden giderken birdenbire araçlar durdu. Tabi biz neden durduğunu merak ettik. Sonra gözlemlediğim kadarıyla araçlardan hemen güvenlik görevlileri çıktılar, ellerinde uzun namlulu silahlarla. Dikkatli olmamız gerektiği yönünde bize uyarı yapıldı öndeki koruma arkadaşımız tarafından. Sonra bizim bulunduğumuz araç dağın yamacına iyice yaklaştırıldı, yukarıdan gelecek olan saldırılara karşı bir önlem olarak. Birdenbire tabi silahlar patladı, ateş ediliyordu. Tam vadinin ortasındaydık, iki tarafta yüksek tepeler vardı. Ne olduğunu merak ettik. İşte PKK’yla bir çatışma olduğu bize söylendi.
Hakan ÇELİK- O anda mı söylendi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- O anda söylendi. Bir süre sonra bir ambulans yanımızdan hızla geçti. Ambulans zaten gittiğimiz bütün mitinglerde bizi takip ediyor ama bu kez daha öne doğru gitti ambulans. Sorduğumuzda yaralıların olduğu çatışma dolayısıyla, ambulansın yaralıları alıp hastaneye götürmesi gerektiği söylendi. Arkasından tekrar bir çatışma oldu ve…
Hakan ÇELİK- İkinci bir çatışma mı bu olayın hemen devamında? Aşağı yukarı dakikalar sonra mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Belki biraz daha farklı da olabilir.
Hakan ÇELİK- O anın şokuyla bilemiyoruz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi yani bilemiyoruz. Koruma ileride bir roket atar galiba füzeyle bize saldırı olabileceğini ve oraya ateş ettiğini ve onu vurduğunu söyledi. Bir süre orada uzun süre beklemenin riskli olduğu bize ifade edildi ve bir zırhlı araç geldi ve dediler ki zırhı araçla Ardanuç’a gitme şansımız yok ama her halükarda geri gideceğiz, dolayısıyla burada kalmanın da bir yararı yok. Sizi Şavşat’a yakın bir yerde karayollarının bir yeri var oraya gitmemiz gerekiyor diye söylediler.
Hakan ÇELİK- Konvoyda olmayan bir zırhlı araç mı gelip sizi götürdü? Ayrı bir araç mı geldi size?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Jandarmaya ait bir araç. Çünkü bu çatışmalardan bir süre sonra geldi. Belki konvoyun arka tarafında olabilir onu bilmiyoruz tabi. Oradan karayollarının bulunduğu bölgeye gittik zırhlı araç içinde. Sonra orada Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan telefonla aradılar geçmiş olsun dileklerini ilettiler.
Hakan ÇELİK- İlk arayan kim oldu efendim sizi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efkan Ala bey İçişleri Bakanı aradı. Her türlü önlemi aldıklarını ifade etti. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ikisi birlikteymiş zaten aradılar. Sonra diğer bakanlar, partilerin Genel Başkanları aradı.
Hakan ÇELİK- Bütün Genel Başkanlar aradı mı sizi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
Hakan ÇELİK- HDP’den bir telefon aldınız mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onlardan da aradılar evet. Selahattin Bey “Ben Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeyim yeni duydum” dedi, “Geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum” diye telefon etti. Kendisine teşekkür ettim. Arkasından bize karayollarının bulunduğu yerinde güvenlikli olmadığını, her an oranında bir roket atar veya füzeyle vurulabileceğini söylediler. Çünkü teröristlerin o bölgede iki gün önce görüldüklerini bize söylediler. Onun üzerine güvenlik güçleri oradan ayrılıp Şavşat’a gidelim dediler ve Şavşat’ta kaymakam beyin makamına gittik.
PROGRAMIMIZI İPTAL ETMEDİK
Hakan ÇELİK- Size saldıran bu teröristleri siz görsel olarak gördünüz mü efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır.
Hakan ÇELİK- Siz ama silah seslerini duydunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi.
Hakan ÇELİK- Siz bu seyahate çıkmadan planlamayı yaparken bu noktada çatışma olduğunu, PKK’lıların bulunduğunu, dolayısıyla riskin kuvvetli olduğunu, mesela bu ziyareti acaba ertelemenin veya başka bir güzergah kullanmanın iyi olacağını söyleyenler oldu mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır. Dolayısıyla yani bir süre sonra Efkan bey tekrar aradı ve bir helikopter tahsis ettiklerini, o helikopterle bizim istediğimiz noktaya gidebileceklerini ifade ettiler. Biz tabi Ardanuç’a gitme kararlılığımız vardı çünkü bir tören yapmıştık. Programımızı iptal etmedik ve helikopterle biz, bu kez karayolu yine açık değildi, açık olmadığı bize söylendi.
Hakan ÇELİK- Helikopteri kullandınız mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Helikopteri kullandık ve Ardanuç’a gittik. Ardanuç’ta mitingimizi, belediye binasının açılışını yaptık. Oradan Artvin programımız vardı fakat gecikme bizim düşündüğümüzden fazla olduğu için uçağı kaçırmayalım diye acaba Trabzon’a gidebilir miyiz diye söyledik. Fakat hava koşullarının uygun olmadığı bize söylendi. Hopa’ya veya Rize’ye gidip oradan karayoluyla Trabzon havaalanına gidebilir miyiz diye söyledik. Yine hava koşullarının uygun olmadığı ifade edildi. En uygun koşulların Erzurum üzerinden Ankara’ya gelebileceğimiz ifade edildi. Erzurum havaalanı arandı, yer olup olmadığı soruldu. Yer olduğu ifade edildi ve biz Erzurum’dan Ankara’ya dönüşümüzü gerçekleştirdik.
Hakan ÇELİK- Biz sizinle geçen hafta bir aradaydık kahvaltılı bir sohbet toplantısı yaptık ve orada Sayın Kılıçdaroğlu hatırlarsınız ben size bu soruyu sormuştum. Demiştim ki, maalesef bu dönemde suikast riskleri ve tehlikelerine dair istihbarat var, endişelerimiz var. Bu konuda özellikle sizinle de ilgili bazı bilgiler paylaşılıyor hem aman lütfen bu konuda dikkat edin, hem de acaba hangi önlemler alınıyor değil mi efendim böyle bir konuşma geçmişti sizin ve benim aramızda. Sizde orada bir yanıt vermiştiniz. İsterseniz o yanıtı tekrar verin onun üzerinden devam edelim. O soruyu yayında da sormuş olayım ben size.
15 TEMMUZ’DAN SONRA BANA YÖNELİK BİR SUİKAST İHTİMALİNİN ÇOK GÜÇLÜ OLDUĞU İFADE EDİLDİ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi, 15 Temmuz olayından sonra ben ertesi gün uçaklar uçmadığı için Bakırköy’den Pendik’e bir deniz aracıyla gittim ve oradan Ankara’ya karayoluyla döndüm. TBMM’de 4 siyasi partinin Genel Başkanları bir konuşma yaptılar, akşam eve döndüm. Eve döndüğümde bir süre sonra güvenlik güçlerinden bir duyum bize iletildi. Bulunduğumuz oda da elektriğin yanmamasını, bulunmadığımız oda da elektriğin yanmasını istediler. Bana yönelik bir suikast ihtimalinin çok güçlü olduğu ifade edildi. Ben de onun üzerine tabi biz yani ne tür önlemler, önlem almamız da istendi. Tabi bizim alabileceğimiz önlem sadece oydu bulunduğumuz oda da elektrik yanmayacak yandaki oda da elektrik yanacak. Orada olduğumuzu sanacaklar.
Hakan ÇELİK- Bir şaşırtmaca yapmak yani bu hedefleniyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet evet böyle. Bu yönde çok güçlü bir ihtimal olduğu ifade edildi. Tabi bizim sonuçta yani bir koruma var apartmanın girişinde. Dolayısıyla bizim alacağımız fazla bir önlem yok. Ama işte gerçekten de sıkıntılı bir tabloydu. Daha sonra İçişleri Bakanlığından da ilerleyen günlerde arandı. Koruma sayısının arttırılacağı ifade edildi. Biz de tabi artırılırsa sonuçta emniyet güçlerinin alacağı bir önlem.
Hakan ÇELİK- Nitekim arttırıldı koruma sayınız bildiğim kadarıyla.
BİR BEDEL ÖDEMEK GEREKİYORSA BU BEDELİ BİZ RAHATLIKLA ÖDEYEBİLİRİZ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet arttırıldı. Uzun namlulu silahlar korumalara herhalde tahsis edilmiş olsa gerek ki, çünkü biz Ardanuç’a giderken benim korumalarda daha önce görmediğim uzun namlulu silahları orada gördük.
Sonuçta tabi yani Allah’ın verdiği bir can. Biz siyasetle uğraşıyoruz, ülkenin çıkarları için mücadele ediyoruz. Hiçbir kişisel beklentimiz yok, hiçbir kişisel çıkarımız yok. Yani ülkenin daha güzel, daha huzurlu olmasını istiyoruz. Çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmak istiyoruz. Ama tabi bunu içine sindiremeyen, Türkiye’yi karıştırmak isteyenler olabilir, vardır da ama sonuçta eğer bir bedel ödemek gerekiyorsa bu bedeli vatandaşın değil, yani gerekirse bu bedeli biz rahatlıkla ödeyebiliriz.
TÜRKİYE’DE BÜTÜN KESİMLER BİR ARAYA GELDİ, PKK BUNDAN RAHATSIZLIK DUYMUŞ OLABİLİR
Hakan ÇELİK- Neden PKK bu konvoya saldırmış olabilir sorusuna da isterseniz bir yanıt bulmaya çalışalım. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi bilemiyoruz. Yani Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanının bir suikasta kurban gitmesi herhalde Türkiye’yi daha fazla karıştıracaktır, dengeleri sarsacaktır diye düşünülmüş olabilir. Bunun için herhalde böyle bir saldırı düşünülmüş olabilir. Bilemiyoruz tabi dediğim gibi. Bizim istihbarat örgütümüz yok. Ama sonuçta bu bilgileri toplayan devletin istihbarat örgütü var.
Hakan ÇELİK- Siz MİT’ten mesela Sayın Hakan Fidan’dan bir telefon, bir uyarı, bir görüşme talebi aldınız mı, bir araya geldiniz mi? Bütün bu süreçlerde, darbe sürecini de katarak söylüyorum yani o günden buyana?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Sadece İçişleri Bakanlığı müsteşarından.
Hakan ÇELİK- O kanalla size emniyet bürokrasisinden oradan ulaşıyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet Emniyet İstihbarattan gelen bilgi.
Hakan ÇELİK- PKK bölücü terör örgütü siyasette bu az önce anlattığınız tabloyu da takip eden örgüt bunu sabote etmekte istiyor olabilir mi bu tip eylemler yaparak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir tabi. Yani sonuçta PKK Türkiye’nin çıkarlarını savunan bir örgüt değil. Kendi hedefleri var, kendi amaçları var. Türkiye’de daha istikrarsız bir ortam yaratmak için yıllardır terör eyleminde bulunuyorlar. Bunun için tabi Türkiye’nin iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşları, meslek odalarıyla hep birlikte teröre karşı ortak tavır takınması lazım. Bunu gerçekleştirmek gerekiyor.
SELAHATTİN BEY’İN BENİ ARAYARAK "TERÖRÜ LANETLİYORUZ" DEMESİ DEĞERLİ BİR CÜMLEYDİ
Hakan ÇELİK- Böyle bir tavır görüyor musunuz, böyle bir dayanışma var mı? Bütün kesimler kenetlendi mi, bir araya geldi mi teröre karşı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Teröre karşı ben bütün kesimlerin bir araya geldiğine inanıyorum. Bu giderek zaman içinde daha güçlü bir altyapı olarak toplumun önüne çıkacaktır diye düşünüyorum. Çünkü terörden hepimiz şikayetçiyiz. Şimdi IŞİD terörünü düşünün, çok sayıda çocuk hayatını kaybetti. Dün Cizre’yi düşünün 11 güvenlik görevlimiz hayatını kaybetti, ağır yaralılarımız var, bir kamyona yükledikleri bombalarla bunları gerçekleştiriyorlar. Dolayısıyla Türkiye’nin bunları aşması lazım.
Hakan ÇELİK- HDP’nin de mesela bir uzlaşma, bir araya gelme görüntüsünü tarif ederken mesela HDP de bunun içinde nasıl olabilir? HDP biraz dışarıda mı kaldı bu görüntünün kurumsal veya liderleri, Eş Genel Başkanları açısından? Bu süreçte tabi HDP’ye getirilen eleştirilerde var. Yani terörle arasına yeterince mesafe koyamadığı, çok net bir tavır alamıyor, bir anlamda PKK’nın etkisinden kendisini kurtaramıyor gibi değerlendirmeler yapılıyor bu süreçte. Siz bu değerlendirmelere katılıyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Selahattin Bey beni arayıp geçmiş olsun dileklerini aktardığında teröre lanet okudu, “lanetliyoruz terörü” diye bir cümle kullandı. Bu cümle değerli bir cümleydi. Dolayısıyla teröre karşı hepimizin ortak tavır takınması gerekiyor. HDP de 6 milyon civarında oy alan bir siyasi parti ve meşru bir parti. Meşruiyetini zaten tartışmıyoruz. Ama terör konusunda, teröre karşı tavır konusunda biraz daha net bir tavır takınması hepimizin ortak talebi tabi.
Hakan ÇELİK- Mesela ne yapabilir? Bu konuda yüksek sesle düşünüyoruz. Yani teröre karşı net tavır takınsın derken açıklamaları mı, konumlandığı yer mi? Neyi anlamamız lazım?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Büyük ölçüde açıklamaları. Yani sonuçta bir siyasi parti, onların güvenlik güçleri vs. falan yok tabi yani. Daha net, daha güçlü bir söylem hem Türkiye’nin ihtiyacı var buna, hem siyasetin ihtiyacı var buna. Bunu yapmak gerekiyor. Tabi bu süreç içinde HDP’nin tümüyle dışlanması da doğru değil.
Hakan ÇELİK- Siz Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakanla birçok defa bir araya geldiniz, telefonla da konuştunuz bütün bu süreçlerde. Orada da bu görüşünüzü dile getiriyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Getirdim.
Hakan ÇELİK- Az önce burada anlattıklarınıza benzer şeyler söylediniz mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
Hakan ÇELİK- Size ne yanıt verildi bunun üzerine?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim, Cumhurbaşkanlığı Sarayında ilk görüşmede Binali Bey vardı, Devlet Bey vardı, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri ve Sayın İbrahim Kalın vardı. Ben darbeye karşı parlamentoda ortak bir tavır sergilediğimizi, parlamento bombalanırken 4 siyasi partinin milletvekillerinin parlamentoda olduğunu, sabaha kadar orada darbeye karşı direndiklerini ve darbe konusunda ortak bir bildiri hazırlandığını, bu bildiriye 4 siyasi partinin imza attığını, Meclis Başkanının da buna imza attığını, dolayısıyla darbe karşıtı bir birliktelikte HDP’nin de burada olması gerektiğinin önemini vurguladım. Sonuçta demokrasiyi hepimiz savunmak zorundayız ve hepimiz savunuyoruz. Darbeye karşı çıkmak zorundayız ve hepimiz darbeye karşı çıkıyoruz diye bir söylemimi dile getirdim. Ama izin verirseniz yanıtını ben vermiş olmayım. Çünkü orada özel bir görüşme, bu bölümünü medyaya yansıdığı için ben aktarmış olayım.
Hakan ÇELİK- Peki ama en azından ne yanıt verildiğini söylemek istemeyebilirsiniz ama bu çıkan yanıt sizi kendi kanaatleriniz doğrultusunda ümitlendirdi mi geleceğe dair onu soruyum hiç değilse.
HDP, 15 TEMMUZ SONRASI BAŞLAYAN SÜRECE DAHİL EDİLMELİ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben bunu görüşme öncesinde Sayın Başbakanla da görüştüm. Taksim mitingi öncesi bir telefon görüşmesi yapmıştık ve darbeye karşı yapılan bir toplantıda, darbeye karşı çıkan ve bildiriye imza atan HDP’nin de o sürece dahil edilmesi gerektiğini Sayın Başbakana da ifade etmiştim. Sayın Başbakan bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanıyla görüşeceğini bana ifade etti. Onun da ayrıntılarına girmek istemiyorum.
Hakan ÇELİK- Yani buradan çıkan sonuçtan ve benim de gözlemlediğimden Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda belki yani bir tutum değişikliğine gidip gitmeyeceği konusunda belki bir şey var, merak ediliyor, beklentisi var.
DEMOKRASİDE BÜTÜN GÖRÜŞLER DEĞERLİDİR
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle; şimdi toplumda bir yumuşama sağlamak istiyoruz, gerginliklerin sona ermesini istiyoruz. Dolayısıyla siyasal partilerin, hatta parlamento dışındaki siyasi partilerin de mesela ben Yenikapı mitingine sadece grubu olan yani CHP, MHP ve AKP değil yani oraya pekala HDP’nin Genel Başkanı, Vatan Partisinin Genel Başkanı, Saadet Partisinin Genel Başkanı, BBP’nin Genel Başkanı onlar da dahil edilmeli. Yani onlar da birer siyasi parti. Dolayısıyla, görüşlerini beğenmeyebiliriz doğru, çünkü her birimiz ayrı bir partiyiz. Ama bir ortak paydamız var. Bu ortak payda Türkiye. Vatanımız, bayrağımız, istiklal marşımız bu bizim ortak paydamız. Darbeye karşıyız. Bu da bizim ortak paydamız. Demokrasiyi geliştirmek istiyoruz. Bu da bizim ortak paydamız olmak zorunda. Onların da davet edilmesi gerektiğini söyledim ve ben konuşmam sırasında da bunu ifade ettim. Bu davetler yapılmadı. Şimdi bu davetlerin yapılmaması toplumun bir kesiminin ya da belli siyasi partilerin sistemin dışına itilmesi, belli siyasi partilerin bir arada görünmesi gibi garip bir tablo çıkarıyor. Oysa demokraside bütün görüşler değerlidir, bütün görüşler vatandaşın takdirine sunulur, vatandaş bu görüşlerden hangisini uygun görürse gider oyunu verir ve onları hükümet yapar. Biz bu anlayışı daha güçlendirerek topluma indirmek zorundayız. Topluma aktarmak zorundayız.
Hakan ÇELİK- Bu söylediklerinizi ben bir anlamda bir çağrı olarak da değerlendiriyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle.
Hakan ÇELİK- Peki, CHP bir inisiyatif alabilir mi, önderlik etmeye gayret edebilir mi? Böyle bir bir araya gelme görüntüsü tarif ettiğiniz gibi. Bu konuyu da açar mısınız diğer liderlere?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Koşullar uygun olursa elbette. Yani biz bütün siyasi partilerle görüşürüz. Dediğim gibi Şavşat’ta yaşadığımız olay dolayısıyla Ardanuç’a giderken bütün siyasi partilerin Genel Başkanları aradılar, geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Sonuçta bu en azından tasada ve kıvançta birlikte olma güdüsünün güçlü olduğunu bize gösteriyor.
Hakan ÇELİK- Çünkü bu kaybetmekte olduğumuz ve endişe duyduğumuz bir şeydi. Bir araya gelemiyorduk acılarda, üzüntülerde ve hatta maalesef şöyle şeylerde oluyor terör eylemleri sonrasında. Acaba ölenler kim, hangi bölgeden, hangi mezhepten ve hangi kökenden diye yani bunu genelleyemem ama böyle bakanların da olduğunu gözlemiyorum özellikle sosyal medyadaki tartışmalardan. Bu tabi kaygı verici bir şey. Belki 15 Temmuz ruhu, Yenikapı süreci dediğimiz şey bunu aşmamıza yardımcı olacak. Ben bunu anlıyorum söylediklerinizden.
ÇOK CİDDİ İKİ KIRILMA NOKTAMIZ VAR: DİN VE ETNİK KİMLİK ÜZERİNDEN SİYASET
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi Hakan Bey, çok ciddi iki temel kırılma noktamız var, fay hattımız var. Bunların birisi din üzerinden siyaset, ikincisi etnik kimlik üzerinden siyaset. Şimdi eğer bütün olaylara ve sorunların çözümüne bu iki eksenden girersek kaybeden Türkiye olur, kazanan da Türkiye düşmanları olur. O nedenle ben Yenikapı mitinginde de, gittiğim her yerde de camide siyaset yapmayalım, kışlada siyaset yapmayalım, adliyede siyaset yapmayalım dedim. Buraları siyasetin dışında tutalım, buralar farklı mekanlar. Biz siyaseti halkın önüne gidelim, orada yapalım. Ayrışma noktaları yaratır bu bizde. Etnik kimlik üzerinden siyaset, şunun etnik kimliği ne? O bir insan, o insanın etnik kimliğine hepimiz saygı duyacağız. Çünkü bizim anne babamızı seçme özgürlüğümüz yok ki. Ama hepimiz annemizle, babamızla gurur duyarız. İnanç meselesi? Bu aileden gelen bir kültürdür. Bu kültürü de değiştirme şansımız yok. O zaman onun üzerinden de siyaset yapılmaz. Laiklik, zaten bu inançların güvencesidir. Her türlü inancın güvencesidir. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesidir. Neye inanıyorsan başımın üstüne, ama onu siyasete malzeme yapmamak kaydıyla.
Burada eğer siyasiler, Türkiye’deki siyasi partiler ve liderler bu konularda gerekli dikkati ve özeni gösterirlerse, sizin az önce söylediğiniz şehit gelmiş sosyal medyada tartışılıyor, bu şehit acaba hangi inançtan? Şehit gelmiş hangi kimlikten? Bomba patlamış insanlar, çocuklar hayatını kaybediyor efendim bunlar şu kimlikten mi, bu kimlikten mi? Bunlar bizim insanlarımız, bunlar aynı topraklarda birlikte aynı havayı teneffüs ettiğimiz, birlikte yaşadığımız insanlar. Bunları biz ayıramayız, böyle bir hakkımız yok bizim. Yani eğer insansak, eğer bize bir akıl verildiyse ve biz gerçekten birlikte yaşamaya mahkumsak o zaman bu ayrışmanın önüne geçmemiz gerekiyor.
Hakan ÇELİK- Din ve siyaset ilişkisi etnik yapılar ve siyaset ilişkisine dair tespit yaptınız. Bunlar üzerinden gidilmemesi gerektiğini söylediniz. Diğer siyasetçilerin de bu yönde bir tutum belirlediklerini görüyor musunuz yani önümüzdeki dönemde? Geçmişte bunlar çok tartışıldı. Önümüzdeki dönemde yani Türkiye yeni bir sayfa açıyor mu bu konuda?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Açmak zorunda. Tabi ayrışmayı yapanların öncelikle bu konuda yeni sayfa açmaları lazım. Eğer bunu yapabiliyorsak geriye dönmeyiz, geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarırız ve tarihi bir daha tekerrür ettirmeyiz. Eğer bunu yapabilirsek en büyük başarıyı sağlamış oluruz.
Hakan ÇELİK- Efendim bir de çok sık dile getirilen bir konuda, bir yaklaşımda duygusal kopuş meselesi. Yani aman duygusal kopuş mu oluyor acaba Türkiye’de? Kürtler kazanılsın gibi şeyler. Mesela ne yapılabilir yani böyle bir şey görüyor musunuz? Siz böyle tarif edildiği gibi bir kaygınız var mı? Varsa bunu engellemek için ne yapmak lazım? Devlet ne yapmalı?
SİYASETÇİ KUCAKLAYICI DİL KULLANMALI
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi terörle mücadele edilirken sokaktaki yurttaşın zarara uğramaması, bir zarar görmemesi en büyük arzumuz. Yani bunun olması lazım ve kullandığınız dil de bu bağlamda biraz kucaklayıcı olması lazım. Biraz değil de yani görev olarak da kucaklayıcı olması lazım. Eğer kullandığınız dille bir nefret söylemi içinde belli bir grubu, bir kimliği, bir inancı tümüyle dışlıyorsanız veya dışlar imajı yaratıyorsanız bu duygusal kopuşa yol açabilir. Yani beni istemiyorlar, bizi istemiyorlar, bizi ikinci sınıf vatandaş görüyorlar diye. Bundan özenle kaçınmamız lazım. Hangi kimlikten olursa olsun bizim insanımızdır. Suçluyla suçlu olmayan, aynı kimlikten olabilirler, aynı inançtan olabilirler, aynı kabileden olabilirler, aynı işaretten olabilirler. Bunların özenle ayrılması lazım. İnanç üzerinden toplu bir suçlama, kimlik üzerinden toplu bir suçlama ötekileştirme dediğimiz olayı gündeme getiriyor ve toplumda karşıtlık yaratıyor.
Şimdi ortaya çıkan çalışmalar var, yapılan çalışmalar var. Eskiden kimse kendi komşusunun etnik kimliğini veya inancını sorgulamazken şimdi komşusunun kimliğini, hangi ilden geldiğini, inancını sorgular hale gelmiş
Hakan ÇELİK- Bunu tehlikeli görüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu çok tehlikelidir ve bu ayrışma zemini.
Hakan ÇELİK- Buradan geri dönüş var mı peki? Yani komşular madem birbirlerini sorgulamaya başladılarsa eğer.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyasetçi bu konuda kucaklayıcı bir dil kullanırsa bunu aşmak mümkün. Yani şimdi Van depremi oldu Türkiye’nin her tarafından insanlar Van’a yardım yapmak için her türlü çabayı gösterdiler, koştular yani. Sonuçta Van efendim başka bir bölge niye oraya gidelim asla demediler. Muhalefet olarak biz tırlarla yardım götürdük, hükümet yardım götürdü.
Hakan ÇELİK- İstanbul’dan, Şişli’den yardım götürüldü. Sayın Sarıgül, başka belediyeler hatırlıyorum o dönemi. Her belediyeden katkı sağlandı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Ne oldu? Van halkı demek ki biz dışlanmış değiliz. Biz hep beraber Türkiye’yiz, hep beraber bir ulusuz, bir aradayız. Dolayısıyla hep beraber ülkemizi seviyoruz, bayrağımızı seviyoruz, bir arada çalışacağız.
Hakan ÇELİK- Mesela Hakkari ve Şırnak’la ilgili bu kararın geri alınması şey olmuştu sonra her kesimden bir ses yükselince değil mi buna benzer bir şey söylenebilir mi? Yani işte bakın demokratik hedefler getirilince makul zeminlerde demek ki bunun karşılığı var. Bunun örnekleri niye arttırılmasın?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle arttırılabilir. Hakkari ve Şırnak’ın il olmaktan çıkarılması, Cizre ve Yüksekova’nın il olarak dikkate alınması gerektiği söylendi. Biz hani 81 yerine 83 il olsun. Yani Hakkari ve Şırnak il olarak kalsın, Yüksekova’yla Cizre’yi yine siz ayrıca il yapabilirsiniz. Bunu da kendilerine söyledik. Sonuçta toplumun değişik kesimlerinden ortak talepler geldi. Bu bütün partilere geldi ve parlamentoda bu önerge geri çekildi ve dolayısıyla önerge geri çekildi ve kabul edildiğinde de 4 partinin milletvekilleri de alkışladılar. Yani parlamento güzel bir tablo ortaya çıkardı.
Hakan ÇELİK- Keşke bunun örnekleri artabilse. Somut olarak aklınıza gelen bir şey var mı? Mesela ne yapılırsa, dolayısıyla sorunun çözümüne dairde fikrinizi almak istiyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Demokratik standartları yükseltmemiz gerekiyor.
Hakan ÇELİK- Birinci adım bu mu olmalı şuanda?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle.
Hakan ÇELİK- Çünkü deniyor ya efendim bu kadar terör eylemi devam ederken yani demokratik adım atma da kolay değildir gibi değerlendirme var ya siz buna katılmıyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok yani demokratik standartları artırmamız, yükseltmemiz gerekiyor. Demokratik standartları yükseltmemiz, farklı görüşleri, farklı düşünceleri kabul etmeyebiliriz, insanlar ifade edebilmeli, Yani onları meşru alanın dışına itmemeliyiz. Meşru zemine çekmeliyiz ve o zeminde bunlar düşüncelerini ifade edebilmeliler. Türkiye güçlü bir ülke. Farklı bir ses, farklı bir söylem bize aykırı gelebilir ama bu Türkiye’yi yıkmaz, Türkiye’yi bölmez.
Hakan ÇELİK- Mesela Özgür Gündem gazetesi yani terör örgütüyle yakın mı, ilişkili mi, bağlantılı mı vs. gibi tartışmalar vardı kapatıldı. Bilmiyorum o karar belki geçicidir detaylarına bakarız sonra ama. Ona dair görüşünüz ne?
YAYIN ORGANLARININ TERÖRE DESTEK VERMESİNİ KABUL EDEMEYİZ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz ilke olarak yayın organlarının teröre destek vermelerini asla kabul etmeyiz. Yani terör bir insanlık suçuysa ve gazeteler gerçekten toplumu aydınlatıyorlarsa, doğru bilgileri aktarıyorlarsa, halk adına iktidarı yönetenleri sorguluyorlarsa bu bizim başımızın üstüne. Ama hiçbir gazete, hiçbir yayın organı terör örgütlerine destek vermemeli. Bizim bir başka temel ilkemiz daha var, Hiçbir yayın organının susturulmasını istemeyiz. Darbe dönemlerinde biz buna çok alışığız, darbe dönemlerinde gazeteler kapatıldı, yazarlar yasaklandı, gözaltına almalar oldu. Biz gazetelerin, televizyonların kapatılmasını ilke olarak doğru bulmayız. RTÜK var, mahkemeler var. Eğer bir gazete kapatılacaksa onu siyasi otorite değil mahkeme kapatabilir.
Hakan ÇELİK- Ancak yargı karar alırsa.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. O zaman biz dünyaya şunu anlatabiliriz. Kardeşim biz bunu kapatmadık siyaset olarak. Kim kapattı? Dava açıldı mahkemeler baktılar bu terör örgütünü destekliyor diye mahkemeler kapattılar. Siz o zaman söyleyeceğiniz hiçbir şey kalmaz. Yani size yönelik bir eleştiride…
Hakan ÇELİK- Zaten mahkemeler tarafından alınan kararlarla hareket edilmiyor mu yani siyaset tarafından mı kapatılıyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyaset tarafı. Son Kanun Hükmünde Kararnamelerle kapatıldı televizyonlar, gazeteler, gazetecilerin tutuklanması, hapse atılması.
Bakın, bu konuda da biz duyarlıyız. Gazetecilerin, yazarların, sanatçıların hapse atılması, tutuklanması, gözaltına alınması doğru değil. Bunu kimseye anlatamazsınız.
Hakan ÇELİK- Aslı Erdoğan konusuyla ilgili mesela. O konu şu an tartışılan konulardan biri diye söylüyorum. Gazetecilerin veya yazarların, aydınların tutuklanması. Aslı Erdoğan konusunu da mı böyle değerlendiriyorsunuz?
ASLI ERDOĞAN TUTUKLANMAMALIYDI, SADECE DÜŞÜNCELERİNİ AKTARDI
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle evet. Doğru değil.
Hakan ÇELİK- Tutuklanmamalı mı diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle tutuklanmamalı. Bakın şimdi, bu insanlar sadece tek silahları var kalem başka bir şeyleri yok. Düşüncelerini, romanlarını, öykülerini kalemleriyle yazıyorlar. Düşüncelerini bununla aktarıyorlar. Eğer bu düşünceler terör örgütüne destek veren şekildeyse yani yasalara aykırıysa şunu veya bunu yapabilirsiniz. Ama gazetecinin tutuklanması, sanatçının tutuklanması, yazarın tutuklanması… Yargılanabilir bakın biz yargılanmaz demiyoruz. Gider gün verilir o gün gelir mahkemeye çıkar, yargılanır, yargılama sonunda beraat edebilir veya tutuklanabilir. Hüküm de yiyebilir. Ama sonuçta siz daha yargılama aşamasında eğer bunu içeriye alıyorsanız bunu uygar dünyaya anlatamazsınız mümkün değil.
Kaldı ki bakın, çok dramatik bir öyküyü anlatayım size. Adapazarı’nda bir öğretmen bu FETÖ soruşturmaları dolayısıyla gözaltına alınıyor, şeker hastası. İlaçları verilmiyor ve bu öğretmen hayatını kaybediyor. Babası cenazesini alıyor bin bir belayla. Ambulans istiyor belediyeden, biz vatan hainlerine ambulans vermeyiz deniyor. Babası bir kamyonetle cenazesini Konya’ya götürüyor. Konya’da imam bunun cenaze namazı kılınmaz diyor ve bir komşu cenaze namazını kılıyor ve defnediyorlar. Bu aileye ulaştım, babayla telefonla konuştum, acılarını paylaştım. Bakın, bu mahkum edilmiş birisi değil, yarın beraat da edebilirdi. Şimdi bu bizim o az önce söylediğimiz birlikte yaşayalım, acılarımızı paylaşalım, böyle dramatik insan manzaralarının olmadığı bir normalleşme sürecine süratle girelim derken buna benzer olaylar çıkıyor. Bunlar doğru değil.
HENÜZ YARGILANMAMIŞ İNSANLAR HAKKINDA HÜKÜM VERİLMESİ ÇOK YANLIŞ
Şimdi biz kafadan daha baştan insanlara vatan haini diyoruz. Bir yüzbaşı vatan haini diye suçlandı. Sonra bunun vatan haini olmadığı, tam tersine darbeciler tarafından öldürüldüğü çıktı ortaya. Şimdi buna benzer olaylar. Yine askerler vardı biliyorsunuz 15 Temmuz akşamı er…
Hakan ÇELİK- Emir alarak hareket ettik demişlerdi.
DARBE GİRİŞİMİNDE ERLERİ LİNÇ EDENLERİN DE YARGILANMASI GEREKİR
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani zaten aksini düşünemeyiz hepimiz askerlik yaptık. Komutan talimat verir, emir verir herkes o emre uyar. Ordunun zaten geleneğidir bu. Bu sadece bizim ordumuza ait değil bütün dünya orduları için temel kuraldır bu. Er linç edildi mesela. Linç edilen askerler var. Şimdi bunların da tutuklanması ve yargılanması lazım. Bu erin ne günahı var?
Hakan ÇELİK- Bu konuları takip ediyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi takip ediyoruz. Mağdurları da takip ediyoruz.
Hakan ÇELİK- Çok başvuru var mı size?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çok sayıda başvuru var. Mesela Aslı Erdoğan’a ilaçlarının uzun süre verilmemesi. Zaten hasta niye vermiyorsunuz ilaçlarını.
Hakan ÇELİK- O konuyla ilgili galiba bugün açıklamalar geldi.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dün Sayın Canikli’yle birlikteydik Erzincan’da. Bu konuyu gündeme tekrar getirdim Aslı Erdoğan’ın durumunu. İlaçlarının verildiğini, ihtiyaçlarının giderildiğini söyledi. Ben hani tutukluluğunun sona ermesi gerektiğini, sanatçıların, yazarların hapiste olmalarını asla doğru bulmadığımı, bakın siz dedim sanatçılar, yazarlar, çizerler hapiste olduğu sürece biz darbeye karşıyız, darbeyle mücadele ettik lafını yeteri kadar anlatamazsınız. Bunların serbest bırakılması lazım, yargılansınlar itirazımız yok.
ŞEHİR TİYATROLARI FETÖ KILIFIYLA SANATÇILARI İŞTEN ÇIKARDI, 20 SANATÇI İŞE GERİ ALINMALI
Bakın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin şehir tiyatroları var. 100 yıllık bir tiyatro. Şimdi darbe fırsatçılığını bilip oradan 20 sanatçının işine son veriliyor. Niçin son veriliyor araştırdık.
Hakan ÇELİK- Darbeyle ilişkisi hiçbir şekilde olmayan insanlar mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Darbeyle ilişkisi yok ama işte bunu da böylece atarsak bunlar da FETÖ’cü diye dolayısıyla kimse bunlara sahip çıkmaz. Sonra araştırdık bunların böyle bu FETÖ’yle falan hiç ilgileri yok. Artı niye peki siz bunların ilgileri yoksa neden görevlerine son verdiniz? Efendim bunların performansları düşük. Bir araştırdık bunların oynadıkları oyunlar kapalı gişe oynuyor. Nasıl performansı düşük. Sonra bir sanatçının performansının düşük olup olmadığını o oyunu ortaya koyan, sahneye koyan yönetmen karar verir. Yani ben karar veremem. Çünkü ben o işi bilmem. Belediye başkanı da karar veremez o da o işi bilemez. Bu oyunu sahneye koyan yönetmen derki kusura bakma sen bu işi beceremiyorsun zaten o teklif eder. Bunları alın ya da açığa çıkarın veya bunların görevine son verin diye. Onlardan da böyle bir talep gitmemiş.
Şimdi bu darbe fırsatçılığına da izin vermemek lazım ve özellikle ben Sayın Kadir Topbaş’tan istirham ediyorum yani bu sanatçıları görevlerine alın, tekrar gitsinler çalışsınlar bu sanatçılar. 20 sanatçının İstanbul Büyükşehir Belediyesine ne yükü olabilir?
Hakan ÇELİK- İş dünyasıyla ilgili operasyonlar da bir taraftan devam ediyor. Yani konu bu FETÖ meselesine geldi diye onu bende hatırlatmak istiyorum. Tutuklananlar var, gözaltına alınan var, kayyum ataması yapılan bazı kurum ve kuruluşlar var. Onlarla ilgili bir değerlendirmeniz var mı? Yani o süreçte bir mağduriyet oluştuğu kanaatinde misiniz? Yoksa olması gereken şeyler miydi bunlar diye bakıyorsunuz?
12 EYLÜL‘DE BİLE BU KADAR İNSAN TUTUKLANMAMIŞ, İŞÇİ SENDİKALARI KAPATILMAMIŞTI
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın Hakan Bey, ben 12 Mart askeri darbesini yaşadım, yani gayet iyi hatırlıyorum. 12 Eylül askeri darbesini gayet iyi hatırlıyorum. O dönemde de yaşadım. İki askeri darbe döneminde de bu kadar insan tutuklanmadı ve hapse atılmadı.
Hakan ÇELİK- Fakat o dönemlerde böyle bir tehlikeyle Türkiye karşı karşıya kalmış mıydı bu ölçekte? Tarihimizin yani en büyük tehlikelerinden biri olduğunu görüyoruz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Söyleniyor. Ona da geliriz, onun ayrıntılarına da geliriz. Orada da söylenecek çok sözümüz var. Ama ben 12 Eylül dönemini gayet net hatırlıyorum. Her gün gazetelerde şu kadar sağcı öldü, şu kadar solcu öldü diye meteoroloji raporları gibi öldürülen sağcı ve solcuların listeleri yayınlanırdı. Yani Türkiye’de olağanüstü bir kutuplaşma, hemen hemen her kentte olağanüstü bir silahlı çatışma vardı. Ona rağmen bu kadar insan hapislere atılmadı. Tabi işkenceler vardı, kötü muameleler vardı, tutuklamalar vardı.
Bakın, çok tipik bir örnek vereceğim size. 12 Eylül darbe dönemi. DİSK ve Hak-İş kapatılmadı, faaliyetleri durduruldu, kapatılması için dava açıldı mahkemede. Yani hukuk korundu. Şimdi siz kalkıyorsunuz bir sendikayı tak diye kapatıyorsunuz. Yani mahkemeye gitmeden, gerek duymadan faaliyetine son veriyorsunuz ve kapatıyorsunuz.
Hakan ÇELİK- Bunları yanlış bulduğunuzu ifade ediyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın, hukukun üstünlüğü dediğimiz kavram sizin darbeyle mücadelenizde size haklılık kazandıran temel ölçüttür. Eğer siz o temel ölçüte uygun hareket ederseniz darbeyle mücadelede hem dünyanın, hem muhalefetin, herkesin desteğini alırsınız. Ama o ölçütü kaçırırsanız…
Hakan ÇELİK- Ölçüt kaçtı diyorsunuz. Kaçtı mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bazı alanlarda kaçtı.
Hakan ÇELİK- Bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek açısından bir açıklığa kavuşturalım. Yani böyle evde karanlıkta oturuyor gibide bir durum algılanmış olabilir. Sayın Kılıçdaroğlu ışıkları kapattı, karanlıkta oturuyor gibi bir şey.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır. O uyarı geldi ama biz ona uymadık. Yani sonuçta evde oturuyoruz. Kaldı ki yani yapacağımız başka bir şey de yok. Kaldı ki eğer sizin evinize yönelik bir saldırı olacaksa bunun lamba açıktı, lamba kapalıydı en iyi onlar bilirler. Yani sonuçta onlar bunu…
Hakan ÇELİK- Ama şunu da söyleyelim sizde güvenlik güçlerinden gelen uyarıları dikkate alıyorsunuz ve bütün tedbirleri alıyorsunuz kuşku yok.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani alacağımız tedbirler yani bize söylenen şu; işte bazen korumalar bizi farklı yerlerden diyelim Genel Merkeze götürüyorlar. Onlar kendileri kendi aralarında haberleşiyorlar, konuşuyorlar. Onlara ben itiraz etmiyorum. Ama hani evde işte lambayı söndürün, şurada oturun. Biz onu dikkate almadık. Bu uyarı geldi yalnız. Özellikle 15 Temmuz’un bir gün sonrası.
Hakan ÇELİK- Peki FETÖ meselesiyle ilgili Fethullah Gülen terör örgütü, Fethullah Gülen’e bağlı yapılardan oluşan terör organları kastedilerek kullanılan bu FETÖ meselesi. Bütün bunları konuşacağız darbe kalkışması. Tehlike geçti mi? Türkiye’nin önünde benzer bir tehlike var mı? YPG’ye yönelik bir operasyona mı dönüştü, algı böyle oluştu çünkü. Türkiye Suriye’ye tanklarını, askerlerini gönderince. IŞİD değil de YPG mi vuruluyor gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor ya da böyle bir durum mu var? Az önce kapatılan ya da el konulan kurumlardan, kuruluşlardan söz ediyorduk, şirketler diyorduk. FETÖ darbe girişimi, kalkışması operasyonuyla alakalı olarak. Çünkü ne deniyor? Bu kurumların, bu kuruluşların FETÖ yapılanmasına finans desteği sağladığı değil mi, temel argüman, temel gerekçe bu. Eğitim kurumları var kapatılanlar arasında, devredilenler var. Bunlarla ilgili bir genel değerlendirme alalım sonra tekrar darbe konusunda bir şey soracağım size.
MİLLİ EĞİTİMİ BİR TERÖR ÖRGÜTÜNE TESLİM EDENLER KİMLERDİ?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi burada önce şu soruyu kendimize sormamız lazım. Milli eğitimi bir terör örgütüne teslim edenler kimlerdi? Bu kadar geniş Türkiye’nin 81 ilinde FETÖ terör örgütü dediğimiz örgüt okullar açarken herhalde birileri izin veriyordu.
Hakan ÇELİK- Bir terör örgütü olduğu biliniyor muydu o zamanlar?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani sonuçta hükümet bunu terör örgütü olarak tanımlıyor. Ama terör örgütü müydü, değil miydi, işte meşhur söz var ya alnı secdeye dediği için biz bunları terör örgütü olarak görmüyorduk diye. Ama daha sonra görmeye başladılar. Dolayısıyla bu öngörüsüz bir siyasetin Türkiye’nin önüne koyduğu acı bir tablodur. Dolayısıyla bunun da oturulup adam gibi sorgulanması lazım. Neden Türkiye bu noktaya geldi? Üniversiteler kapatılıyor, öğrencilerin hiçbir günahı yok, bu üniversitelerin şu veya bu şekilde ya birleştirilmesi veya bulundukları bölgelerde ticaret ve sanayi odalarına veya sanayi odalarına devredilmesi. Mesela TOBB’un çok güzel bir üniversitesi var Ankara’da. Benzer üniversite İzmir’de olabilir, Ankara’da olabilir, Bursa’da olabilir.
Hakan ÇELİK- Bir çözüm modeli öneriyorsunuz değil mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi bir çözüm modeli. Dolayısıyla öğrenciler yine burada kalırlar, okullarının ismi değişmiş olur. Her türlü yardımı bu ticaret sanayi odaları verirler. Ayrıca şöyle bir şey daha var. Mesela ben Gaziantep’e gittiğimde ara eleman ihtiyacı hissettiklerini, katma değeri yüksek ürün üretmek için üniversitelerin daha teknik bazda sanayiye katkı vermesi gerektiğini söylediler. Mesela Gaziantep de de var. Gaziantep Sanayi Odasına devredilirse oradaki üniversite eminim Gaziantep’in ihtiyacına göre alan gelişir, yeni bölümler açılır, çok daha güzel olur. Bir finans sorunu kalmamış olur diye düşünüyoruz.
Hakan ÇELİK- Sokaktaki vatandaşın bizi her gördüğünde sorduğu soru şu; size de soruyorlar bunu. Yarın tekrar F16’lar uçar mı, bir darbe kalkışması bekliyor muyuz, evimizde rahat oturalım mı? Vatandaşlara ne söylüyorsunuz, ne söylersiniz buradan canlı yayında soruyorum. Tekrar yakın dönemde böyle geniş bir kalkışma asker içinde, polis içinde, kurumlar içinde olabilir mi? Hala oralarda kuvvetli yapılar görüyor musunuz?
YENİ BİR DARBE GİRİŞİMİNİN BAŞARI ŞANSI ARTIK SIFIR
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben bir kalkışma olacağı düşüncesinde değilim. Bazı unsurlar olabilir yanlış hareket eden. Ama bunların başarı şansının kocaman bir sıfır olduğunu hep birlikte düşünmeliyiz, görmeliyiz, öngörmeliyiz. Ben kesinlikle sıfır olarak görüyorum. Çünkü artık her darbeden sonra Türkiye’nin en az 10 yıl geriye gittiğini hepimiz biliyoruz. Ki, bundan darbelerden en çok zarar gören bir siyasi partinin Genel Başkanı olarak söylüyorum.
Hakan ÇELİK- Bu ne kadar Türkiye’yi geriye götürdü bu kalkışma? Bir darbe yaşanmadı ama ciddi bir kalkışma.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Darbe girişimi oldu, ciddi bir kalkışma. En kanlı kalkışma aynı zamanda ve parlamentonun bombalandığı. Önümüzdeki süreçte bunu biraz daha net göreceğiz bugünden bir rakam vermek…
Hakan ÇELİK- Bir bilanço çıkarmak için erken mi diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Erken bir bilanço çıkarmak için. Ama şu var yani Türkiye’nin kurumları güçlü olarak demokrasiyi sahiplenirse bir sorun çıkmayacağını ve sorunun aşılabileceğini düşünüyorum.
Hakan ÇELİK- Şimdi o kadar fazla insanla ilişkilendirildi ki bu süreçler, yani bir taraftan ordu içinde, bir taraftan yargı içinde. Poliste, istihbaratta, emniyette, acaba siyasette uzantıları bunun var mıdır, şimdi en önemli merak edilen şeylerden biri bu. AKP içinde, MHP’de, sizin partiniz içinde CHP’de önemli ve etkin isimlerin CHP içinde bu yapıyla ilişkilendiğine dair bir kuşkunuz var mı? Şu an devam etmekte olan arkadaşlarınız arasında. Bir takip ediyor musunuz bu süreci?
SİYASİ AYAĞIN MUTLAKA ORTAYA ÇIKARILMASI LAZIM
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi Hakan bey, bu olayın siyasi ayağının kesinlikle ortaya çıkarılması lazım. Şimdi siyasi ayaktan neyi kastediyoruz? İki temel olguyu kast ediyoruz siyasi ayaktan. Bunlardan birincisi şudur; doğrudan doğruya il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili, bakan olan var mı, yok mu? Bu örgüt üyesi olup bakan olan var mı, yok mu fiilen şuanda görev yapan var mı yok mu? Bize göre, yani CHP istihbarat örgütümüz yok ama CHP’nin il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili yok böyle bir, biz Fethullah Gülen örgütüyle yakından, uzaktan bir ilgisi olmayan bir partiyiz nedeni de şu…
Hakan ÇELİK- Bu kademede birisi yoktur CHP’de diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Neden yoktur şöyle ifade edeyim. Üyelerimiz arasında diyelim ki üyelerimizde varsa böyle birisi bilmiyoruz tabi. 1 milyonu aşkın üyemiz var. Gülen cemaatine sempati duyan var mı, yok mu bilmiyoruz ama bizim bildiğimiz kadarıyla…
Hakan ÇELİK- Ama cemaat diyebiliyor muyuz hala buna? Gülen cemaati denebiliyor mu buna kavramsal olarak? Doğru kavram FETÖ mü?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdilik FETÖ olarak tanımlanıyor. Hani geçmişte cemaate sempati duyup da bizim partinin de üyesi olan var mı yok mu yani 1 milyonu aşkın üyemiz var hani hayır hiç yoktur, işte vardır diye bir söylem geliştiremiyoruz, bulamıyoruz yani böyle bir şeyi. Ama bizim şu anda gördüğümüz kadarıyla partimizin üyesi olup da FETÖ’yle bağlantılı olan kimse yok partimizin üyesi olan. Ama diğer partilerde var mı onu da bilmiyoruz.
Hakan ÇELİK- Bir kuşkunuz var mı diğer partilerde olduğuna dair?
BİZ ÇOK DAHA ÖNCE BU YAPILANMAYA "F TİPİ ÖRGÜTLENME" DEDİK
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizimle ilgili kuşkumuz yok şunun için; biz 20 – 25 yıldır biz daha önce buna FETÖ değil F tipi örgütlenme derdik biz buna. Bütün yazışmalarda, bütün söylemlerde, hatta benim Genel Başkan olduğum kurultayda Artvin milletvekilimiz Uğur beyin yaptığı bir konuşma vardır. Biz asla ve asla Fethullah Gülen terör örgütüne sempati duymaz gibi bir konuşması da vardır. Yani kurultayda yaptığı konuşma.
Ayrıca biz F tipi örgütlenmeyle ilgili çok sayıda araştırma önergesi verdik. Bunların büyüklüğü nedir, kapasitesi nedir diye. Ama bu araştırma önergelerinin tamamı iktidar partisi tarafından reddedildi.
Hakan ÇELİK- Sayın Bekir Bozdağ’ın yaptığı açıklamaya geleyim mi oradan? Karşılıklı sizin ve Sayın Bekir Bozdağ’ın yaptığı değerlendirmeler var yani. Onlar bizi şuraya kadar dinlemediler biz de şu tarihe kadar onlara pek kulak vermedik. O mudur durum yani bir anlamda?
BİZ ARAŞTIRILSIN DEDİĞİMİZDE KÜRSÜDE GÜLEN’E VE CEMAATİNE ÖVGÜLER DÜZDÜLER
Kemal KILIÇDAROĞLU- Durum oydu zaten. Gerçekten çarpıcı bir değerlendirme.
Hakan ÇELİK- Yani herkes birbirini bir süre dinlemeli miydi yani bu olayda?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle.
Hakan ÇELİK- Sonrasında da mesela sizin de AKP, bir özeleştiri gibi bir şey siz değerlendirme yapmak ister misiniz o anlamda bakılacak olursa?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani bizim bir eksiğimiz varsa çok rahatlıkla özeleştiri yaparız, bir yanlışımız varsa rahatlıkla özeleştiri yaparız bundan kaçınmayız. Özeleştiri yapmanın da bir erdem işi olduğunu kabul ederiz. Ama benim gördüğüm kadarıyla bu olay dolayısıyla en azından özeleştiri yapacağımız hiçbir alan yok. Bakın, HSYK’yı değiştirdiler…
Hakan ÇELİK- 17 – 25 Aralık sonrasını kastederek mi söylüyorsunuz?
CUMHURBAŞKANI CEMAATE NELER VERDİKLERİNİ AÇIKLAMALI
Kemal KILIÇDAROĞLU- Öncesini kastediyorum. Yani anayasa değişikliğiyle HSYK’yı değiştirdiler onun yanlış olduğunu söyledik. Yargıtay’a 160 hakim tayin ettiler, siz 160 militan atadınız diye eleştirdik. Ki, o dönem üzerimize büyük saldırılar vardı iktidar tarafından. Siz nasıl hakimlere militan dersiniz. Ama şimdi 160’ı da içerde. Artı yine buna benzer pek çok eleştiriyi biz gündeme getirdik. Biz parlamento kürsüsünde de dile getirdiğimizde AKP’nin milletvekilleri, grup başkanları, bakanları kürsüye çıktılar ve Fethullah Gülen’e ve cemaatine övgüler düzdüler. Siz bilmiyorsunuz hoca efendi şöyledir, hoca efendi böyledir, şunu şöyle yaptı, bunu böyle yaptı diye övgüler düzdüler. Yani biz bu konuda çok rahatız. Biz zamanında olayları görüp, zamanında iktidarı uyaran bir partiyiz. Ama iktidar efendim bunların alnı secdeye değiyor diye bunlara her türlü imkanı sağladı. Hatta dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan Fethullah Gülen’e dönüp ne istediniz de vermedik diye bir cümle kullanmıştı. Bende şunu ısrarla sormuştum. Siz onlar istediler de siz neleri verdiniz? Vermediğiniz neydi? Çünkü bu cümle şunu söylüyor. Her istediğinizi verdik size daha ne istiyorsunuz? Şimdi her istediğinizi verdiniz sonra döndünüz dediniz ki, bu bir terör örgütü. Peki o zaman şu soruyu sormak lazım. Devleti terör örgütüne teslim etmek ne anlama geliyor? Şimdi bir bakan çıkıp diyor ki, 81 ilin 74 emniyet müdürü FETÖ terör örgütü mensubu. Ne demektir bu biliyor musunuz? Emniyeti terör örgütüne teslim etmek demektir. Emniyeti terör örgütüne teslim eden bir siyasi anlayışın siyasi sorumlusu yok mudur? Bunun siyasi ayağı yok mudur? Olması lazım. Bu emniyet müdürlerini muhalefet atamadı. Emniyet müdürlerini İçişleri Bakanı tek başına da atayamaz. Kararname var. Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı imzalıyorlar bunu. Üçlü kararnameyle atanıyor. Milli eğitim, siz eğitim sistemini tümüyle bir terör örgütüne teslim etmişsiniz. Bunun bir sorumlusu yok mu? Bir sorumlusunun olması lazım.
FETÖ’YÜ MECLİSTE ARAŞTIRACAK KİŞİLER, ESKİDEN FETHULLAH GÜLEN’E ÖVGÜLER DÜZÜYORLARDI
Ben Binali Bey’e şeyi de söyledim. Şimdi komisyon kuruldu parlamentoda bunun siyasi ayağını çıkaracağız orada, oturup tartışacağız orada. Şimdi AKP’den de iki değerli milletvekili görevlendirilecek. 4, 2’si Fethullah Gülen’e olağanüstü övgüler yapıyorlar, hele birisi Fethullah Gülen’in son bin yılı altını çiziyorum yüzyıl değil, son bin yılın en büyük Türk büyüklerinden olduğunu söylüyor.
Hakan ÇELİK- Ne zaman oluyor bu anlattığınız olay?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İzmir’deki bir gazetede yazdığı köşe yazısında, orada yazıyor. 17 – 25 öncesi. Şimdi bu kişi şu anda Fethullah Gülen terör örgütünün araştırılmasıyla ilgili komisyonda görevli bir kişi.
Hakan ÇELİK- Kim bu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İzin verirseniz isim vermek istemiyorum. AKP’nin İzmir milletvekili.
Hakan ÇELİK- Bu kişi komisyonda mı şu anda?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şu anda komisyon üyesi. İki kişi var böyle ikisi de Fethullah Gülen’e büyük övgüler…
Hakan ÇELİK- Yani o görüşünü bütünüyle değiştirmiş ve gerçeği görmüş olabilir mi acaba? Çünkü o dönem birçok kişinin bu yapıya farklı baktığını, ben de bilmiyorum yani yüksek sesle düşünerek söylüyorum.
AKP, BU KOMİSYONA ÜYE BELİRLERKEN ETİK DAVRANMALIYDI
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir hiç itirazım yok. Bakın, o tarihte şunu yazdı, bu tarihte bunu yazdı değil. Ama bir komisyona üye seçerken en azından daha etik davranmak gerekirdi diye düşünüyorum. Yani bu işi AKP’nin, Sayın Başbakanın daha ciddiye alması gerekirdi diye düşünüyorum.
Hakan ÇELİK- Bunu konuştunuz mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Başbakana son görüşmemizde söyledim. Hatta yani son bin yılın en büyük Türk büyüklerinden birisini ben duyunca inanamadım. Dedim ya bunu önce bir araştırayım yani gerçekten böyle bir cümle var mı? Gazetedeki köşe yazısını buldum internetten, köşe yazısındaki bu anlatımı tırnak içinde aldım ve bunu olduğu gibi Sayın Başbakana aktardım. Tabi Sayın Başbakan şunu söyledi. Yani o döneme ait düşüncesi ama 15 Temmuz’dan sonra bu düşüncede parti içinden kimsenin olmadığını ifade etti. Onu da belirtmek isterim.
Hakan ÇELİK- Bir şeyi merak ediyorum, bu kişi yani Fethullah Gülen bu sözü edilen insanlar üzerinde böyle bir etkiyi nasıl yaratmış olabilir? Şimdi çok farklı kesimlerden insanlar Hakan Şükür, Enes Kanter basketbolcu, futbolcu, bir takım böyle başka kesimlerden işadamları, işte siz az önce söylediniz en son bin yılın en büyük kişisi falan diyor. Bu kişi ne yapıyor da bu insanlar üzerinde böyle bir etki yaratmış olabiliyor? Merak ediyorum bu konudaki görüşünüzü?
YURT SORUNU ÇÖZÜLMEYEN ÖĞRENCİLER CEMAATİN YURTLARINA GİTTİLER
Kemal KILIÇDAROĞLU- Uzun yıllardır yapılan çalışmanın sonucu, biz şunu da zamanında söylemiştik. Cemaatin, yani Fethullah Gülen örgütünün ciddi bir entelektüel kapasitesi olan ciddi bir birikimi var aslında. Çünkü Anadolu’nun yoksul ama zeki çocuklarını alıp kendi okullarında, kendi düşünceleri paralelinde yetiştirdiklerini biliyoruz. Bu gizli bir şey değildi aslında. Fakat devletin sahip çıkması gereken bu insanlara cemaat daha önceden gidip el atıyordu ve bunları alıp yetiştiriyordu kendi ideolojisine, kendi dünya görüşüne uygun olarak. Sorun hükümetin kendisinde. Bakın, bir örnek veriyim size. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, bütçesi güçlü olan bir Türkiye Cumhuriyeti üniversite öğrencilerinin yurt sorununu çözmekten aciz bir Türkiye Cumhuriyeti olabilir mi? Üniversite öğrencilerinin yurt sorununu çözemiyor. Çözemiyor değil, çözmek istemiyor. Çünkü o çocukları şu veya bu şekilde belli insanların, belli düşüncelerin yurtlarına yöneltmek için. Fethullah Gülen örgütünün kaç yurdu vardı? Binlerce yurdu vardı. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti isterse bir yılda yurt sorununu çözer. Bakın bir yılda. 14 yılda iktidardasınız, biz seçim çalışmalarında propaganda için hedeflerimiz arasına koyduk. Dedik ki, en geç 2 yıl içinde Türkiye’de yurt sorununu çözeceğiz. Öyle toplu 7, 8, 10 kişinin kaldığı yerler değil, birer, ikişer kişilik odalar…
Hakan ÇELİK- Kasıtlı olarak çözülmedi mi demek istiyorsunuz yurt sorunu?
EĞİTİM SİSTEMİ BU ŞEKİLDE DEVAM EDERSE DAHA RADİKAL UNSURLAR DA ÇIKACAKTIR
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kasıtlı olarak çözülmüyor. Çünkü milli eğitim de onların elindeydi. Başka birisinin elinde miydi milli eğitim? Onların elindeydi. Yurt sorununu çözmek istemiyorlardı, çözmüyorlardı. Bilinçli olarak çözmüyorlardı çocuklar başka yerlere gitsin diye ve çocuklar gözlerimizin önünde, hepimizin gözlerinin önünde çocuklarımızı kaybettik, üniversite öğrencilerimizi kaybettik. Bunlardan vali olan çıktı, kaymakam olan çıktı, general olan çıktı, herkes çıktı. Nasıl çıktı diye soruyoruz, nasıl oldu diye soruyoruz.
Hakan ÇELİK- En büyük mesele ve en büyük sorun bu mudur mesela? Milli eğitimde yapılan bu yanlışlardan ötürü mü buraya, yani bu kadrolaşma anlamında söylüyorum. Diyoruz ya işte ordunun şu kadarı, bilmem şu kurumun bu kadarı. Buradan çıktığını anlıyorum ifadelerinizden.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İşin özü eğitimden çıkıyor. Bakın siz eğitim sistemini ben sarayda da söyledim bu eğitim sistemi böyle devam ederse daha radikal unsurların çıkacağından hiç kimsenin endişesi olmasın.
Hakan ÇELİK- Sayın Cumhurbaşkanına mı söylediniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
Hakan ÇELİK- Nasıl yanıt aldınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu soruya yanıt almadım.
Hakan ÇELİK- Ama not etti Sayın Cumhurbaşkanı?
EĞİTİM SİSTEMİ FELÇ OLMUŞ DURUMDA
Kemal KILIÇDAROĞLU- Not edildi. Sayın Başbakan da oradaydı, Sayın Bahçeli de oradaydı. Az önce söyledim diğer iki değerli bürokratta oradaydı. Açık ve net hala söylüyorum. Eğitim sorgulayıcı olmadığı sürece Türkiye büyüyemez, Türkiye gelişemez. Çocuklar akıllarını kullanmadıkları sürece, hayatı sorgulamadıkları sürece aklın özgürleşmesi sağlanmadığı sürece Türkiye büyüyemez, gelişemez. Türkiye’de efendim biz Müslüman ülkeyiz, bizden mucit çıkmaz. Bunu söyleyen adamlar Müslümanlığın ne olduğunu bilmiyorlar. Bakın, bunu gayet net söylüyorum. Aklınızı kullanmıyor musunuz diye söylüyor yüce yaradan. Aklınızı kullanmıyor musunuz? Biz eğitim sistemiyle çocuğun aklını kullanmasına engel oluyoruz. Böyle bir Müslümanlık anlayışı olabilir mi? Dinini öğrenecekse hiç itirazımız yok. Ama siz eğitim sistemini felç etmişsiniz. Şu anda bakın, eğitim sistemi felç olmuş durumda. Örneklerde verdim. Türkiye’nin artık bu girdaptan çıkması lazım. Hepimizin bu 15 Temmuz’dan ders çıkarmamız lazım. 15 Temmuz’dan siz ders çıkarmayacaksanız Allah aşkına neden ders çıkaracaksınız?
Hakan ÇELİK- Ders çıkarılıyor mu 15 Temmuz’dan? Çünkü herkesten bir özeleştiri duyuyorum. Sayın Cumhurbaşkanı yaptı, Başbakandan, diğer kesimlerden, siz gerekirse bizde yaparız diyoruz. Bu güzel bir şey mesela.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Umarım. Yani bakın, özeleştiri yaparken biz eğitim sisteminde çağdaş bir eğitimin olmasını isteriz. Şunu söyledim bakın, bir anne, bir baba gösterin eğitim sisteminden memnun olsun. Bir anne, bir baba. Bütün kamuoyu araştırmalarına bakın. Herkesin eğitim sisteminden
AKP, CHP, MHP, HDP, Vatan Partisi kim olursa olsun veya işte Saadet Partisi. Hepsinin mensupları eğitim sisteminden şikayetçiler.
Hakan ÇELİK- Siz bir rapor hazırlar mısınız, var mı? Somut öneriler getirir misiniz? Bakın bu bizim CHP’nin eğitim modelidir veya Sayın Cumhurbaşkanıyla bunu paylaşır mısınız?
FAKİR BAYKURT’UN KÖYÜNDE EĞİTİM SORUNUNU MASAYA YATIRACAĞIZ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu konuda yarın ben Burdur’a gideceğim bir grup akademisyenle Fakir Baykurt’un köyünde eğitim sorununu görüşeceğiz, masaya yatıracağız. Bu konuda çok önemli sivil toplum kuruluşları var ve bu sivil toplum kuruluşlarının verdikleri olağanüstü güzel raporlar var. Ama bu raporları iktidar görmüyor, görmek istemiyor. Çünkü kendi ideolojisine uygun tek tip öğrenci yetiştirmek istiyor. En büyük hata burada. Hep tek tip. Tek tip olmaz. Yani sizin çocuğun ufkunu açmanız lazım.
Şimdi Hakan bey, yani Allah’ın verdiği en değerli organ beyin. Beynimizi, aklımızı kullanacağız. Zaten insanın doğasında bu vardır. Yani çocuk dillendiği andan itibaren sorar bu nedir, bu nedir meraktır tabi yani. Şu örneği de verdim. Yani Amerikalıların Mars’a gönderdikleri aracın adı bile “Merak”. Dünyada ne var? Şimdi merak etmeyen bir adam olabilir mi, sorgulamayan bir adam olabilir mi?
Hakan ÇELİK- Sayın Kılıçdaroğlu önemli değerlendirmeler yapıyorsunuz. Madem meraka geldik, bir merakımız da bizim bu işin arkasında acaba ABD var mı? Kamuoyu bunu farklı şekillerde dile getirdi, soruldu Amerikalılara da. Bir kuşkunuz var mı? Yani darbe kalkışmasının arkasında herhangi bir organı veya boyutuyla ABD var mıdır?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi Hakan bey, bu konularda konuşmak için elinizde veri olması lazım. Bizim elimizde bir veri yok.
Hakan ÇELİK- Kuşkunuz var mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama Amerika’nın Türkiye üzerindeki etkisini ve gücünü biliyoruz. Yani bu sadece benim gözlemim değil bütün dünyanın gözlemi. Hatta bütün dünyanın ortak gözlemi. Çünkü Türkiye aynı zamanda bir NATO üyesidir. Dolayısıyla burada NATO üstleri de var.
Hakan ÇELİK- İncirlik.
DIŞ POLİTİKADA TARİHİN EN BÜYÜK YENİLGİLERİNİ YAŞIYORUZ
Kemal KILIÇDAROĞLU- İncirlik tam bir NATO üssü değil ama ortak üs. Dolayısıyla bizim bir ortaklığımız da var yani. Stratejik anlamda bir ortaklığımızdan da söz ediyoruz. Şimdi dış politikanın özelliği şudur; dış politikayı iç politika malzemesi olarak kullanırsanız çok büyük yanlış yapmış olursunuz. Dış politikada konuşmak için çok dikkatli bir dil kullanmak gerekir. Zaten dış politikanın dili her zaman farklıdır ve bütün dünyada farklıdır. Buna diplomasi dili deniyor. Siz öyle bir dil kullanırsınız ki, karşıdaki kişiyi uyarabilirsiniz, eksikliklerini söyleyebilirsiniz, kaygılarınızı dile getirebilirsiniz. Bunları çoğu zaman medyanın önünde paylaşmazsınız arka kapı diplomasisi dediğimiz olayda dokümanları, belgeleri ortaya koyarak bunları çözmeye çalışırsınız. Ama iş hani derler ya bıçak kemiğe dayandı. Bıçak kemiğe dayanınca da çıkar net söylersiniz ve gereğini de yaparsınız. Tipik örneğini ben rahmetli Bülent Ecevit’ten vermek isterim. Abdullah Öcalan Suriye’deydi, yine Türkiye’de terör eylemleri vardı, defalarca baba Esad’a dediler ki, ya burada bakın siz bunları koruyorsunuz, belgeleri götürdüler, MİT götürdü, hangi evde kaldığını, nerede kaldığını bütün belgeleriyle koydular hep onlar inkar ettiler. Ecevit baktı bu iş böyle olmuyor, bir kuvvet komutanını gönderdi Suriye sınırına orada gayet net açıklama yaptı. Yani Suriye’ye gireceğiz arkadaş. Ve dönemin Mısır Başkanı Türkiye’ye geldi, Türkiye’de kendisine gerekli açıklamalar yapıldı, Türkiye’den sonra Şam’a gitti, Türkiye’nin bu konuda çok ciddi olduğu söylendi ve Apo Suriye’den çıktı.
Hakan ÇELİK- Bugün bunun bir benzer örneği var mı verebileceğiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok.
Hakan ÇELİK- Ama Sayın Cumhurbaşkanı mesela bu konuda çok kuvvetli durmuyor mu? Aslında biraz da böyle kuvvetli durduğu için hedef olmuyor mu? Çünkü bakıyoruz bütün dünyada bir Erdoğan şöyle, Erdoğan böyle. Hatta ABD’nin eski Ankara büyükelçisinin yaptığı açıklamalar vardı. Yani bu Erdoğan tabiri caizse söz dinlemiyor gibi. Anlattığınıza biraz da uymuyor mu aslında Sayın Ecevit’in o duruşuyla Erdoğan…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi ikisinin arasında dünya kadar fark var. Birisi diplomasiyi sonuna kadar kullanan ve yeri geldiği zaman kararlılığını gösteren. Kıbrıs’ta da aynı şey oldu. Kararlılığını gösterdi. İkinci tabloda ise çok şey söyleyen ama sonuç alamayan bir kişilik var. Şimdi ey Amerika dendi, ey Rusya dendi, ey AB dendi. Hepsinde büyük yenilgilere uğradık. Gittik ne oldu? Rusya’dan özür diledik. İsrail’le ne oldu? 9 vatandaşımız öldürüldü. Üstelik uluslararası alanda öldürüldü. İsrail bizden yazılı bir özür dilemedi. 20 milyon dolar ödüyor ama tazminat olarak ödemiyor. Diyor ki, siz bir fon gösterin ben fona 20 milyon dolar yatırırım diyor. Bütün davalardan vazgeçeceksiniz diyor hepsinden vazgeçtik. Diyor ki, bir kişi bütün bunlara rağmen dava açmakta kararlılığı sürer ve biz mahkum olursak o mahkumiyet tamamen Türkiye Cumhuriyeti onu karşılayacak bize hiçbir şey söylemeyeceksiniz diyor. Gazze ablukaydı ablukayı kaldırmıyor, eskisi gibi geleceksin. Gazze hiç bombalanmayacaktı parlamentodan onaylandığı gün Gazze bombalanıyordu. Şimdi bunlara bakıldığı zaman dış politikada tarihin en büyük yenilgilerini yaşıyoruz.
Hakan ÇELİK- Rusya ve İsrail’le atılan normalleşme adımları şu anda Türkiye’nin ihtiyacı olan adımlar değil mi ve bunu yani normalleşme boyutuyla söylüyorum ben anlattıklarınızı anladım. Bunları olumlu görmüyor musunuz?
IŞİD İÇİN CERABLUS’A GİRİLMESİ DOĞRUDUR, GEÇ BİLE KALINDI
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olumlu görüyoruz. Bakın şimdi, biz olumlu görüyoruz da zaten meclisteki konuşmamızda da söyledik yani Türkiye’nin dış politikada normalleşmesi lazım. Biz Mısır’la da ilişkileri düzeltmek istiyoruz, İsrail’le de, Suriye’yle de, Irak’la da, İran’la da, Rusya’yla da niye kavga edelim. Bizim felsefemiz nedir? Dünyada barış, yurtta barış. Kendi ülkemiz, diğer ülkelerle barış içinde geçinmek istiyoruz. Biz Suriye’yle de normalleşmesini istiyoruz. Bakın, Türkiye’nin Cerablus’a girmesi, Şam’a bu konuda bilgi verilmesi, Rusya’ya bilgi verilmesi, Amerika’ya bilgi verilmesi, önceden gerekli bilgilerin verilmesi ve dolayısıyla oraya müdahalenin yapılmasını olağan karşılıyoruz, normal karşılıyoruz. Biz bunu 9 Ekim 2014’te söyledik. Bakın dedik ki, IŞİD terörü var oraya eğer getirirseniz sınır ötesi bir tezkere biz buna evet diyeceğiz dedik.
Hakan ÇELİK- Yani o dönemde girilmesi yönünde bir fikriniz, öneriniz vardı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi vardı, basın toplantısı yaptık, açıkladık biz bunu. Ama biz bunu gecikmiş bir operasyon olarak da görüyoruz. Girildi oraya doğrudur, IŞİD için girildi o da doğrudur…
Hakan ÇELİK- YPG için girildi, PYD için girildi gibi de bir algı yaratılmaya çalışılıyor demiştiniz. Bunu doğru bulmuyor musunuz? Böyle bir algı mıdır, yoksa böyle Türkiye’nin böyle de bir hedefi var mıdır?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye bölgede kendi güvenliğini sağlamak zorundadır. Bunu herkesin kabul etmesi lazım.
Hakan ÇELİK- Bu gerekirse PYD, YPG de…
HÜKÜMET DOĞRU ADIMLAR ATARSA SURİYELİLER ÜLKESİNE DÖNER
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, şimdi her ülke kendi güvenliğini sağlamak zorundadır. Bunun iç siyaseti olmaz. Eğer IŞİD terör örgütü Türkiye için ciddi bir riskse ki, risktir. En son bunu biz Gaziantep’te gördük. 53 vatandaşımız ki çoğu çocuk hayatını kaybetti. Türkiye’nin oraya müdahale etme hakkı vardır. Yani uluslararası hukuk bunu öngörür. Bizim öngördüğümüz tek kriter uluslararası hukuktur. Yani hukukun dışına çıkarak yapılan her müdahale ileride Türkiye’nin aleyhine oluyor. Ama burada son IŞİD teröründen sonra artık Türkiye’nin oraya müdahale etmesi kaçınılmaz olarak gündeme geldi. Biz Suriye’yi işgal etmek için gitmiyoruz. Ben şunu söylüyorum miting meydanlarında. Bizim ordumuzun bir geleneği var. Ordumuzun girdiği yerde barış olur. Yani biz barış çerçevesinde giriyoruz. İnşallah barış olur, Türkiye’de bulunan 3,5 milyon Suriyeli vatandaş o bölgeye gider, o bölgede yerleşir, orada yerleşim imkanları sağlamamız lazım. Gitsinler, yerleşsinler, evleri yapılsın, hastaneleri yapılsın, yolları yapılsın, sosyal donatı alanları yapılsın. Ben bunu Avrupa’ya Brüksel’e gittiğimde de söyledim. Bana dediler ki, göçü nasıl engelleriz. Dedim ki, göçü engellemenin iki yolu var. Bir; süratle Suriye’deki çatışmaların sona ermesi lazım. Cenevre’deki görüşmeler olumlu sonuçlanırsa çok iyi olur. Ama bu yetmez dedim.
İki; Suriye’nin yeniden inşası için elinizi cebinize atmanız lazım. Yani bu tek başına Türkiye’nin yapacağı bir olayın ötesinde bir olay.
Hakan ÇELİK- Ama Türkiye’ye verilmesi planlanan para bile daha verilmedi o taahhüt edilen para gördüğüm kadarıyla. Yani Avrupalılar da pek sözlerine ve sizin önerilerinize gördüğüm kadarıyla…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi parayı doğrudan hükümete vermek istemiyorlar. Projeye veriyorlar.
Hakan ÇELİK- Ama projeler zaten yapılmadı mı Sayın Kılıçdaroğlu? Neler yapıldı Türkiye bugüne kadar neler yaptı? Daha yeni projemi yapmamızı bekliyorlar?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle, mesela bizim belediyelerden de yardım alan var AB fonlarından. Proje götürüyorsunuz projeyi uygun gördükten sonra veriyorlar ve siz onun gereğini yapıyorsunuz. Yani çok sayıda belediyemiz bu fonlardan yararlanıyorlar. Proje üretemediğimiz için fonların bir kısmı tekrar geri gidiyor. Oysa bunları kullanmamız lazım. Burada da hükümetin eksikliği var. Yani belediyelere, diğer kuruluşlara projeler yapılmalı, belki bu Cerablus olayından sonra hani oralara konut, buna, sosyal donatı alanları yapılmasıyla ilgili para aktarılabilirse çok daha güzel olur.
Hakan ÇELİK- Yani Türkiye’ye gelen Suriyelilerin önemli bir bölümü dönebilir gibi bir izlenim içinde misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Yani şöyle Hakan bey, evi olursa, yolu olursa, hastanesi olursa, okulu olursa, güvenliği de sağlanıyorsa niye kendi ülkesine gitmesin?
Hakan ÇELİK- Bu vatandaşlık meselesi pek tartışılmıyor, konuşulmuyor bugünlerde. O konu ne oldu Suriyelilere vatandaşlık verilmesi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bence o konu bitti. Yani kapandı diye düşünüyorum evet.
Hakan ÇELİK- Bir de YPG, PYD meselesi var ya bu koridor unsur. İşte Cerablus meselesi. Yani Fırat’ın doğusunda kalın batısına geçmeyin gibi Türkiye’nin bir uyarısı var. Salih Müslim böyle bir twit attı. Bu konuyla ilgili nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani gerekirse TSK Fırat’ın doğusunda tutabilmek için bir operasyonu oraya da yönlendirmeli mi?
ESAD TAKINTISI ÜZERİNDEN SURİYE POLİTİKASINI ÇÖZEMEZSİNİZ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye kendi güvenliğini sağlamak zorundadır. Bu güvenlik nedir? Kendisine yönelik olası riskleri önceden görüp önlem almak sadece Türkiye’nin değil her devletin temel görevlerinden birisidir. Yani şu Amerika’yla Rusya’ya bakın. İşte bilmem falan yere üs kurar öbürü de öbür tarafa üs kurar. Şimdi Türkiye’de kendi bölgesinde bir sorun var. Var mı var tabi bu sorun. Bu sorunu aşmamız gerekiyor mu? Evet aşmamız gerekiyor. Sorun uluslararası uyum içinde gerçekleşiyor mu? Evet uluslararası bir uyum içinde gerçekleşiyor. Suriye’nin de, Rusya’nın da, Amerika’nın da, İran’ın da bilgisi çerçevesinde bu gerçekleşiyor. Dolayısıyla Türkiye kendi güvenliğini sağlamak zorunda.
Hakan ÇELİK- Siz Sayın Ahmet Davutoğlu’nun dönemin Başbakanı ve Dışişleri Bakanı en sert eleştirilen isimlerden biri olmuştunuz politikaları nedeniyle. Sayın Binali Yıldırım dönemiyle mukayese edersek, yani Sayın Binali Yıldırım bu anlamda bakıldığı zaman sizin daha olumlu baktığınız bir politika mı izliyor dış politikada? Sayın Binali Yıldırım’ın Başbakanlığını şu ana kadar nasıl değerlendirirsiniz mesela?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben Türkiye’nin izlediği dış politikanın 180 derece değişmesini istemiştim. Bugün Türkiye o sürecin içinde. Binali bey dış politikayı 180 derece değiştirmek istiyor.
Hakan ÇELİK- Yani bunu olumlumu buluyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Sonuçta CHP’nin önerdiği ve onların da kabul ettiği bir gerçek. Suriye konusunu çözeceğiz diyor. Çözülmeli.
Şimdi bakın, Esad takıntısı üzerinden Suriye politikasını çözemezsiniz.
Hakan ÇELİK- O takıntı sizin ifadenizle aşılıyor mu o zaman? Veya şart diyelim ona. Aşılıyor gibi mi görüyorsunuz? Yani Ankara ve Şam arasında bir diyalog mu kuruluyor?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şu anda bir diyalog kuruldu zaten.
Hakan ÇELİK- Daha ileri gidebilir mi bu?
ESAD’IN GELECEĞİNE SURİYE HALKI KARAR VERİR
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gitmek zorunda. Bakın, siz bir ülkenin iç işlerine müdahale edemezsiniz. Neden o adamı seçtiniz? Size ne kardeşim o ülkenin halkı var.
Hakan ÇELİK- Esad bu ülkenin yönetiminde, geleceğinde bir rol alabilir mi, devam edebilir mi size göre?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Var zaten şu anda.
Hakan ÇELİK- Geleceğinden bahsediyorum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Ona Suriye halkı karar verir biz değil.
Hakan ÇELİK- Şöyle bir ifade var ya Sayın Kılıçdaroğlu. Yani 500 bin kişinin hayatına mal olan bir savaş var. Yani işte bu kadar eli kana bulaşmış bir lider ülkenin geleceğinde olamaz diye sadece Türkiye’de değil başka ülkelerde de dile getirildiği için soruyorum bunu.
TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ ÖNCELİĞİ SURİYE’DEKİ İÇ SAVAŞI SONLANDIRMAKTIR
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi. Hiçbir insan, hiçbir politikacı %100 yani ömür boyu bir ülkenin geleceğinde olamaz ve olmamalıdır da zaten. Böyle bir tablo olmaz. Yani demokrasi nedir? Halkın kendi tercihlerini iktidara yansıtmasıdır bir anlamda. Esad bugün vardır, yarın yoktur ama ona karar veren yani bir Esad takıntısı yüzünden oradaki savaşın sürmesini teşvik etmek asla doğru değil. Tam tersine şu anda Türkiye’nin birinci önceliği Suriye’deki iç savaşı sonlandırmaktır. Ondan sonraki aşama normal demokratik süreç işler, Esad gider mi, Esad kalır mı ona kararı Suriye halkı oturur verir. Bu kadar kanlı bir atmosfer, bu kadar yanlış bir tabloyu Suriye halkı görüp Esad’ı yerinde tutar mı? Tutmayabilir. Ama dediğim gibi bu bizim Esad üzerinden bir politika oluşturmamız yanlışlığına bizi sürüklememeli. Bizim üzerinde duracağımız Suriye’deki iç savaşın, akan kanın bir an önce durmasıdır. Çünkü o sorun Türkiye’nin terör ithal etmesine yol açtı.
Hakan ÇELİK- Efendim Suriye’de-ben ona Kürt Koridoru demiyorum, yanlış bir ifade gibi geliyor bana-PYD ve YPG tarafından kurulmaya çalışılan bu koridora Türkiye izin vermeyeceğini ilan etti.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha önce “Kırmızı çizgimiz” dedi.
Hakan ÇELİK- Siz de aynı fikirde misiniz? Yani böyle bir tarif edilen koridorun Türkiye’nin güvenliği bakımından yanlış ve riskli olduğu kanaatinde misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU-Evet.
ABD’NİN DOST ÜLKE OLUP OLMADIĞINI ZAMAN GÖSTERECEK
Hakan ÇELİK- Peki. Joe Biden, Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Türkiye’de, “Türk halkının ABD’den daha iyi dostu yoktur, nokta” dedi. Aynı ifade bu, bu inandırıcı geldi mi, siz de aynı bu kanaatde misiniz? Yani Amerika Türkiye’nin en büyük dostu mudur ve bunun gereğini yerine getirmiş midir, böyle düşünebilir miyiz, rahat edebilir miyiz artık yani?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi diplomaside bir ön söylemler vardır, bir de diplomasinin arka planı vardır. Bunun en güzel söylemi yanlış hatırlamıyorsam Churchill’e ait: “Ulusların dostu yoktur, ulusların çıkarları vardır.”
Hakan ÇELİK- Kalıcı dostluk, kalıcı düşmanlık yoktur, çıkarları vardır…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, dolayısıyla Amerika kendi ülkesinin çıkarlarını, Türkiye kendi ülkesinin çıkarlarını savunmak zorundadır. Bütün mesele diplomaside bu çıkar denkliğini gözetmektir. Bir başka ülkeye düşman olmamak, ama başka bir ülkenin de size düşman olmamasını sağlamanız gerekiyor. Bu bağlamda tabi Joe Biden’ın söylediği önemlidir.
Hakan ÇELİK-İnandırıcı buluyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Zaman gösterecek bunu.
FARKLI ÜLKELERİN TÜRKİYE’DE ÜS SAHİBİ OLMASINI UYGUN BULMUYORUZ
Hakan ÇELİK- Efendim İncirlik Üssü’nün Rusya tarafından da kullanılması gerekli olması halinde mesela, iyi bir fikir midir? Destekler misiniz böyle bir talep gelmişse eğer?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Biz ilke olarak yabancı silahlı güçlerin Türkiye’de konuşlanmasını, ilke olarak doğru bulmayız.
Hakan ÇELİK- Ama zaten mevcut olan yapılan anlaşmalar ile kullanılmakta olan üslerde ilave, mesela Almanya, bakıyoruz Rusya’dan bir istek var, bir yoklama var gibi anlaşılıyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani orada da temel şey şu, uluslararası hukukun öngördüğü ve Türkiye’nin çıkarlarının bu hukukla bağdaştığı ölçüde bunların hepsi düşünülebilir, yapılabilir. Ama biz ilke olarak karşıyız.
Hakan ÇELİK- Amerika Birleşik Devletleri bir Kürt devleti-yani yine o Biden noktasından son olarak onu sorayım-bir Kürt devleti isteniyor gibi bir görüş var ve bu Türkiye’de tabi bölünme, parçalanma korkusunu, PKK da bu korkuyu çok artıran bir şiddet eylemi uyguladığı için-terör eylemi-artırdı. Amerika’nın gerçekten- siz bu kadar deneyimli bir devlet adamısınız, farklı görevlerde bulundunuz- bir Kürt devleti mi istiyor Amerika burada size göre?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi, Irak’ın kuzeyinde bir oluşum gerçekleşti zaten.
Hakan ÇELİK- Defacto bir şey var zaten, belki de resmi…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Defacto değil zaten. Anayasasında o bölge tümüyle ayrılmış durumda, bir Kürt Bölgesi zaten. Ayrı bir yapılanma var. Ayrı silahlı güçleri var. Dolayısıyla geçmişte, işte şu eylemin şu boylamın şu bölümüne kimse girmeyecek…
Hakan ÇELİK- 36. Paralel…
KÜRTLER VE ARAPLAR BİZİM DÜŞMANIMIZ DEĞİL, AKRABALARIMIZ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, uçaklar uçmayacak falan diye söylendi ve böyle bir olay oluşturuldu. Biz Kürtleri asla düşman olarak görmemeliyiz. Bizim akrabalarımız; yani Türkiye’de, Suriye’de var. Arapları da düşman görmemeliyiz, onlar da bizim akrabalarımız. Yani Türkiye’de bakın çok sayıda Arap kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Yine Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Bizler düşmanlık üzerinden değil, dostluk üzerinden bir siyaseti geliştirmeliyiz ki; bölgede istikrarı, bölgede barışı sağlayalım. Türkiye bütün bu olayları barış eksenli görmeli, dostluk eksenli görmeli ve herkesi kucaklamalı. Bu Türkiye’nin ekonomisini de çok güçlendirir. Türkiye’nin bölgedeki itibarını da çok fazla artırır. Eğer biz düşmanlık üzerinden bir siyaset güdeceksek, biz Türkiye kendisinin özgüvenini yeniden kazanmak zorundadır, yani Türkiye öyle küçük bir ülke değil, Türkiye güçlü bir ülkedir. Her şeye rağmen gücünü korumaktadır. Silahlı Kuvvetleri güçlüdür, ekonomisi güçlüdür, üniversiteleri güçlüdür, sivil toplum örgütleri güçlüdür, demokrasi diğer ülkelere göre daha da ileridir. Dolayısıyla bu yapı içinde yeni düşman, yeni düşmanlar yaratmadan ama kendi güvenliğini de sağlayarak izleyeceği ekonomik, sosyal politikalarla, kültürel politikalarla dostluk üzerinden bir siyaset geliştirmelidir.
Hakan ÇELİK- Abdullah Öcalan’ın herhangi bir rolü olabilir mi, yani bu şiddet dalgasının durdurulmasında, engellenmesinde, eğer mümkünse tekrar bir çözüm sürecine dönülmesinde?
DEVLET GAYRI MEŞRU ORGANLARLA MUHATAP OLMAZ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu sorunun muhatabı hükümet, ama hükümet de bugüne kadar bu konuda bir mesafe almadı. Tam tersine Türkiye’yi bir terör batağının içine sürüklediğini hepimiz biliyoruz. Yani 2002’de hükümeti devraldıklarında terör yoktu. Daha dün bilmem kaç tonluk kamyonla 11 şehit çıktı ortaya, yani bir emniyet müdürlüğündeki patlama, çok sayıda ağır yaralı da var. Dönüp sormamız gerekiyor, yani ne oldu da Türkiye bir terör batağının içine sürüklendi? İzlenen yanlış politikalar dolayısıyla. Keşke bizi dinleselerdi.
Hakan ÇELİK- En büyük yanlış ne size göre? Yani oraya dönülmesinde…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Devlet gayrı meşru organla muhatap olmaz. Bu hatayı yaptılar.
Hakan ÇELİK- PKK’yla?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Gayrı meşru organla muhatap oldular. Muhatap oldukları için onlar da kendilerine farklı bir rol biçtiler. “Bu bölgeyi biz yönetiyoruz” dediler. Her tarafa bomba koydular. Her tarafa silahlı militan koydular. Kentleri kazdılar. Orada kazmak istemeyen vatandaşa da zorla kazdırdılar. Bunların hepsini biliyoruz. Şimdi geldiğimiz noktada sanki dün iktidar olmuşlar gibi şikayet ediyorlar. Yahu kardeşim, bir dön kendine bir özeleştiri yap. Biz uyardık, “Yanlış yapıyorsunuz, doğru yapmıyorsunuz, bakın bu ileride Türkiye açısından çok daha büyük sorunlar yaratır”…
Hakan ÇELİK- Kimle, ne görüşmesi yapılmalıydı? Peki şunu efendim, bakın Sayın Kılıçdaroğlu, şöyle bir eleştiri vardı ya devlete, hükümete; “Hep güvenlikçi politikalarla gidiyorsunuz, bununla olmaz başka şeyler de yapmak lazım.” Yani bu görüşmelerin bir amacı da,- “Çözüm Süreci”, “Kardeşlik Projesi” farklı adlandırıldı- çözüme bir şans verelim, bakalım bir deneyelim, yani Türkiye bu 40 yıldır devam eden bir mücadele süreci var, operasyonlar da devam etti, bir netice alınamadı. Bir şans verelim barışa gibi bir şey de yok muydu yani kamuoyunun bir bölümüyle de paylaşılan?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Dünya uygulamalarını, terörü yaşayan ve sonlandıran ülkelerdeki dünya uygulamalarını yakından izleselerdi daha farklı bir sonuç çıkardı ortaya. Dünya uygulamalarını yakından izlemediler.
Hakan ÇELİK- Bir somut örnek verir misiniz, mesela ne yapılabilirdi, yani mesela ETA mı, IRA mı, onları mı kastederek söylüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onları kastediyoruz, yani sonuçta…
Hakan ÇELİK- E orada da bir görüşme süreci yok muydu mesela? Silahlı unsurlarla veya onları temsi edenlerle bir görüşme süreci yapılmamış mıydı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın hükümeti sürecin içine katmadılar. Dolaylı katıldı orada her şeye, burada doğrudan doğruya muhatap alındı. Yani neredeyse gidip çay kahve içeceklerdi, daha doğrusu içiyorlardı çay kahve de. Şimdi sorunun çözümüyle ilgili bizim çok güzel raporlarımız var ve sürekli güncelliyoruz biz bu raporlarımızı. Biz bu raporları aldık, sorunun nasıl çözüleceğine dair mektupları da gönderdik “Yapmayın bakın bu böyle çözülür” diye…
Hakan ÇELİK- Hükümete mi gönderdiniz?
HÜKÜMET SÖYLEDİKLERİMİZİ DİKKATE ALMAYARAK TERÖR SORUNUNU BU HALE GETİRDİ
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette yani. “Samimi ve dürüst olacaksınız” dedik. Bir sefer bakın Hakan Bey, kuşku üzerine sorun çözülmez. Samimiyetle bu sorunun çözülmesi lazım. Siz PKK Terör Örgütü kentleri silah deposu haline getirirken, valilere talimat verip “Bunlara dokunmayın” derseniz baştan bu işi zaten öldürmüş oluyorsunuz. Güvenlik güçlerine talimat verdiler, dokunmayın bunlara. Ne zaman dokunmayın? Silah, bomba, şimdi 200 ton patlayıcı stoklandığı söyleniyor.
Hakan ÇELİK- Şu an 200 ton patlayıcı mı var Türkiye’de? Yani ifade edilene göre?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Patlamalardan önce söylenen bir şey. 200 ton, bakın bu 50 kilo değil, 60kilo değil, 1 ton da değil, 100 ton da değil, Allah aşkına yani bakıldığı zaman nedir bu tablo? Nereden geldi bunlar, nerede stoklandı bunlar? Nerelerde konuşlandı bunlar? Düzenli ordu haline getirdiler. Kentler bakın, kentler kontrol edildi. Vergi daireleri kurdular. Mahkemeler kurdular. Biz bunları defalarca söyledik, “Ya böyle bir şey olamaz, bakın bu çok daha büyük sonuçlar doğurur”… “Hayır siz bilmezsiniz, siz zaten bu işten anlamazsınız, biz bu işi yapacağız.” “E buyurun yapın” dedik. Dolayısıyla ortak aklı kullanmazsanız bu sorunu çözemezsiniz. Sorunu tek boyutlu ele alırsanız bu sorunu çözemezsiniz.
Hakan ÇELİK- Ortak akla dönülmekte olduğuna veya gidilmekte olduğuna dair bir işaret var mı? Bütün bu sizin Cumhurbaşkanıyla görüşmeleriniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şu anda bir işaret görmüyoruz, ama umarım böyle bir işaret çıkar ortaya.
OLAĞANÜSTÜ BİR HAL OLMASI DURUMUNDA, CUMHURBAŞKANI İLE YİNE GÖRÜŞÜRÜM
Hakan ÇELİK- Bu 15 Temmuz sürecinden sonra sizin Sayın Cumhurbaşkanıyla böyle bir diyaloğunuz başladı. Mesela bundan sonra Külliye’den, Cumhurbaşkanlığından davet gelirse, geldiğinde oraya gider misiniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olağanüstü bir durum olduğu zaman tabii.
Hakan ÇELİK- Ancak olağanüstü durumlarda mı giderim mi diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, olağanüstü durumlarda evet, yani biz düşüncelerimizi zamanında söyleriz ve o düşüncelerimizin de arkasında dururuz. Aynı şeyi daha önce de söylemiştim, şimdi de söylüyorum. Doğru, Türkiye bir 15 Temmuz darbe girişimi yaşadı, en kanlı darbe olayıydı, dolayısıyla böyle bir çağrıya gitmemek doğru değildi. Ortaya çıkan sorun hepimizin ortak sorunuydu. Bir demokrasi meselesiydi, insan hakları meselesiydi, gidildi o darbeye karşı ortak tavır takınıldı.
YENİ BİR MAĞDURLAR SINIFI YARATMAMALIYIZ
Ama insan hakkı ihlali varsa, işkence varsa, gazeteci hapse atılıyorsa, yazarlar hapse atılıyorsa, sanatçıların işine son veriliyorsa, yeni mağdurlar yaratılıyorsa… Bakın Hakan Bey, size bir örnek vereyim, deniyor ki “İşte falan kişi oğlunu niye cemaatin okuluna gönderdi?”, görevine son. İyi de kardeşim peki o okuldan mezun olan senin kabinende Bakan var. E onun görevine son veriyor musun? Hayır, son vermiyorsun. Memurun görevine üstelik ömür boyu son veriyorsun.
Hakan ÇELİK- Ama sadece o okuldan mezun olduğu için mi görevine son veriliyor acaba?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Çocuğunu oraya gönderdiği için.
Hakan ÇELİK- Çocuğunu oraya gönderdiği için?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
Hakan ÇELİK- Tek kriter o mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet tek gerekçe o. Şimdi buna benzer dramlar var. Bank Asya’yı alalım, kişi gidiyor bir ev alıyor müteahhit diyor ki, “ Taksiti Bank Asya’ya yatıracaksın”, o da götürüp borcunu ödüyor. Sen misin Bank Asya’yla ticaret i olan? E alıyorsunuz diyorsunuz i, “Kardeşim senin mal varlığına el koydum” ya da devlet memuruysanız” Senin işine son verdim”, kendisine, eşine vesaire falan. Şimdi iyi de Bank Asya’nın kuruluşuna kim izin verdi? Ona kimse bir şey söylemiyor, ama buna her şey söyleniyor. Buna benzer çok olaylar var ve bunların düzeltilmesi lazım. Biz bunu her ortamda ifade ediyoruz.
Hakan ÇELİK- Bunları iletmeye devam edeceksiniz anladığım kadarıyla.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Etmek zorundayız zaten, yani yeni bir mağdurlar sınıfı yaratmamalıyız.
Hakan ÇELİK- Sayın Kılıçdaroğlu, adli yıl…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şey daha söyleyeyim, bakın çok özür dilerim
Hakan ÇELİK- Estağfurullah.
Kemal KILIÇDAROĞLU- İki gün önce gazetelerde okudum. Çok sayıda memurun işine son verilmiş. Ömür boyu bakın, bir daha memuriyete dönmeyecek. 12 Eylül’de askerler böyle bir şey hazırlamışlardı, böyle bir düzenleme hazırlamışlardı, “Ömür boyu dönmeyecek”i çıkardılar oradan, çünkü hata yapabiliriz diye. Ama darbe dönemi değil meşru bir hükümet bunu yapıyor.
Hakan ÇELİK- Bu olmamalı diyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu olmamalı.
Hakan ÇELİK- Mecliste bu konuyu gündeme getirdiniz ve getireceksiniz herhalde.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabii. Daha acı olanı şu, şimdi memuru çıkardın, lojmandan da çıkardın, şimdi halk ev vermiyor. Ya bu insanlar nerede yaşayacak? Yani vicdan denen bir şey var.
ADLİ YILIN AÇILIŞ TÖRENİNE KATILMAYACAĞIM
Hakan ÇELİK- Efendim, adli yılın açılışı var, Külliye’de galiba olacak bu açılış.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
Hakan ÇELİK- Oraya katılım…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğru bulmuyoruz
Hakan ÇELİK- Sizden bir katılım, yani siz katılmıyor musunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır, hayır.
Hakan ÇELİK- Bir davet var ama partilere değil mi bildiğim kadarıyla? HDP dışında duyduğum kadarıyla davet gelmiş.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle, Yargıtay Genel Sekreteri geldi, davetiyeyi getirdi. Davetiyede adres olarak bir otel var, orada yapılıyor. Biz de olur dedik, yani eğer böyle bir… Çünkü yargının şöyle bir özelliği var, az önce de konuşurken “Yargıya siyaseti sokmamalıyız” dedim. Çünkü siyaseti sokarsak adalet tecelli etmez. Adil yargılama olmaz. Çünkü bu işin özü adil yargılamadır, yani herkes çıkan yargı kararına evet diyecek bu doğrudur ve kabul edecekler onu. Şimdi gelen davetiyede adres başka, ama toplantı başka bir yerde yapılıyor. Bu da kendi içinde müthiş bir çelişki ve Sayın Cumhurbaşkanının da orada konuşacağı söyleniyor.
Hakan ÇELİK- Sayın Metin Feyzioğlu da konuşacak bildiğim kadarıyla, Türkiye Barolar Birliği Başkanı, öyle duydum.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle, geleneksel olarak- bunu Sayın Binali Yıldırım’a da aktardığım için söylüyorum- dedim ki, “Bir adli yılın açılışında bir savunma konuşur Türkiye Barolar Birliği Başkanı, bir yargı konuşur Yargıtay Başkanı ve tören biter.”
Hakan ÇELİK- Başka bir konuşma olmamalı.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Olmamalı. Olmaz zaten.
Hakan ÇELİK- Özel bir durumdan Türkiye geçiyor diye böyle bir şey düşünülmüş olabilir mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır efendim, hayır.
Hakan ÇELİK- Peki, konuşulmamalı diyorsunuz peki.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabii, Türkiye bu olağanüstü hal ortamından süratle normalleşmeli ve hükümetin bunu yapması lazım ve dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı gelir o da dinler, yargının şikayetleri olabilir, onları dinler; baronun şikayetleri olabilir, savunma makamının onları dinler ve hep beraber ayrılırız oradan.
Hakan ÇELİK- Siz katılmayacağınızı söylüyorsunuz anladığım kadarıyla.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.
Hakan ÇELİK- CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla uzun bir yayın yaptık, programımızın sonuna geldik. CHP ne zaman yüzde otuzun üzerine çıkacak, yüzde yirmiler, yirmi beşler bandı bir türlü aşılamadı Sayın Kılıçdaroğlu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hep beraber çalışırsak inşallah olur, hep beraber.
Hakan ÇELİK- Gelecek seçimde böyle bir umudunuz var mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Türkiye’nin nereden nereye geldiğini hepimiz biliyoruz ve görüyoruz. Hepimizin tanıklığında gerçekleşiyor. Ama bizim de bu süre içinde ne söylediğimiz yine bütün milletin gözlerinin önünde. Biz daha iyi yönetilen bir Türkiye, barışçı yönetilen bir Türkiye, sorunlarını aşan bir Türkiye, ortak aklı egemen kılan bir Türkiye, gerginlikten uzaklaşmış ama sorunlarını oturup rahatlıkla demokratik yöntemlerle tartışan bir Türkiye, bunu arzu ediyoruz ve biz bunu gerçekleştiririz.
Hakan ÇELİK- Bu partinizden zaman zaman ihraçlar gündeme geldiği zaman, mesela Sayın Aylin Nazlıaka tam olarak ne olduğu anlaşılamayan bir olaydan ötürü ihraç kararı çıkınca, bu tip şeyler partiye zarar veriyor mu? Mesela acaba ihraç yerine daha bir orta yol bulunabilir mi? Bir cümleyle rica edebilir miyim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabii, biz Yüksek Disiplin Kurulu’nun kararlarına müdahale etmiyoruz. Onlar çünkü kurultaydan ayrıca seçiliyorlar. Dolayısıyla aldıkları kararlara biz de saygı duyuyoruz, onlar da saygı duyacaklar. O kararlar zaten yargı denetimine açık, kazanırlarsa arkadaşlar geri gelecekler.
3. KÖPRÜNÜN ADININ "ATATÜRK" OLMASI İÇİN BAŞBAKAN’A ÖNERİDE BULUNDUM
Hakan ÇELİK- Yeni köprüyü nasıl buldunuz, 3. Köprüyü?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Güzel, ama biz olsaydık iktidarda bir tüp geçit yapardık.
Hakan ÇELİK- Bu köprüyü yapmaz mıydınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok, tüp geçit daha iyi olurdu. Yerin altından, üstelik çok daha imkanları olan, demiryolu, raylı sistemleri olan, gidişi gelişi olan ve üstelik çevreyi koruyan bir değil en az iki tane tüp geçide Türkiye’nin ihtiyacı var.
Hakan ÇELİK- Anladım. Davet aldınız mı açılışa?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Binali Bey son toplantıda ben, “Köprünün adının kamuoyundan bir talep var, “Atatürk Köprüsü” olarak değiştirilmesi yönünde bir talep var, onu size aktarayım” dediğimde, “Sizi de davet ediyoruz” dedi bana ve Sayın Bahçeli’ye dönerek, böyle bir davet oldu.
Hakan ÇELİK- Ama programınız uygun olmadığı için mi katılamadınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet, evet.
Hakan ÇELİK- Anladım. Torununuz Duru nerede şimdi? Galiba ziyarete mi gelmiş sizi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onlar dün geldiler evet. Çocuklar evdeler şu anda.
Hakan ÇELİK- Efendim uzun bir program yaptık. Bir çok şeyi sordum, tabii soramadıklarım da kaldı zaman yetmedi ama napalım…
Kemal KILIÇDAROĞLU- İnşallah başka bir programda.
Hakan ÇELİK- İnşallah başka bir zamanda. Çok önemli değerlendirmeler yaptınız bunlar haber de oldu internet sitelerinde, sosyal medyada geniş yer tuttu. Böyle bir zor sürecin sonrasında geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum hem şahsım adına hem kanalım CNN TÜRK adına. Tekrar çok büyük geçmiş olsun, umarız bir daha böyle kötü şeyler yaşanmaz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağolun.