28 Ekim 2017 Cumartesi

Kürt sorununu CHP çözer

Divan Başkanlığını yaptığım Diyarbakır İl Kongremizi; Genel Başkan Yardımcılarımız, Tekin Bingöl, Erdal Aksünger, İstanbul Milletvekillerimiz Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu, il, ilçe başkanlarımız ve üyelerimizin  katılımı ile gerçekleştirdik. Örgütümüze hayırlı olsun.

Diyarbakır İl Kongremizde yaptığım konuşmam aşağıda yer almaktadır.

Kürt sorununu CHP çözer
Yarın 29 Ekim! Emperyalizme karşı omuz omuza savaşıp, birlikte kurduğumuz Cumhuriyetimizin kuruluşunun 94. yıldönümü. Kutlu olsun…
Cumhuriyeti, Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Arabıyla… birlikte kurduk, yıkmak isteyenlere karşı da birlikte yaşatacağız.


İl kongremizin Kürt sorununun çözümü için bir adım, iktidar yürüyüşümüz için bir başlangıç olmasını diliyorum.

“Kürt sorunu” Türkiye’nin kanayan yarasıdır. Hep kanayan, hiç kabuk bağlamayan…Oysaki herkesin istediği sadece “barış”.

AKP, Kürt sorununu çözeceğini, barışı getireceğini söyleyerek tek başına iktidar oldu. Kapalı kapılar ardında görüşmeler yürüttü, “akil” insanlardan heyetler kurdu. Ama sorunu nasıl çözeceğini hiç açıklamadı. Tüm Türkiye barışın geleceği günleri beklerken, seçilmiş milletvekillerini, belediye başkanlarını zindanlara attı. AKP’nin barış için niyetinin de planının da olmadığı anlaşıldı.

AKP 15 yıllık iktidarında siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla sorunun çözümü konusunda iletişime geçmedi. Üniversitelerin, bilim insanlarının, sendikaların fikrini sormadı. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun barış için her türlü desteği ve krediyi vermeye hazırız açıklamasına, dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Sen nereye kredi vereceksin, sen krediye muhtaçsın” diyerek işbirliğini reddetti.

Demokrasiyi özümsememiş, “Demokrasi bir amaç değildir, demokrasi bir araçtır” diyen anlayışın Kürt sorununu çözmesi mümkün değildir.

Halkı, katır sırtında mazot kaçakçılığı yapmaya mahkum edip, üzerine bomba yağdıran, ölen köylüleri terörist ilan edip, hesap vermeyenler bu ülkeye barışı getiremezler.

AKP’nin yeni açacağı cezaevlerinin müjdesinden başka, halka verebileceği hiçbir şeyi kalmamıştır. Daha önce de Diyarbakırlılara cezaevi müjdesi vermişti. Bizim yeni cezaevlerine, kalekollara değil fabrikalara, okullara, üniversitelere, yeni iş alanlarına ihtiyacımız var…

Soruyorum sizlere…
Sizin ihtiyacınız yeni cezaevleri mi? Fabrikalar mı?
Yeni kalekollar mı? Okul mu? Üniversite mi?

Bizim umut olmamız, umut vermemiz gerek. Biz tabela partisi değiliz. Artık bu bölgede tabela partisi olmaya tahammülümüz yok. Diyarbakır’dan, Şanlıurfa’dan, Mardin’den, Van’dan, Batman’dan, Siirt’ten, Hakkari’den… Ankara’ya milletvekilleri göndermemiz gerek.

Ortadoğu’nun da Türkiye’nin de, Türklerin de, Kürlerin de kurtuluşu CHP iktidarı ile mümkündür. Bu topraklarda yaşayan halklar barış istiyor. O yüzden barışa çok yakınız. İnanırsak barış kolaydır! Barışın anahtarı bizim elimizde. Barışın kapılarını açmak için tek ihtiyacımız olan şey halkın oylarıyla iktidar olmaktır.

AKP’nin başarılı olduğu alanlardan biri de algı yönetimidir. Korkulardan beslenip, önyargıların gücünü kullanıyor. Yıllardır CHP’yi din düşmanı bir parti olarak göstererek propaganda yapıyor. Kürtlerin dini duygularını sömürerek oy topluyor. Kendisi dışında herkesi dinsiz ilan edip dini hassasiyetleri kullanıyor.

İŞİD’le aynı çuvala giren AKP, bize din ve vicdan özgürlüğünden bahsedemez. Din sömürüsü konusunda AKP’nin eline kimse su dökemez.

Bizim önyargıları, korkuları, algıları yıkmamız gerek. Bir Kürt yurttaşımız kimliğini kaybetme korkusu olmadan, inancına, yaşam tarzına müdahale korkusu yaşamadan bize oy verebilmelidir.

Size barış getireceğim dedi, Kürtlerden aldığı oylarla iktidar oldu. Yıllardır akan kan durmadı. Her seçimde yarın barış gelecek vaadiyle oyları topladı. Ama yalancının mumu sonunda söndü… MHP ile kolkola girip savaşın altını harlamaya başladı. İktidar ömrünü uzatmak istiyor. MHP ile aynı çizgiye gelen AKP Türkiye’ye barışı getiremez. Artık Kürtlerin de bunu görmesi gerek.

Kürt sorununun, askeri yöntemlerle çözülemediğini/çözülemeyeceğini zaman bize çok acı bir şekilde gösterdi. Sorunlarımızı silahla çözmeye çalışmak, açık yaralarımızı kanatmaktan başka bir işe yaramadı. Birbirimizi öldürerek, halkı tehdit ederek, sivilleri öldürerek, askeri öldürerek yaralarımızın kangren olduğunu biliyoruz. Yarayı artık sarmamız, bir “süre” koymadan konuşmaya başlamamız gerek.

Kürt sorunu Türkiye’nin sorunudur. Toplumsal mutabakatla, tüm siyasi partilerin katılımı sağlanarak TBMM’de çözülmelidir. Halkın benimsemediği hiçbir çözüm kalıcı barışı sağlayamaz.

İnanca saygı, düşünceye özgürlük ve eşit vatandaşlığı benimsemeyen hiçbir düşünce Kürt sorununu çözemez.

Kürt sorununu biz çözeriz!

İnsanları dinine, diline, etnik kökenine göre ayırıp siyaset yapanlar kaybedecek, barış kazanacak.

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
28 Ekim 2017/Diyarbakır









16 Ekim 2017 Pazartesi


CHP MERSİN İL ÖRGÜTÜ 1. EĞİTİM ÇALIŞTAYI
(Yıldırım Kaya CHP Parti Meclisi Üyesi/16 Ekim 2017)

12 Eylül’ün Etkisi Devam Ediyor
12 Eylül darbesinin 37. yılını geride bırakmamıza rağmen, etkisi hala sürüyor.  Hiroşima’ya Nagazaki’ye atılan atom bombası gibi 12 Eylül darbesi de yeni nesilleri zehirlemeye devam ediyor.

12 Eylül bugünün temellerini attı. Bugünü anlamak için biraz daha geçmişe gitmemiz gerek. Çünkü ağır aksak ilerleyen demokrasimiz darbeyle birlikte rafa kaldırıldı.

12 Eylül’de;
  • ·         Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edildi.
  • ·         Siyasi partiler, sendikalar, dernekler, gazete ve dergiler kapatıldı.
  • ·         TBMM lağvedildi.
  • ·         Dokunulmazlıklar kaldırıldı, siyasiler gözaltına alınıp tutuklandı.
  • ·         Yasama, Yürütme ve Yargıyı yetkisi Milli güvenlik Konseyi’nde toplandı.
  • ·         Onbinlerce insan gözaltına alındı, işkence edilip, tutuklandı.
  • ·         Gazeteler kapatıldı, gazeteciler tutuklandı.
  • ·         30 bine yakın kişi işten atıldı.( 3.854 Öğretmen, 120 Öğretim Üyesi ve 47 hakim)
  • ·         171 kişi işkence edilerek öldürüldü.
  • ·         50 kişi idam edildi. (18’i sol, 8’i sağ, 23 adli suçlu)
  • ·         OHAL ilan edildi, sokağa çıkma yasağı getirildi.
  • ·         Yönetime KHK çıkarma yetkisi verildi.
  • ·         Kitaplan yasaklanıp yakıldı.
  • ·         Yurt dışına çıkma yasağı getirildi.
  • ·         24 Ocak kararları ile ekonomik yaptırımlar uygulamaya sokuldu
  • ·         Özelleştirmeler başlatıldı.
  • ·         1982 yılında darbe Anayasa’sı %92 oyla halk tarafından kabul edildi.

Bütün bu olanlar günümüz Türkiye’sine hiçte yabancı değil. Bugün de sivil yönetim adı altında dikta dönemini yaşıyoruz. Çünkü 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, 20 Temmuz’da OHAL ilan eden AKP, kendi sivil darbesini gerçekleştirip, Türkiye’yi darbe hukukuyla yönetmeye başladı. Oysaki AKP 12 Eylül hukukuyla hesaplaşacağı propagandası yaparak iktidar olmuştu.

12 Eylülü yaşamayan gençler, bütün bunlara yabancı değil aslında. Çünkü 20 Temmuz darbesinden sonra da benzer uygulamaları, hatta daha da ağırlarını yaşıyoruz.

20 Temmuz darbesinde;

  • ·         OHAL ilan edildi.
  • ·         Türkiye KHK’larla yönetilmeye başlandı.
  • ·         Televizyon, gazete, radyo ve dergiler kapatıldı.
  • ·         Gazeteciler tutuklandı.
  • ·         Sendikalar kapatıldı.
  • ·         İnternete kısıtlama getirildi, internet siteleri kapatıldı, sosyal medya denetim altına alındı.
  • ·         Adalet, AKP’nin denetimine girdi
  • ·         Kamudan ihraç edilenlerin sayısı 150.000 kişiyi aştı.
  • ·         Açığa alınanların sayısı 46.000.
  • ·         Tutuklu sayısı 50.000.
  • ·         İhraç edilen öğretmen sayısı 50.000.
  • ·         İhraç edilen hakim/savcı sayısı 3.500.
  • ·         Tutuklu gazeteci sayısı 147.
  • ·         İhraç edilen akademisyen sayısı 7.600’ün üzerinde. Bu sayı her geçen gün daha da artıyor.
  • ·         Kapatılan; dernek, vakıf, sendika, hastane, okul, üniversite  2.500.
  • ·         Yurt dışına çıkış yasağı.
  • ·         İşkence ve kötü muamelenin boyutları ilerleyen süreçte ortaya çıkacak…
  • ·         Muhale olan herkesi FETÖ’cü ilan edildi

·   667 sayılı KHK’nın 4.  maddesi kapsamında kamu görevinden çıkarılmış olanlar resmi gazetede açıklanmadığı için sayıları tam olarak bilinmiyor. (İşçi, memur, sözleşmeli…vb kamu çalışanı)

12 Eylül Darbesi Laik Bilimsel Ve Demokratik Eğitimi Vurdu
12 Eylül darbesi, din dersleri zorunlu hale getirerek laik eğitim sistemine büyük bir darbe vuruldu.

Darbeci Kenan Evren’i “Cennetlik” ilan eden Fethullah Gülen şöyle diyor:  “Bu iş, öyle büyüktür ki doğrusunu Allah bilir hiç sevabı olmasa da bu icraatı ona yeter.  Evren cennete gidebilir”  O gün Kenan Evren’e “Cennet”ten yer parselleyen FETÖ’ye, Dün de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melik Gökçek Ankara’yı parselledi.

AKP’nin Eğitimdeki Hedefi
AKP’nin Eğitimdeki hedefi “laik, demokratik, bilimsel” ve  “Milli” Eğitimden “Dinsel” Eğitime Geçiş projesidir.
12 Eylül darbecileri din dersini zorunlu hale getirdi, 20 Temmuz darbecileri de “cihat”ı zorunlu ders olarak çocuklarımıza öğretecekler.
Son 15 yılda, 12 Eylül darbe hukukunu harfiyen uygulayan AKP, devleti cemaatler arasında paylaştırdı.  Eğitimi FETÖ’ye teslim ederek “laik, demokratik, bilimsel” eğitimi bitirme noktasına getirdi.

Milli Eğitim Bakanları Değişti Strateji Değişmedi
AKP tek başına iktidar olmasına rağmen “altı” Milli Eğitim Bakanı değiştirerek rekor kırdı.  Sürekli “Milli Eğitim Bakanı” değiştirmesine rağmen uyguladığı stratejide hiçbir değişiklik yapmadı.    

AKP’nin 15 yıllık eğitim politikasını büyük oranda cemaatler belirledi. Cemaatlere yurt ve okullar açtırarak genç beyinler zehirlendi. Devletin bütün imkanları ayaklarının altına serildi.


AKP eğitimde;
·     Türk-İslam sentezine dayalı, ırkçı ve gerici bir eğitim politikası uygulayarak, eğitimi yıllarca geriye götürdü. 
·         Bütün okulları imam hatipleştirmeyi hedefine koydu. 
·         4+4+4 sistemini getirerek eğitimi kesintiye uğratıp, gençleri İmam Hatibe yönlendirdi. 
·         Eğitim cemaatlere ve tarikatlara terk edildi.
·         Özel okullar cemaatlerin denetiminde çığ gibi büyüdü.  
·         Laik, bilimsel ve demokratik eğitimden uzaklaşıldı.
·         Eğitimde özelleştirme politikası uygulandı.
·         Gizli özelleştirme politikalarıyla parasız devlet eğitimi paralı hale getirildi. Okulların ihtiyaçları veliler ve öğrenciler tarafından karşılanmaya başlandı.

Eğitim bir haktır parayla satılamaz!

Bilimsel Eğitimi Savunan FETÖ Karşıtı Öğretmenler İhraç Edildi
20 Temmuz darbesinden sonrası, FETÖ/PDY örgütünü çökertme bahanesi ile öğretmenlere yönelik kıyım hareketi başlatıldı. FETÖ Terör Örgütü ile uzaktan yakından ilişkisi olmadığı gün gibi açıkta olan Eğitim Sen ve Eğitim İş üyesi binlerce öğretmen; “Laik, Demokratik, Çağdaş ve Bilimsel Eğitimi” savundukları için açığa alınıp, ihraç edildi. Şimdi de sürgün ediliyorlar.   

Mülakatla Öğretmen Atamak Emek Hırsızlığıdır 
OHAL’den destek alan AKP hükümeti öğretmenleri mülakatla atamaya başladı. Adı her ne kadar mülakat olsa da özünde sınavdan düşük puan alan yandaşlara yapılan bir torpildir.

KPSS’den 85-90 alan öğretmen adaylarına mülakatta 40’a 45 puan vererek eledi. Aynı şekilde 60 puan alan bir yandaş öğretmen adayına da mülakatta yüksek puan verilerek ataması yapıldı.

Cemaat Üniversiteleri kapatıldı
15 Temmuz’dan sonra, FETÖ Terör Örgütü tarafından kurulan 15 Üniversite kapatıldı.  AKP hükümeti ve Belediyelerinin büyük desteğini alarak kurulan bu üniversiteler  “Altın Nesil”i yetiştirme projelerinin bir parçasıydı. Yetiştirdikleri ”Altın Nesil” sonunda gelip TBMM’ni bombaladı. 250 Vatandaşı da gözünü kıpmadan katletti.

Onların yetiştirdiği nesillerin geleceği son nokta hep halkına ihanet olmuştur. Biz antiemperyalizme karşı 6. Filo’yu protesto ederken, onlar emperyalistlere arka çıkarak halkın onurlu çocuklarını ve devrimcilerini katletmişlerdi. 

Geçmişleri karanlığın ve ihanetin tarihidir!

Okullar İmam Hatibe Dönüştürülüyor
Türkiye’nin diğer meslek liselerine olduğu gibi, İmam Hatiplere de ihtiyacı var. Ancak, bütün okulların İmam Hatipleştirilme hedefi geleceğimizi tehdit eden bir uygulamadır.

FETÖ Terör Örgütü ile ilişkilendirilen 1029 okul kapatıldı. Bu okulların %80’i imam Hatip okullarına dönüştürüldü. Bir kısmı ise tecavüzcü “Ensar Vakfı”na devredildi.

Okulların İmam Hatipleşmesi Başarı Getirdi Mi?
 ÖSYM’nin 2017 yükseköğretim merkezi yerleştirme sonuçlarına göre
·         Fen Lisesi mezunu 22 bin adaydan 12 bini  
·         Anadolu Lisesi mezunu 396 bin adaydan 138 bini, 
·         İmam Hatip Lisesi mezunu 223 bin adaydan 40 bini
 lisans tercihlerine yerleşebildi.

Yüzdelik başarı oranları ise şöyle;
  • ·        Fen Lisesi (%55)
  • ·         Anadolu Lisesi: ( %35)
  • ·         İmam Hatip Lisesi ( %18)

PİSA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) Sonuçlarında Son Sıralardayız
Yol ve köprü yapmakla övünen hükümet, eğitimi uluslararası alanda son 12 yılın en alt seviyesine taşıdı.  

Başarısızlık, öğrencilerin uluslararası ölçekte “fen”, “matematik” ve “okuma” becerilerinin ölçüldüğü sınavlardan biri olan PISA 2015 sonuçlarına da yansıdı. Türkiye, 70 ülke arasında “fende” 51'inci, “matematikte” 48'inci, “okumada” ise 49'uncu sırada yer aldı.   

Yüzümüzü Bilime Dönmeliyiz
Şu bir gerçek ki İmam Hatiplerle hedefimize ulaşmamız mümkün değildir. Almanya, Japonya, ABD olmayı hedeflemeliyiz… Rusya’ya Domates, biber patlıcan satıp,  S-400 füzesi alarak hedefimize ulaşamayız. Bizim de S-400 füzesi üretebilecek seviyeye ulaşmamız için bilimsel eğitime ihtiyacımız var

Mevcut eğitim sistemi tamamen değişmelidir. Avrupa’nın Almanya’sına, Uzakdoğu’nun Japonya’sına, çölün ortasındaki İsrail’e… Ve ABD’ye bakılmalı. Dünyaya teknoloji pazarlayan ülkelerin eğitim politikaları incelenmelidir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nı FETÖ’ye Teslim Eden AKP’dir
AKP hükümeti halkın oylarıyla gelip, devleti FETÖ’ye teslim eden, onunla işbirliği yapan tek sorumludur. Çünkü AKP ve FETÖ devlet içinde kendi “Paralel Devlet”lerini kurmaya kalktılar.

“Aynı menzile farklı yollardan yürüyenler” devleti aralarında paylaştı. Milli Eğitim Bakanlığı FETÖ’ye ve cemaatlere teslim etti. Eğitim kadroları cemaatin istediği kadrolarla dolduruldu.

Cemaate biat etmeyenlerin, onların sendikalarına üye olmayanların,  değil okul müdürü olmak, yönetici olmak, sıradan bir yer değiştirme dahi yaptırmaları mümkün olmadı. Kamu çalışanları ya AKP’li ya da cemaatçi olmaya zorlandı. Liyakat uygulaması kaldırılarak devletin kadroları; tecrübesiz, yeteneksiz, bilgisiz, partili ve cemaatçi ve yandaşlarla dolduruldu.


AKP Laik ve Bilimsel Eğitimi Yok Ediyor  
Bakanlık hazırladığı yeni müfredatta “Pozitivizm” ve “Sekülerizm” kavramlarını “inanç sorunu”  olarak gösteriyor. Seküler yaşamı problemli bir hayat tarzı olarak öğrencilere anlatmaya hazırlanıyor. 
Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye ders programlarında daha az yer verilerek, Cumhuriyetimizin kurucuları unutturulmaya çalışılıyor. “Cihad” konusu “Değerler “ başlığı altında, yeni nesillere aktarılmak isteniyor. Müfredatta yer alan bilim ve siyaset felsefesi gibi konular kaldırılarak, felsefenin sadece tarihi anlatılıyor.

Felsefe düşünme sanatıdır.  Çağı yakalamak için, insanlık için meraklı nesiller yetiştirmeliyiz. Yeni nesiller evreni merak etmeli, soru sormalı ve sorgulamalı, bilinmeyenin peşinden koşmalı, Aksi halde sorduğumuz soruların değil, soru soranların arkasından koşmaya devam ederiz.

Laik Cumhuriyet eğitimini hedef alan hükümet güdümlü bir sendikanın teklifi doğrultusunda müfredat hazırlamış.  Söz konusu sendika bilimsel eğitimi hedef alarak,  “Pozitivist bir bilim anlayışı çerçevesinde modern eğitim sistemi tasarlandı. Aklı ve bilimi kutsayan ve dini aşağılayan pozitivist anlayışı ile insan yetiştirmek hedeflendi” açıklamasını yapmıştı.

Biliyoruz, sizler asla tatmin olmasınız!
Bütün okulları imam hatibe çevirsek,  matematiği, feni, felsefeyi, Cumhuriyet tarihini, tümüyle ders programından çıkartsak…
Bu defa da karma eğitime karşı çıkarsınız.
O da olmadı…
Kız çocukları okutulmasın dersiniz.
Ta ki Laik Cumhuriyeti yıkıp, parçalara ayırana kadar…

Ama unutmayın ki bu ülkede bağımsızlık uğruna savaşanlar, cumhuriyet için can verenler, demokrasi ve barış için bedel ödeyen devrimciler var.

Çocuk Tecavüzcüsü Cemaatler Eğitimde Söz Sahibi 
Milli Eğitim Bakanlığı, mahkeme kararlarıyla da yöneticileri tarafından çocuklara tecavüz edildiği kesinleşen, Ensar Vakfı ile imzaladığı protokolle ülke genelindeki 1000’e yakın Halk Eğitim Merkezi'nde kurs düzenleme hakkı verdi.

5-6 yaşındaki çocuklara dini eğitim veriyorum diye köhne binaların bodrum katlarında ve cemaat yurtlarında tecavüz edilmesine sessiz kalarak tecavüze ortak oluyor.

Osmanlı’nın Neden Yıkıldığı Sorgulamıyor/Dayakçı Eğitim Savunuluyor
Bunlar “Osmanlı’nın torunları” olduklarını söylüyorlar. Ama Osmanlı’nın neden yıkıldığını, geri kalma nedenlerini hiç sorgulamıyorlar. Sorgulamadıkları için “laik, demokratik, bilimsel” eğitime karşı duruşu başarı olarak görüyorlar. Sorgulamadıkları için dayağı eğitimde alternatif olarak sunuyorlar.

Karşı oldukları “bilimin” nimetlerinden sonuna kadar faydalanıp” o buluşları yapanlara karşı “lafla” “hurafelerle” rekabet edebileceklerini sanıyorlar.

Lafla peynir gemisi yürümüyor! Yarın ABD, “Benim silahlarımı şurada şurada kullanamazsın” der. Sen bir “Ecevit” değilsin. Onun kadar cesur kararlar alamazsın! Türkiye’nin felaketi olursun!

AKP, Çocukların Darwin’in Evrim Teorisini Öğrenmesini Sakıncalı Buluyor 
Darwin’in Evrim Teorisini sakıncalı bulan “Milli Eğitim Bakanlığı”; düşünen, sorgulayan, araştıran nesiller değil, ezberleyen ve itaat eden nesiller yetiştirmek istiyor.

Dünyanın Güneş’in etrafında döndüğünü, kilisenin bütün baskılarına rağmen savunan Galileo tarihe adını altın harflerle yazdırdı. Onu Engizisyon Mahkemeleri’nde yargılayıp hapislerde çürüten “kilise” ise bugün onun görüşlerini kabul ediyor.

AKP’nin yetiştirdiği “dindar ve kindar” nesil ise hala dünyanın “düz” olduğunu savunuyor. Bu gerici düşünce karşısında, hayret etmek bile anlamını yitiriyor!

“Sen ne dersen de, dünya dönüyor” “Suyu tersine akıtamazsın” “Yer çekimine karşı gelemezsin”
“Yeni dünyaların keşfedilmesini engelleyemezsiniz!”…

AKP Felsefeye Neden Düşman 
Çünkü, Felsefe düşünme sanatıdır.” Kimsenin düşünmesini sorgulamasını istemiyor. Sadece ezberlemesini ve biat etmesini istiyor.

Ama biz biliyoruz ki, çağı yakalamak için, insanlık için meraklı nesiller yetiştirmeliyiz. Yeni nesiller evreni merak etmeli, soru sormalı ve sorgulamalı…  Bilinmeyenin peşinden koşmalı, Aksi halde sorduğumuz soruların değil, soru soranların arkasından koşmaya devam ederiz.

Çocuklarımıza Yurtta Barış Dünyada Barış Yerine “Cihat” Öğretiliyor
Çocuklarımıza Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” sözünün yerine din adına savaşmayı, öldürmeyi öğreten “cihat” konusunu zorunlu olarak öğretecekler.
·         Eğitimin dini kurallara göre verilemeyeceğini,
·         Devletin dini kurallara göre yönetilemeyeceğini,
·         İnsanların inançlarına göre ayrılamayacağını
·         Din derslerinin zorunlu olamayacağını,
Bütün bunları yok sayarsak sonumuzun felaket olacağını bilmemiz gerekiyor.

Anadolu Müslümanlığı Yok Ediliyor
Tehlikenin farkında mıyız?  Çocuklarımızı nasıl bir tehlikenin beklediğini hayal edebiliyor muyuz? Yakın bir gelecekte dinini yayma adına insanlarımızın birbirini öldürmesi, kesmesi doğal mı karşılanacak?

Dini inancı uğruna insan öldürmeyi öğreten bir eğitim sisteminin bizleri götüreceği yer “Ortaçağ” karanlığıdır.
AKP’nin kindar nesil projesi de meyvesini vermeye başladı. Ölülerin dahi aynı mezarlıkta yatmasına izin verilmiyor.  Ölülerini ayıran bir toplumun, dirileri nasıl bir arada yaşayacak?
Hz Peygamber, bir Yahudi kadının cenazesini gördüğünde ayağa kalkıp, “Cenazeyi gördüğünüzde hemen ayağa kalkınız.” demiştir.
Cenazeyi mezardan çıkartan sözde “dindarlara” sormak gerek, siz kimsiniz? Neye inanıyorsunuz?
Oysaki Anadolu Müslümanlığı bize hoşgörüyü, barışı, kardeşliği, paylaşmayı, farklı olana saygı ve sevgiyi öğretir. Bunlar Anadolu Müslümanlığının hoşgörü kültürünü yok etmek istiyorlar.

Mevlana’nın dediği gibi;
“Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.
Ne diye bu direnme böyIe, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? …”

Her şeye rağmen bizler biliyoruz ki devrimci öğretmenler öğrencilerine barışı öğretecek, “laik, bilimsel, demokratik” eğitim verecek!
Karanlığa yürüyenlerin ömrü, AKP iktidarının ömrü kadardır.
Biz aydınlığa yürüyoruz.
Gelecek aydınlığa yürüyenlerindir!

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
16 Ekim 2017 /CHP Mersin İl Başkanlığı 1. Eğitim Çalıştayı

2 Ekim 2017 Pazartesi

Yıldırım KAYA Kimdir



Yıldırım Kaya
Unvanı: Eğitimci
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Miilletvekili
E-Posta: kaya.yildirim@gmail.com
Web Sitesi: yildirimkaya40.blogspot.com.tr

ÖZGEÇMİŞ 

7 Kasım 1958 yılında Kırşehir Merkez, Kartalkaya Köyü’nde doğdu.

İlkokulu Kırşehir Kartalkaya köyünde, Ortaokul ve Liseyi Kırşehir’de okudu.

1979 yılında Eğitim Enstitüsü Sınıf Öğretmenliğini bitirdi.

1979 yılında Konya Cihanbeyli Gölyazı’da öğretmenlik mesleğine başladı.

Öğretmenliğe başladığı ilk gün 13 Kasım 1979’da TÖB-DER’e de üye oldu.

16 günlük öğretmen iken, 2 günlük öğretmen boykotuna katıldı.

24 Aralık 1979 yılında yapılan “Kahramanmaraş Katliamı protesto” boykotuna katıldı.

1980 Haziran ayında Sivas/Divriği’ye sürgün edildi.

12 Eylül darbesinden sonra, Sivas Divriği Bahtiyar köyünde tutuklanarak, Kırşehir Cezaevine getirildi.

Cezaevinden çıktıktan sonra, bir süre pazarcılık yaptı. Çok sevdiği öğretmenlik mesleğine 3 yıl sonra dönebildi.

Öğretmenliğe döndükten sonra sürgün yılları yeniden başladı. Sırasıyla, Artvin/Hopa, Şanlıurfa/Bozova’ya sürgün edildi.

1985-1993 yılları arasında, memleketi Kırşehir/Çiçekdağı ve Kırşehir merkezde görev yaptı.

1990 yılında Eğit-Sen’in kurucuları arasında yer aldı.

1990-1994 yılları arasında Eğit-Sen Kırşehir Şube Başkanlığı yaptı.

1994 yılında Rize’ye sürgün edildi.

23 Ocak 1995 yılında Eğitim İş ve Eğit Sen’in birleşmesiyle kurulan Eğitim Sen’in kurucusu ve ilk Genel Başkanlığını yaptı.

1996 yılında öğretmenlikten istifa ederek ÖDP kurucuları arasında yer aldı.

1996-2001 yılları arasında ÖDP Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.

“Birgün Gazetesi” kurucuları arasında yer aldı.

Türkiye Barış Meclisi Kurucuları arasında yer alarak, barış çalışmaları yürüttü.

2004 yılında Demokratik Güç Birliği'nin de desteklediği, SHP Kırşehir Belediye Başkan adayı oldu.

2013 yılında Ankara’da öğretmenlikten emekli oldu.

2014 yılında CHP Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Seyhan Erdoğdu’nun yardımcılığı görevini üstlendi.

2014 yılında CHP Parti Okulu Eğitmeni ve daha sonra da Parti İçi Eğitim Birimi (PİEB) üyesi oldu.

2016 yılından itibaren, Örgütlenme ve Emek Büroları’nda görev aldı.

18 Ocak 2016’da CHP’nin 35. Olağan Kurultayı’nda CHP Parti Meclisine seçildi.

20 Temmuz 2016 darbesinden sonra CHP OHAL Komisyonu’nda görev aldı.

3-4 Şubat 2018 tarihinde yapılan, CHP 36. Olağan Kurultayı’nda yeniden CHP Parti Meclisi üyeliğine seçildi.

24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde 27. Dönem Ankara Milletvekili seçildi.

CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevi devam etmektedir.

TBMM; “Milli Eğitim, Kültür, Gençlik Ve Spor Komisyonu” CHP Grup Sözcülüğünü yürütmektedir.

Evli ve iki çocuk babasıdır.