HAK HUKUK ADALET!
15
Temmuz Darbe Girişimi, milletin direnişi, devletin darbeye karşı olan kesimi
ile halkın ve siyaset kurumunun ortak mücadelesi sonucu engellenmiştir.
Darbelere
karşı kalıcı bir başarı sağlayabilmek için önümüzde üç önemli görev bulunmaktaydı:
1) Hesaplaşma, 2) Normalleşme, 3) Demokratikleşme.
Hesaplaşma
hukuk içinde kalmalı, adaletle yürütülmeli ve cadı avına dönüşmemeliydi. Öyle
olmadı. Tam tersine darbeyle hesaplaşma adı altında darbe girişimi ile ilgisi
olan olmayan binlerce kişi takibata uğradı. Her türlü muhalefeti yok etmek için
bütün hukuk dışı yöntemler uygulandı. Hukuk askıya alındı. Yargı doğrudan
iktidarın kontrolü altına girdi. Darbenin siyasi ayağını gizlemeye,
darbecilerin devlet içinde yuvalanmasının sorumlularını saklamaya dönük
girişimlerle soruşturmaların hedefi saptırıldı.
Normalleşme
yerine olağanüstü hal rejimi (OHAL) yerleşik hale geldi. Darbeye karşı direnen
Gazi meclis devre dışı bırakıldı. Meclisin darbenin gerçek yüzünü araştırması
engellendi. Bu amaçla kurulan Araştırma Komisyonu iktidarın müdahalesi ile
“darbeyi araştırma” yerine “sorumluluğu savuşturma” çabası içine girdi. Darbenin
siyasi ayağını ortaya çıkarmaya yönelik objektif bir soruşturma sonucunda
ortaya çıkacak muhtemel sorumlular,
OHAL yetkilerini kullanarak
sorumluluklarını gizleme imkanı buldular.
15
Temmuz darbe girişimine karşı ortaya çıkan uzlaşma güçlü bir demokrasi kurmamız
için büyük bir fırsattı. Darbelerin kalıcı olarak önlenmesi için bu fırsatın
değerlendirilmesi gerekiyordu. Ancak iktidar bu süreci bir demokrasi fırsatı
olarak değil, yeni bir sivil darbe yapma fırsatı olarak değerlendirmeyi
yeğledi. Olağanüstü hal ilan etmek suretiyle 20 Temmuz Darbesini yaptı. Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ni devre dışı bıraktı. Bütün yetkileri Saray’da topladı.
OHAL yetkilerine dayalı bir “Tek Adam Rejimi” kurdu.
Her
darbe kendi hukukunu yaratır. Türkiye eski darbe hukukundan arınma ihtiyacı
duyarken, 20 Temmuz Darbesi ile yeni bir darbe hukuku oluşturuldu. Olağanüstühal
Kanun Hükmünde Kararnameleri (OHAL KHK’ları) ile hukuk tamamen askıya alındı.
Ardından 16 Nisan mühürsüz referandumu ile gelen gayri meşru anayasa tek adam
rejiminin gayrimeşru zeminini oluşturdu. 20 Temmuz Darbesi, gayrimeşru anayasa
ve OHAL KHK’ları ile kendi darbe hukukunu yarattı.
Bu
yeni darbe düzeninde üniversiteler, sendikalar, dernekler, iş dünyası, emek
dünyası, medya olmak üzere tümüyle sivil toplum alanı; yargı, silahlı
kuvvetler, güvenlik bürokrasisi başta olmak üzere devlet bürokrasisinin büyük
bir bölümü kaygı, endişe, korku içinde bir sıkışmışlık duygusu içine girdi.
Türkiye
huzur istiyordu. Güven istiyordu. Türkiye çıkış istiyordu. Mazlumların sesi
olacak bir sese, adaletsizliklere karşı güçlü bir itiraza ihtiyacı vardı.
Bu
nedenle 15 Haziran günü Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu “Yürüyorum!..” dedi.
“Adalet için yürüyorum!..” dedi, milyonlar arkasına düştü. Yürüdüler,
yürüdüler, yürüdüler… 9 Temmuz günü Maltepe’de buluştular. Ve bütün dünyaya
“Maltepe Adalet Çağrısını” ilan ettiler.
Şimdi hep birlikte tek bir ağızdan bu 10 maddelik çağrıyı her yere duyuracağız.
ADALET YÜRÜYÜŞÜ TUTUM BELGESİ
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİ
LANETLİYOR DARBEYE KARŞI DİRENENLERİ SAYGIYLA ANIYORUZ. DARBENİN SİYASİ AYAĞININ
ORTAYA ÇIKARILMASINI İSTİYORUZ.
- 15 Temmuz
darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15
Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak
FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik
kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu
darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından
bilinçli olarak engellenmektedir. 250 şehidimizin aziz hatırası ve 2.193 gazimiz
için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve
gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.
20 TEMMUZ DARBESİ DEMOKRASİYİ YOK
ETMİŞTİR. OHAL DERHAL KALDIRILMALIDIR.
- İktidar
tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi
yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp
edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen
OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır.
OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak
yeniden tesis edilmelidir.
BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI, ADİL
YARGILANMA HAKKI GÜVENCE ALTINA ALINMALIDIR.
- Yargıyı
siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin,
can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde
uygulanmalıdır. “Kolektif suç”
gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
OHAL MAĞDURİYETLERİ
GİDERİLMELİDİR
- Bugün, OHAL
uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları
ellerinden alınmıştır. OHAL
mağdurları adeta “sivil ölüme”
terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını
kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son
verilmelidir.
MUHALİFLERE YÖNELİK KIYIMA SON
VERİLMELİDİR
- 20 Temmuz
sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki
örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü
için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu
görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları
dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.
DÜŞÜNCE, İFADE VE MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ
SAĞLANMALIDIR
- 150’nin
üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez.
Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest
bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi
ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
GAYRİMEŞRU ANAYASADAN VAZ
GEÇİLMELİDİR
- OHAL
koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber
edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun
ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin
beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun
yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile
yönetilemez, yönetilmemelidir.
DEMOKRATİK, LAİK SOSYAL HUKUK
DEVLETİ KURULMALIDIR
- Demokratik
parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve
vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik,
laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve
başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin
aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten
eğitim politikaları değiştirilmelidir.
TOPLUMSAL
YAŞAMIN BÜTÜN ALANLARINDAKİ ADALETSİZLİKLER GİDERİLMELİDİR
- Sadece hukuk
alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz
düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden
yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş
bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak
irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik
uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal
adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı
ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı,
kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.
TÜRKİYE YÜZÜNÜ İNSAN HAKLARINA,
HUKUK DEVLETİNE VE ADALETE ÖNEM VEREN MİLLETLER AİLESİNE ÇEVİRMELİDİR
- Son
zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki
adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece
iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim
olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe,
adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış
politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk
devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.
Bu bağlamda Yasama/yürütme ve yargı
erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri,
toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları,
bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye
çağırıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder