Emeklilikte Yaşa Takılanlar (Eyt)
Mücadeleyi Kazandı
AKP
iktidarı, EYT’lilerin yıllarca mücadele ettikleri kazanılmış emeklilik
haklarını verme konusunda nihayet bir adım atmaya yanaştı.
Bu
sonuç EYT’lilerin uzun soluklu mücadelesinin başarısıdır. Aynı zamanda da
AKP’nin seçim kaygısıyla atmış olduğu bir adımdır.
Erdoğan’a
geri adım attıran, sözünü geri almasını sağlayan EYT’lilerin örgütlü
mücadelesinin yanı sıra; Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ETY’lilere
verdiği desteğin, partimizin ısrarlı çalışmalarının ve kamuoyunun baskısının da
büyük etkisi vardır.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan 16 Kasım 2019’da SGK Topkapı Kampüsü'nde düzenlenen toplu açılış
töreninde yapığı konuşmada EYT sorununun çözümüne net biçimde karşı çıkmış ve "Biz bunu politik hesaplarla yapmayız
ve yapmayacağız da. Arkadaşlarıma söylüyorum, beni bu yola asla teşvik etmeyin.
Seçim kaybetsek de yokum" demişti.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, 2022 yılının son günlerinde Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) sorununun
çözümü konusunda yaş koşulu olmaksızın 08.09.1999’dan önce işe başlayanlara
emeklilik hakkını tanıyacaklarını açıkladı.
Dolayısıyla
ortada müjde ve lütuf değil kazanılmış bir hak mücadelesi vardır
EYT SORUNU NEDİR?
Sendikaların
“mezarda emeklilik” eleştirilerine rağmen 1999’daki 4447 sayılı Kanun
değişikliği ile yaş koşulu getirildi ve prim gün sayısı yükseltildi. Getirilen
yaş şartı sadece yasadan sonra yeni işe girenleri değil Kanunun yayımı
tarihinden önce sigortalı olan eski çalışanları da kapsadı.
4447
sayılı yasa çıktığında (8 Eylül 1999) zaten çalışmakta olanlara da uygulandı.
Bu sebeple sigortalılık süresi ve prim gün şartlarını yerine getiren, ama yaş
şartını yerine getiremeyenler emeklilik için yaş koşulunu beklemek zorunda
kaldı.
Farklı
koşullarda işe girdikleri için kazanılmış haklarında ciddi kayıplar yaşamış
oldular. EYT buradan doğdu. Bu değişimle kadınlar 2 ila 18 yıl, erkekler ise 1
ila 15 yıl beklemek zorunda kaldılar. Ciddi mağduriyetler yaşandı.
Örneklerle EYT
1998
yılında işe giren bir erkek işçi eski mevzuata göre 2023 yılında emekli olma
hakkına sahipken, yasa değişikliği ile birlikte emekliliği 15 yıl sonraya, 2038
yılına ertelendi. 1999 yılının başlarında işe giren bir kadın işçi, 2019’da
emekli olabilecekken emekliliği 18 yıl geciktirilerek 2037’ye sarktı.
Başlangıçta
birkaç yıllık yaşa takılmalar çok farkındalık yaratmamıştı. 2010’ların
ortalarından itibaren 10 yıl, 15 yıl gibi yaşa takılmalar belirginleşmeye
başlayınca tepkiler ve itirazlar arttı. EYT hareketi buradan doğdu.
EYT’lilerin
bir bölümü uzun hak mağduriyetleri sonucunda oldukça gecikerek emekli oldular.
TEK TARAFLI, TEPEDEN İNME
YÖNTEMLER DEĞİL SOSYAL DİYALOG
Hükümet
EYT konusundaki önerilerini sendikalara ve EYT derneklerine sunmadı ve onlarla
mutabakat halinde, şeffaf ve katılımcı bir şekilde bir çözüm oluşturmadı. Oysa
konu muhatapları ile şeffaf biçimde tartışılmalıydı. Bu yapılmadı. Son yıllarda
siyasal alanda olduğu gibi sosyal alanda da tam anlamıyla bir hukuksuzluk
yaşanıyor. Kurumlar ve kurullar işletilmiyor. EYT sürecinde ne İş Kanunu gereği
olan “Üçlü Danışma Kurulu” ne de Anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal
Konsey (ESK) Toplandı.
Anayasal bir kurum olan Ekonomik ve Sosyal
Konsey 14 yıldır toplanmıyor.
Anayasa
suçu işleniyor.
EMEKLİLİK SİSTEMİ BİR BÜTÜN OLARAK
ELE ALINMALI
Türkiye’de
sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin köklü sorunları vardır. Sorun sadece 8
Eylül 1999 öncesiyle sınırlı kalırsa ciddi bir adaletsizlik ve dengesizlik
ortaya çıkacaktır.
EYT
düzenlemesi yapılırken emekli aylıklarının hesaplama koşulları değişmezse
EYT’liler çok düşük aylık almak durumunda kalacaktır. Bu nedenle EYT sorunu
çözülürken emekli aylığı bağlama sistemine ilişkin adaletsizlik de
giderilmelidir.
EYT
ile birlikte emeklilik sisteminde esaslı sorunlara çözüm getirilmelidir.
Aynı
koşullarda prim yatırıp ve çalışıp farklı emekli aylığı alanlar arasındaki
farklar giderilmeli ve intibak düzenlemesi mutlaka yapılmalıdır.
1- 9 Eylül 1999 sonrası için
düzenleme yapılmalıdır
•
EYT sorunun çözümü için Cumhurbaşkanının önerisi 8 Eylül 1999 öncesi işe girişi
olanlar için emeklilik yaş koşulu kaldırılması, kadınlarda 20 yıl erkeklerde
ise 25 yıl çalışanlar ve 5000 bin prim günü olanların emekli olabilmesi
şeklindedir. Yaş koşulu olmaksızın eski mevzuata göre emeklilik EYT’lilerin en
önemli talebiydi. Ancak 8.9.1999 öncesi için getirilen bu çözüm 9.9.1999 ve
sonrası işe girenler için yeni bir adaletsizlik yaratmış oldu.
•
Bilindiği gibi 09.09.1999 ve sonrası işe girenler herhangi bir geçiş ve kademe
olmaksızın kadınlarda 58 ve erkeklerde 60 yaş koşuluna tabidir. EYT sorunu
çözülürken 8 Eylül 1999 sonrası işe girenler için geçerli olan ağır koşulların
da (kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş koşulunun) yumuşatılması gerekir. Bu
yapılmazsa 8 Eylül 1999 öncesi ve sonrası arasında emeklilik yaşı açısından
ciddi fark ortaya çıkacaktır.
•
8 Eylül 1999 öncesi işe giren bir erkek için emeklilik yaş koşulu 44 iken
sonrasında işe giren için yaş koşulu 60 olacaktır. Bu, 16 yıl fark anlamına
gelecektir. Kadınlar için yaş koşulu aynı şekilde aniden 40’tan 58’e çıkmış
olacaktır. Bu ise 18 yıl fark anlamına gelecektir. Bir başka deyişle, 8 Eylül
1999 tarihinden birkaç gün sonra işe girenler ile öncesinde girenler arasında
yaklaşık 16 ila 18 yıl emeklilik yaş farkı olacaktır.
•
Örneğin, aynı aile içinde veya aynı işyerinde 8 Eylül 1999’da işe giren bir
erkek işçi, 2024’te emekli olabilirken, 9 Eylül 1999’da işe giren 2040’ı
bekleyecektir. Dolayısıyla, 8 Eylül 1999 sonrası için de adil bir düzenleme
yapılmalı, yeni bir geçiş takvimi getirilmelidir. Demokratik sosyal bir hukuk
devletinde bir gün, bir ay, bir veya birkaç yıl arayla bir hakka erişim için
15-20 yıl civarında fark yaratılamaz.
Bu Anayasanın eşitlik ve sosyal devlet
ilkesinin açıkça ihlalidir.
•
Halen uygulanmakta olan yaş koşuluna ulaşıncaya kadar dengeli bir geçiş takvimi
yapmak mümkündür: 9 Eylül 1999 ve sonrası işe girenlerin emeklilik yaş koşulunu
işe girdikleri yıla göre iki ila bir yılda bir birer yaş artırarak 2008
itibariyle mevcut emeklilik yaş koşullarına getirmek adil bir çözümdür. 2008’de
çıkarılan 5018 sayılı yasa ile yaş koşulu yine 58-60 olarak kabul edilmiş ve
2036-2048 arasında 65’e eşitlenmesi öngörülmüştür.
•
Böylece geçiş süreci uzun bir zamana yayılmış ve adil bir geçiş sistemi
getirilmiş olacaktır. Örneğin, sigorta başlangıç tarihi, 9 Eylül 1999 ile 31
Aralık 1999 arasında işe giren kadınlar yaş koşulunu 42, erkekler için 44
olarak saptamak ve her yıl ikişer yaş artırarak 2008’den 58-60 yaş koşuluna
ulaşmak mümkündür. Bu adil, makul ve dengeli bir çözüm olacaktır.
Aylık
Bağlama oranı eski haline dönmeli.
•
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında en düşük işçi emeklisi aylığı, asgari
ücretin yaklaşık yüzde 40 üzerindeydi. Bugün en düşük işçi emeklisi aylığı,
asgari ücretin yaklaşık yarısına denk gelmektedir.
•
Emekli aylığındaki bu kaybın ana nedeni 1999 ve 2008 yıllarında yapılan yasa
değişikliğidir. Bu yasa değişikliği ile “Aylık Bağlama Oranları” yüzde 70-75
seviyelerinden yüzde 35-40 seviyelerine düşmüştür. “Aylık Bağlama Oranları”
eski düzeylerine çekilmelidir.
3- Emekli aylığının alt sınırı
asgari ücret olmalıdır
•
2008’de yapılan yasa değişikliği ile emekli aylıklarının alt sınırı kaldırıldı.
Alt sınır geri gelmeli ve bu alt sınır asgari ücret olmalıdır.
•
Ocak 2023 itibariyle emekli aylığının alt sınırı dosya bazında Hazine
katkısıyla 5.500 TL’ye yükseltilecektir. Bu asgari ücretin yüzde 35 altına
karşılık gelmektedir. Üstelik bu uygulama emekli aylık ve gelirlerinin bu
düzeyine çekilmesi anlamına gelmiyor. Emekliler kök aylıklarına zam alıyor ve
aradaki fark Hazine tarafından karşılanıyor. Bu kamuoyunda önemli bir yanılgıya
yol açıyor. Emekli aylıklarının bu seviyeye çekildiği algısı yaratılıyor. Oysa
gerçek böyle değil.
•
Bu alt sınır uygulaması çarpık sonuçlar yaratıyor, emekliler arasında
dengesizliğe yol açıyor. Örneğin 2022 Aralık ayı itibariyle 3.500 TL’ye
yükselmiş olan emekli, ocak ayında %57 zamla 5.500 TL aylık alacakken, aylığı
4.250 TL olan emekli sadece yüzde 30 zam alacak. Bu çarpık uygulama
giderilmelidir.
4- Emekli aylığı hesaplanmasında
ve artışında enflasyon ve büyüme yüzde 100 oranında dikkate alınmalıdır
•
Emekli aylığı hesaplaması yapılırken geçmişte kişinin prim ödemeleri
güncellenirken enflasyon + büyüme oranlarının yüzde 100’ü eklenirken, 2008’de
yapılan yasa değişikliği ile büyümenin sadece yüzde 30’u hesaba katılmaktadır.
Özetle, emekli aylıklarının milli gelir artışından alacağı pay yüzde 100’den
yüzde 30’a düşürülmüştür.
•
Bu durum yıllar içinde öyle bir duruma yol açmıştır ki hesaplanan emekli aylığı
asgari ücretin yarısının bile altına düşmüştür. Bu korkunç tablo karşısında AKP
hükümeti emekli aylık ve gelirleri için bir alt sınır belirmeye başladı. Bu alt
sınırın altında kalan emekli aylık ve gelirleri dosya bazında Hazine desteğiyle
bu alt sınıra tamamlanmaya başlandı. Önce 1,000 TL olarak açıklanan bu tutar,
sırasıyla 2.500, 3.500 ve son olarak da 5.500 TL olarak saptandı. Ancak
son açıklanan Hazine destekli alt sınır asgari ücretin yüzde 35 (3006 TL)
altında kaldı. Güncelleme katsayısının düşürülmesi emekli aylıklarını düşürmektedir.
•
Öte yandan 5510 sayılı yasaya göre işçi ve Bağ-Kur emekli aylıkları resmi
enflasyon oranında memur emekli aylıkları ise toplu sözleşmede öngörülen artış
oranında her 6 ayda bir artırılmaktadır. Bilindiği gibi memur toplu sözleşmesi
uzun yıllardır enflasyon oranında bir artış öngörmektedir.
•
Dolayısıyla emekli aylıkları artışında ülkenin büyümesi dikkate alınmamaktadır.
Bu durum emekli aylıklarının resmi enflasyona hapsedilmesi anlamına
gelmektedir.
•
Emekli aylık artışlarında enflasyon yanında büyüme de mutlaka dikkate
alınmalıdır.
5- Taşerondan kamuya geçen
işçiler için resen emeklilik düzenlemesi kaldırılmalıdır.
•
EYT’lileri bekleyen bir diğer tehlike resen emekliliktir. Resen emeklilik,
kamuda çalışanların sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya
malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihte kendi iradeleri dışında emekli
edilmeleridir.
•
696 sayılı KHK ile 2018 yılında kadroya alınan yaklaşık 750 bin kamu taşeronu
işçisi için de bu durum geçerlidir. EYT düzenlemesi çıktığında kamuda kadroya
alınan taşeron işçilerden koşulları tamamlayanlar resen emekliye sevk
edilecektir. Bu işçiler büyük gelir kaybı yaşayacaktır. Prime esas kazançları
düşük ve prim gün sayıları sınırlı olanlar resen emekli edildiklerinde emekli
aylıkları düşük olacaktır. Bu işçiler üç yıllık gecikmeden sonra toplu iş
sözleşmesi hakkına henüz kavuştular ve ücretlerinde iyileşme oldu. Emekli
olduklarında halen aldıkları ücretlerin yarısını bile almaları zor
görünmektedir. Bu nedenle EYT düzenlemesi yapılırken 696 sayılı KHK ile
getirilen resen emeklilik düzenlemesi kaldırılmalıdır.
5- STAJERLİK VE DEPREM
SORUNU
•
EYT’liler, stajyerlik ve çıraklıkta staja başlama süresinin de saydırılmasını
talep etmektedir.
•
Deprem bölgesinde yaşayanların sigortaya girişlerinin geç yapılmasından
kaynaklı mağduriyetlerinin de giderilmelidir.
BAĞ-KUR’LU VE ESNAFIN SORUNLARI
1479
sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden
başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemelere yer verilmiştir, bu kapsamda, 4956
sayılı Kanunun 47’nci maddesiyle, BAĞ-KUR Kanununa eklenen geçici 18’inci
maddesine göre, 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihinden
önce kurum kayıtlarına intikal eden bildirge, prim ödemesi ve sigortalılık
talepleri bulunanlar yönünden 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25’inci maddeleri
çerçevesinde yapılacak değerlendirme ile “04.10.2000 tarihinden önceki döneme
ilişkin sigortalılık nitelikleri belirlenirken, tescilin belirtilen tarihlerden
sonra yapılması durumunda, Kanunda tanınan süreler içinde borçlanma hakkını
kullananlar borçlanma şartlarına göre 04.10.2000 öncesinde sigortalı sayılacak,
ancak borçlanma hakkını süresinde kullanmayanlar yönünden artık geriye dönük
olarak 04.10.2000 tarihi öncesine ilişkin herhangi bir sigortalılık tespiti ya
da borçlanması söz konusu olamayacaktır” hükmüne yer vermiştir.
Vergi
veya şirket kaydı 04.10.2000 tarihi öncesi olup da BAĞ-KUR’a kayıt ve tescilini
yaptırmamış bulunanlar, 04.10.2000 yılı sigortalı olamamaktadırlar.
BAĞ-KUR’lular
yönünden eşitlik ilkesi 04.10.2000 öncesi için kayıt ve tecilini yaptırmamış
olanlar için; EYT’den yararlanma hakkı ve sosyal güvenlik hakkı ortadan
kalkmıştır.
Vergi
veya şirket kaydı 04.10.2000 den önce olup da BAĞ-KUR’a kayıt ve tescili
yazılmamış olanlar için BAĞ-KUR sigortalısı olabilme ve primlerini
ödeyebilmelerine olanak tanınmak zorundadır.
Yıldırım KAYA
CHP Ankara Milletvekili
9 Ocak 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder