Sosyal devlet her vatandaşı için fırsat eşitliğini, adaletli bir gelir dağılımını ve asgari yaşam koşullarını sağlayan devlettir. Saray hükümeti vatandaşları için bu koşulların hiç birini sağlayamamıştır.
Türk-İş’in 2020 Kasım ayı için açıkladığı açlık sınırı 2 bin 517 TL, yoksulluk sınırını ise 8 bin 198 TL’dir. Bu rakamlar da gösteriyor ki 2 bin 324 TL asgari ücret alan yaklaşık 10 milyon kişi açlık sınırının altında bir ücretle yaşam mücadelesi vermektedir. Asgari ücret alanları aileleriyle birlikte düşündüğümüzde 40 milyon kişi açlık sınırı altında yaşmaktadır.
Geçen hafta Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2021 yılı asgari ücretini belirlemek için toplandı. Komisyon üyelerinin şunu bilmesi gerekir, bıçak kemiği de kırdı; insanlarımız açlıkla mücadele ediyor. Yeni asgari ücret belirlenirken tüm bu koşulların dikkate alınması gerekmektedir.
2021 Asgari Ücreti Covid-19 pandemi koşulları dikkate alınarak belirlemelidir:
• Asgari ücret, 3.100 TL’den aşağı olmamalıdır.
• Asgari ücret, işçi ve ailesinin asgari düzeyde geçimini sağlayacak düzeye çekilmelidir.
• Asgari ücretten vergi alınmamalıdır.
• Asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı oranı yüzde 10 olmalıdır.
• Asgari ücret, ulusal düzeyde tek ve yıllık olarak belirlenmelidir.
• Asgari ücret belirlenirken kamuda geçerli olan en düşük aylık tutarı da dikkate alınmalıdır.
• Sendikaların talepleri dikkate alınarak işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır.
• Kısa çalışma ödeneği yeni belirlenecek olan asgari ücret seviyesine çekilmelidir.
• Gelir kaybı yaşayan işçilere asgari ücret seviyesinden az olmamak şartıyla nakdi destek sağlanmalıdır.
• Kayıtsız çalışan işçiler için de asgari ücret seviyesinde nakdi destek sağlamalıdır.
• Çocuklar özel olarak korunmalı, sosyal devletin güvencesi altına alınmalıdır.
• Hiç geliri olmayan aileler sosyal devletin koruması altında olmalıdır.
Bütçe görüşmeleri TBMM Genel Kurulunda devam ediyor. Ancak saraydan gelen talimatlar doğrultusunda.
El kaldıran AKP ve MHP’li Milletvekilleri esnaftan, çiftçiden, emekliden, emekçiden, işsizden, asgari ücretliden yana değil; bir avuç sermayedardan, faiz lobilerinden ve beşli çetelerden yana bir bütçe yapıyorlar.
Bu bütçe haramzadelerin bütçesidir!
Devlet ihalelerini peşkeş çektiğiniz, teşviklere boğduğunuz, 425 milyon vergi borcunu sildiğiniz yandaş iş adamları 370 milyon liraya özel uçak alırken; vatandaşın açlıktan sokak ortasında intihar ediyorsa, o koltuklarda rahat oturamazsınız.
Siz bu ülkeyi yönetemiyorsunuz!
Bu şartlar altında erken seçimden başka çare kalmamıştır.
İkinci bir konu daha var ki çocuklarımızı ve ailelerini perişan ediyor.
Bilindiği gibi 3 Aralık 2020 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı anaokullarında yüz yüze eğitime ara verildi.
Ancak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı kreşler ve gündüz bakım evleri yüz yüze eğitim-öğretime devam etmektedirler.
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı anaokullarının kapalı olmasından dolayı aileler çocuklarını bu okullara göndermeye başladı. Pandemi koşullarında deyim yerindeyse bu durum bir izdihama neden olmuş durumdadır. Örneğin kontenjanı 45 olan okullarda öğrenci sayısı 70’e kadar çıkmaktadır.
Sağlık çalışanlarının, emniyet güçlerinin, askerlerin izin alma ve istifa etme hakları yok.
Çocuklarına bakacak kimseleri de yoksa bu çalışanlar ne yapacak?
Çocuklarının bakımını kim yapacak?
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı anaokulu ve kreş sahiplerinin ekonomik sıkıntıları nasıl çözülecek?
Bu sorunlar tümüyle ele alınarak, anaokulları ve kreşlerde çifte standarda derhal son verilmelidir. Çalışan ebeveynlere birer haftalık dönüşümlü ücretli eğitim izni verilerek sorun çözülmelidir.
Yıldırım KAYA
CHP
Ankara Milletvekili
11 Aralık 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder