24 Şubat 2018 Cumartesi

CHP Parti Meclisi Üyesi Yıldırım Kaya PKK'ya Silah Bırakma Çağrısı Yaptı

EŞİT KOŞULLARDA BİR ARDA YAŞAMAK İÇİN…
Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasi olmadı. Ama, darbe dönemleri de dahil, hiç kimse de bizi demokrasi yolumuzdan döndüremedi. İğneyle kuyu kazar gibi mücadele ettik, büyük bedeller ödedik. AKP dönemine kadar, hiçbir iktidar ya da parti demokrasiyi doğrudan hedef almadı/alamadı.

Partiler iktidar olabilmek için hep daha fazla demokrasi vadettiler halka. İnsan hakları yok dediler, evrensel hukuk tam anlamıyla işlemiyor dediler, eşitlik dediler, özgürlük dediler, bazı “küçük” partiler hariç Kürt sorunu bütün partilerin gündeminde oldu…

AKP, böyle bir ortamda, “Kürt sorunu vardır ve kanayan bu yarayı ben saracağım” dedi. Kürtlerin ve toplumun farklı kesimlerinin desteğini alarak tek başına iktidar oldu…

KÜRT SORUNUNU AKP ÇÖZEMEZ
AKP, Kürt sorununu çözeceğini, barışı getireceğini söyleyerek tek başına iktidar oldu. Kapalı kapılar ardında görüşmeler yürüttü, “akil” insanlardan heyetler kurdu. Ama sorunu nasıl çözeceğini hiç açıklamadı. Tüm Türkiye barışın geleceği günleri beklerken, seçilmiş milletvekillerini, belediye başkanlarını zindanlara attı. AKP’nin barış için niyetinin de planının da olmadığı anlaşıldı.

AKP 16 yıllık iktidarında siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla sorunun çözümü konusunda iletişime geçmedi. Üniversitelerin, bilim insanlarının, sendikaların fikrini sormadı. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun barış için her türlü desteği ve krediyi vermeye hazırız açıklamasına, dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Sen nereye kredi vereceksin, sen krediye muhtaçsın” diyerek işbirliğini reddetti.

Demokrasiyi özümsememiş, “Demokrasi bir amaç değildir, demokrasi bir araçtır” diyen anlayışın Kürt sorununu çözmesi mümkün değildir.

Halkı, katır sırtında mazot kaçakçılığı yapmaya mahkum edip, üzerine bomba yağdıran, ölen köylüleri terörist ilan edip, hesap vermeyenler bu ülkeye barışı getiremezler.

AKP’nin yeni açacağı cezaevlerinin müjdesinden başka, halka verebileceği hiçbir şeyi kalmamıştır. Daha önce de Diyarbakırlılara cezaevi müjdesi vermişti. Bizim yeni cezaevlerine, kalekollara değil fabrikalara, okullara, üniversitelere, yeni iş alanlarına ihtiyacımız var…

Yaylaları, meraları yasaklayan AKP hayvancılığı bitirdi. Hayvanlarını otlatacak mera bulamayanlar köylü hayvanlarını satmak zorunda kaldı.

Size barış getireceğim dedi, Kürtlerden aldığı oylarla iktidar oldu. Yılardır akan kan durmadı. Her seçimde yarın barış gelecek vaadiyle oyları topladı. Ama yalancının mumu sonunda söndü… MHP ile kolkola girip savaşın altını harlamaya başladı. İktidar ömrünü uzatmak istiyor. MHP ile aynı çizgiye gelen AKP Türkiye’ye barışı getiremez. Artık Kürtlerin de bunu görmesi gerek.

Ankara’da, İstanbul’da, Bursa’da AKP’li Belediye Başkanları görevden alınıp yerine AKP’li Belediye Başkanları atanıyor. HDP’li belediye başkanları tutuklanıp, yerine Kayyum atanıyor… CHP’li belediye başkanları keyfi olarak görevden alınıyor… Bunun nedenini soranlar terörist ilan ediliyor. Halkın seçtiği Belediye Başkanları, milletvekilleri, Genel Başkanlar tutuklanıyor. Siyasi bir linç yaşanıyor.

Bu ülke bölünmesin diye dertleri olanların da elini taşın altına koyup, hukuk Ankara’da ayrı, İstanbul’da ayrı, Diyarbakır’da ayrı, Konya’da ayrı, Hakkari’de ayrı uygulanır mı? Diye sormaları gerek.

KÜRT SORUNUNUN KONUŞULMASINI İSTEMEYENLER BİZİ TEHDİT EDİYOR
Dün yaptığımız basın açıklamasında, savaş güzellemelerinin yapıldığı bir ortamda, kendimizi “barış güvercini” ilan ettik. Türkiye’de barış güvercini olmanın her zaman zor ve tehlikeli olduğunu biliyoruz. Ama şu günlerde daha da tehlikeli... Savaş çığırtkanlığı yapanlar alkışlanırken, barış isteyenler tutuklanıyor, baskı ve şiddete maruz kalıyor…

Kendimizi “barış güvercini” ilan etmemizden, devrimci duruşumuzdan, eşit koşullarda birlikte yaşam çağrımızdan, Diyarbakır’a gelişimizden sadece AKP’liler değil, başka rahatsız olanlar da oldu. Sosyal medya üzerinden tehdit mesajları gönderdiler. Bu tuzu kurular, yurt dışında yaşayıp, uzaktan gazel okuyorlar, kin kusuyorlar, bizi sosyal medya üzerinden ölümle tehdit ediyorlar… Niye? Barış dediğimiz için!

Bu memleket bizim! Tabii ki barış diyeceğiz, tabii ki akan kan dursun diyeceğiz, tabii ki çocuklarımız ölmesin diyeceğiz… Barışın değerini anlamak için, illaki Suriye halkının yaşadığı dramı mı yaşamamız gerek…

Sizlere Gaziantep çöplüklerinde çöp toplayan bir Suriyelinin anlatımı aktarmak istiyorum.

“Biz Suriye’de peşin hükümlü ve ön yargılı yaşıyorduk, birbirimizi dışlamaya başladık, bu ayrımcılık yavaş yavaş arttı.

Şiisi iktidar olduğu için kimseyi beğenmiyordu. Sünnisi çoğunluk olduğu için kimseyi beğenmiyordu, Hıristiyan’ı zengin olduğu için kimseyi beğenmiyordu.

Kürdü başka beğenmiyordu, Arabı başka beğenmiyordu, Türkmeni başka beğenmiyordu.

Yani hiç kimse kimseyi beğenmiyordu.

Herkes dedikodu yapıp sosyal medyada küfürleşiyordu, herkes herkesten uzaklaşıyordu, herkes çokbilmişti, herkes en ahlaklı en dindar en namuslu benim diyordu.

Şimdi durum değişti. Hepimiz Gaziantep çöplüklerinde birleştik. Çöp toplarken artık kimse kimseyle tartışmıyor, çöplüğe düşünce birleşmeyi öğrendik”

Çöplüğe düşmeden barışı öğrenmeliyiz. Yol yakınken, Suriyelilerin yaşadığı dramı yaşamadan birbirimize sarılmalı, barışta birleşmeliyiz.

Altını çizerek söylüyorum; ölülerimizin sayısını yarıştırarak varacağımız son nokta, Suriyelilerden çok daha dramatik olabilir. Başında buluşacağımız bir çöplüğümüz dahi olmayabilir. Milyonlarca Kürdü ya da Türkü çöplüğüne kabul edecek bir ülke var mı?

KÜRT SORUNU SİLAHLA DEĞİL TOPLUMSAL MUTABAKATLA ÇÖZÜLÜR
Ben daha önce de defalarca Diyarbakır’a geldim. Sur’da gördüğüm manzara beni derinden etkiledi. Orada yaşanan cıvıl cıvıl hayatlar vardı. Kimileri hendek siyaseti yaptı, kimileri de cıvıl cıvıl hayatları bir kepçe darbesiyle süpürdü.
Kürt sorununun, askeri yöntemlerle çözülemediğini ve çözülemeyeceğini zaman bize çok acı bir şekilde gösterdi. Zaman sınırlaması koymadan hemen barışı konuşmaya başlamalıyız.
Ancak, silahların gölgesinde barış konuşulamaz! Konuşulsa bile sonunda barış olmaz! Öncelikle PKK’nin silah bırakması gerek… Kürt sorunu silahla değil, toplumsal mutabakatla, tüm siyasi partilerin katılımı sağlanarak TBMM’de çözülmelidir. Halktan gizlenen, halkın benimsemediği hiçbir çözüm kalıcı barışı sağlayamaz

Anadolu halkının söylediği bir söz var, “Kanı kanla yumazlar kanı su ile yurlar” Biz de öyle yapacağız. Kanı suyla yıkayacağız… Artık herkesin şunu görmesi gerek. Türk ve Kürt halkları eşit koşullarda birlikte yaşamdan yana, savaş istemiyor.

Bu topraklar kana ve gözyaşına doydu… Biz barışın mücadelesini vereceğiz! “Etle tırnağız” dediğimizde, bir tarafı kesip atabileceğimiz “tırnak” olarak görmeyeceğiz.

CHP İKTİDARINDA
1- Hiç kimse kimliğinden dolayı suçlanamayacak, ayrımcılığa maruz kalmayacak.
2- Her insan ana dilini özgürce konuşacak, ana dili öğrenme konusunda tüm engeller kaldırılacak.
3- İşsizlik nedeniyle doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalanlara iş olanağı yaratılacak.
4- Cezaevleri değil fabrikalar kurulacak.
5- Boşaltılan köyler ve şehirlerde yaşayanlara geri dönüş olanağı sağlanacak. Evleri devlet tarafından yeniden yapılacak. Karşılıksız krediler verilerek yeniden iş kurmaları sağlanacak.
6- Koruculuk sistemi kaldırılacak. Korucuların silahları toplanarak, kamuda başka alanlarda istihdam olanağı sağlanacak.
7- Keyfi görevden alınan milletvekili, belediye başkanları ve muhtarlar görevlerine iade edilecek. Keyfi görevden almalara son verilecek
8-Öğretmensiz okul, okulsuz yer kalmayacak, bölgede görev yapan öğretmen ve kamu çalışanlarına ek ödeme yapılacak
9-Zorda olan esnafa, çiftçiye ve sanayiciye on yıl geri ödemesiz krediler verilecek
10- AKP OHAL’i kaldırma vaadiyle iktidara geldi, tüm Türkiye’de OHAL uygulamaya başladı. Biz OHAL’i tümüyle kaldıracağız.
11. Askeri ve sivil darbelerin bütün yıkıcı izlerini sileceğiz.
12. Yeni Anayasayı toplumsal mutabakatla hazırlayacağız
13. Demokrasilerin vazgeçilmez bir koşulu olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin özgürce yapılabilmesi için gerekli değişiklikler yapılacak.
14. Tutuklamaların cezaya dönüşmemesi için uzun tutukluluk süreleri kısaltılacak.
15. Polisin biber gazı kullanması ve orantısız şiddet uygulamasının önüne geçilecek.
16. İşkence ve kötü muameleye asla izin verilmeyecek.
17. Adil yargılamayı ve savunma hakkını engelleyen “gizli tanık” uygulamasına son verilecek.
18. Mahkemeler bağımsız olacak, adil yargılama yapacak, adalet dağıtacak…

Bütün bunları ve daha fazlasını gerçekleştirebilmek için barışı kendimize rehber edineceğiz…

Hayatının büyük bir bölümü savaş meydanlarında geçen Mustafa Kemal Atatürk, “Vatanın müdafaası mecburiyeti olmadıkça savaş bir cinayettir” demiştir. “Yurtta barış, dünyada barış” sözüyle bize geleceğin anahtarını teslim etmiştir. Bu anahtarın adı ”barış”tır.

Artık din siyaseti yapanlar, etnik köken siyaseti yapanlar kaybedecek, barış kazanacak.

Yıldırım Kaya
CHP Parti Meclisi Üyesi
24 Şubat 2018/Diyarbakır

Hiç yorum yok: