30 Temmuz 2020 Perşembe

BÖLGESEL AMATÖR LİG’DE EKSİK ADALET VAR!

Bölgesel Amatör Lig’de Eksik Adalet Var!
TFF, Bölgesel Amatör Ligleri (BAL) tescil ederken hakkaniyet sınırından uzaklaşmıştır. BAL’da lider ve liderin en fazla 3 puan gerisindeki ikinci takımların 3. Lig’e yükseltilmesi eksik adalettir. 

Pandeminin başladığı günlerde lider ya da liderle aralarında puan farkı en fazla 3 olan Siirt İl Özel İdaresi Spor, Adıyaman 1954 Spor, Ceyhanspor, Isparta 32 Spor Kulübü, Karaman Belediyespor, Belediye Kütahyaspor, Edirnespor, Tekirdağspor, Çengelköyspor’u kutluyorum. Ancak liderle arasında puan farkı açık olsa da 3. Lig’e yükselme şansı bulunan ekiplerin hakkı yenilmiştir. 

TFF yönetim kurulunun pandemi ve ekonomik krizi bahane ederek liglerde aldığı karar, tam bir eksik adalettir. Futbol insanlarına, teknik direktörlere ve eski duayen isimlere danışılmadan alınan bu karar özellikle BAL diye adlandırılan Bölgesel Amatör Lig’de hak ihlaline neden olmuştur. Özellikle illeri temsil eden ve futbol mücadelesinin içinde yer almak isteyen takımların da 3. Lig’e yükseltilmesi konusunu TFF’ye sunuyoruz.

Önümüzdeki sezon her 3 günde bir maç oynanacak. 34 haftanın maç programını yapmakta zorlanan TFF, umarız lig fikstürünü birbirine dolaştırmaz. 


Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili 
TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Grup Sözcüsü

24 Temmuz 2020 Cuma

İZMİR VALİLİĞİNİN LOZAN ANMASINI YASAKLANMASINI TBMM’YE SORU ÖNERGESİ VEREREK İÇİŞLERİ BAKANINA SORDUM

İzmir Valiliğinin Lozan Anmasını Yasaklanmasını TBMM’ye Soru Önergesi Vererek İçişleri Bakanına Sordum

24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yılı kutlamaları çerçevesinde, Atatürk Anıtına çelenk koyulması ve basın açıklaması yapılması; ayrışma, kargaşa ve asayış gerekçe gösterilerek İzmir Valiliği tarafından yasaklanmıştır. Konuyu Meclis gündemine taşımak için İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını için TBMM’ye bir soru önergesi verdim.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 96 ve 99’uncu maddelerine uygun olarak, İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 24.07.2020

Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili

İzmir Valiliği tarafından, 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yılı kutlamaları çerçevesinde, Atatürk Anıtına çelenk koyulması ve basın açıklaması yapılması; ayrışma, kargaşa ve asayış gerekçe gösterilerek yasaklanmıştır.

İzmir Valiliği “Valiliğimize ulaşan bilgiler doğrultusunda İlimizde böyle etkinliklerin yapılması halinde toplumsal ayrışma ve kargaşaya neden olabileceği değerlendirildiğinden kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayışın korunması yaşanabilecek her türlü olumsuzluk önüne geçilebilmesi amacıyla, Lozan Antlaşması yıldönümünü kutlama kapsamında İlimiz genelinde açık alanda gerçekleşebilecek yürüyüş, basın açıklaması, oturma eylemi, stant açma, bildiri dağıtma, çelenk sunma vb. eylem ve etkinliklerin İzmir İli ve İlçelerinde 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu gereğince…” yasaklandığını duyurmuştur.

Benzer yasaklar farklı il ve ilçelerimizde de uygulamaya sokulmuştur.

Emperyalizme karşı en büyük diplomatik zaferin kazanıldığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesinin ve Anadolu’nun tapusunun alındığı gün olan, 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması’nın 97. Yılı kutlama etkinliklerinin “asayış” sorunu olarak görülmesi ve sudan bahanelerle yasaklanması kabul edilemez.

Bu bilgiler kapsamında;
1. İzmir Valiliği ve diğer il valiliklerince, Türkiye’nin tapusu 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yılı kutlamaları çerçevesinde, Atatürk Anıtına çelenk koyma etkinliklerinin yasaklanmasındaki amaç nedir?
2. Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yılı anma etkinliklerini asayış sorunu olarak değerlendirip yasaklayan, İzmir ve diğer il valileri hakkında yasal işlem başlatılacak mıdır?
3. 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması yıl dönümü çerçevesinde, Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün anılmasını yasaklayan valiler görevden alınacak mıdır?
4. Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e, Cumhuriyetimizin değerlerine ve tarihine sahip çıkmayan kişilerin, “Türkiye Cumhuriyeti Valisi” olarak atanması uygun mudur?

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI ANMALARINI “ASAYIŞ” SORUNU OLARAK GÖRÜP YASAKLAYANLAR CUMHURİYETLE HESAPLAŞANLARDIR

Lozan Barış Antlaşması Anmalarını “Asayış” Sorunu Olarak Görüp Yasaklayanlar Cumhuriyetle Hesaplaşanlardır

İzmir Valiliği, İzmir işgal altında olsa bu tür yasaklara cesaret edilemeyecek bir utanca imza atarak, kuruluşun ve kurtuluşun şehri İzmir’de, 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yılı kutlamalarını yasakladı. Atatürk Anıtına çelenk koyulması ve aynı konuda basın açıklaması yapılması etkinliklerini ayrışma ve kargaşaya neden olabileceği gerekçesiyle engellendi.

İzmir Valiliği “Valiliğimize ulaşan bilgiler doğrultusunda İlimizde böyle etkinliklerin yapılması halinde toplumsal ayrışma ve kargaşaya neden olabileceği değerlendirildiğinden kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayışın korunması yaşanabilecek her türlü olumsuzluk önüne geçilebilmesi amacıyla, Lozan Antlaşması yıldönümünü kutlama kapsamında İlimiz genelinde açık alanda gerçekleşebilecek yürüyüş, basın açıklaması, oturma eylemi, stant açma, bildiri dağıtma, çelenk sunma vb. eylem ve etkinliklerin İzmir İli ve İlçelerinde 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu gereğince…” yasaklandığını duyurdu. 

Türkiye Cumhuriyetini kuranlar, Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayanlar, bu vatan için can verenler sayesinde o makamlarda oturanlar, Cumhuriyete ve Cumhuriyetin Kurucularına karşı ihanet içindedirler.

Emperyalizme karşı en büyük diplomatik zaferin kazanıldığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesinin ve Anadolu’nun tapusunun alındığı gün olan, 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşmasının 97. yılı kutlamalarını bir “asayış” sorunu olarak görüp yasaklayanlar, Cumhuriyetle hesaplaşmak isteyenlerdir.

Cumhuriyeti kuranların, 24 Temmuz Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayanların yoldaşları olarak, bu anlayışla hak ettikleri şekilde mücadele edeceğiz!

Yıldırım KAYA
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili
24 Temmuz 2020

23 Temmuz 2020 Perşembe

HABER SEN EMEKÇİLERİNİN SÜRGÜNÜ DURDURULSUN

Haber Sen Emekçilerinin Sürgünü Durdurulsun
KESK’e bağlı Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (Haber-Sen) üyelerine karşı yürütülen; sürgün, ücret kesme, ayrımcılık ve güvencesiz çalıştırma politikalarını gündeme taşımak amacıyla, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu tarafından yazılı olarak yanıtlanması için TBMM’ye bir soru önergesi verdim.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 96 ve 99’uncu maddelerine uygun olarak, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 23.07.2020

Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili

Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası (Haber-Sen) Merkez Yönetim Kurulu, sendikal baskılara, sürgün, kınama ve maaş kesimi cezalarına karşı seslerini duyurmak amacıyla; 27-29 Temmuz tarihleri arasında İstanbul, İzmir, Giresun ve Diyarbakır’dan Ankara’ya yürüyüş başlatacaklarını kamuoyuna duyurdu.

Yapılan açıklamada, pandemi döneminde insanüstü bir çabayla haftanın yedi günü, gece geç saatlere kadar çalışarak milyonlarca insana hizmet götüren Haber Sen üyelerinin; sendikal nedenlerle baskı gördüğü, sürgün edildiği, güvencesiz çalıştırıldığı ve skala ayarlaması yapılmadığı ifade edildi.

Çalışma koşullarının iyileştirilmesini, pandemiye karşı gerekli tedbirlerin alınmasını ve sendikal haklarını kullanmayı talep eden Haber Sen şube yöneticileri ve üyeleri sürgün edilmiştir.

Pandemi döneminde sürgün edilen PTT çalışanlarının aile bütünlükleri yok sayılmıştır. Kendileriyle birlikte eşleri ve çocukları da cezalandırılmış; çalışma, eğitim ve sağlık hakları ihlal edilerek büyük bir mağduriyet yaratılmıştır.

Bu bilgiler kapsamında;
1. Haber Sen’in 27-29 Temmuz tarihleri arasında; İstanbul, İzmir, Giresun ve Diyarbakır’dan Ankara’ya başlatacağını duyurduğu yürüyüş başlamadan, mağduriyetler giderilecek midir?
2. Haber Sen üyelerinin sürgünlerinin durdurulması ve yeniden eski görev yerlerine dönmeleri için bir çalışma yapılacak mıdır?
3. Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırı sendikal baskılara, sürgünlere ve ayrımcılığa son verilecek midir?
4. PTT çalışanlarının çalışma şartları iyileştirilecek midir?
5. PTT’nin personel eksikliğini gidermek için personel alımı yapılacak mıdır?
6. Liyakate aykırı atamalara son verilip, liyakatsiz atamalar iptal edilecek midir?
7. Üst düzey yöneticilere yapılan skala ayarlaması tüm çalışanlara da yapılacak mıdır?

13 Temmuz 2020 Pazartesi

ÜÇ DERS SINAVI HAKKI VERİLSİN ÖĞRENCİLER “MAĞDUR DEĞİL MEZUN OLMAK” İSTİYOR

Üç Ders Sınavı Hakkı Verilsin Öğrenciler “Mağdur Değil Mezun Olmak” İstiyor
Anadolu Üniversitesi Açıköğretim, İktisat ve İşletme Fakülteleri’nde ‘Üç Ders Sınavı’ uygulamasının kaldırılmasıyla mezun olamayan öğrencilerin mağduriyetini Meclis gündemine taşıdım. TBMM Başkanlığına T.C. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat OKTAY tarafından yazılı olarak yanıtlanması için bir soru önergesi verdim.

TBMM’ye verdiği soru önergesi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 96 ve 99’uncu maddelerine uygun olarak, T.C. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat OKTAY tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 13.07.2020

Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili

Anadolu Üniversitesi 08.07.2020 tarihli duyurusunda, ”Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Fuat Erdal, öğrencilerimizden gelen yoğun talep üzerine, 2019-2020 eğitim-öğretim yılında, Açıköğretim, İktisat ve İşletme Fakülteleri’nde ‘Yaz Okulu’ yerine ‘Üç Ders Sınavı’ uygulanması yönünde alınan kararı yeniden değerlendirmek üzere, Üniversite Yönetim Kurulu’nu acil gündem ile toplantıya çağırmıştır. Bu doğrultuda 08.07.2020 tarihinde toplanan Üniversite Yönetim Kurulu, ‘Yaz Okulu’ açılmasına karar vermiştir. ‘Yaz Okulu’ sınavları eylül ayında, pandemi şartlarının elvermesi halinde yüz yüze, aksi takdirde çevrimiçi olarak yapılacaktır.” denilmiştir.

Üniversite Yönetimi “Yaz Okulu” uygulamasını yeniden hayata geçirirken, bu defa da “Üç Ders Sınavı” hakkını kaldırırmıştır. Yaz okulu açma kararıyla bir milyon öğrencinin mağduriyeti giderilirken, “Üç Ders Sınavı” iptal edilerek yeni mağdurlar yaratılmıştır.

22 -26 Temmuz tarihlerinde “Üç Ders Sınavı”na girerek mezun olmayı planlayan binlerce öğrenci, iptal kararından sonra, mezun olmak için eylül ayını beklemek ve yeniden sınav ücreti ödemek zorunda kalacaktır.

Öğrenciler kimsenin mağduriyet yaşanmaması için hem “Yaz Okulu” hem de “Üç Ders Sınavı”nın yapılmasını istemektedir.

Bu bilgiler kapsamında;
1. Anadolu Üniversitesinin “Üç Ders Sınavı”nı kaldırma gerekçeleri nelerdir?
2. “Yaz Okulu” açılması, “Üç Ders Sınavı” yapılmasına engel midir?
3. Planlarını 22 -26 Temmuz tarihlerinde yapılacak “Üç Ders Sınavı”na göre yapan öğrencilerin mağduriyeti nasıl giderilecektir?
4. KPSS ve DGS’ye hazırlanan öğrencilerin mağduriyeti nasıl giderilecektir?
5. Öğrencilerin mağduriyetinin giderilmesi için “Üç Ders Sınavı” hakkı verilecek midir?



9 Temmuz 2020 Perşembe

OKULLARIN AÇILMA KOŞULLARI YOK!

Okulların Açılma Koşulları Yok!
 2019-2020 eğitim öğretim yılının ikinci yarısı pandemi nedeniyle uzaktan eğitimle yapıldı. Hazırlıklı olmamamız, altyapı yetersizliği, öğrencilerimizin ekonomik nedenlerle uzaktan eğitime erişim sorunları vd. nedenlerle EBA TV üzerinden yapılan eğitim yeterli olmadı. Öğrencilerimizin yüzde 30’u yararlanabildi.
Milli Eğitim Bakanlığı, 2020-2021 Eğitim Öğretim Yılının 31 Ağustos’ta başlayacağını açıkladı. Ancak pandemi koşullarında eğitim öğretimin nasıl yapılacağını açıklamadı.
Covid-19 salgınına karşı yeterli güvenlik tedbirleri alındı mı? Yüz yüze eğitimin yapılamadığı koşullarda eğitim EBA TV üzerinden mi yapılacak? Bunun için alt yapı eksiklikleri tamamlandı mı? Öğretmenler kendi okullarından, kendi sınıflarından, kendi öğrencilerine yönelik mi ders verecekler?

SORULARI MİLLİ EĞİTİM BAKANINA SORDUK YANIT SAĞLIK BAKANLIĞINDAN GELDİ
31 Ağustos'ta açılması planlanan okullarda alınması gereken önlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanlığına yaptığımız çağrıya ve sorduğumuz sorulara yanıt Sağlık Bakanlığından geldi.

Sağlık Bakanlığı, "Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi"nde 31 Ağustos'ta okullarda alınması gereken önlemleri açıkladı.

Açıklanan önlemlere göre; okullardaki tüm sorumluluk velilerin üzerine yüklenerek bir taahhütname imzalatılıyor. Öğrenci ve öğretmenlere maske takma şartı getiriliyor. Okul girişlerinde, sınıflarda, koridorlarda el antiseptiği bulundurulacağı, temassız ateş ölçer ve maske olacağı belirtiliyor.

Okul içerisinde bulunacak kişi sayısı öğrenci ve öğretmenler de dahil 4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde düzenleneceği, sınıf düzeni 1 metre sosyal mesafe olacak şekilde yapılacağı açıklandı.

Milli Eğitim Bakanlığının mevcut bütçesi ile açıklanan tedbirlerin nasıl karşılanacağı, ek bütçe verilip verilmeyeceği; öğretmen, okul ve derslik ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı konusunda bir açıklama yapılmadı.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da şu ana kadar “Ben bu bütçeyle tüm bu tedbirleri nasıl alacağım?” demedi. Saray hükümetinin başından da bu konuda bir açıklama gelmedi.

Konuya ilişkin TBMM’ye Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yanıtlanması için bir soru önergesi verdik. Kaç öğrencimizin 2020-2021 eğitim öğretim yılında eğitime başlayacağını, toplam olarak okullarımızda kaç metrekare sınıf olduğunu, kaç dersliğe ihtiyaç olduğunu, ek bütçe talep edilip edilmediğini, öğretmen ataması yapılıp yapılmayacağını sorduk.
Ancak soru önergemize bu zamana kadar bir yanıt alamadık.
Bu teknoloji çağında Milli Eğitim Bakanlığı kendi inisiyatifindeki, öğretmen, öğrenci, okul ve derslik sayısını bir yıldır veremiyor.
Biz de değerlendirmelerimizi Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı Örgün Eğitim 2018-2019 verilerine göre yapacağız.
Türkiye'de örgün eğitim alan okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18 milyon 108 bin 860 öğrenci bulunuyor.
Öğrencilerin
 15 milyon 88 bin 592'si resmi
 1 milyon 440 bin 577'si özel
 1 milyon 579 bin 691 açık öğretim kurumlarında okuyor

 1 milyon 564 bin 813'ü okul öncesi eğitimde
 5 milyon 267 bin 378'i ilkokulda
 5 milyon 627 bin 75'i ortaokulda
 5 milyon 649 bin 594'ü ortaöğretimde bulunuyor.

 3 milyon 250 bin 334'ü genel liselerde,
 1 milyon 793 bin 391'i mesleki ve teknik liselerde,
 605 bin 869'u da imam hatip liselerinde eğitim alıyor.

2018-2019 eğitim öğretim yılı rakamlarına göre örgün eğitim kurumlarında görev yapan 1 milyon 77 bin 307 öğretmenimiz var.

Öğretmenlerin,
907 bin 567'si resmi okullarda,
169 bin 740'ı özel okullarda görev yapıyor.

Öğretmenlerin,
 51 bin 143'ü okul öncesi eğitimde,
 300 bin 732'si ilkokulda,
 354 bin 198'i ortaokulda,
 371 bin 234'ü ortaöğretimde çalışıyor.

Örgün eğitimde 66 bin 849 okulumuz var.
 54 bin 36'sı resmi,
 12 bin 809'u özel,
 4'ü ise açık öğretim okulu,

 10 bin 669'u okul öncesi
 24 bin 739'u ilkokul,
 18 bin 935'i ortaokul
 12 bin 506 ortaöğretim kademesinde yer alıyor.

Örgün eğitimde toplam 706 bin 15 derslik bulunuyor.
Resmi okullarda 571 bin 351 derslik
Özel okullarda 134 bin 664 derslik

Sağlık Bakanlığının açıkladığı tedbirler keşke uygulanabilse. Ancak öğretmen ve derslik kapasitemize baktığımızda Sağlık Bakanlığının açıkladığı “Okullarda içerde bulunacak kişi sayısı öğrenci ve öğretmenler de dahil 4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde düzenlenecek. Sınıf düzeni 1 metre sosyal mesafe olacak şekilde yapılacak.” açıklamasının uygulanma koşullarının olmadığını görüyoruz.

Türkiye genelinde ortalama bir hesap yaptığımızda; 18 milyon 108 bin 860 öğrenci için toplam 706 bin 15 dersliğimiz bulunuyor. Her dersliğe ortalama 26 öğrenci düşüyor.

15 milyon 88 bin 592 resmi okulda okuyan öğrencimiz için 571 bin 351 dersliğimiz var. Her dersliğe ortalama 27 öğrenci düşüyor.

Sağlık Bakanlığının açıklamasına göre her öğrenci için 4 metre kare ayırdığımızda her dersliğin en az 26x4=104 metrekare olması gerekiyor. Türkiye’de bu koşulları sağlayan kaç dersliğimiz var?

• İlkokullarda derslik başına 21,9
• Ortaokullarda 32,7,
• İmam Hatip Ortaokullarında 26,3,
• Genel Ortaöğretimde 27,3,
• Mesleki ve Teknik ortaöğretimde 22,3,
• İmam Hatip Liselerinde ise 14,4
öğrenci düşüyor.
Sosyal mesafenin sağlanması için dersliklerde 15 öğrencinin ve en az 80 metrekare şartının sağlanması gerek.

Mevcut duruma göre Sağlık Bakanlığı’nın ortaya koyduğu 1 metrekare sosyal mesafe şartını sadece imam hatip liseleri sağlıyor. Ayrıca tüm okulların ikili öğretime geçtiği varsayıldığında yüz binlerce öğretmene ihtiyaç duyulacaktır.
Öğrenci sayısı 184 bin olan birleştirilmiş sınıflarda eğitime nasıl devam edilecek?
Taşımalı eğitime devam eden 1 milyon 372 bin 211 öğrencinin eğitimine nasıl devam edilecek?
İkili eğitim ve normal eğitim yapan okullarda eğitime nasıl devam edilecek?
Kapalı olan 17 bin köy okulundan bu dönemde yararlanılacak mı?
Kütüphane, laboratuvar gibi alanların dersliğe dönüştürüldüğü, prefabrik binalarda eğitimin verildiği, 1500-2000 öğrencisi olan okullarımızda bu tedbirler nasıl hayata geçirilecek.

Bu koşulları sağlamak için bizim dersliklerdeki öğrenci sayısını ortalama olarak yarı yarıya düşürmemiz gerek. Bu durumda bile en az 250 bin dersliğe ihtiyacımız olacaktır.

50 kişilik sınıflarımızın olduğunu, üstelik bu okullarımızda ikili eğitimin de yapıldığını biliyoruz. Bu koşullarda Sağlık Bakanlığının açıkladığı şartlarda eğitim verilmesine imkan var mı?


Tekli eğitimin verildiği okullarda ikili eğitime geçilse bile, dersliklerde sosyal mesafe kurallarının uygulanmasına imkan yok. Bu durumda üçlü eğitime mi geçilecek?

Bunu sakın aklınızdan dahi geçirmeyin.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ OLARAK ÖNERİLERİMİZ
Resmi okullarımızın tamamına sadece pandemi kurallarının uygulanması ile görevlendirecek 54 bin36 öğretmen ataması yapılmalıdır. Öğretmenlerimize pandemi konulu kısa süreli hizmet içi eğitim verilerek hemen göreve başlatılmalıdır.
Okullarda ikili eğitime geçilmesi durumunda ve yeni dersliklerle eğitime başlanması halinde, acil öğretmen ihtiyacının en az 250 bine çıkacağını öngörebiliyoruz. Bu ihtiyaca göre öğretmen atamasının hızla yapılması gerek.

Öncelikli olarak; okulların temizliği ve hijyenik ortamın sağlanabilmesi için yardımcı personel ihtiyacı karşılanmalıdır.
İşte bu nedenledir ki acil olarak, Milli Eğitim Bakanlığı saray hükümetinin kuşa çevirdiği bütçesinin artırılması için TBMM’ye talepte bulunmalıdır.
Meslek liselerinin boş kalan sınıfları bu süreçte kullanılmalıdır. Özellikle de İmam Hatip Liseleri ve ortaokullarında boş kalan derslikler olduğunu biliyoruz. Bu okulların dersliklerinin kullanılması yoluna gidilmelidir.
Uygun kamu binaları derslik olarak kullanılmalıdır.
Uygun kamu binaları bulunamıyorsa kiralama yoluna da gidilebilinir.
Bu süreçte 17 bin köy okulu eğitim ve öğretime açılarak, bu okullarda da eğitim yapılabilir.
Bunlar yapılamayacaksa; öğrencilerin okullarından ve arkadaşlarından uzaklaştırmamak için okul bahçelerine prefabrik derslikler kurulması da alternatif çözümlerden biri olarak değerlendirilmelidir.


Bu konuda yaptığımız piyasa araştırmasına göre 108 metrekarelik bir prefabrik dersliklerin maliyeti ortalama 57 bin liradır. (80 m2 sınıf, 28 m2 giriş ve 4 adet wc)
Bu özelliklere sahip bir prefabrikin ortalama toplam maliyet ise
57.000x250.000= 14.250.000.000
Bu para nereden karşılanacak diye sorulabilir.
1. Dolar bazında garanti ödemesi yaptığınız beş yandaş müteahhidin her birine 50 bin prefabrik yaptırabilirsiniz, onlar da giderlerini vergiden düşerler.
2. 16 makam uçağının 13’ünü satarsınız, sarayın fuzuli harcamalarını kısarsınız.
3. “Biz Bize Yeteriz” kampanyasında toplanan parayı bunun için harcarsınız.
4. Londra’daki bir avuç tefeciye, saat başı 2 milyon dolar faiz ödemekten vazgeçersin.

Kısacası, israf ekonomisinden vazgeçilirse, okullarımızın bahçelerine prefabrik derslikler kurarak bu süreci daha güvenli atlatabiliriz.
Pandeminin ne zaman biteceğini öngöremediğimizden kalıcı önlemler almamız eğitimimiz için büyük avantaj sağlayacaktır.
Milli eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, açıklanan takvimi yasal zorunluluklar nedeniyle ilan ettiklerini, teknik koşulların yerine getirilip getirilemeyeceğini; okulların açılacağı hafta ne olacağının bugünden bilinmeyeceğini, Ağustos'un sonundaki tabloya göre hareket edileceğini açıkladı.
Millet ittifakının belediyeleri de okulların dezenfekte edilmesi, öğrencilerin dezenfektan ve maske ihtiyacı konusunda her türlü desteği vermeye hazır olduğunu bir kez daha kamuoyuna ve Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk’a duyurmak istiyorum.
Saray saltanatının eğitimle ilgisi kendi çocuklarının ve torunlarının eğitimi kadardır. Onlar kendi çocuklarının en iyi okullarda ve uygun koşullarda eğitim alması sağlamak için çaba gösterirler. Halkın çocuklarının eğitimiyle ilgilenmezler
Bizim mücadelemiz tüm çocuklarımızın can güvenliğini sağlayarak; laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim almalarını sağlamaktır.

Yıldırım KAYA
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ankara Milletvekili
8 Temmuz 2020






3 Temmuz 2020 Cuma

KHK’LILARIN GÖREVE BAŞLATILMASINDA ÇİFTE STANDART MI VAR?

KHK'lıların Göreve Başlatılmasında Çifte Standart Mı Var?
TBMM Başkanlığına verdiğim soru önergesi ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a Haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilenlerden bazıları göreve başlatılırken, bazılarının başlatılmama gerekçelerini sordum.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 96 ve 99’uncu maddelerine uygun olarak, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 30.06.2020

Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili

Bakanlığınız bünyesinde çalışırken 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra KHK’larla ihraç edilenlerden haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilen kişilerin bir kısmı göreve başlatılırken, bir kısmı da yargı süreci devam ettiği gerekçesiyle göreve başlatılmamıştır.

Diğer yandan yargı süreci devam eden kişilerden bazılarının da Bakanlığınızca göreve başlatıldığı iddia edilmektedir.

Zonguldak SGK İl Müdürlüğünde çalışırken 06.11.2017 tarihinde açığa alınan Hayrı Anıl Çetin hakkında Ocak 2018’de takipsizlik, Mart 2018 tarihinde ise beraat kararı verilmesine rağmen göreve başlatılmamıştır.

Görev süresi sürekli uzatılan “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu”, haftada 1250 dosya incelediğini açıklamıştı. Ancak pandemi sürecinde çalışmalarını daha da yavaşlattığı gözlenmektedir.
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu 2019 raporunda, “Komisyonca, yargı mercileri tarafından verilen kararlar UYAP sistemi üzerinden takip edilmekte, haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilen başvurular öncelikli olarak incelenmektedir.” denilmesine rağmen, haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilen kişilerin dosyaları hala bekletilmektedir.

Yargı süreci uzadıkça işsiz kalan, çalışma izni olmayan ve çalıştırılmayan KHK’lılar daha da mağdur olmaktadır.

Bu bilgiler kapsamında;
1- Bakanlığınızda, KHK ile ihraç olanlardan haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilen bazı kişiler göreve başlatılırken, bazılarının yargı sürecinin devam ettiği gerekçesiyle göreve başlatılmadığı doğru mudur?
2- Yargı süreci devam eden bazı kişilerin göreve başlatıldığı iddiaları doğru mudur?
3- Haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilenlerden bazıları göreve başlatılırken, bazılarının başlatılmama gerekçeleri nelerdir?
4- Hakkında Ocak 2018’de takipsizlik, Mart 2018’de ise beraat kararı verilen, Zonguldak SGK İl Müdürlüğü çalışanı Hayrı Anıl Çetin göreve başlatılacak mıdır?
5- Haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilen kişilerin ivedilikle göreve başlatılarak mağduriyetlerinin sonlandırılması gündeminizde midir?

1 Temmuz 2020 Çarşamba

KURTULUŞ SAVAŞI KAHRAMANININ SOYADI “ÇİĞİLTEPE” OKULDAN NEDEN SİLİNDİ

Kurtuluş Savaşı Kahramanının Soyadı “Çiğiltepe” Okuldan Neden Silindi
AKP, Kurtuluş savaşı kahramanlarımızın adlarını okullardan ve diğer kamu binalarından silip, başka isimler vermeye devam ediyor. Son olarak “Afyon Çiğiltepe” kahramanlarımızdan Albay Reşat Çiğiltepe’nin soyadını taşıyan, Ankara Mamak’taki Çiğiltepe Ortaokulu’nun adını değiştirerek, okula bir bağışçının adını verdi.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Büyük bir vatanseverdir” dediği, Soyadı Kanunu çıktığında ailesine ve kendisine “Çiğiltepe” soyadını verdiği Albay Reşat, 57. Tümen Komutanıdır. Albay Reşat, Büyük Taarruzda “Afyon Çiğiltepe'yi yarım saatte alacağım” diyerek Mustafa Kemal Paşa’ya söz vermiş, ancak verdiği süre içinde Çiğiltepe’yi alamayınca intihar etmiştir. Mustafa Kemal Paşaya bıraktığı notta ”Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.'' yazıyordu. Mustafa Kemal Paşa, Albay Reşat’ın intiharını duyduğunda büyük bir üzüntü duymuş, gözlerinden yaşlar boşalmıştır.

Ankara Mamak’taki ortaokuldan sildikleri “Çiğiltepe” adı böyle onurlu bir geçmişe sahiptir. Konuyu gündeme taşımak ve ismin iade edilmesini sağlamak için Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yanıtlanması talebiyle TBMM Başkanlığına bir soru önergesi verdim.

TBMM’ye verdiğim soru önergesi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıdaki sorularımın Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 96 ve 99’uncu maddelerine uygun olarak, T.C. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim. 01.06.2020
Yıldırım KAYA
Ankara Milletvekili

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Büyük bir vatanseverdir” dediği, Soyadı Kanunu çıktığında ailesine ve kendisine “Çiğiltepe” soyadını verdiği Albay Reşat’ın Ankara Mamak’ta soyadını taşıyan Çiğiltepe Ortaokulu’nun adı değiştirildi. Ortaokula Milli Eğitim Vakfı'na bağışta bulunduğu iddia edilen Turhan Polat'ın adı verildi.

57. Tümen Komutanı Albay Reşat, Büyük Taarruzda “Afyon Çiğiltepe'yi yarım saatte alacağım” diyerek Mustafa Kemal Paşa’ya söz vermiş, ancak verdiği süre içinde Çiğiltepe’yi alamayınca intihar etmiştir. Mustafa Kemal Paşaya bıraktığı notta ”Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.'' yazıyordu. Mustafa Kemal Paşa, Albay Reşat’ın intiharını duyduğunda büyük bir üzüntü duymuş, gözlerinden yaşlar boşalmıştır.

Kurtuluş Savaşı kahramanımız Albay Reşat Çiğiltepe’nın soyadının bir okuldan silinmesi toplumun tüm kesimlerinde tepkiyle ve üzüntüyle karşılanmıştır.

Bu bilgiler kapsamında;
1- Milli kahramanlarımızdan Albay Reşat Çiğiltepe’nin soyadını taşıyan Çiğiltepe Ortaokulu’nun adı neden değiştirilmiştir?
2- Yapılan isim değişikliği, Kurtuluş Savaşı kahramanımız Albay Reşat Çiğiltpe’nin anısına saygısızlık değil midir?
3- Milli Mücadelede canını verenlerin adı silinip, bağış yapanların adının okullara verilmesi etik midir?
4- Okula para bağışında bulunanların hizmeti, Kurtuluş Savaşında vatanı için can feda edenlerin hizmetinden daha mı değerlidir?
5- Milli kahramanlarımızın adının silindiği başka okullarımız var mıdır? Varsa bu okullarımız hangileridir? Kimlerin isimleri hangi hizmetinden dolayı verilmiştir?