Hakkari'den Seslendik "OHAL DEĞİL DEMOKRASİ" istiyoruz
81 ilimizin meydanlarında, 16 Nisan mühürsüz halkoylamasının yıl dönümünde, eş zamanlı olarak düzenlediğimiz oturma eylemi ve ortak basın açıklamalarıyla "OHAL DEĞİL DEMOKRASİ" istiyoruz diye haykırdık.
Hakkari Cumhuriyet Meydanı'nda okuduğumuz ortak basın bildirisi ve oturma eylemi ile de tüm Türkiye'ye seslendik, "OHAL DEĞİL DEMOKRASİ" istiyoruz
OHAL DEĞİL DEMOKRASİ İSTİYORUZ
ORTAK BİLDİRİSİ
16 Nisan 2018
Ülkemizi
tek adam rejimine dönüştürme amacıyla hazırlanan ve tarihe mühürsüz seçim
olarak geçen 16 Nisan referandumunun üzerinden tam 1 yıl geçti. 15 Temmuz
askeri darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL altında gidilen
referandum, meşruiyeti olmayan bir rejim değişikliğini ülkemize dayatmıştır.
Sivil darbe ortamında, “Evet” demenin devletin tüm kurumlarıyla desteklendiği,
“Hayır” demenin ise adeta yasaklandığı bir dönem yaşanmıştır.
21
aydır süren OHAL ile ülkemizdeki baskı rejimi kurumsallaşmıştır. Demokrasiye ve
hukuk sistemine yönelik bir saldırı halini alan OHAL rejimi, insan haklarını,
ifade özgürlüğünü ve her türlü protesto eylemini baskılamanın da aracı
olmuştur. KHK’lar eliyle parlamento, yani halkın iradesi gasp edilmiştir. Türkiye’yi
tek tipe sokmak için sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara, meslek oda ve
birliklerine yönelik operasyonların ardı arkası kesilmemiştir.
AKP
iktidarının muhaliflerine bir sopa olarak kullandığı OHAL, bu faşizan
sınırlarını bile aşmış; sağcı solcu, muhafazakâr sosyal demokrat, kimseyi
ayırmadan tüm topluma karşı işlenen bir suç haline gelmiştir. OHAL ile
ülkemizde hiç kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştır.
OHAL
nedir?
OHAL,
10 Ekim’de katledilen çocuklarını anmak isteyen anne ve babalara sıkılan biber
gazıdır.
OHAL,
ekmeğinin peşindeki tütün üreticisine vurulan coptur.
OHAL,
hayatını FETÖ ile mücadeleye adamış Ahmet Şık başta olmak üzere gazetecileri zindanlara
atmaktır.
OHAL,
işçi grevlerini ertelemek, grev çadırlarına müdahale etmektir.
OHAL,
işlerini geri isteyerek bedenini açlığa yatıran Nuriye Gülmen ve Semih
Özakça’yı öldürmeye ant içmiş hükümet inadıdır.
OHAL,
dünyaca ünlü akademisyenleri FETÖ yalanıyla üniversitelerden atmaktır.
OHAL,
tiyatro oyunlarını yasaklamaktır.
OHAL,
tüm muhaliflerini “terörist” ilan edebilme cüretidir.
OHAL,
Ankara Kızılay’da İnsan Hakları Anıtı’nı gözaltına almaktır.
OHAL,
madende oğlu 4 yıldır yatan anaya, artık yürüyemezsin yasak artık, demektir.
OHAL,
on binlerce taşeron işçiyi haksızlıkla kadro dışı bırakmaktır.
OHAL,
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilere “okuma hakkı” vermediğini deklare
edebilmek ve öğrencileri cezaevine attırmaktır.
OHAL,
milli iradeyi yok sayarak, belediye başkanlarını görevden uzaklaştırmak,
belediyelere kayyım atamaktır.
OHAL,
laik eğitim bildirisi dağıtmak isteyen öğrencinin gözaltına alınması, 16 Nisan
referandumunda “hayır” propagandası yapan vatandaşın kolunun kırılmasıdır.
OHAL,
seçilmiş milletvekillerini esaret altında tutmaktır.
OHAL,
hakimlerin, savcıların bir parti genel başkanı önünde iliklediği cübbelerdir.
OHAL,
yasamayı, yürütmeyi, yargıyı bir tek adamın iki dudağının arasına hapsetmektir.
OHAL,
doların 4 TL’yi, avronun 5 TL’yi aşmasıdır, Türk Lirası’nın kaybettiği
değerdir.
OHAL,
satılan şeker fabrikası, açlık sınırı altındaki asgari ücret, artan
enflasyondur.
OHAL,
Twitter’daki 280 karakterden, Facebook’taki “beğen” butonundan korkmaktır.
OHAL,
12 Eylül cuntasına özenenlerin, askeri darbe dönemlerine rahmet okuttuğu bir
düzenin adıdır.
İlan
ederken 1 buçuk ay bile sürmeyecek dedikleri, milleti etkilemeyecek dedikleri
OHAL, bardağı çoktan taşırmıştır. Sabır testisi kırılmış, toplumun büyük
çoğunluğu OHAL rejimine artık yeter demeye başlamıştır.
Bugün
iktidar partisi ve yeni ortakları, Türkiye’yi uçuruma adım adım yaklaştıran
OHAL’i bir kez daha uzatmanın peşindedir. Postallı darbelerle mücadele etme
vaadiyle gelenler, gelinen noktada takım elbiseli darbeciler haline gelmiştir.
Bizim
talebimiz kesindir;
Halkın
iradesine karşı işlenen bir suç haline gelen OHAL rejimine DERHAL son
verilmelidir.
Hukukun
askıya alındığı, parlamentonun yok sayıldığı, milli iradenin tanınmadığı,
milletvekillerinin rehin alındığı faşizm düzeni ortadan kalkmalıdır.
Sivil
toplum örgütlerine, sendikalara, meslek odalarına ve birliklerine yönelik
iktidar gücü ile açılan savaş son bulmalıdır.
Sivil
darbe ile tek koltukta birleştirilen yasama, yürütme ve yargı erkleri, yeniden,
çağdaş demokrasilerde olduğu gibi kendi koltuklarına geçmelidir.
Sadece
bu meydandan değil, Türkiye’nin 81 ilindeki meydanlardan Ankara’daki
Saraylıları uyarıyoruz.
Bizler
OHAL DEĞİL DEMOKRASİ İSTİYORUZ!
Yıldırım
Kaya
CHP
Parti Meclisi Üyesi
16 Nisan 2018/Hakkari